Makedonya: Üç millet, tek devlet
Makedonya: Üç millet, tek devlet Ayhan Demir ayhan_demir@hotmail.com /26.10.2006 Makedonya'nin nüfusu yaklasik iki milyon civarinda ve nüfusun milliyetlere göre dagilimi ise taraflara göre degisiyor. Makedonlara göre, Arnavutlar ülke nüfusunun yüzde 23'ünü teskil ederken, Arnavut Islam Birligi'ne göre ise bu oran yüzde 52. Türkler yüzde 5 ve Pomaklar yüzde 3. Makedonlar, Slav irkindan; Sirplar'la ayni milletten. Hepsi de Ortodoks hiristiyan. Arnavutlar, Türkler ve Pomaklar ise Müslüman.
Makedonya, sessiz, sakin, kendi halinde bir Balkan ülkesiydi. Ufak tefek problemler disinda barisin hüküm sürdügü bir cografya görüntüsü çiziyordu. Ancak bu çok parçali yapi Tito'nun Yugoslavya'sindaki 1974 Anayasasinda "Makedonya, Makedonlarin, Türklerin, Arnavutlarin ve digerlerinin yasadigi cumhuriyettir" diye tanimlanirken, 1992'deki Makedonya Anayasasinda "Makedonya, Makedonyalilarindir." seklinde tanimlandi. Iste o zaman sicak günler yasanmaya baslandi. Dünya, kaynayan bir kazan haline gelen bu küçük ülkeyi es geçmedi ve günlerce Makedonya'yi konustu. Ancak Makedonya'ya bugünkü çok milletliligi kazandiran neslin torunlari pek orali olmadi. Sirbistan ve Yunanistan konustu, ancak belki de en çok söz söyleme hakkina sahip olan, Türkiye suskun kalmayi tercih etti.
Türkiye, Makedonya üzerinde en çok söz söyleme hakkina sahip olan ülke. Çünkü mirasçisi oldugu Osmanlilar, 1392'de fethettigi topraklarda, 1913'e kadar, yaklasik alti yüzyil hüküm sürdü. Makedonya, camileri, medreseleri, hanlari ve hamamlari ile hala Osmanli kokuyor. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde yalnizca Üsküp için 127 camiden bahsettigi düsünülecek olursa Makedonya'daki Osmanli varliginin boyutlari sanirim daha iyi anlasilacaktir.
Türkiye, Makedonya'yi uzaktan seyrederken, hemen her ülkenin bir hesabi var. Bunlarin basinda da Yunanistan geliyor. Ülkenin önde gelen fabrikalarini satin alan Yunanli isadamlari, ezeli düsmanlarini bir anda yanlarina çekmeyi basardilar.
Elbette, Makedonya'nin bu çok unsurlu yapi içerisinde siyasetinde çok unsurlu olmasi kaçinilmaz bir durum. Makedonya'da 9'u Makedon, 4'ü Arnavut, 2'si Türk toplam 14 siyasi parti var. Ancak temsilde adalet oldugunu söylemek pek de mümkün degil. Çünkü Müslüman Arnavutlarin kalesi olan Kalkandelen'de bir milletvekili 65 bin oyla seçilebilirken, Makedonlarin çogunlukta oldugu Berova'da sadece 7 bin oyla milletvekili olunabiliyor. 120 milletvekilliginin bulundugu parlamentonun 95'i Makedon, 25'i ise diger unsurlarin temsilcilerinden olusuyor. Bu sebeple, çogunlugunu Müslümanlarin olusturdugu Makedonya'nin, ne yazik ki, Cumhurbaskani ve Basbakan'i hiristiyan.
Bu parçali yapi içerisinde muhalefette mücadele eden, Türkiye dostu ve Osmanli hayrani olan Hak Yolu Partisi Genel Baskani Kenan Mazlami, "Osmanli'nin Balkanlar'daki hosgörüsünü, hiçbir medeniyet yakalayamadi" düsüncesinde. Iyi Türkçe konusan ve Arnavut olan Mazlami, "Bizim partimiz sadece Arnavut degil, Müslüman bütün topluluklarin partisidir. Türkler, Pomaklar ve digerleri... Amacimiz Makedonlarla esit statüde ülkeyi yönetmek. Hiçbir zaman azinlik olmadik, olmaya da niyetimiz yok. Esitlik istiyoruz, ülkenin bölünmesini kabul etmiyoruz." diyor. Mazlami, hemserileri Milli sairimiz Mehmet Akif'in; "Arnavutluk ne demek, var mi seriatta yeri / Küfr olur, baska degil, kavmini sürmek ileri" dizelerinden hareketle, milliyetçi ifadelerin Balkanlar'i kan gölüne çevirebilecegini söylüyor. Bu çok unsurlu ülkenin en önemli sehirleri, basta baskent Üsküp olmak üzere Gostivar, Kalkandelen (Tetova) ve Ohri.
Firuze kubbeler sehri; Üsküp
Makedonya'nin baskenti olan Üsküp'ün ne genisleme imkâni var, ne de daralmaya niyeti. Bu durumun sebebi; Ortodoks Makedonlarla, Müslüman Arnavut ve Türkler arasindaki ayrisim köprünün öte yakasi ve bu yakasi durumunu dogurmus olmasi. Modern binalarin yükseldigi büyük alisveris merkezlerinin bulundugu bati yakasi Ortodoks Makedonlarin, kalesi, camileri, eski çarsisi ile nehrin öbür yanindaki eski sehir de Müslümanlarin yurdu olmus durumda.
Üsküp, 'bizim' için tam anlamiyla sembol bir sehir. Osmanli Balkanlari denildiginde ilk akla gelen, görmesek de, bilmesek de; görmüsüz ve biliyormusuz gibi muamele ettigimiz, tam anlamiyla 'bizden' bir sehir. Bizdeki Üsküp tahayyülüyle, yasayan Üsküp birbiriyle örtüsüyor aslinda. Tipki Üsküplü Yahya Kemal"in dizelerinde oldugu gibi; "Üsküp ki devamiydi Sar Dagi"nda Bursa"nin / Bir lale bahçesiydi, dökülmüs temiz kanin / Çok sürse ayrilik, aradan geçse çok sene / Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene."
Kendisi siir gibi bir sehir olan Üsküp misafirlerini de siirler dünyasina götürüyor. Vardar'in dogu kismini olusturan eski Üsküp; tarihi çarsisi, kalesi, firuze kubbeleriyle Ishak Pasa Camii, uzun minaresiyle Yahya Pasa Camii, kalenin yanindaki Mustafa Pasa Camiiyle, insanlariyla, güveçte kuru fasulyesiyle bir asir önceki kimligini muhafaza ediyor. Yahya Kemal"in dedigi gibi "Firuze kubbelerle bizim sehrimizdi o / Yalniz bizimdi, çehre ve ruhiyle bizdi o." Elhamdülillah, en azindan simdilik, hala bizim.
Sehirleri sehir kilan sadece zahiri görüntüsü degildir; gönüllerdeki yeri, tarihi arka plani sadece görünenle sinirli birakmiyor. Üsküp'te görünen kadar, görünmeyenin de bulundugu hissini veren sehirlerden. Kim bilir geçmisten bugüne getirdigi yapilariyla nice öyküyü bagrinda besliyor ki, bu sehre gören görmeyen hemen vuruluyor.
Geçmisten kalma gerginlikler azalsa da sehirde yasayan farkli dinler ve irklardan olan kisiler arasinda tam anlamiyla bir güvenden söz etmek mümkün degil. Tabiri caizse Makedonya'nin birçok yerinde oldugu gibi Üsküp'te de, insanlar baltalarini topragin altina gömmüsler ancak yerlerini unutmamislar. Bunun en açik göstergesi sehri ortadan bölen Vardar nehrinin ayni zamanda sosyolojik bir ayrima da isaret ediyor olmasidir. Eskiden beri modern yapilarin yükseldigi sehrin Bati yakasi Makedonlarin yogunluklu oldugu bir yer olmus fakat son yillarda Vardar'in öte yakasindaki Makedonlar buraya tasinmislar, buradaki Müslümanlar ise öbür tarafa. Yani bugün kubbelerin yükseldigi yer Müslüman Üsküp"ü, Vardar nehrinin öte yakasi ise Makedon Üsküp"ü temsil ediyor.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Üsküp'te, bugün sayisi yirmi olan ve on altisi faaliyette olan, 127 caminin varligindan bahsediyor. Iste bu camilerden biri de Mustafa Pasa Cami. Mustafa Pasa Cami, sehre hâkim bir yerde, kalenin hemen yaninda ancak yenileme bekler vaziyette. Vardar'a anlam katan tas köprü ise, son yillarda Balkanlara özgü bir kavram olan dini milliyetçiligin hedefi olmus durumda. Üsküp'te yoksul Müslüman mahallelerini, kafelerin, ofislerin, alisveris merkezlerinin ve konforlu apartman dairelerinin bulundugu islek caddelere baglayan Tas Köprü'nün uzun yillardir devam eden restorasyon çalismalarinda köprünün bir Osmanli eseri oldugunu kanitlayan kitabesi 'kazayla' kaldirilmis. Aslinda maksat, tas köprünün Osmanli eseri olduguna dair izleri ortadan kaldirmak. Bütün arsiv belgelerinde Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak geçen tas köprü'nün adinin "Justinyan" olarak degistirmek istemeleri de bunun açik göstergesi. Ancak bu tas köprünün karsilastigi ilk tahribat degil. Vardar Nehri'nin iki yakasini bir araya getiren Tas Köprü'nün karsilastigi tahribatlardan ilki, 1930 yilinda yapilan bir onarimda kitabesinin ortadan kaldirilmasi. 1970 yilindaki ikinci onarimda ise ikinci kitabesi kaybolmus. 1579 ve 1909 tarihli her iki kitabe de Osmanli döneminde yapilan onarimi belgeliyor. Türk heyeti, ülkenin akl-i selim sanat tarihçileri tarafindan Kursunlu Han'in Epidarium deposuna kaldirilan 1909 tarihli kitabeyi arama girisiminde bulunmuslar; ancak depoda bir yigin halinde bekletilen mezar taslari, sanduka levhalari, sütun basliklari arasindan kitabeyi bulup çikarmak mümkün olmamis. Makedon yetkililer, kitabenin bulunmasi halinde yerine takilmasini kabul ediyorlar, ancak bulunmamasi durumunda, arsivlerdeki fotograflara bakip orijinaline uygun bir kitabe hazirlamaya yanasmiyorlar.
Tas köprünün ikinci kitabesi, ülkede komünist rejimin hâkim oldugu 1970 yilinda sessiz sedasiz ortadan kaldirilmis. Ancak, 2002 yilinda, isçilerin bir 'kaza sonucu' yiktiklari mihrap köskünün dört tasi Vardar Nehri'nin sularina gömülürken biraz ses çikarmis olmali ki, Makedonya'da yasayan Türk ve Müslüman nüfus ve elbette sagduyulu Makedon aydinlari olayi hep bir agizdan kinamislar. Hatta o dönemde UNESCO ile temas kuran Üsküp Büyükelçiligimizin girisimleriyle köprünün restorasyonu durdurulmus. 76 tastan olusan mihrap köskünün 72 tasinin kullanilabilir durumda oldugunu tespit eden Türk yetkililer, Makedon yetkililerden mihrabin örülerek yerine takilacagi sözünü almis. Ancak restorasyonu tamamlanmadan kullanima açilan köprüye mihrap ve kitabenin eklenip eklenmeyecegi hâlâ bir soru isareti olarak duruyor. Bir vakitler kuslarin su içtigi ve çocuklarin yikandigi Vardar, simdi boz bulanik akiyor. Sanki köprü de, nehir de öfkelerini ve protestolarini sunuyor.
Her bölgenin kendine özgü özellikleri var ve Balkanlardaki etnik ve dini çesitlilik, bugüne kadar uzlasma kültürünün yani sira, çatisma kültürünü de beraberinde tasimis. Pek çok sehirde camiler ve kiliseler yan yana. Bir zamanlarin Pax Otomana'sinin (Osmanli barisinin) sembol yerleri için provokasyon kelimesinin özel bir anlam ifade ettigini söylemek hiçte güç degil. Yakin tarihlere kadar Üsküp"e nerden girilirse girilsin firuze kubbeler sizi karsilarken bugün Üsküp"ün bati yakasindaki sehrin en yüksek tepesi olan Vodna'nin üzerine insa edilmis devasa bir haç var. Bu durum, o zorlama yapiyi insa edenlerin Üsküp"ün kadim atmosferine ne kadar yabanci ve ne kadar rahatsiz olduklarinin en somut göstergesi.
Bu arada, oruçlu oldugumuzdan hakkimizi bir dahaki sefere saklasak ta, Üsküp'e kadar gidip de kuru fasulyesinden yememek olmaz. Çarsida yasli bir çinarin yani boyunca uzanan ve belki de dünyada metrekare basina en çok kuru fasulyeci ve köftecinin bulundugu yere elbette ugramak gerekir.
[Yarin: Gostivar ve Kalkandelen]
|