Komsu’da Livaneli 10 bin Pamuk 6 bin satti
Komsu’da Livaneli 10 bin Pamuk 6 bin satti Yorgo KIRBAKI ykirbaki@hurriyet.com.tr 07 Ocak 2006
Sadece Yabanci Damat dizisi, sadece mangalda pisen kebaplar, sadece Türkçe müzigin çaldigi barlar degil; suyun bu yakasinda Türk yazarlarin ya da kahramanlarin Türk oldugu kitaplar da revaçta.
Çok degil, 8-10 yil önce Atina’nin kitapçilarini dolastigimizda hani, Dido Sotiriyu’nun "Benden selam söyle Anadolu’ya"sini, Aziz Nesin’in, Názim Hikmet’in ve sayisi bir elin parmaklarini geçmeyen yazarlarin eserlerini saymazsak, genellikle Türkiye ya da Türkler ile ilgili olarak sadece olumsuz kitaplarin bulundugunu görürdük. Özellikle Türkiye’ye adimini bile atmayan ya da hayatinda tek bir Türk bile tanimayan bazi Yunanli "uzmanlarin" yazdigi kitaplarin her sayfasindan adeta kan damlardi.
Zamanlar gibi melodiler de, melodiler gibi kitapçilarin raflarindaki kitaplar da degisti...
TÜRKIYE’DE DAVA BURADA BESTSELLER
Gelelim günümüze. Yunanistan’da 2005 yilinda en çok satan kitap J.K Rowling’in Harry Potter ve Melez Prens’i (70 bin) oldu. Ikinci sirayi Dan Brown’un Da Vinci sifresi (61 bin), üçüncü sirayi Türkçe’ye de çevrilen Arayis ve Yikilis ile tanidiginiz Nikos Themelis’in son eseri Aramizda Sohbet (60 bin), dördüncü sirayi da güzel ve yetenekli Mara Meimaridi’nin yine Türkçe’ye çevrilen Izmir Büyücüleri (56 bin) aldi.
Türkiye’de dava konusu da olan Mara’nin Izmir Büyücüleri yayinlandigi günden beri 280 bin adet satti. Kitabin bu yilki basari grafiginde TV’ye dizi filmi olarak çekilmesinde payi var.
"Top 10" listesinde eski basbakanlardan Kostas Simitis’in yazdigi ve 1996 Kardak Krizi’ne de isik tutan "Yaratici Bir Yunanistan Için Politika" adli kitabi ise 30 binlik satis ile dokuzuncu sirada yer aldi. Kitabin sadece bir ay önce piyasa çiktigi düsünülürse hiç de fena degil.
1950’lerin Istanbul’unu ve 6-7 Eylül 1955 olaylarini anlatan Dimitris Tsalidis’in Yok Canim’i (10 bin) ve ölümsüz Yunanli yazarlardan sayilan Tasos Athanasiadis’in Kurtulus Savasi sirasinda Ayvalik’ta yasayan bir Yunanli banker ile ailesini konu alan Niovi’nin Çocuklari 20 bin ile bu yil iyi bir satis grafigi çizdi.
Türk-Yunan dostluguna daha en basindan, üstelik çok zor dönemlerde inanip gönül verenlerden sevgili Zülfü Livaneli’nin kitabi Mutluluk, 10 bine yakin satti. Yunanli okuyucu, Vamik D. Volkan ile Norman Itzkowitz’in yazdigi Ölümsüz Atatürk’e de ilgi gösterdi.
Ister kitaplarinda, ister gazete ve dergilerdeki yazilarinda, ister hazirlayip sundugu radyo programlarinda Türkiye ziyaretlerinden duydugu hayranligi gizlemeyen, uzun upuzun cümleler kurmasina ragmen çok hos ve esprili bir dili olan Yiannis Ksanthulis’in Istanbul’u ve Orhan Pamuk’un Istanbul, Hatiralar ve Sehir eseri de bu yil 6’sar bin sattilar.
Bunlar iyi seyler...
Yilbasinda Istanbul’daydim
1 Ocak gecesi televizyonlardaki o kavga dövüs görüntülerini bir an önce unutmak istiyorum. Benim aklimda sadece 31 Aralik aksami saat 19.00 sularinda gezdigim, büyük bir zevk ve itinayla süslenmis Tesvikiye sokaklari kalacak.
31 Aralik gecesi Beyoglu’nda ve Taksim’de dolasan sarhoslari, bira satilan seyyar tezgahlari ve el arabasindaki biralari tezgahlara yetistirmek için kosan türbanli kadini unutmak istiyorum. Aklimda, 1 Ocak gecesi sakin ama piril piril gördügüm Taksim, Beyoglu kalacak.
1 Ocak gecesi "ünlüler yilbasinda nasil eglendiler" seklindeki görüntülü magazin haberlerini de unutmak istiyorum. Bana göre "ünlüler", "ünlülerin" sahneye çiktiklari mekanlara gitmek için, hani Atina ile kiyaslarsaniz nedensiz çok büyük paralar harcayanlar da öyle çilginca eglenmediler. "Güçlü baglantilarim" sayesinde yüzde 50 tenzilatla gittigim nezih bir mekanda fikir fikir sarkilar söylenmesine ragmen saat 04.00’e kadar insanlar sandalyelerinde oturuyorlardi.
BU SEHRIN YILBASLARI
Aklimda 31 Aralik gecesi dinledigim sahane bir ses, müsteri ile hiç laubali olmadan sicak bir iletisim kuran, sahnede gereksiz konusmak yerine müzik yapan bir sanatçi, Ferhat Göçer kalacak.
1 Ocak sabahinda Istanbul’uma safak sökerken, onca alkollü sürücünün direksiyon basina geçme saçmaliklarini unutmak istiyorum.
Aklimda, ona her gün yilbasi olan, Ortaköy’de bir köseye çekilmis ve gelip geçenlere bir karsilik beklemeden "mutlu seneler" diyen tatli sarhos kalacak.
Unutmak istediklerim ve aklimda kalacaklar madalyonun bir yüzü. Öteki yüzünde, önünden geçtigim ve buram buram yilbasi çöregi kokan pastaneler, evlerine kuruyemis, pestil ya da tombala oyunu alan insanlar, güzel insanlar var.
Ne sihirli bir sehir ki bu, 20 küsur yildir yasadigim Atina’da ya da baska bir diyarda geçirdigim yilbaslarini hiç hatirlamam da, bütün manzaralari birlestirdiginizde "klise" ve "fabrikasyon" olmayan Istanbul’umdaki yilbaslarimi teker teker sayabilirim.
|