Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

9 Ocak 2007 TBMM Oturumu: Bati Trakya Türk Azinligi (1)

9 0cak 2007

Açilma Saati: 17.30

BASKAN: Baskan Vekili Nevzat PAKDIL

KÂTIP ÜYELER: Harun TÜFEKCI (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

-----0-----

BASKAN - Saygideger milletvekili arkadaslarim, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 47'nci Birlesimi'nin Ikinci Oturumu'nu açiyorum.

Gündemin "Genel Görüsme ve Meclis Arastirmasi Yapilmasina Dair
Öngörüsmeler" kismina geçiyoruz.

Alinan karar geregince, bu kismin 298'inci sirasinda yer alan, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adina Grup Baskan Vekilleri Izmir Milletvekili Kemal
Anadol, Istanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk
Koç'un, Bati Trakya Türk Azinliginin Içinde Bulundugu Durum Konusunda;

313'üncü sirasinda yer alan, Istanbul Milletvekili Inci Özdemir ve 32
Milletvekilinin Bati Trakya'daki Türk Azinliginin Sorunlari ile Avrupa
Birligi Uyum Komisyonu Heyetinin bölgedeki temas ve incelemeleri konusunda
Anayasa'nin 98'inci, Iç Tüzük'ün 102 ve 103'üncü maddeleri uyarinca bir
genel görüsme açilmasina iliskin önergelerinin birlikte yapilacak ön
görüsmesine basliyoruz.




24

--------------------------------------------------------------------------------

298- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adina, Grup Baskanvekilleri Izmir
Milletvekili K. Kemal ANADOL, Istanbul Milletvekili Ali TOPUZ ve Samsun
Milletvekili Haluk KOÇ'un, Bati Trakya Türk azinliginin içinde bulundugu
durum konusunda Anayasanin 98 inci, Içtüzügün 102 ve 103 üncü maddeleri
uyarinca bir genel görüsme açilmasina iliskin önergesi. (8/28)


313-Istanbul Milletvekili Inci ÖZDEMIR ve 32 Milletvekilinin Bati
Trakya'daki Türk azinligin sorunlari ile AB Uyum Komisyo-nu Heyetinin
bölgedeki temas ve incelemeleri konusunda Anayasanin 98 inci, Içtüzügün
102 ve 103 üncü maddeleri uyarinca bir genel görüsme açilmasina iliskin
önergesi. (8/33)

BASKAN - Hükûmet? Burada.

Genel görüsme önergeleri, sirasiyla, Genel Kurulun 9/5/2006 tarihli
99'uncu, 30/6/2006 tarihli 123'üncü birlesimlerinde okunduklarindan tekrar
okutmuyorum.

Iç Tüzük'ümüze göre genel görüsme açilip açilmamasi hususunda sirasiyla
Hükûmete, siyasî parti gruplarina ve önergelerdeki birinci imza sahibine
veya onlarin gösterecegi bir diger imza sahibine söz verilecektir.

Konusma süreleri, Hükûmet ve gruplar için yirmiser dakika, önerge
sahipleri için onar dakikadir.

Hatiplerin konusma sürelerine itina göstermelerini istirham ediyorum.

Simdi söz alan sayin üyelerin isimlerini okutuyorum:

Ilk söz, Hükûmet adina, Disisleri Bakani ve Basbakan Yardimcisi Sayin
Abdullah Gül; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adina, Samsun Milletvekili ve
Grup Baskan Vekili Sayin Haluk Koç; Anavatan Partisi Grubu adina, Bitlis
Milletvekili Edip Safder Gaydali.

Önerge sahipleri adina: Onur Öymen, Istanbul Milletvekili.

Su anda Baskanligimiza intikal edilen konusma talepleri bunlardir.

Ilk söz, Hükûmet adina Disisleri Bakani ve Basbakan Yardimcisi Sayin
Abdullah Gül…

Sayin Bakanim, buyurun efendim. (AK Parti siralarindan alkislar)

Sayin Bakanim, süreniz yirmi dakika.












DISISLERI BAKANI VE BASBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Kayseri) - Sayin
Baskan, degerli milletvekili arkadaslarim; Bati Trakya Türkleriyle ilgili
genel görüsme için söz almis bulunuyorum. Hükûmetimizin görüslerini burada
ifade edecegim. Her seyden önce böyle bir görüsmeyi talep eden
arkadaslarima tesekkür ediyorum, böyle önemli bir konunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinde tartisilmasina firsat vermis oldular ve ayrica,
özellikle Cumhuriyet Halk Partisine tesekkür ediyorum; çünkü, daha önce bu
konunun Meclise getirilmesini arzu etmislerdi, ricamiz üzerine bugüne
kalmasini onlar da kabul ettiler.

Yine, sözlerime baslamadan önce bir üzüntümüzü de sizlerle paylasmak
istiyorum. Bugünkü uçak kazasinda hayatini kaybeden vatandaslarimiza
Allah'tan rahmet diliyorum, bütün ailelerine de bassagligi diliyorum.

Degerli milletvekili arkadaslarim, Yunanistan'la 1999 yilinda baslatilan
diyalog ve isbirligi süreci çerçevesinde iki ülke arasinda çok yönlü
iliskilerin gerçeklestirilmesini amaçlamistik. Bu anlayisla, Türkiye ile
Yunanistan arasinda stratejik ortaklik iliskisi gelistirmeyi hedefliyoruz.
Nitekim, bu yönde önemli adimlar da atilmistir. Enerji, ticaret,
bankacilik, turizm, ulastirma gibi çok çesitli sektörlerde bölge barisina
ve refahina katkida bulunacak isbirligi projelerine imza attik. Bu
çabalarimizi sürdürmeye ve sorunlarimiza diyalog ve isbirligiyle çözümler
üretmeye kararliyiz.

Bugünkü toplantimizi, Bati Trakya Türk azinliginin haklarinin ileri
götürülmesi ve hayatlarinin iyilestirilmesi yolunda bir firsat olarak
degerlendirmek gerekir. Bu sebeple, toplantimizin bu amaci göz önünde
tutulmasi gerektigini düsünüyorum ve inaniyorum ki, böyle bir toplantinin
neticesinde, Bati Trakya'daki Türk'lerin çektikleri sikintilar daha çok
dikkate gelecektir ve onlarin giderilmesi yönünde de Yunanistan hükûmeti
üstüne düsenleri daha çok yapacaktir.

Degerli arkadaslar, burada bir seyi de ifade etmek istiyorum: Artik,
bugünkü dünyada, ülkeler, sadece benim sorunumla ben ilgilenirim, baska
ülke ilgilenmez diyemez, hele Avrupa Birligi gibi bir topluluga üye olmus
olan bir ülkenin sorunlari herkes tarafindan yakindan ilgilendirilir.
Önemli olan, bunlarin yapici bir üslup içerisinde ele alinmasi ve bunlarin
yapici bir üslup içerisinde dillendirilmesidir, bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapmak istedigimiz de aslinda budur.


25

--------------------------------------------------------------------------------

Bati Trakya Müslüman Türk azinliginin karsi karsiya olduklari sorunlarin
çözüme kavusturulmasi, Türk-Yunan iliskileri gündeminin önemli bir
maddesidir. Türk-Yunan diyalogu, soydaslarimizin kisi haklarini
ilgilendiren alanlarda yasadigi bazi sorunlarin asilmasina da yardimci
olmustur. Ancak, Yunanistan'in, özellikle azinlik haklari olarak
nitelendirilebilecek alanlarda herhangi bir açilim yapmaktan kaçindigi
bilinmektedir. Yunanistan bazi adimlar atmissa da, azinligimiza esit
egitim imkânlari saglanmasi, seçilmis müftülerin taninmasi, Bati Trakya
vakiflarina yönelik ayirimci uygulamalara son verilerek, vakiflarin
yönetimlerinin azinliga devredilmesi, azinligimizin Türk kimliginin
taninmasi ve 19'uncu madde magduru soydaslarimizin haklarinin iadesi gibi
temel sorunlar halen çözüm beklemektedir. Bir baska deyisle Yunanistan
tarafindan ilerleme olarak nitelendirilen unsurlar, özellikle Iskeçe,
daglik bölgeyi kapsayan gezi rejiminin uygulamada ortadan kaldirilmasi ile
Türk azinligina yönelik ayrimci uygulamalardan bazilarina son
verilmesinden ibarettir. 21'inci yüzyilda ve üstelik yirmi bes yildir
Avrupa Birligi üyesi olan bir ülkede bu uygulamalarin, kisitlamalarin
mevcudiyetinin izahi da zordur.

Bati Trakya Türk azinligi ile ülkemizdeki Rum Ortodoks azinligi iki ülke
dostlugunun pekistirilmesinde köprü rolü oynamalidir. Azinligimizi Türkiye
ile Yunanistan'i ayiran degil, birlestiren bir unsur olarak görüyoruz. Bu
nedenle, Yunanistan'dan, soydaslarimiza 1913 Atina Antlasmasi ve 1923
Lozan Antlasmasi gibi ikili ve çok tarafli uluslararasi anlasmalar ile
ilgili Avrupa Konseyi sözlesmelerinden kaynaklanan haklarini tanimasini ve
azinligimiza Avrupa Birligi normlarina uygun ve Avrupa Birligi
standartlarinda yasama kosullari saglamasini bekliyoruz.

Degerli milletvekilleri, Yunan hükûmetleri Lozan Anlasmasinda kullanilan
terminolojiye siginarak Türk azinligi Müslüman azinlik nitelendirmekte,
kendilerini "Türk" olarak tanimlamalarina izin vermemekte, bu konuda yasal
engeller çikarmaktadirlar. 1927 yilinda kurulmus olan ve azinligin en eski
sivil toplum kurulusu olan Iskeçe Türk Birligi 1984 yilinda baslatilan
hukuki süreç neticesinde 1995 yilinda Yunan Yargitayinca kapatilmistir.
Ayni noktadan hareketle, Rodop Türk Kadinlari Kültür Derneginin kurulmasi,
2005 yili içinde Evros Azinlik Gençleri Derneginin kurulmasi ile 2006
yilinda Yunan Yargitayinca yasaklanmistir. Ancak her üç karar da azinlik
tarafindan Avrupa Insan Haklari Mahkemesine tasinmistir.

Degerli milletvekili arkadaslarim, Bati Trakya'daki soydaslarimiz,
bildiginiz üzere, kendi dinî liderleri olan müftülerini kendileri
seçmektedirler. 1913 Atina ve 1923 Lozan anlasmasindan kaynaklanan bu
hakki kullanan soydaslarimizin, müftülerini seçimle belirleme hakki,
1990'li yillarin basindan itibaren kendilerinden alinmistir. Buna ragmen,
Iskeçe'de ve Gümülcine'de Bati Trakya Türk azinligi tarafindan seçilmis
müftüler görev yapmaktadir.

Yunan yönetimlerinin, geçtigimiz yillarda seçilmis müftüler aleyhinde
açmis oldugu ve mahkûmiyetle sonuçlanan davalar için de, iç hukuk yollari
tüketildikten sonra, Avrupa Insan Haklari Mahkemesine tasinmis…

BASKAN - Sayin Bakanim, birkaç saniyenizi rica edebilir miyim.

Arkadaslar, lütfen… Sayin Bakanimizi dikkatle dinleyelim sayin
milletvekilleri.

Buyurun Sayin Bakan.

DISISLERI BAKANI VE BASBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Devamla) - …ve
Yunanistan bes kez bu davadan mahkûm olmustur. Söz konusu davalar, Iskeçe
ve Gümülcine müftülerinin dinî bayramlar ile kutsal günler vesilesiyle
yayinladiklari mesajlardan yola çikarak, seçilmis müftülerin, atanmis
resmî müftülere ragmen görevi gasp ettikleri gerekçesiyle açilmistir.
Bildiginiz gibi, Yunanistan tarafindan defalarca hapis cezasina
çarptirilan Iskeçe Müftüsü Merhum Mehmet Emin Aga alti ay cezaevinde
yatmistir. Bu vesileyle, Bati Trakya Türk azinliginin hakli davasi için
yillarca yilmadan, korkusuzca savasan Merhum Müftü Mehmet Emin Aga'yi bir
kez daha rahmetle anmak istiyorum. Yine, bu vesileyle, Bati Trakya
davasinin büyük kahramanlarindan Sadik Ahmet'i de rahmetle aniyorum.

Degerli arkadaslar, Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi, geçtigimiz
haftalarda, Avrupa Insan Haklari Mahkemesinin seçilmis müftüler lehinde
verdigi karari Yunanistan'in uygulamasini talep etmis ve Avrupa Insan
Haklari Mahkemesinin içtihatlarina uygun biçimde hareket etmelerini
saglayacak önlemleri ivedilikle almalarini talep etmistir. Bildiginiz
gibi, Yunanistan da Avrupa Konseyinin bir üyesidir. Dolayisiyla, oradaki
Delegeler Komitesinin bu çagrisina, ümit ediyoruz ki, kisa süre içerisinde
uyacaklardir.


9 Eylül 2006 tarihinde vefat eden Iskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga'nin
yerine, Bati Trakya Türk Azinligi Danisma Kurulu tarafindan alinan karar
uyarinca 31 Aralik 2006 günü bayram namazi öncesinde camilerde yapilan
seçimler neticesinde Ahmet Mete seçilmistir. Yunanistan'i, diger alanlarda
oldugu gibi dinî özgürlükler alaninda da yürürlükteki anlasmalar ile
Avrupa Birligi ve Avrupa Konseyi standartlarina uymaya ve bu meyanda Bati
Trakya Türk cemaatinin seçilmis müftüsünü taniyarak, Türk azinligin arzusu
hilafina sürdürdügü atanmis müftü uygulamasina son vermeye davet ediyorum.

Sayin milletvekilleri, Bati Trakya Türk azinligi mensubu olup, Yunan
Vatandaslik Yasasi'nin irkçilik esasina dayali 19'uncu maddesinin
yürürlükte kaldigi 1955-1998 yillari arasinda çogu soydasimiz olmak üzere
on binlerce kisi Yunan vatandasligindan çikartilmislardir. Bizzat resmî

26

--------------------------------------------------------------------------------

yetkililerin geçmiste yaptiklari açiklamalara göre bu rakam 50 bin
civarindadir, bizim tahminimize göre de 60 bin civarindadir. Bu
soydaslarimizin bir kismi Türk vatandasligina, bazilari ise yasamakta
olduklari Bati Avrupa ülkeleri vatandasligina geçmislerdir. Ancak,
vatansiz statüsünde çok sayida soydasimiz bulunmaktadir. Hatta, bazi
soydaslarimizin Avrupa Birligi müktesebati hilafina baska bir Avrupa
Birligi ülkesinde çalisirken Yunan vatandasligini kaybettikleri de tespit
edilmistir.

Vatansiz durumdaki soydaslarimizdan baslamak üzere, söz konusu maddenin
uygulanmasiyla, vatandasliktan çikartilan ve bu nedenle Avrupa Birligi
üyesi ülke vatandasi olmaktan kaynaklanan haklarindan da yoksun birakilan
soydaslarimizin Yunan vatandasligina geri alinmalari Yunanistan'in
yükümlülügüdür. Yunanistan'in bu konuda atacagi adimlarla, Avrupa Birligi
üyesi bir ülkede hukukun üstünlügü ilkesinin geçerli olup olmadigi da
sinanmis olacaktir. Bu itibarla, Yunanistan'in, son dönemde, hâlen ülkede
vatansiz statüsünde yasamakta olan 41 soydasimizin vatandasliginin iade
edilecegi, 18 basvurunun ise en kisa sürede olumlu biçimde
sonuçlandirilacagi yönündeki açiklamalarini yeterli görmemekteyiz.

Degerli arkadaslarim, azinligin çözüm bekleyen en önemli sorunlarindan
biri de egitim sorunudur. Yunan yönetimleri, uzun yillar boyunca göç
ettirmeye, göç etmeyenleri ise asimile etmeye çalistigi Bati Trakya Türk
azinligini egitim bakimindan da geri biraktirmaya çalismaktadir. Bugün,
Bati Trakya azinlik okullarinda, mecburi temel egitim, Yunanistan'daki
dokuz yilin aksine, alti yildir. Hâli hazirda nüfusunun yarisi
soydaslardan olusan Gümülcine'de 1 azinlik ortaokul ve lise karsiligi 25
Yunan devlet ortaokul ve lisesi, soydaslarin nüfusun yüzde 45'ini
olusturdugu Iskeçe'de ise 1 azinlik lisesine karsin 37 Yunan devlet lisesi
bulunmaktadir. Bati Trakya Türk azinligi temsilcilerinin söz konusu
azinlik okullarinin kapasitelerinin genisletilmesi talebine dahi olumlu
yanit vermedikleri bilinmektedir. Buna karsilik, Yunan yönetiminin, bu
egitim yilinda pilot bölge olarak Bati Trakya'daki bazi Yunan liselerinde
baslatilan seçmeli Türkçe dersi uygulamasini azinlik egitiminde bir hamle
olarak göstermek egilimi içinde oldugu da gözlenmektedir. Ancak,
azinligimizin Yunanistan Hükümetinden temel beklentisi, mevcut iki lisenin
imkânlarinin gelistirilmesine ve yeni azinlik okullarinin kurulmasina izin
vermesidir.

Bati Trakya'daki azinlik okullarinda, Yunanistan tarafindan, pedagojik
açidan düzeyi yeterli olmayan, iki yillik Selanik Pedagoji Akademisi
mezunu, ne Türkçeye ne de Yunancaya yeterli derecede hâkim olmayan
ögretmenlerin görevlendiriliyor olmalari egitim düzeyinin düsük olmasinin
bir baska nedenidir ve buradaki asil sebep de, direkt veya dolayli yoldan
oradaki Türk soydaslarimizin egitimlerinin düsük tutulmasi ve bu sekilde
asimile edilmeleridir.

1951 tarihli Türk - Yunan Kültür Anlasmasi çerçevesinde ve mütekabiliyet
uyarinca kontenjan ögretmenleri gönderilmekte ise de, bunlarin sayisi,
Istanbul'da Rum azinligin sayisinin azaldigi bahanesiyle Yunanistan
tarafindan on alti olarak sinirlandirilmislardir.

Yunanistan'i, hâlihazirda sayilari on binden fazla olan soydas ögrenciye,
Yunanistan ortalamasiyla esdeger düzeyde azinlik egitimi saglamaya davet
ediyoruz. Bunun, Lozan Anlasmasina ilaveten egitimde esit imkân saglanmasi
prensibinin de bir geregi oldugunu düsünüyoruz ve ayrica Avrupa Birligi
üyesi bir ülkeye de yakistirmiyoruz.

Esasen, bölgedeki azinlik egitiminin düzeyinin düsüklügü, soydas
ögrencilere, Yunan üniversitelerinde saglanan yüzde 5'lik kontenjanin
etkin kullanimini engellemekte ve üniversitelere kaydolan ögrencilerin
önemli bir kismi yüksekögrenimlerini tamamlayamamaktadirlar.

MUHARREM INCE (Yalova) - Yüzde 0.5 Sayin Bakan,

DISISLERI BAKANI VE BASBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Devamla) -
Hükûmetimiz döneminde, Bati Trakyali soydaslarimiza, ülkemizdeki
yüksekögretim kurumlarinda saglanan egitim imkânlarinin genisletilmesine
yönelik önlemler alinmistir. Bu alandaki çabalarimiz devam etmektedir. Bu
alanda karsilasilan önemli bir sorun, ülkemiz üniversitelerinden mezun
olan soydaslarimizin diplomalarinin denkliginin taninmasi konusunda
Yunanistan'in çikardigi sorunlardir. Bu nedenle, birçok soydasimiz,
meslekleri haricindeki dallarda çalismak zorunda birakilmaktadirlar ve bu
konuda da Yunanistan ile yogun bir temas halindeyiz.

Degerli arkadaslar, 1967'de Yunanistan'da askeri cuntanin is basina
gelmesiyle birlikte, Bati Trakya'daki Osmanli döneminden kalma Türk vakif
idarelerinin yönetimi azinligin elinden alinmistir. Aradan geçen kirk yil
içinde, maalesef, bu durum degismeden, bugüne kadar devam etmistir. Bati
Trakya'daki Müslüman azinliga ait vakiflarin ve bunlarin servetlerinin
idaresi ve kullanilmasina iliskin 1091 ve 1980 tarihli Vakiflar Yasasi,
ayrimci niteligiyle, hem Lozan'a hem de uluslararasi düzeyde kabul görmüs
olan azinlik haklarina aykiridir. Yunanistan, Bati Trakya'daki
soydaslarimiza, anlasmalardan kaynaklanan azinlik haklarini vermek
yükümlülügü altindadir ve bu yükümlülügü gerçeklestirmelerini bekliyoruz.

Ata yadigâri Osmanli Türk vakiflarina ait mallarin, Yunan yönetimlerince
atanmis idareler tarafindan kamulastirma, vergi borçlari gibi bahanelerle
daha fazla yagmalanmasinin önlenebilmesini teminen gerekli çalismalar
yapilmaktadir. Bu konuda sivil toplum örgütlerimiz tarafindan yürütülen
faaliyetler de memnuniyetle izlenmektedir.

Degerli milletvekili arkadaslarim, Hükûmetimiz, tüm bu sorunlarin asilmasi
yönünde Yunanistan makamlari nezdinde en üst düzeyde girisimlerde
bulunmaya devam edecektir. Gerek benim

27

--------------------------------------------------------------------------------

ziyaretlerim gerek Sayin Basbakanimizin ziyaretleri gerekse diger bakan
arkadaslarimizin ziyaretlerindeki önemli konulardan birisi daima bu
olmustur.

Azinlik sorunlarini Yunanistan'la görüsmeye haziriz. Bunu, kendilerine
daima söylemisizdir. Ayni zamanda, Avrupa Birligi vatandasi olan Bati
Trakyali soydaslarimiza hâlihazirda saglanmakta olan azinlik haklarinin,
Avrupa Birligi standartlarinin çok gerisinde oldugunu bir kez daha
vurgulamak istiyorum.

Yunanistan'da, Türkiye'de veya üçüncü ülkelerde yasamakta olan Bati
Trakyali soydaslarimizin hakli davalarini ve taleplerini Bati kamuoyuna
duyurabilmeleri için, sivil toplum örgütlenmelerini etkin biçimde
kullanmalari gerektigini de gözlemliyoruz.

Bu baglamda, Bati Trakya Türkleri Dayanisma Dernegi tarafindan 16-17 Eylül
2006 tarihinde Istanbul'da düzenlenen 5. Bati Trakya Türkleri Kurultayi,
tüm bu sorunlarin, akademisyenler, soydas temsilcileri ve sivil toplum
örgütleri tarafindan etraflica ele alinmasina ve çözüm önerileri
üretmesine katkida bulunmustur. Bu Kurultayin ilk defa genis bir katilimla
düzenlenmesinden büyük bir memnuniyet duyduk. Bildiginiz gibi Sayin
Basbakanimiz da ilk defa bu kurultayin açilisina katildilar, kurultay
delegelerine, Hükûmetimizin, azinligimiza yönelik güçlü destegini orada
vurguladilar.

Hükûmetimiz döneminde Bati Trakya'ya yönelik üst düzey ziyaretlerde
saglanan artis, bizlere, soydaslarimizin sorunlarini daha iyi anlama
imkâni saglamistir. Sayin Basbakanimizin Mayis 2004'te Bati Trakya'ya
yaptigi ziyaret elli iki yil aradan sonra yapilan ilk üst düzey ziyaret
olmustur.

Sayin Basbakanimiz, bölgeye yaptigi bu ziyaret sayesinde soydaslarimizi
dinlemek ve sorunlarini yerinde gözlemek imkânini bulmus ve bunu Yunan
makamlariyla da paylasmistir. Bu meyanda, ayrica, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Avrupa Birligi Uyum Komisyonunun 2006 yazinda, Adalet Bakani Sayin
Çiçek'in Ocak 2006'da yapmis oldugu ziyaretleri özellikle vurgulamak
isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)

BASKAN - Buyurun Sayin Bakanim.

DISISLERI BAKANI VE BASBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Devamla) - Devlet
Bakanimiz Sayin Mehmet Aydin, merhum Aga'nin cenaze töreni vesilesiyle
geçtigimiz Eylül ayinda bölgeyi ziyaret etmistir. Diyanet Isleri
Baskanimiz Sayin Ali Bardakoglu ise yirmi üç yil aradan sonra 2005'te
bölgeyi ziyaret ederek Ramazan ayinda soydaslarimizla kucaklasmistir. Ben
de son olarak 2006 Mayis ayinda, Bursa'da, tüm Balkanlar'daki soydas ve
göçmen derneklerimizin yönetim kurullariyla bir toplanti yaparak bütün bu
sorunlari ve çözüm yollarini ele almisimdir.

Bunlarin disinda, Hükûmetimiz döneminde, çesitli kurum ve kuruluslarimiz
tarafindan, Bati Trakya Türk azinligindan gelen talepler dogrultusunda
olusturulan heyetler araciligiyla düzenlenen kültürel faaliyetler ile
egitim amaçli etkinlikler nitelik ve nicelik olarak genisletilmistir.
Bölgeye, ayrica, sorunlarin yerinde tespitine yönelik uzman ziyaretleri de
gerçeklestirilmektedir.

Türk-Yunan yakinlasmasi çerçevesinde, özellikle, Iskeçe daglik
bölgesindeki gezi rejiminin kaldirilmis olmasi Gümülcine
Baskonsoloslugumuzun tüm soydaslarimiza ulasmasina ve sorunlarini daha
yakindan gözlemleyebilmelerine de imkân saglamistir. Bati Trakyali
soydaslarimizin maruz kaldiklari insan ve azinlik haklari ihlalleri,
Birlesmis Milletler, Avrupa Konseyi, AGIT, Avrupa Birligi ve Islam
Konferansi Örgütü gibi uluslararasi örgütlerin gündemine tasiyarak bir
Avrupa Birligi ülkesinde AB müktesebatiyla korundugu varsayilan
azinligimizin yasadigi sikintilarin dünya kamuoyuna anlatilmasina ihtiyaç
vardir. Bu yöndeki çabalari destekliyoruz. Ayrica, soydaslarimizin, ikili
ve çok tarafli uluslararasi anlasmalardan dogan insan ve azinlik haklarini
kullanabilmeleri için, uluslararasi yargi mekanizmalarina giderek, daha
fazla kullanmak egiliminde olduklarini da memnuniyetle görüyoruz.

Sayin milletvekilleri "Bati Trakya'nin neden Avrupa Birliginin en geri
kalmis bölgesi oldugu, buna ragmen Yunanistan genelinde Avrupa Birligi
fonlarindan yararlanma bakimindan neden en son sirada yer aldigi ve neden
hâlâ soydaslarimizin temel geçim kaynaginin Avrupa Birligi tarafindan
sübvansiyonuna önümüzdeki yillarda tedricen son verilecek olan tütün
tarimi oldugu" Yunanistan makamlarina yönelttigimiz sorular arasinda yer
almaktadir.

Bütün bunlar dikkate alindiginda, Bati Trakya'daki soydaslarimizin
bulundugu bölgelere çok daha fazla maddi yardimlarin yapilmasi, oradaki
altyapinin gelistirilmesi, Avrupa Birligi fonlarindan, oradaki Yunanistan
vatandasi olan soydaslarimizin çok daha faydalandirilmalari gerekmektedir.
Bunun, sadece Yunanistan tarafindan degil Avrupa Birligi tarafindan da
gözetilmesi ve gözlemlenmesi gerekmektedir. Ümit ediyoruz ki, buradaki bu
toplantilar ve bu tartismalar herkesin gözünü çok daha fazla açacaktir.
Bizim buradaki niyetimiz veya bu tartismayi buraya tasiyan degerli
milletvekili arkadaslarimin asil niyeti de budur. Avrupa Birliginin bir
bölgesi vardir. Orada yasayan belli bir soydan gelen insanlar vardir.
Bunlar, sanki Avrupa Birliginde degilmis gibi, sanki Avrupa Birligine üye
olan bir ülkede degilmis gibi muameleye tabi tutulmaktadirlar.
Dolayisiyla, dikkatlerin buraya çekilmesi ve bu sekilde buradaki
haksizliklarin sona erdirilmesini

tabii ki arzu etmekteyiz. Bu, ayni zamanda Yunanistan'in da bir serefidir,
çünkü orada yasayan bizim soydaslarimiz onlarin vatandasidir, kendi
vatandaslarina da bir ayrimcilik içerisinde olmamalari gerekir.

Azinligimizin bölgede müreffeh biçimde varligina devam edebilmesi için,
egitim ve ekonomik sorunlarin ivedilikle çözülmesi gerektiginin
bilincindeyiz. Bu yöndeki çabalarimiza önümüzdeki

28

--------------------------------------------------------------------------------

dönemde daha da hiz vermeye kararliyiz. Süphesiz ki, tüm bu sorunlarin
çözümü yönünde, Bati Trakya Türklerinin seslerini duyurabilmeleri için,
siyasi hayata katilimda karsilasilan esitsizliklerin asilmasi da önem arz
etmektedir. Bu, ayni zamanda, azinligin kültürel ve etnik kimliginin
korunmasinin da garantisi olacaktir. Yunanistan'i, henüz onaylamamis
olmakla beraber, 1997'de imzaladigi Avrupa Konseyi Ulusal Azinliklarin
Korunmasi Çerçeve Sözlesmesi'ne aykiri uygulamalara son vererek, her zaman
ülkelerinin refahi için çalisan ve sagdik birer Yunan vatandasi olan
soydaslarimizin refah ve mutlulugu için gereken önlemleri gecikmeksizin
almaya davet ediyoruz. Bati Trakyali soydaslarimiz, Yunanistan vatandasi
olmanin sorumluluklari içinde hareket etmektedirler. Ancak, bu,
soydaslarimizin haklarina sahip çikmayacaklari anlamina da gelmemelidir,
haklarini tabii ki sonuna kadar arayacaklardir ve kendilerine karsi
yapilan haksizliklarin giderilmesi için tabii ki sonuna kadar mücadele
edeceklerdir. Her seyden önce, Lozan Baris Anlasmasi'yla güvence altina
alinan kimliklerini ve azinlik haklarini, mesru zeminde korumak
durumundadirlar.

Degerli arkadaslar, Türkiye, Bati Trakya Türk azinligina bu anlayisla
bakmakta ve meselelerine bu anlayisla sahip çikmaktadir. Konusmamin
basinda da söyledigim gibi, bu azinliklari, yani gerek Yunanistan'daki
soydaslarimizi gerekse Türkiye'deki Rumlari -ki, onlar bizim
vatandaslarimizdir- aslinda, her iki ülke arasindaki diyalogun gelismesi,
isbirliginin gelismesi ve karsilikli çikarin gelismesi için köprü olarak
görüyoruz. Yunanistan'in da bunu böyle görmesini temenni ediyoruz ve bu
haksizliklarin bir an önce giderilmesi için gerekli adimlari atmalarini
kendilerinden bekliyoruz.

Hepinize saygilar sunuyorum. (Alkislar)

BASKAN - Tesekkür ederim Sayin Bakanim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adina, Samsun Milletvekili ve Grup Baskan
Vekili Sayin Haluk Koç.

Sayin Koç, buyurun. (Alkislar)


CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayin Baskan, degerli
milletvekilleri; Sayin Bakanin, genel görüsme önergesinin verilmesi
noktasinda, öncülük yaptigi için, Cumhuriyet Halk Partisine dönük, iyi
niyet ifade eden sözleri için kendisine tesekkür ediyorum. Ulusal bir
konudur. Bu konuda, tüm Meclisin, tüm siyasi partilerin, kendi üzerlerine
düsen duyarlilik içerisinde konuyu gündeme tasiyacaklarina inancimi,
konusmama baslamadan önce, belirtmek istiyorum.

Degerli arkadaslarim, ben mahcup vurgularla konusmayacagim. Diplomat
degilim. Halkin seçtigi bir milletvekiliyim. Diplomasi alaninda ve
Disisleri Bakanliginda da bir görevim yok. Türkiye'de bir seçim
bölgesinden, halkin oylariyla seçilen bir milletvekiliyim ve o seçim
bölgesinde, yaklasik 100 bine yakin, Bati Trakya'dan mübadele sonunda
yerlesen insanlarin yasadigi Samsun'dan milletvekiliyim. Halk gibi
konusacagim. Bazi… Ki, bu kürsüyü çok kullandim, üniversiteden de
aliskinim, heyecanlanma gibi bir duygum yok, ama, bugün heyecanliyim;
duygularim da biraz daha farkli. Bazi konularin, burada, gerektigi sekilde
ifade edilmesi sansini iyi kullanmak istiyorum.

Degerli arkadaslarim, hemen baslangiçta, Türk-Yunan dostluguna inanan bir
insan oldugumu da söyleyerek baslamak istiyorum. Türk-Yunan dostluguna
inaniyorum. Yapay, ilkel, korku politikalarinin esiri olmayan insanlarin
her iki ülkede de çok sayida bulunduguna inaniyorum. Her iki ülke de,
fasist baski dönemleri geçirdi. Her iki ülkede de demokrasinin askiya
alindigi, kisisel hak ve özgürlüklerin kisitlandigi karanlik dönemler
yasandi. Bunlar, tarihin sayfalarinda bir gerçek. Ama, bugün gelinen
noktada, evet, Türk-Yunan dostlugu vardir -ki, bu sözlerim, Bati
Trakya'daki bir basin toplantisindan sonra yerel Bati Trakya medyasinda da
yer almisti- ama sorunlar da vardir. Yani, kliselesmis dostluk laflarinin
önünde durup, arkasindaki sorunlari görmeden, bu sorunlarin nedenleri
üzerinde durmadan, dostlugun kalici ve uzun vadeli olacagina inanmiyorum.

Degerli arkadaslarim, Ege çok farkli bir bölge. Ege gerçekten çok farkli
bir bölge. Tabii, Türk ve Yunan uluslari, ulus olmadan önce çok önemli bir
tarihî geçmisi ortak paylastilar, zaman zaman kültür zenginligini birlikte
paylastilar ve bu isin miladi Balkan Savaslaridir. Balkan Savaslari,
Rumeli'deki -sadece Bati Trakya degil, Rumeli'deki- Osmanli döneminde
yerlesik olan birçok insani -sayisi kesin belli degil, yüz binlerin çok
üzerinde, milyonu bulabilir- yasadigi topraklardan söküp Anadolu'ya
savurdu, atti. Orada her seylerini biraktilar: Kültürlerini biraktilar,
topraklarini biraktilar, mallarini biraktilar, yasamlarini biraktilar,
geçmislerini biraktilar, yeni bir hayat için ana vatana geldiler ve biz
Türk toplumu olarak, Anadolu'da yasayanlar olarak, Türkiye'de yasayanlar
olarak, göç ne demek çok iyi bilen bir toplumuz, muhacirlik ne demek çok
iyi bilen bir toplumuz, mübadele kavrami ne demek çok iyi bilen bir
toplumuz. Bunun acilarini yasadik, Anadolu'da sardik. Bizim
gönderdiklerimiz de oldu, onlar da acilar çekti, onlar da sikintilar
çekti, onlar da dogduklari yerlerden gittiler ve farkli topraklarda yasam
savasi verdiler. Bunlar, tarihin bu iki topluma getirdigi yazgilar.

Degerli arkadaslarim, simdi tabii, iki toplumun mübadelesinde farkli
noktalar var, öncelikle onu söyleyeyim: Genellikle, Anadolu'dan mübadele
sonucunda Yunanistan'a gidenler ticaretle ugrasan, daha çok kent ve kasaba
orijinli, oralarda yerlesik olan insanlardi. Dolayisiyla, yasama
tutunmalari gittikleri yerlerde de çok daha kolay oldu. Ama, mübadele
sonunda Rumeli'den ve Bati Trakya'dan kopup Anadolu'ya gelen insanlar
tipik bir tarim toplumu insaniydi. Onun için, yeni geldikleri ana
vatanlarinda yasama tutunmalari çok daha zor oldu. Bu ayirimi yapmak
zorundayiz. Bunlar için

29

--------------------------------------------------------------------------------

türküler yazildi, bunlar için destansi hikâyeler anlatildi. Bunlar, hâlâ
birçok yerde degisik öyküler halinde kusaktan kusaga anlatilir durur.

Degerli arkadaslarim, tabii Türkiye ile Yunanistan arasinda tek sorun Bati
Trakya sorunu degil, birçok sorun var. Sorun olmasi da dogaldir. Bu
sorunlarla beraber, bu sorunlari bilerek, gerçeklerini bilerek yasamanin,
bu cografyada, bu zor cografyada yasamanin da yollarini bulmak zorundayiz.
Onun için "dostluk var, ama, sorunlar da var" tezini bir kere daha ifade
ediyorum.

Degerli arkadaslarim, tabii Ege'deki sorunlari hangi merkeze koyarsaniz o
pencereden bakarsiniz. Yunanistan için Ege, kendi kültürünün besigi, kendi
kültürünün merkezi. Öyle ki, neredeyse, Avrupa Birligi Anayasasinin
girisine ilham olabilecek bir kültür olarak kendi kültürünü tanimliyor.
Medeniyetin kurucusu, demokrasinin çikis yeri. Böyle tanimliyorlar Helen
uygarligini ve bizimle ilgili çok degisik… Bu cografyanin hiçbir
cografyaya benzemedigini söylemistim. Çok farkli sorunlar oldugunu bir
kere daha ifade ediyorum.

Simdi, bakacak olursak, Bati Trakya'da… Mübadeleyi geçen sefer çok uzun
anlatmistim. Karasu, Iskeçe, Gümülcine, Dedeagaç, Karasu'nun öteki
tarafinda kalan Sarisaban, Kavala, Drama, Selanik bölgelerini çok iyi
anlatmistim. Mübadelenin ne ile ne arasinda oldugunu çok iyi anlatmistim,
ama, orada kendi fikirleri sorulmadan, Iskeçe, Gümülcine ve Dedeagaç'ta
yaklasik 170 bin -150 ile 180 bin arasinda ifade ediliyor- Türk ve
Müslüman soydasimiz, kendi rizalari olmadan, o topraklarda, mübadele
disinda birakilarak orada kaldilar, ama onlara resmî azinlik statüsü
taniyan uluslararasi antlasmalarin güvencesi altinda, ana vatanlari
Türkiye, devletleri, vatanlari Yunanistan olarak orada yasamaya devam
ettiler.

Uzun süre problem olmadi degerli arkadaslarim. Zaman zaman arada
gerginlikler oldu. Ne zaman ki Türk-Yunan iliskileri baska bir siyaset
cephesinde sertlesti, baska bir boyut kazandi, bunun ilk sikintisini çeken
insanlar Bati Trakya'daki soydaslarimiz oldu.

Istanbul'daki Rum kökenli, Helen kökenli Türk vatandaslarina bizim
haksizliklarimiz oldu. Bunu itiraf etmek zorundayiz. 6-7 Eylül olaylarini
akliselim içerisinde degerlendiren hiç kimsenin, böyle bir olayi, böyle
bir garabeti onaylamasi beklenemez. Biz, kendi zenginligimizi kendimiz
kaçirdik. O insanlar da belirli bir sekilde kaçarak göçtüler. Bunlar
geride kaldi. Simdi geldigimiz noktada Bati Trakya'da ne oluyor, ona çok
iyi bakmak zorundayiz.

Degerli arkadaslarim, tabii, bunlari degerlendirirken, ben, Doçent Doktor
Murat Hatipoglu'nun bir degerlendirmesini de birlikte paylasmak istiyorum,
ben de katiliyorum. 2000'li yillarda -bugün, Sayin Deniz Baykal da grup
konusmasinda bir bölümüne degindi baska bir açidan- Avrupa Birligi üyesi
Yunanistan'in bünyesinde yasayan çesitli etnik topluluklarin ve
azinliklarin haklari bir yana, varliklarini dahi inkâr etme yönünde
sistematik bir devlet politikasi uygulaniyor. Evet, dostluk var, ama
sorunlar da var. Sorunlarin en önemlisi bu. Bir sistematik devletin
yönettigi inkâr politikasi, kimlik inkâri politikasi.

Sayin milletvekilleri, simdi… Bati Trakya'daki Türk ve Müslüman azinlik
bir resmî statüde azinliktir, yani ulus devletleri olustuktan sonra baska
bir ulus devletin sinirlari içerisinde yasamak zorunda kalan, baska bir
etnik kökene bagli olan bir topluluktur, öyle tarif edeyim. Yani, bugün
yaratilmaya çalisilan suni azinliklar gibi degil, statüsü olmayan
azinliklar gibi degil ya da bir ülkenin asli kurucu unsurlarinin azinlik
statüsünde maskelenip bir politika çerçevesinde dayatildigi azinliklar
degil, resmî bir azinliktir.

Simdi, ayni Yunanistan, baska ülkelerdeki insan haklari konularina ve
etnik sorunlara nasil yaklasiyor? Avrupa Birligi normlarini kendisine
semsiye edinerek yaklasiyor ve zaman zaman da kiskirtici bir hassasiyet,
duyarlilik göstererek konuyu siyasete tasimaya çalisiyor ve ikili
iliskilerle degil -Sayin Disisleri Bakani burada- bunu Brüksel'e havale
ederek, uluslararasilastirarak bu sorunlari o ülkenin gündemine tasiyor.
Yunanistan'in yaptigi en büyük hatalardan bir tanesi budur degerli
arkadaslarim. Bu sorun ikimizin arasindadir ve uluslararasi bir temel
anlasmayla da haklar belirlenmistir.

Simdi, yaptiklarini söylüyorum ve Türkiye'nin önüne bunlar, Avrupa Birligi
üyelik sürecinde yapmasi gereken ev ödevleri olarak, ek siyasi kosullar
olarak çikariliyor.

Degerli arkadaslarim, bir defa samimi olmak lazim. Bunu sik sik tekrar
ettim, yine tekrar edecegim: Dostluk var, ama siyasi gerçekler de var. Bu
siyasi gerçekleri söyledigimizde Yunanli dostlarimizin hiç kizmamalari
lazim, zaman zaman özelestiri yapmanin da erdemine ulasmalari gerekir.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; dünya nasil bir konjonktürde? Dünya
çok farkli.

Tabii, tek kutuplu dünyada simdi, biliyorsunuz, etnik kimlik, etnik
milliyetçilik, yerellik, yerelcilik, yöresellik, yöreselcilik kavramlari
olusturuluyor ve bunlarin içerisi siyaset olarak, sosyolojik olarak
doldurulmaya çalisiliyor. Hani bir önemli devlet kurumumuzun son raporunda
degindigi gibi, artik ulus devletlerin çaginin bittigi noktasinda birtakim
tehdit boyutlarini vurguladigi gibi. Kavram bu. Dikkat edin, bunu biz de
yasadik, yasiyoruz, bütün agirligiyla yasiyoruz. Bunlarin amansiz
savunuculari var medyada. Televizyon bülbülleri var. Sabah aksam açtiginiz
her kanalda bunun erdemlerini anlatanlar var. Bunu insan haklari,
demokrasi, özgürlükler maskesiyle, makyajiyla süsleyerek topluma
yansitanlar var.

Simdi, baktigimiz zaman çok ilginç bir sey var dünyada. Dünyada bizim
yasadigimiz cografyada bunlar öne çikiyor. Orta Dogu'da çikiyor, Türkiye
cografyasinda çikiyor, Balkanlar'da

30

--------------------------------------------------------------------------------

çikiyor. Orta Dogu'da, özellikle Irak özelinde çikiyor. Türkiye'de degisik
projelerin yürüdügü bir ülke olarak gözüküyor. Peki, Ingiltere'de,
Fransa'da? Orada yok. Orada bu yerelcilik, içi siyaseten doldurularak bir
ulus devlet asindirmasi henüz yapilmiyor. Dünyanin bu bölgesine reva
görülüyor.

Degerli arkadaslarim, iste "küresellesme" dedigimiz gerçegin bizi bir
arada tutmasi gereken savunma mekanizmalari, millî refleksimizi güçlü
tutmamiz gereken en önemli noktalarindan bir tanesi bu. Bunun içini
siyaseten doldurmak zorundayiz, bunun içini güçlü bir sekilde doldurmak
zorundayiz. Ben inanmiyorum o televizyon bülbüllerine. Ben inanmiyorum
özel vakif üniversitelerinin yüksek maasli ögretim üyelerinin sabah aksam
Türkiye için biçilen elbisenin terziligine soyunmalarina. (CHP
siralarindan alkislar) Ben inanmiyorum. Ben inanmiyorum degerli
arkadaslarim. Ben inanmiyorum medyalarinda degisik fonlarin, küresel
nimetlerin sofrasindan beslenerek eline kalem kâgit alip Türkiye'ye bu
rolü biçmeye yola çikanlara ben inanmiyorum degerli arkadaslar.

Bu, bir süreçtir. Bunu yasayacagiz, görecegiz. Ama, bir tehlikesi var, o
tehlike de su: Bu, çok önemli. Simdi, bunlara karsi direnenler yerine,
daha uyumcu siyasal aktörler bulunup sahneye sürülüyor. Direnen aktörler
geri planda. Onlar, dinozor, statükocu, degisime karsi. Ama, daha uyumcu
olanlar, daha reformcu olanlar siyasi aktör olarak el üstünde tutuluyor.
Ben inaniyorum ki, Adalet ve Kalkinma Partisi Grubunun çogunlugu da
böylesi bir siyasi aktörlük rolünde hiçbir zaman gözü olmayan duyarli
arkadaslarimizdan olusuyor.

Degerli arkadaslarim, Bati Trakya'da Türk olmak çok önemli bir zanaat, çok
önemli zor bir görev, zor bir durum. Etnik kimligin inkâri konusunda bir
tek örnek anlatayim, etnik kimligin inkâri: Bes kere gittim Bati
Trakya'ya. birçok köyü dolastim, soydaslarimizla birlikte oldum. Agzimi
açtigim andan itibaren, yirmi bes yildir Avrupa Birligi üyesi olan bir
ülkenin polis kameralari esliginde… Adi da Kostas. Kostas yoruldun mu,
diye ben soruyordum artik. Kostas, Ipsala'dan çikana kadar kamerasiyla
eslik ediyor.

Degerli arkadaslarim, 2004, 2005, 2006 yilinda bir Avrupa Birligi üyesi
ülke, Avrupa Birligi hukuku ve -hani demokrasinin besigi olan- kendi iç
hukuku onu kavriyor, koruyor. Bir Türk milletvekilinin kendi soydaslarinin
yaninda bulunmasindan bu kadar tedirgin olan, acaba ne söyleyecek, ne
söyleyecekler, kimlerle konusacaklar, böyle bir polis devleti manzarasi
çizmesi ne kadar çagla uyumlu? Bunu takdirlerinize sunuyorum.

Degerli arkadaslarim, etnik kimligin inkârina arkadaslarimiz degindiler.
Simdi, Yunanistan'a göre Lozan Anlasmasi "Müslüman", "gayri Müslüman",
"gayrimüslim" olarak ifadelerinde bulunuyor. Fakat, daha sonraki Yunan
mevzuatinda -ki 1950'lere kadar, 1950'lerde de net bir sekilde- Türk
kimligi her yerde kabul gören bir kimlik. Simdi, Türk kimligi içerisinde
Çingene, Pomak, Türk ayrimi, ayri lügatlar hazirlanmasi, ayri alfabeler
hazirlanmasi, ayri etimolojik arastirmalar, çesitli farkli bilimsel
çalisma gayretleri. Neden? O kimligi bölmek, o kimligi sulandirmak, o
kimligi sayisal olarak seyreltmek; amaç bu. Bu, sistemli bir devlet
politikasiyla oluyor. Hiç darilmasin dostlarimiz. Bir kere daha tekrar
ediyorum: Dostluk var, ama sorunlar da var. Ama, bu sorunlarin
Yunanistan'daki aktörleri çok acemi. Toplumun bu çagda, bu çagda dünyanin
gözünden de bunu kaçiramazlar, Türkiye'nin gözünden de bunu kaçiramazlar.

Degerli arkadaslarim, simdi, bu etnik yapay tanimlamalar soydaslar
tarafindan reddedilmekte. Bunu çok açik bir sekilde söyleyeyim. Simdi,
baktiginiz zaman -geçen sefer bir söz söylemistim, ah bu çifte standartlar
demistim- ah bu çifte standartlar. Insan haklari, özgürlükler, demokrasi

savunuculari, iste size 160 bin, 160 bin kimligini arayan, kimligine sahip
çikmak isteyen, çocuklarinin bagli bulunduklari devletin kurullarina göre
çagdas, esit egitim almasini isteyen, orada yasamak isteyen, vergisini
veren, dinî ve vicdani özgürlüklerini yerine getirmek isteyen, vakiflarina
sahip çikmak isteyen, vatandaslik haklarini kullanmak isteyen, insan
haklari pesinde kosan 160 bin tane insan.

Hani, nerede insan haklari savunuculari Türkiye'de, demokrasi savunuculari
nerede? Niye bu çifte standart? Niye bu çifte standart? Neredeyse
Türkiye'deki kelaynak kuslarinin göç yollari için yazi kaleme alanlar,
yazi kaleme alanlar (CHP ve AK Parti siralarindan alkislar) 160 bin
insanin istirabini dile getirmek için bir gün olsun kendi sosyal
bilimciliginizi, kendi toplum önderliginizi, kendi akademik sifatinizi
niye öne koyarak bir kelime yazmiyorsunuz, bir televizyon programina çikip
konusmuyor musunuz? Yakisiyor mu bu?

Ve ondan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi, burada, Vakiflar Kanunu
görüsülürken burada mütekabiliyet dedigimizde "Sen, kendi vatandasini
rehin mi aliyorsun?" diye köselerinde yazi yazanlar, özel egitim kurumlari
görüsülürken 1940'larda ruhban okulunun kapanmasi sürecinde yabanci
uyruklu olup ayni dinî ve etnik kökene bagli olanlarin da bu okullarda
egitim görmesini saglayacak önergenin yanlis oldugunu bir firsat bulup
sizlere açiklamak için bu kürsüye geldigimizde, ertesi gün bizim için
köselerinde hakaret dolusu yazi yazanlar, bu 160 bin insanin hakki hukuku
konusunda niye bir kalem yazmiyorsunuz, niye bir satir yazmiyorsunuz?

Degerli arkadaslarim, o kadar ucuz degil, saldirabilirler, her türlü
kendilerine verilen küresel nimetlerin paylasilmasi noktasinda her türlü
ifadeyi kullanabilirler, ama, gerçekleri hiçbir zaman gözlerden uzak
tutamazlar.

Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; simdi, egitim konusuna, ben, geçen
konusmamda deginmistim. Kisaca, burada… Sayin Baskan, kisa bir süre bana
da taniyacak herhâlde Sayin Bakandan

31

--------------------------------------------------------------------------------

sonra. Egitimle ilgili çok ciddi sorunlar var. Bunlari, daha sonra
konusacak arkadaslarimiz da dile getirecek. Ben daha önceki konusmalarimda
bunlarin hepsini buradan ifade ettim. Yani gerek ögretmenler bakimindan
gerek egitim alan Türk çocuklari bakimindan çok ciddi sorunlar var. Iki
yüz on bes tane Bati Trakya sathina dagilmis toplam ilkokul mevcut.
Azinlik ilkokullarinin sayisi her yil azalma egilimi gösteriyorlar. Bunun
en önemli nedeni, ögrencisizlik nedeniyle okullarin kapanmasi veya az
ögrencili okullarin birlestirilmesi uygulamasi. Azinliga ait teknik okul
veya meslek lisesi yoktur. Devlet teknik okullarina azinlik ögrencileri
kabul edilmemektedir. Devlet tarafindan açilan anaokullarinda görevli
soydas ögretmenlerin sayisi yok denecek kadar azdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)

BASKAN - Buyurun Sayin Koç; Sayin Bakana vermis oldugum ek süreyi size de
veriyorum.

HALUK KOÇ (Devamla) - Tesekkür ediyorum Sayin Baskan.

Bu alanda azinligin kendine özgü egitim kurum ve düzenlemelerinin
bulunmamasi nedeniyle istihdam garantisi arayan azinlik gençleri çok büyük
sikinti çekmekteler.

Iskeçe'de -giden milletvekili arkadaslarimiz da var, geçen sefer de
söyledim, bir kere daha söyleyecegim- Muzaffer Salihoglu Azinlik Lisesi
var. Eski tütün deposundan bozma, yerin altinda, bodrum katinda, kot
seviyesinin altinda egitim yapan, iki kati da ahsap direkler üzerine
tutturulmus bir yapi. Koskoca Yunanistan... Koskoca Yunanistan degerli
arkadaslarim… Ve yeni bir alani var okulun ve o alanda yeni bir okul insa
izni verilmiyor. Evet, evet Brüksel penceresindekiler, evet insan haklari
özlemcileri, savunuculari, hadi savunun. Gelin, oradaki gençlerin egitim
hakkini savunun. Gelin, Yunanistan'in yanlis yaptigini söyleyin, tashih
etmesi için girisimde bulunun. Çit yok…

Degerli arkadaslarim, egitim, biliyorsunuz, ülkede, Yunanistan'da zorunlu
olarak dokuz yilken, azinlik egitim rejiminin ihtiyaci karsilayacak
düzeyde yeni ortaokul ve liselerle tahkim edilmesine olanak
verilmemektedir. Ögrenci sayisi ilkokullarin, azinlik ilkokullarinin
ögrenci sayisi süratle azalmaktadir.

Simdi, yine, ayni sekilde, Türkiye formasyonlu soydas ögretmen -emekli
olanlari da katarsaniz- süratle azalmaktadir ve Selanik'teki Özel Pedagoji
Akademisinden mezun olan, Türkçeyi dogru dürüst konusamayan, yeterli
egitim formasyonu olmayan ögretmenlerin elinde azinlik gençleri, Türk ve
Müslüman gençler, ne dogru dürüst Türkçe konusarak ne dogru dürüst Yunanca
konusabilerek mezun edilmekte ve tütün tarlalarina -o da bitiyor ya-
mahkûm edilmek istenmektedir. Hiçbir yerde sözü yok. Yüksek egitim
kisminda Sayin Bakan "yüzde 5" dedi, o "yüzde 0,5" olacak. Bu sekilde
süremi kullanarak geçmek istiyorum.

Degerli arkadaslarim, müftülük konusunda çok kisa söyleyeceklerim var.
Simdi, ben söyle bir es deger bir projeksiyon yapacagim, yansitma
yapacagim.

Simdi, Yunanistan'daki uygulama… Hiç kanun, tarih, süre belirtmiyorum.
Sadece, Türkiye'de biz benzer bir duruma sebep olsak. Es deger konumdaki
Fener Rum Patrigini Türkiye'nin tayin ettigini düsünün. Kendi görev ve
yetkilerini asarak kendini "evrensel", "ekümenik" ilan etmesini ve bu
noktada Türkiye'de siyaset dâhil bu sürece tepkisiz kalmayip, gereginin
yapildigini bir düsünün bu iddialar karsisinda. Bati Trakya'daki
soydaslarimizin haklari çignenirken, patrigin Istanbul'daki Rum azinlik
için ve diger yaratilmaya çalisilan suni azinliklar için Avrupa'ya açik
bir sekilde jurnal mekanizmasini çalistirmasi noktasinda gereken tepkinin
verildigini bir düsünün. Türkiye'ye vakiflar konusunda AB etiketli -yanlis
yaptiniz demistik o zaman size. Gelen iade gerekçesini de biliyorsunuz-
bir yasanin dayatilma asamasina gelindiginde, siz kardesim, Bati
Trakya'daki vakiflarin yönetim ve haklarindan karsiliklilik ilkesi içinde
hak talebinde bir bulunun bakalim. Demin söyledigim o televizyon
konusmacilari ve gazete yazarlari hemen görevlerini yapmaya baslayacaklar
size karsi. Bu, geriden gelerek, tersten gelerek müftülük sorununu
anlatiyor.

Degerli arkadaslarim, simdi bakin bir önemli nokta: Sene 1948. Patrik
Athenegoras. Athenegoras, görev yaptigi sürede lise seviyesinde olan
Heybeliada Ruhban Okulunu, Ortodoks inancina sahip ülkelerden yabanci
uyruklu ögrenciler de getirerek bu okulu uluslararasi bir teoloji
fakültesi haline dönüstürmek için yogun çaba sarf etmis. Sene 1948. Biz
2005 yilinin sonunda özel egitim kurumlarina bir önerge ekleyerek ayni din
ve etnik kökene bagli yabanci uyruklu ögrencilerin Türkiye'deki azinlik
okullarinda ögrenmesine, egitim görmesine olanak saglayacak bir önergeyi
buraya getirdiniz. Uyarilarimizla çektiniz. 1948'deki projelerini 2005
yilinda gerçeklestirmis olacaklardi. Temel yasa oldugu için bunlari
degerlendirme firsati olmadi.

Degerli arkadaslarim, 19'uncu madde… 19'uncu madde çok acidir. 19'uncu
madde çok acidir, 19'uncu madde konusunda söyleyeceklerim çok net, ama,
bazi isimler söyleyecegim: Erol Kasifoglu su anda dernek baskani,
Selahattin Yildiz tam otuz yedi yildir Bati Trakya'da atalarinin mezarini
göremiyor, Yunanistan'a giremiyor, Burhaneddin Hakgüder, Taner Mustafaoglu
eski baskan, Halit Eren.

Degerli arkadaslarim, bunlar Avrupa Birligine de müracaat ettiler. Evet,
evet çifte standartlar… Bunlar haymatlos, vatansiz. Degerli arkadaslarim,
böyle bir sey olabilir mi? Böyle bir sey olabilir mi? Bunu nasil kabul
edebiliriz?

Sayin Bakan, iliskilerimizi tabii ki sürdürecegiz, dostluk iliskilerimizi
sürdürecegiz, ama, Türkiye'nin diplomatik masada "biz azinlik sorunlarini
görüsmeye haziriz" sözü yeterli degil. Yunanistan nasil ki "casus belli"yi
gerekçe göstererek Ankara'ya basbakanini, meclis baskanini

32

--------------------------------------------------------------------------------

göndermiyor, Türkiye diplomatik açidan çok daha kararli bir sekilde,
Yunanistan'i azinlik haklarinin geri saglanmasi, geri verilmesi konusunda,
uluslararasi anlasmalar çerçevesinden dogan haklarin geri verilmesi
konusunda, diplomatik açidan dik durarak masaya davet edebilir. "Biz
uluslararasi konularda masaya davet etmek istiyoruz." Bu çok diplomatik
bir söz kaliyor. Türkiye büyük bir ülkeyse, güçlü bir ülkeyse mutlaka
burada agirligini göstermek zorunda.

Degerli arkadaslarim, daha çok söyleyeceklerim var, ama, Sayin Baskanin
müsamahasini asmak istemiyorum. Ben söyle bitirmek istiyorum: Burada, bu
konuda mücadele eden çok soydasimiz var. Bunlardan bir tanesini özellikle
söylemek istiyorum ve bir sözünü, mahkemedeki bir sözünü sizlerle
paylasmak istiyorum: Rahmetli Doktor Sadik Ahmet. Bakin, 1990 Ocak ayinda
durusmadan çikinca söyledigi su sözler tarihî önemdedir, evet, basina
söylüyor: "Ben, bir Türk oldugum için hapse götürülüyorum. Eger Türk olmak
bir suç ise, burada tekrar ediyorum, ben, bir Türk'üm ve öyle kalacagim.
Bu mesajimla, Bati Trakya azinligina sesleniyorum ve Türk olduklarini
unutmamalarini söylüyorum." (Alkislar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)

HALUK KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayin Baskan.

BASKAN - Sayin Koç, tesekkür cümlenizi alayim lütfen.

Buyurun.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sadik Ahmet'i, 24 Temmuz 1995'te, soru isaretli bir
trafik kazasinda kaybettik.

KEMALETTIN GÖKTAS (Trabzon) - Allah rahmet eylesin.

HALUK KOÇ (Devamla) - Allah nur içinde yatirsin.

Mehmet Emin Aga'yi, bir baska mücadele insanini, bu eylül, geçtigimiz
eylül ayi basinda kaybettik. Alti ay hapiste yatti, sislendi, dövüldü.
Sadece hak aradi, sadece hak aradi… Bir Yunan vatandasi olarak, Yunan iç
hukukundan ve Avrupa Birligi hukukundan gelen haklarini aradi.

Daha, çok mücadele insanimiz var. Aga'nin yerine seçilen Ahmet Mete'nin,
bir an önce… Iste, Sayin Bakan, lütfen, güçlü bir ülkenin Disisleri Bakani
oldugunuzu kanitlayin, güçlü bir ülkenin Disisleri Bakani oldugunuzu
kanitlayin, Ahmet Mete'nin, yeni seçilen Iskeçe Müftüsü'nün, Yunan
makamlari tarafindan resmen müftü taninmasi için Türkiye'nin gerekli
girisimleri yapmasina, lütfen, ön ayak olun. Yoksa, Yunanistan'la masaya
oturalim, biz haziriz bu konulari görüsmeye…

BASKAN - Sayin Koç, lütfen…

HALUK KOÇ (Devamla) - …tarzindaki bir ifadeyi, ne olur, daha güçlü bir
ülkenin, tutarli, inatçi, hakkini arayan bir bakani olarak, lütfen, bu
konularin tashihi noktasinda…

BASKAN - Sayin Koç, tesekkürünüzü alabilir miyim efendim.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayin Baskan, bitiriyorum, bir cümlemi baglayayim.

BASKAN - Lütfen… Sayin Bakana verdigim süreyi de bakiniz bir buçuk dakika
astiniz. Istirham ediyorum…

HALUK KOÇ (Devamla) - Merak etmeyin, ben, Sayin Bakani da sizleri de
rahatsiz edecek bir seyler söylemiyorum.

BASKAN - Hayir…

HALUK KOÇ (Devamla) - Söylemiyorum… Söylemiyorum…

BASKAN - Sayin Koç, biz, Türklügümüzden rahatsiz olmayiz, lütfen… Istirham
ederim…

FERIT MEVLÜT ASLANOGLU (Malatya) - Sayin Baskan, bu, ulusal bir mesele ya!

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayin Baskan, bu, ulusal bir konu, burada bir sey
söylemiyorum.

BASKAN - Ama, sinirsiz konusma yoktur. Simdi, Sayin Bakana yedi dakika
verdim, siz su anda dokuz dakikayi buldunuz.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sözlerimi topluyorum zaten Sayin Baskan.

BASKAN - Lütfen, istirham ediyorum.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayin Baskan…

BASKAN - Buyurun.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayin Baskan, bu…

Evet, degerli arkadaslarim, ben, bir kere daha, hep beraber seslenmek
istiyorum soydaslarimiza. Gelin, bu sorunu ilkel bir etnik arayis, bir
ilkel milliyetçilik kabinda degerlendirmeyelim. Resmî bir azinlik statüsü
olan Türk ve Müslüman kökenli kardeslerimize, gönüllerine gönüllerimizi
katalim, yüreklerine yüreklerimizi sokalim, onlari hiçbir zaman
unutmayalim ve hep birlikte tüm zeminlerde haykiralim: Bati Trakya'da hak
arayan soydaslarimiz, hiçbir zaman yalniz degilsiniz, Türkiye bütün
unsurlariyla sizin arkanizda.

 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Kasım , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net