Karl H. Menges'in 'Altaycada Eski Mezopotamca Alıntı Kelimeler' ve N. Poppe'nin 'Altay Dilinde Eski Kültür Kelimeleri' adlı yazılarıyla aynı yıllarda temas ettikleri Türkçe ile diğer Altay dillerindeki Arapça unsurlar konusu yanında, Türkçedeki Arapça unsurlar hakkında ilk ayrıntılı çalışma, A. Tietze tarafından 'Anadolu Türkçesine Doğrudan Doğruya Arapçadan Alınmış Kelimeler' adıyla 1958'de yayımlanmıştır. Bu çalışmada Türkçedeki Arapça unsurlar gibi oldukça hacimli bir konunun yalnızca bir alanı incelenmiş ve 216 söze yer verilmiştir. Oysa Arapça köklerden Türkçede türetilmiş yeni sözlerin veya Türkçede yeni anlamlar kazanmış Arapça sözlerin de var olduğunu düşünürsek, bu sayının eksikliğini, dolayısıyla bu konuda daha çok iş yapılması gerektiğini ve Türkçe sözlüklerdeki işaretlemelerin de yeterli olmadığını görürüz.

Bu çalışma ise, adından da anlaşılacağı üzere, Türkçedeki Arapça unsurlar gibi oldukça hacimli bir konunun bir dalından ibarettir.

 

4.2. Arapçadaki Türkçe Unsurlar:

Arapçadaki Türkçe unsurlar konusu ise, Türkçedeki Arapça unsurlardan daha fazla işlenmiştir. Özellikle İstanbul başkent yapıldıktan bugüne kadar müslümanlık için bir din Türkçesi yaratamayan veya kilise İslavcası, kilise İspanyolcası, kilise Macarcası, vb. gibi bir cami Türkçesi yaratamayan ve Avrupa'nın 15. yüzyılda bitirdiği tartışmaları bugün bile sürdüren Türkler, Araplara, askerlik, beslenme ve giyim-kuşam gibi pek çok alt kültür bilgisi öğretmişler ve dolayısıyla Türkçeden Arapçaya bu alanlarla ilgili pek çok söz alınmıştır. Arapçadaki Türkçe unsurlar konusu, sözlük yazarlarının o kadar yoğun işin arasında verdikleri kısa işaretlemeler dışında da birçok kitap ve makalenin konusu olmuştur. Bu kitap ve makaleler, genellikle, geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Arapçanın her hangi bir bölgesindeki Türkçe unsurları konu edinmektedirler.

İslam Ansiklopedisi'ne bu ansiklopedinin kuruluş amaçlarına uygun yazılarından tanıdığımız din bilgini Muhammad Bin Cheneb, Türkoloji ile ilgili ilk ve tek eserini bu konuda vermiştir. 1922 yılında Cezayir'de Fransızca olarak basılan M. bin Cheneb'in eseri, 1967 yılında Ahmed Ateş tarafından Türkçeye çevrilerek yayımlanmıştır. Eserde Cezayir Arapçasında yaşayan 634 Türkçe sözü incelemiştir. Cezayirdeki konuşma dilinde yer alan bu kadar çok Türkçe söze rağmen, bu din bilgininin önsözdeki son değerlendirme cümlesini sizlerle paylaşmak isterim: “Eksikleri de olan bu 634 kelimelik liste, Türklerin Cezayir konuşma diline bir miktar kelime soktuklarını göstermektedir. Bununla beraber “dona kedi sokmak” ve “bereket versin” deyimleri de bir yana bırakılırsa, Türkler galiba Cezayir konuşma diline hiçbir etki yapmamıştır”. Bu iki halkın geçmişteki birlikteliklerine haksızlık eden bu sözlere, “Günlük konuşma dilinizde 634 Türkçe söz varsa, bir parça Türk gibi yaşıyorsunuz demektir” diyerek, gecikmiş bir cevap verelim.

Bu konudaki çalışmalar, V.A. Gordlevskiy'in 1961'de yayımlanan 'Türk Dilinin Arapça Üzerine Tesiri Meselesi Hakkında' adlı çalışmasıyla devam eder.

Ahmet Ateş'in konuyla ilgili çalışması ise, kendisinin de ifade ettiği gibi V. A. Gordlevskiy'in makalesi ile J. B. Belot'un ve H. Wehr'in sözlüklerinden derlenmiş kelime listeleridir.

Diller arasındaki alış verişlerde, bazen, alıcı dil, aldığı unsur üzerinde öylesine derin ses ve anlam değişiklikleri yapar ve aslî şekil ve anlam ile verildiği dilde aldığı şekil ve anlam birbirinden o kadar uzaklaşır ki herhangi bir sözlük yazarının o kadar işin içinde verdiği kararlara güvenmek, bizi sık sık yanlışlıklara sürükler.

Bütün bu çalışmalar, 1984 yılında Şamil Fahri Yahya tarafından değerlendirilmiştir . Şamil Fahri Yahya'nın hazırladığı doktora çalışmasında 1981 Türkçe söz, Arapçanın çeşitli coğrafyalarındaki biçim ve anlamlarıyla verilmektedir. Araştırmacı, ayrıca, Arapçada sık kullanılan Türkçenin bazı isim yapım eklerini ve bu eklerin geçtiği sözleri de listelemektedir.

1990 yılında, Mahammad Ahmad Duhman, “Memlükler Devrindeki Tarihsel Sözler Sözlüğü” adlı çalışmasını Şam'da yayımlar. Bu çalışmada o devrin Arapça metinlerinde geçen 891 söz ve ifade yer almaktadır.

Arapçadaki Türkçe unsurlar konusunu en çok çalışan bilgin, Erich Prokosch olmuştur . Prokosch'un Sudan Arapçasındaki Türkçe sözlerle ilgili eseri, Türkçe-Arapça ilişkileri konusunda, alıntıların ses bilgisi konusunda ve Türkçe meslek ekinin Arapçada kullanımıyla ilgili bilgiler verdikten sonra 202 Türkçe sözü inceler.

Yakın zamanlarda da Bedrettin Aytaç tarafından “Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler” adlı bir eser yayımlanır . Türkçe sözlerin Arap Lehçelerindeki biçimlerinin de gösterildiği bu eserde 941 söz yer almaktadır.

5.Türkçe-Rusça İlişkileri

Türklerin Çinliler, Farslar ve Araplardan sonra en eski komşuları önce Ruslar sonra da bütün Slavlardır. M.S. 4. yüzyıllarda İndo-Germen topluluğundan ayrılan Kuzey ve Güney Slavları, M.S. 6. yüzyıldan itibaren, önce Avarların, sonra da Bulgar Türklerinin ziraatçı tebaları olarak daha doğuya çekilmişler ve nihayet M.S. 8. yüzyıllarda bugünkü vatanlarına ulaşmışlardır. Bu sebeple gerek Kuzey Slavları, gerekse Güney Slavları, bu bin beş yüz yıla yakın süre içinde daima bir Türk kavminin komşusu oldular.

M.S. 4. yüzyıllarda İndo-Germen topluluğundan ayrılan Kuzey ve Güney İslavları, M.S. 6. yüzyıldan itibaren, önce Avarların, sonra Bulgar Türklerinin ziraatçı tebaları olarak daha doğuya (belki zorla) çekilmişler ve nihayet M.S. 8. yüzyıllarda bugünkü vatanlarına ulaşmışlardı.

Ruslar ile Türklerin ilişkilerini bir kaç döneme ayırmak mümkündür. En eski zamanlara ait devre, Kiev Rusyası oluşmadan önceki 6.-7. yüzyıllardaki Slovenler ile Avarların ilişkileri ve daha sonra Hazarlar, Volga Bulgarları ve diğer Türk boyları arasındaki ilişkiler. Tarihe baktığımız zaman, Rus ve Türk toplumlarının ticaret, ekonomi ve yerleşim bakımdan birbirleri ile yakın temas içerisinde idiler. Bundan dolayı, bu halkların günlük kullanılan dili öğrenmeleri gerekirdi. Bunun sonucunda birçok Türkçe söz Rusçaya geçmiştir. Türkçe kelimelerin Rusçaya geçişleri Kazan, Astrahan ve Kırım Hanlıkları döneminde daha da artmıştır. Daha sonra da Sovyetler Birliği'nin içerisinde Türk toplulukların olması, Rusça-Türkçe ilişkisinde çok önemli ve etkin bir faktör olmuştur. Araştırmalara göre Rus dilinde Yunanca, Latince, Fin-Ogur, Moğolca, İran dillerinden sözler yer almaktadır. Bu dillerin arasında Türkçenin ise önemli bir rolü vardır.

Türk dillerinden gelmiş ve günlük konuşmalarda kullanılan sözler dil araştırmacıları için büyük bir ilgi alanıdır.

Yapılacak yeni çalışmalarla Rusçadaki Türkçe sözlerin sayısı artacaktır; çünkü Ruslarla Türklerin son yıllarda ilişkileri eskiye göre daha da hareketlenmiştir. Yani birlikte yaşamalar artmıştır, dolayısıyla da karşılıklı öğrenmeler çoğalmış olmalıdır. Buna bir örnek vererek sözümüzü tamamlamak istiyoruz. İncelediğimiz kaynaklardaki Türkçe sözler listesinde tek başına tamam sözü yoktur; ancak bugün Rusçada tamam sözü sıkça kullanılmaktadır.

5.1. Türkçedeki Rusça Unsurlar:

Bu konuda ilk çalışma, H.F. Miklosich tarafından 'Türkçedeki İslavca, Macarca ve Romence Unsurlar' adıyla 1889'da yapılmıştır. Bu tarih, İslavcadaki Türkçe unsurların araştırılmağa başlandığı tarihlere rastlamasına rağmen, bu yoldaki çalışmalar o kadar heyecan verici bulunmamış olmalı ki İslavcadaki Türkçe unsurlar konusu etrafında cereyan eden meşhur tartışmaları, bu konu etrafında görmüyoruz.

Bunun sebebi, H. F. Miklosich ve Snjezana Valjacic'in de ifade ettikleri gibi Türkçe'deki İslavca unsurların pek az oluşudur. Malzemesi oldukça sınırlı olan bu konu, son olarak 1957'de 'Türk Halk Dilinde İslavca Alıntılar' adıyla Andreas Tietze tarafından incelenmiştir. Türkçedeki İslavca alıntıların ses bilgisi açısından da değerlendirildiği bu çalışmada 233 İslavca söz yer almaktadır.

5.2. Rusçadaki Türkçe Unsurlar:

İslav dillerindeki Türkçe unsurlarla ilgili ilk çalışmalar, 1850'lerde başlamıştır ve günümüzde de sürmektedir. Bu konudaki çalışmalar, burada sayamayacağımız kadar çoktur. Önce Rusların, daha sonra da Güney İslavlarının dilleri üzerinde başlayan bu çalışmaların meyvelerini derli toplu birer sözlük halinde Elizaveta Nikolaevna Şipova'nın ve Abdullah Skaljic'in eserlerinde bulabiliriz.

E. N. Şipova'nın “Rus Dilindeki Türkçe Unsurlar Sözlüğü” adını taşıyan eseri, Alma-Ata'da, 1976 yılında yayımlanmıştır. Bu çalışmada, Rusçaya Türkçeden geçtiği kabul edilen 1507 kelime üzerinde durulmaktadır. Bu sayı, Şipova'dan önce Rus etimoloji sözlüğünü yazmış olan M. Vasmer'in eserindeki Türkçe unsur sayısından epeyce azdır.

N. Poppe Jr.'a göre M. Vasmer'in eserinde Türkçe asıllı olarak belirlenen 1700 kelime yer almaktadır. Vasmer'in eseri diyalekt kelimelerine yer verdiği iddiasıyla tenkit edilmiştir. Her halukârda, Rusların bugünkü yeni vatanlarına geldikleri tarihlerden beri süren Türk-Rus ilişkilerine bakarak, yüzün üzerinde makale ve kitabın yayımlandığı bu konuda, daha yeni, daha geniş ve daha ayrıntılı çalışmalar bekleyebiliriz.

Alma-Ata'da 1994 yılında yayımladığı “Rus Edebiyatında Türkizm” adlı eserinde, R.T. Mendekinova, Kazakistan'da yaşayan Rus yazar İ. P. Şuhov'un iki romanında 2500'e yakın Türkçe söz bulunduğunu belirtir. Bu eserde, Türk-Rus ilişkileri de değerlendirilmiş ve 456 Türkçe söz listelenmiştir.

Moskova'da, A.G. Spirkin, İ.A. Akçurin, R.S. Karpinskaya tarafından 1980'de yayımlanan “Yabancı Kelimeler Sözlüğü” , Türkçe unsurlar bakımından 1955 yılında yapılan ilk baskısından çok farklı hale getirilmiştir. Sözlüğün bu ikinci baskısında, Rusçadaki Türkçe kelime sayısı gülünç bir rakama düşürülmüştür: 304. Türklüğü ve Türkçeyi, yalnız Türklerin kendileri değil, galiba komşuları da terkediyor!

6.Türkçe-Ukranca İlişkileri

Rus, Sırp-Hırvat, Çek, Slovak ve Leh dilleri gibi, bir İslav dili olarak, Ukrancadaki Türkçe unsurlarla ilgili ilk çalışmalar, 1850'lerde başlamıştır ve günümüzde de sürmektedir. Bu konudaki çalışmalar, burada sayamayacağımız kadar çoktur .

6.1.Türkçedeki Ukranca Unsurlar

Türkçedeki Ukranca unsurların monografik bir çalışması yoktur. Türkçedeki İslavca unsurları konu edinen çalışmalarda, zaman zaman sözlerin Ukranca biçilerine de değinilmiştir.

6.2.Ukrancadaki Türkçe Unsurlar

Çeşitli İslav dillerindeki Türkçe unsurları konu edinen çalışmalarda, sözlerin Ukranca biçimlerine de temas edilir. Bilhassa Fasmer, sözlerin Rusça biçimlerinden önce Ukrancadaki biçimlerini verir. Ukrancadaki Türkçe unsurları konu edinen son monografik yayın da, bu iki İslav dilindeki Türkçe sözleri, iki ayrı bölüm halinde inceler. Günlük gazete ve dergilerin, okul kitaplarının taranmasıyla oluşturulmuştur R. R. Devletov tarafından yayımlanan ve günlük dile dayalı bu çalışmanın Ukranca bölümünde 747, Rusça bölümünde 594 Türkçe söz yer almaktadır.

7. Türkçe-Ermenice İlişkileri

Tarihin bildiği kadarıyla Türklerin Çinliler, Farslar ve Bizanslılardan sonra en eski komşusu Ermenilerdir. Uzun bir zaman dilimi içinde komşuluk ilişkisi yaşamış olan bu iki halk, birbirinden pek çok şey öğrenmiş; öğrenilen bilginin adı olan söz, komşunun dilinde de yaşama alanı bulmuştur.

Kafkasya'nın başka halklarının yazılı kaynakları, Orta Çağ başları Azerbaycan tarihi ve yazılı dönemden önceki Türk dili tarihi araştırmalarında, büyük önem taşımaktadır. Bu yazılı kaynaklar, kapsadıkları Türkçe sözlük ve gramerlik unsurlarla, yazılı devir öncesindeki Türkçe'yi kurmakta, Türk dili tarihinin; yine kapsadıkları Türkçe kavim adları, kişi adları ve yer adlarıyla Türk tarihi çalışmalarının önemli belgeleridir. Bilindiği gibi, Türk tarihi ve dili araştırmalarında, buna benzer bir rolü, Çin, Fars ve Bizans kaynakları oynamaktadır.

Kafkasya'nın başka halklarının tarih kaynaklarındaki ve dillerindeki Türkçe etkisini, ilk olarak, Mordtmann incelemiştir. Bu konuda birçok çalışma yapan Mordtmann, bu yazılarından birinde şunları söylemektedir: “Ermeniler Hint-Avrupa grubuna bağlıdır; ama dilleri açıkça Turan etkisinin izlerini taşımaktadır. Bu ifade altında, ben, Osmanlılarla yüzyıllar boyu süren ilişkiler sonucu olarak Ermenice'ye giren Türkçe sözleri değil, Selçuklular, Osmanlılar vb. Türk devletleri doğmadan, M.S. IV., V., VI., VII. yüzyılların yazılı Ermenicesindeki Turan unsurlarını kastediyorum.” Mordtmann, burada 23 Türkçe söz sunarak, bu sözlerin yazılı Türkçe'den önceki devirlerde, M.S. IV.-V. yüzyıllarda Ermenice'ye alındığını belirtmektedir.

VII. yy.dan başlayarak Kafkas kaynaklarındaki Türkçe kelimelerin sayısının hızla arttığı görülmektedir.VII.-VIII. yüzyıllar ve daha sonraki Ermeni kaynaklarında, Alp Arslan, Kılıç Arslan, Gazan, Atabeği, vb. birçok kişi, ata, oğlan, kızlar , vb. akrabalık , avçı, temirçi , vb. meslek, Hun, Hazar, Türk, Kenger, Akatzir, Barsil, vb. kavim ve yer adı yanında, beslenme ve giyinme gibi temel kültürler veya sosyal yapı ve üst kavramlarla ilgili çok sayıda Türkçe sözle karşılaşırız.

Dillerin ses bilgisi ve söz dizimi düzlemlerinin temsil ettiği kullanım yapılarında, sözlüklerin temsil ettiği edinim yapılarına oranla, oldukça zengin bir çeşitlilik ve hızlı değişiklikler yaşanmaktadır. Sözler, seslere ve cümlelere oranla daha kalıcı yapılardır. Bu yüzden, dil alışverişleri söz konusu edildiğinde, ilk akla gelen sözlük alıntıları olmaktadır. Geniş bir coğrafyada, uzun bir süre yaşamış ve yaşamakta olan Türkçe'nin Çince, Farsça, Ermenice, Bulgarca, Arnavutça, Rusça, Macarca ve Romence gibi eski komşularıyla ilişkileri, yalnız sözlükte kalmamış, ses ve söz yapımı ile söz dizimi düzlemlerine de sıçramıştır. Bu yüzden, Türkçenin bu eski komşularıyla ilişkileri söz konusu olduğunda, sözlüklerde görülen söz alışverişlerinin ötesinde, gramerlik alıntılar da gündeme gelmektedir.

Türkçe-Ermenice ilişkileri söz konusu edildiğinde, Türkçenin Ermeniceden epeyce söz aldığını ve bunların 20 kadarının yazı diline de geçtiğini görüyoruz. Türkçenin Ermeniceden herhangi bir gramerlik unsur alması ise söz konusu değildir.

Türkçenin Ermenice üzerine etkisine gelince, bu etkinin Ermenicenin hem sözlük hem de gramer alanlarına yayıldığını görüyoruz. Tarihte olduğu gibi, bugün de, Ermenistan dışında küçük topluluklar halinde yaşayan Ermeniler arasında, bir yazı dilinin birleştiriciliğine dayanan standart bir dil yoktur. Ermenicenin etimoloji sözlüğünü yazmış olan R. Açaryan, bu konuda, 1926'da Baku'da toplanan I. Türkoloji Kurultayında şunları söylemektedir: “Küçük Asya'nın Batı bölgelerinde, Kıbrıs'ta, Bulgaristan'da, Doğu Rumeli'de, Romanya'da ve Basa­rabya'da, İran'nın ve Kafkasya'nın bazı köylerinde, Türkçe'nin Ermenice üzerindeki etkisi o kadar yaygınlaşmıştır ki, Ermeniler kendi ana dillerini bile kaybetmişlerdir. Bu olay, birkaç yüz yıl önce gerçekleşmiştir. Polonya Ermenileri, 1530 yılından itibaren Ermeniceyi unutup Tatarcayı kabul etmiş ve Ermeni alfabesiyle büyük bir Tatar edebiyatı yaratmışlardır. Kilise kitapları bile Tatarcaya (Kıpçakçaya) tercüme edilmiştir. Ermeniler, Küçük Asya'da olduğu gibi, İstanbul'da da Türkçe yazdıkları zengin edebiyatı, Ermeni yazısıyla daha da ilerletmişlerdir. Türk alfabeleri hiçbir zaman yeterli olmamış ve halk dilindeki bütün sesleri işaret etme niteliği taşımamıştır. Ermeni alfabesi ise, bu olgunluğa sahiptir. Tabiî ki bu sebeple, Ermeni alfabesiyle yazılmış bu edebiyat, Türk-Tatar dilinin tarihini öğrenmek bakımından son derece önemlidir. Türkçe'den alınma sözler, Türkçe'nin fonetik kurallarını kronolojik olarak belirleyebilme imkânını sağlar. Bu konuda, Ermeni yazarlarının eserlerinde yer alan geniş malzeme kullanılırsa, erken asırlardaki Türk-Tatarların yaşantıları ve tarihi de öğrenilmiş olur.”

Bugün Ermeni yazı dilinin komşuluğunda yer alan Azerbaycan Türkçesi, Ermenistan Ermenicesindeki Türkçe sözlerin geçiş yolu olmuştur. Bu yüzden, Ermenicedeki Türkçe alıntılar, büyük ölçüde, Eski Anadolu Türkçesi ile Türkiye Türkçesine oranla Eski Anadolu Türkçesine daha yakın olan Azerbaycan Türkçesinin ses özelliklerini taşımaktadırlar.

Menges, K. H.: Zwei alt-mesopotamische Lehnwörter im Altajischen, UAJ 25 (1953), 299.-304. s.

Poppe, N.: Ein altes Kulturvort in den altaischen Sprachen, STOF 19:5. (1953), 23-25. s.

Tietze, A.: Direkte arabische Entlehnungen im anatolischen Türkisch, Jean Deny Armağanı, Ankara 1958, 255-333. s.

Muhammad bin Chanab: Cezayir Konuşma Dilinde Muhafaza Edilen Türkçe ve (Türkçe aracılığı ile gelen) Farsça Kelimeler, (Çev. Ahmed Ateş), TDAYB-1966, Ankara 1967, s. 157-213.

Gordlevskiy, V.A.: K voprosuo vilianii türetskogo yazıka na arabska. V.A. Gordlvskiy izbraniyye soçineniye. Moskva 1961, II , 138-154. s.

Ateş, Ahmet: “Arapça yazı dilinde Türkçe kelimeler üzerine bir deneme I“, Reşit Rahmeti için, Ankara 1966, s. 26-31; “Arapça yazı dilinde Türkçe kelimeler üzerine bir deneme II“, Türk Kültürü Araştırmaları II, Ankara 1965, 5-25. s.

Şamil Fahri Yahya: Arapçanın Muhtelif Lehçelerinde Türkçe Unsurlar, İstanbul 1984, 391 s. (İ.Ü., basılmamış doktora tezi).

Mahammad Ahmad Duhman: Mucemu'l-Elfazu't- Tarihiyye fi-Asri'l-Mamalukiya (Dictionary of Historical Mamluk's Words and Expressions), Şam 1990, 160 s.

Prokosch, Erich: Osmanisches Wortgut im Sudan-Arabischen, Berlin 1983, 75 s.; : Osmanisches Wortgut im Agyptisch-Arabischen, Berlin 1983; Zum osmanisches Wortgut im arabischen Dialekt von Amman“, Materialia Turcica 15, Bochum 1991, s. 14-23 ve bu yazıyı tamamlamak üzere Jafar Ababneh ile ortak yazı: „Ottoman Loanwords in Jordanian Arabic“, Grazer Linguistische Studien 48, Herbst 1997.

Aytaç, Bedrettin: Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler, İstanbul 1994, 159 s.

Miklosich, H.F.: Die Slavischen-magyarischen und rumanischen Elemente im türkischen Sprachschatze, Wien 1889.

Miklosich, H.F.: a.g.e.

Vejacic, S.: Sırp-Hırvat Diline Girmiş Olan Türk Maddî Kültür Unsurları, Doktora Tezi, İstanbul 1966

Tietze, A.: Slavische Lehnwörter in der türkischen Volkssprache, Oriens X (1957), s. 1-47.

Bu çalışmaların bibliyografyası için bkz.:

Poppe, N.: Introductian to Altaic Linguistic, Wiesbaden 1965, 165-176.s.

Poppe, N.Jr.: Studies of Turkic loan words in Russian, Wiesbaden 1971.

Şipova, E.N.: Slovar Tyurkizmov v Russkom yazıke, Alma-Ata 1976, 444 s.

Skaljic, A.: Turcizmi u Srpskohrvatskom-Hrvatskosrpskom jeziku, Sarajevo 1985, 662 s.

Vasmer, Max: Russisches etymolgisches Wörterbuch , 3 vols. , Heidelberg 1950-1958.

Poppe, N. Jr.: a. g. e. , 44.s.

Poppe, N. Jr.: a. g. e. , 44.s. vd.

Mendekinova, R. T.: Pereçen Tyurkizmov v yazıke proyzvedeniy Ruskih pisatey- Slovar' sravoçin respublikanskiy izdatel'skiy kabinet ministerstvo obrazovaniya respubliki Kazahstan, Almatı 1994, 81 s.

Spirkin, A.G., Akçurin, İ. A., Karpinskaya, İ. A.: Slovar' inostrannıh slov Russkiy Yazık, Moskova 1980, 624 s.

Bu çalışmaların bibliyografyası için bkz.:

Poppe, N.: Introductian to Altaic Linguistic, Wiesbaden 1965, 165-176.s.

Poppe, N.Jr.: Studies of Turkic loan words in Russian, Wiesbaden 1971.

Devletov, R. R. : Tyurkizmı v Ukraynskom i Russkom yazıkah, Simferopol 2001, 104 s.).

Budagova, Z. İ., Gukasyan, V. L. 1979, “Ob Azerbaycansko-Armyanskih yazıkovıh kontaktah”, Sovetskaya Tyurkologiya 1979, Bakı, s. 10-21.

Mordtmann 1872, “Entzifierung und Erklärung der arm. Kellinschriften von Van und der Umgegend”, ZDMG XXII, s. 465-493.

Budagova, Z. İ., Gukasyan, V. L. 1979, s. 11.

Açaryan, R. A. 1926, Pervıy vsesoyoznıy tyurkologiçeskiy s'ezd, Baku 1926, s. 152.

 

 

1 2 3 4 5 6

 

 

.....
sayfa başına dön