Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

Rum Baspiskopos Bizans Krali Kiyafeti Giydi

Rum Baspiskopos Bizans Krali Kiyafeti Giydi        
23.11.2006 Dünya Gündemi  

Güney Kibris Rum Kesimi’nde gerçeklestirilen dini törende yeni Rum Baspiskoposu Hrisostomos’a, Bizans imparatoru giysisi giydirildi ve imparatorluk asasi verildi. Törene, Güney Kibris Rum Yönetimi (GKRY) Baskani Tasos Papadapulos, Meclis Baskani Dimitris Hristofyas ve Rum siyasiler de katildi. Öte yandan Soros Vakfi da, Bizans kültürünü Gürcü, Ermeni ve bölgedeki diger Hiristiyan Ortodoks unsurlar arasinda baglayici ve yakinlastirici bir unsur olarak ele alarak, Gürcü-Ermeni ve Abhaz yakinlasmasini saglayabilecek bir ortak zemin üzerinde çalisiyor.

101. Sayimizin mansetini Dünya Gündemi Istihbarat Servisi yazdi

Dünya Gündemi Istihbarat Servisi
TÜRKIYE, Istanbul: Yeni Rum Baspiskoposu Hrisostomos’a düzenlenen bir törenle Bizans imparatoru giysisi giydirildi. KKTC 23. kurulus yildönümünü kutlamaya hazirlanirken, 13 Kasim günü Güney Kibris Rum Kesimi’nde gerçeklestirilen dini törende yeni Baspiskoposa, Bizans imparator giysisi giydirildi ve imparatorluk asasi verildi. Törene, Güney Kibris Rum Yönetimi (GKRY) Baskani Tasos Papadapulos, Meclis Baskani Dimitris Hristofyas ve Rum siyasiler de katildi. Yeni Baspiskopos Hrisostomos törende yaptigi konusmada, Rum halkina, “Kuzeye gitmeyin, sahte devleti yasallastirmayin” çagrisinda bulundu. Ayrica Annan Plani’ni “devleti ortadan kaldirdigi için” reddettiklerini belirten Hrisostomos, “Türk isgal askerleri ve sömürgeciler adadan ayrilana, vatanimiz özgürlügüne kavusturuluncaya kadar ulusal mücadele burçlarinda kalmaya devam edecegiz” diye konustu.

Baspiskoposluga seçilen Baf Metropoliti Hrisostomos, 13 Kasim günü Baspiskoposlukta düzenlenen törenle tahtina oturdu. Yeni Baspiskopos Hrisostomos törende yaptigi konusmada, kilisenin rolünü 7 noktada toplarken kendi vizyonunu da ortaya koymus oldu. Baspiskopos Hrisostomos vizyonunu; “Tek basina degil Sen Sinod Meclisi’nin diger üyeleriyle isbirligi içinde hareket etme, Dini egitim yönteminde reorganizasyon ve iyilestirme, Kilise mallarinin korunmasi için güvenlik supaplarinin takviye edilmesi, Tam ve bagimsiz olmasi için Sen Sinod Meclisi’nin genisletilmesi, Egitim konulariyla ilgili kararlar alinan komitelerde kilisenin de temsil edilmesi, Kilisenin AB konulari bürosunun gelistirilmesi ve Isgal yönetiminin (KKTC’nin) statüsüne dogrudan veya dolayli olarak yasallik kazandirmamak için isgal altindaki topraklara ziyaretler yapilmamasi” seklinde siralandi.

Yeni Baspiskopos’un tahta oturma töreni “Bizans ihtisami” içerisinde gerçeklestirildi. Sabah saat 11.00’den önce Sen Sinod Meclisi üyeleri ve diger dini liderler, Baspiskoposlukta toplandi ve hep birlikte bir düzen içerisinde birkaç yüz metre uzakliktaki Ay Yoanni Katedrali’ne yürüdüler. Burada gerçeklestirilen ayinden sonra kilise talimatnamesine imzalar atildi. Sen Sinod Meclisi’nin diger üyeleri talimatnameyi mavi renkte mürekkebe batirilmis kalemlerle imzalarken Baspiskopos Hrisostomos kalemini kirmizi renkte mürekkebe batirarak imzaladi. Ardindan dini liderler Baspiskoposa Bizans Imparator giysisini giydirdiler. En kidemli metropolit olan Kitium Metropoliti törene katilan Papadopulos, Hristofyas, Anastasiades ve diger Rum siyasilerin alkislari arasinda Baspiskopos’a Bizans Imparatorlugu asasini teslim etti. Baspiskopos Hrisostomos tahta oturma töreninde yaptigi konusmada Kibris konusunda sunlari söyledi:

“Kibris kilisesi, halkin haklarini ve vatani satmayan seçilmis herhangi bir hükümetin, Kibris sorununun adil çözümünü öngören çabalarini desteklemeye devam edecektir. Denetlemeyi de sürdürecek ve bu gidisattan sapma oldugu zaman da tavsiyelerde bulunacaktir. Kibris Türkleriyle bizi ayiran hiçbir sey yoktur. Asirlarca birlikte baris içerisinde yasadik. Kibris halki her türlü övgüye layiktir. Çünkü 2.5 yil önce içinde bulundugu tehlikeyi fark etti ve devletin lagvolmasini ve sartsiz isgalciye teslim olmamizi öngören Annan Plani’ni reddetti.

Kilise sovenizmden, ayrica haksiz yilginlik ve moral bozuklugundan da uzak durmakla birlikte, Türk isgal askerleri ve sömürgeciler adadan ayrilana, vatanimiz özgürlügüne kavusturuluncaya ve tüm yerli halkimiz, tüm insan haklarina kavusuncaya kadar ulusal mücadele burçlarinda kalmaya devam edecektir.”

Yeni Baspiskopos Hrisostomos bundan sonraki görevinin yabanci diplomatlari, dis ülkelerdeki dostlarini ve örgütlü kuruluslari “aydinlatmak, ulusal konuda onlari duyarli kilmak ve bu sekilde hükümete de yardimci olmak” oldugunu da söyledi. Yunan Baspiskoposu Hristodulos ise konusmasinda Kibris sorununa deginirken gözyaslarini tutamadi, yeni Baspiskopos’un “Kibris’i Türk isgal askerlerinden kurtarilmis, özgür sekilde görmesi ve St. Barnabas kilisesi ve talan edilmis diger kiliselerin ayinlere açilmis olmasini” temenni etti.

Törenden sonra Baspiskopos Hrisostomos dis ülkelerden gelen dini liderlere ve diger davetlilere Lefkosa’da lüks bir otelde yemek verdi.  Törene çok sayida yabanci ülke din adamlari da katildi. Törende Istanbul Fener Patrigi’ni Ingiltere Baspiskoposu Grigorios temsil ederken, törene katilanlar arasinda Antakya Patrikligi’nden Piskopos Duraya Moisis ve Eng. Somer Lahams, Kudüs Patrikligi’nden Metropolit Timoteos, Rus Patrikligi’nden Baspiskopos Riazan, Sirp Patrikligi’nden Piskopos Vasilios, Romanya Patrikligi’nden Baspiskopos Theofanis, Bulgaristan Patrikligi’nden Metropolit Natonois, Gürcistan Patrikligi’nde Arhimandrit David, Yunan kilisesinden Atina Baspiskoposu Hristodulos ve bazi bölgelerin metropolitleri, Polonya Kilisesi’nden Piskopos Bielsk Grigorios, Arnavutluk Kilisesi’nden Arhimandrit Iustinos, Estonya Kilisesi’nden Arhimandrit Grigorios, Vatikan’dan Kardinal Fransesco Marsisva, Ermeni Kilisesi’nden Baspiskopos Varuyan Herhelian ve Ortadogu Kiliseler Konseyi’ni temsilen Dr. Ibrahim Saleh katildi.Törende tatsiz bir olaya ramak kalindi. 50 yaslarinda bir Rum kadinin süpheli tavirlari dikkat çekti ve yapilan aramada üzerinden büyük bir mutfak biçagi çikti. Polis karakoluna götürülürken kadin ifadesinde “bir rüya gördügünü ve Baspiskopos’un bu mevkiye layik olmadigini, layik olanin Cikko Piskoposu Nikiforos’un oldugunu haykirmak için Tanrinin kendisini oraya gönderdigini” söyledi. Psikolojik sorunlari oldugu iddia edilen kadin daha sonra serbest birakildi. (Dünya Gündemi Istihbarat Servisi - 13 Kasim 2006)

Soros Vakfi’nin Bizans’i Canlandirma Projesi

Gürcistan, Kafkaslarin açik denizlere çikisi olan tek devletidir. Ancak Gürcistan’in karmasik etnik yapisindan kaynaklanan sorunlar, onun bu potansiyeli harekete geçirmesi önündeki en önemli engeldir. Tiflis’le Rusya’yi birlestiren ulasim yollari, Abhazlar ve Osetlerin denetimi altindadir. Bu iki grupla Gürcistan arasinda var olan sorunlar biliniyor. Diger taraftan ABD açisindan bölgenin güvenligi ve istikrari son derece önemlidir. Çünkü Washington; Gürcistan üzerinden geçerek Azerbaycan’dan Türkiye’ye petrol tasiyacak Bakü -Tiflis-Ceyhan Boru Hatti’na yüklü yatirimlar yapti. Gürcü silahli kuvvetleri de son dönemde ABD’den askeri egitim ve destek aliyor. Gürcistan daki Gül Devrimi olarak adlandirilan ayaklanmada büyük rol oynadigi bilinen özel Rustavi-2 televizyonu ve gençlik örgütlenmesi Kmara da, bu açidan bakildiginda, ABD destekli Soros’un yönlendirdigi birçok olusumdan sadece birkaçini ve en bariz örnegini teskil ediyor.  Soros Vakfi, bir Kafkas ülkesi olan Gürcistan’in, Azerbaycan ve diger Kafkas halklari ile olan kültürel baglarini koparmak ve ülkede daha rahat hakimiyet kurmak amaciyla gerçeklerin tamamen çarpitildigi bir proje gelistirdi. Soros Vakfi tarafindan Nisan 2006 tarihi itibariyle hazirlanan ve halen gerekli partner ve akademisyen kadrosunun olusturulmaya çalisildigi projede; Karadeniz’e kiyisi olan ülkeler için kültürel ve tarihsel anlamda en temel kültürün Bizans kültürü oldugu, Bizans kültürünün Balkanlar, Anadolu, Kafkasya, Kuzey Karadeniz ülkeleri için temel birlestirici bir payda olabilecegi, bölgede yasayan Müslüman ve Hiristiyanlarin bu kültür altinda toplanabilecegi, Osmanli kültürünün de birlestirici bir yapi olarak degerlendirilebilecegi ancak, Osmanli kültürünün Bizans kültürünün bir devami niteliginde oldugu, bölgede Bizans kültürü ve devaminda süregelen Osmanli tarihsel mirasinin degerlendirilerek, ortak kültürel degerlerin ortaya çikarilmasi için önümüzdeki donemde Balkanlar, Anadolu, Kafkasya ve Kuzey Karadeniz ülkelerinde kapsamli çalismalara baslanacagi hususlari yer aliyor. Ayrica, bu amaçla çalismanin bu ayaginda bir üniversite kuruldugu ve halen akademik yapilanmasinin sürdügü, proje ile ilgili olarak Balkanlar ve Kafkasya’da çesitli akademisyenlerle degerlendirmelerin sürdügü, akademisyenlerle gerçeklestirilecek degerlendirmeler sonrasi Bizans arastirmalarina baslanacagi, gerek Osmanli arsivlerinde, gerekse dünyadaki diger arsivlerde konuya yönelik çalismalara baslanacagi hususlari yer aliyor. Soros Vakfi Gürcistan Temsilciligi Yöneticisi ve Güvenlik Uzmani Davit Darchiashvili, Agustos 2006 tarihi itibariyle, Abhaz, Gürcü ve Ermeni halklarinin ortak degerlerinin Bizans kültürü oldugunu, bu anlamda Abhaz, Gürcü ve Ermeni anlasmazliklarin ve Güney Kafkasya’daki sorunlarin bu ortak kültür mirasi ile çözülebilecegini iddia ediyor. Iddiayi kanitlamaya yönelik olarak Soros Vakfi Gürcistan temsilciligi tarafindan Ermeni, Abhaz ve Gürcü halklarinin Bizans kültürüne ait olduklarini vurgulayan bir takim etkinlikler baslatilacak. Vakif, Bizans kültürünü Gürcü, Ermeni ve bölgedeki diger Hiristiyan Ortodoks unsurlar arasinda baglayici ve yakinlastirici bir unsur olarak ele alarak, Gürcü-Ermeni ve Abhaz yakinlasmasini saglayabilecek bir ortak zemin olarak projeler gelistiriyor.

Soros Vakfi kontrolündeki devlet televizyon kanalinda, yapimciligini ve sunuculugunu Açik Toplum Gürcistan Vakfi Program Koordinatörü Giga Zedania’nin yaptigi, Vakif Baskani David Darchiashvili ve Ilia Cavcavadze Üniversitesi Rektörü Prof. Gigi Tevzadze’nin ise uzman olarak istirak ettigi bir program düzenlenerek, iddia tüm yönleri ile kamuoyuna aktarildi. Proje kapsamindaki görüslerin akademik-bilimsel altyapisini olusturmayi saglamak amaciyla Gürcistan Milli Egitim Bakanligi’nin 2006 güz döneminde aldigi karar çerçevesinde Tiflis’te kurulan ve Rektörlügünü Prof. Dr. Gigi Tevzadze’nin yaptigi Ilia Cavcavadze Üniversitesi, Soros Vakfi’ndan büyük oranda maddi destek sagliyor. Vakif ve Özgürlük Enstitüsü’ne bagli kadrolar üniversitede toplaniyor, Üniversite ile Avrupa ve ABD üniversiteleri arasinda egitim anlasmalari imzalaniyor.

Görüldügü gibi, Soros Vakfi, proje kapsaminda Türk kültürü ibaresinden ve tanimlamasindan israrla kaçiniyor, Orta Asya Türk devletlerini ise Türk tanimlamasi altinda ele almayarak çok irkli bir bölge olarak degerlendiriyor ve proje kapsami disinda nitelendiriyor. Proje ile Anadolu, Balkanlar ve Kafkasya; Bizans temelli bir kültürel yapi olarak ele aliniyor, bölgedeki Osmanli Türk hakimiyeti ise Bizans Imparatorlugu’nun devami olarak tanimlaniyor.

Kafkasya’nin cografî konumu etnolojik olusumlara ve gelismelere, tarihin akisina çok etkili oldu. Soros’un asilsiz dayatmasina karsin, Kafkas halklari yüzyillar boyunca ayni cografyada benzer tarihî, etnik ve sosyo-kültürel sartlar altinda birbirlerinden etkilendiler ve birbirleriyle karisarak akraba topluluklar haline gelirken ortak bir Kafkas kültürü etrafinda birlestiler.Ana gruplar, Kafkas halklari (Gürcüler, Çeçenler, Avarlar, Lezgiler, Kabardinler, Darginler, Inguslar, Çerkezler, Laklar, Abhazlar, Tabasaranlar, Abazinler ve Talislar), Türk Halklari (Azeriler, Türkler, Tatarlar, Karaçaylar, Kumuklar, Balkarlar, Nogaylar), Samiler (Asuriler, Yahudiler), Mogol asilli Kalmiklar, Ruslar ve Kazaklardir. Bunlarin disinda pek çok küçük grup da bulunuyor. Kafkasya halklari yüzyillardan beri ayni tarihi, kültürü ve cografyayi paylastilar, toplumsal yapilarinda da aile-soy bagliligi, kabilecilik gibi tutum ve davranislari son derece güçlü bir yere sahip oldu. XX. y.y. baslarina kadar Kafkasya halklari arasindaki ortak konusma dilinin Kipçak Türkçesi oldugu biliniyor. 1404 yilinda Kafkasya da bulunan Avrupali misyoner Johannes de Galonifontibus Kafkasya da ve Karadeniz’in dogu kiyilarinda yasayan Ermeni, Çerkes, Got, Rus, Lezgi, Avar, Gazikumuk, Alan kabilelerinin hepsinin Türk-Tatar dilinde konustuklarini yaziyor.

XVII. y.y. da Kafkasya da bulunan Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinin “Çerkes Vilayetleri” bölümünde, Çerkeslerin Türk-Tatar dilinde konustuklari belirtiliyor. Konusmalara verilen örneklerde Çerkeslerin Kipçak Türkçesini bildikleri anlasiliyor. Degisik dillerde konusan Kafkasya halklari arasinda Kipçak Türkçesinin ortak anlasma dili olarak yaygin biçimde konusuldugunun en somut kaniti ise, 11 Mayis 1918’de kurulan “Birlesik Kafkasya Cumhuriyeti’nin resmi dilinin Kumuk Türkçesi olarak kabul edilmesidir. Kafkasya halklarinin sosyo-kültürel yapilari da Kafkasya’yi tarih boyunca disardan etkileyen çesitli kavim ve medeniyetlerle yakindan iliskilidir. Kafkasya’ya kuzeyden gelen Kimmer ve Iskit gibi proto-Türk kavimleri ile Hun, Bulgar, Alan, Hazar, Kipçak gibi Türk kavimleri, Karadeniz yoluyla batidan gelen eski Roma ve Ceneviz ticaret kolonileri, Anadolu ve Ön Asya’dan gelen çesitli medeniyetler Kafkas halklarinin kültürleri ile birleserek günümüzdeki Kafkas etnik ve toplumsal yapisini sekillendirdiler, Kafkas kültürünün meydana gelmesinde önemli rol oynadilar. Gürcistan tarihi ise, 2500 yil öncesine kadar uzaniyor. Gürcistan topraklarinin büyük çogunlugu VII. yy’dan XVIII. yy’a kadar Türk, Iran, Arap ve Mogol hakimiyeti altinda kaldi. Gürcistan’a, bugünkü halkin atalari olan topluluklarin MÖ VII. yy’da Mezopotamya’dan geldigi tahmin ediliyor. MS IV. yy baslarinda Gürcüler Hiristiyanlik dinini kabul etti. V. yy’da Gürcü alfabesi ilk kez kullanilmaya baslandi. VI. yy’da Gürcistan’da feodal bir yapi olustu, ardindan ülke, IX. yüzyila kadar Arap hakimiyeti altinda kaldi. Iki yüzyil süren Müslüman hakimiyetinden sonra IX. yy’da baslayan özgürlük hareketi sonunda II. David ve Kraliçe Tamara döneminde Gürcistan en görkemli dönemini yasadi. Ancak, 1220’den itibaren baslayan Mogol dönemi, bunu izleyen Timur dönemi (1384-1403) Gürcistan tarihinin sürekliligini bozdu. 1510 yilinda Osmanli ordulari Gürcistan’in büyük bölümünü ele geçirdi, daha sonra bu yüzyilin sonunda Iranli’lar ülkenin dogusuna hakim oldu. Sonraki yillarda Osmanli ve Iran egemenligi altinda kalan Gürcistan, Kral II. Irakli döneminde 1783 yilinda yapilan Georgiyavsk Dostluk Anlasmasi ile Rusya’nin himayesi altina girdi. 1801 yilinda anlasmayi tek tarafli olarak fesheden Rusya, Gürcistan’i ilhak etti, hanedani da sürgüne yolladi. Bolsevik ihtilalinden sonra 26 Mayis 1918 tarihinde Gürcistan bagimsizlik ilan etti ancak, Kizilordu’nun 1921 yilindaki müdahalesi sonucunda, 1922`de Transkafkasya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti’ne (TSFSR) baglandi. 1936 yilinda TSFSR’nin dagilmasiyla SSCB’nin bir üyesi oldu. Mart 1921’de Kizil Ordu, ülkeyi ele geçirdi ve Gürcistan, Sovyetler Birligi’ne dahil edildi. SSCB’nin dagilma sürecine girmesinin ardindan, 9 Nisan 1991’de Gürcistan Ulusal Konseyi, Sovyetler Birligi’nden bagimsizligini ilan etti.

Gürcistan Devlet Baskani Saakasvili de “Gürcistan Türk lokomotifinin vagonlarindan biridir” diyor. Görüldügü gibi, bölgede hiçbir zaman Yunan adi geçmiyor. Zaten Bizans Devleti’ni yenen Osmanli Imparatorlugu da, Bizans topraklari da dahil olmak üzere Türk kültürünü hakim oldugu topraklarda yaydi. Ancak, hiçbir zaman zorlama yapilmadi.

Soros’un yürüttügü bu asilsiz propagandalarla ulusal tarihi unutturulmaya çalisilan Gürcü halkinin, kendi kültürünü birakip, Bizans kültürünü benimseyebilecegine ihtimal verilmiyor. (Naciye Saraç, Global Yorum, Ankara-13 Kasim 2006)

 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Kasım , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net