9 Ocak 2007 TBMM Oturumu: Bati Trakya Türk Azinligi (1)
9 0cak 2007
Açilma Saati: 17.30
BASKAN: Baskan Vekili Nevzat PAKDIL
KÂTIP ÜYELER: Harun TÜFEKCI (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
-----0-----
BASKAN - Saygideger milletvekili arkadaslarim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47'nci Birlesimi'nin Ikinci Oturumu'nu açiyorum.
Gündemin "Genel Görüsme ve Meclis Arastirmasi Yapilmasina Dair Öngörüsmeler" kismina geçiyoruz.
Alinan karar geregince, bu kismin 298'inci sirasinda yer alan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adina Grup Baskan Vekilleri Izmir Milletvekili Kemal Anadol, Istanbul Milletvekili Ali Topuz ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Bati Trakya Türk Azinliginin Içinde Bulundugu Durum Konusunda;
313'üncü sirasinda yer alan, Istanbul Milletvekili Inci Özdemir ve 32 Milletvekilinin Bati Trakya'daki Türk Azinliginin Sorunlari ile Avrupa Birligi Uyum Komisyonu Heyetinin bölgedeki temas ve incelemeleri konusunda Anayasa'nin 98'inci, Iç Tüzük'ün 102 ve 103'üncü maddeleri uyarinca bir genel görüsme açilmasina iliskin önergelerinin birlikte yapilacak ön görüsmesine basliyoruz.
24
--------------------------------------------------------------------------------
298- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adina, Grup Baskanvekilleri Izmir Milletvekili K. Kemal ANADOL, Istanbul Milletvekili Ali TOPUZ ve Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Bati Trakya Türk azinliginin içinde bulundugu durum konusunda Anayasanin 98 inci, Içtüzügün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarinca bir genel görüsme açilmasina iliskin önergesi. (8/28)
313-Istanbul Milletvekili Inci ÖZDEMIR ve 32 Milletvekilinin Bati Trakya'daki Türk azinligin sorunlari ile AB Uyum Komisyo-nu Heyetinin bölgedeki temas ve incelemeleri konusunda Anayasanin 98 inci, Içtüzügün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarinca bir genel görüsme açilmasina iliskin önergesi. (8/33)
BASKAN - Hükûmet? Burada.
Genel görüsme önergeleri, sirasiyla, Genel Kurulun 9/5/2006 tarihli 99'uncu, 30/6/2006 tarihli 123'üncü birlesimlerinde okunduklarindan tekrar okutmuyorum.
Iç Tüzük'ümüze göre genel görüsme açilip açilmamasi hususunda sirasiyla Hükûmete, siyasî parti gruplarina ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onlarin gösterecegi bir diger imza sahibine söz verilecektir.
Konusma süreleri, Hükûmet ve gruplar için yirmiser dakika, önerge sahipleri için onar dakikadir.
Hatiplerin konusma sürelerine itina göstermelerini istirham ediyorum.
Simdi söz alan sayin üyelerin isimlerini okutuyorum:
Ilk söz, Hükûmet adina, Disisleri Bakani ve Basbakan Yardimcisi Sayin Abdullah Gül; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adina, Samsun Milletvekili ve Grup Baskan Vekili Sayin Haluk Koç; Anavatan Partisi Grubu adina, Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydali.
Önerge sahipleri adina: Onur Öymen, Istanbul Milletvekili.
Su anda Baskanligimiza intikal edilen konusma talepleri bunlardir.
Ilk söz, Hükûmet adina Disisleri Bakani ve Basbakan Yardimcisi Sayin Abdullah Gül…
Sayin Bakanim, buyurun efendim. (AK Parti siralarindan alkislar)
Sayin Bakanim, süreniz yirmi dakika.
DISISLERI BAKANI VE BASBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Kayseri) - Sayin Baskan, degerli milletvekili arkadaslarim; Bati Trakya Türkleriyle ilgili genel görüsme için söz almis bulunuyorum. Hükûmetimizin görüslerini burada ifade edecegim. Her seyden önce böyle bir görüsmeyi talep eden arkadaslarima tesekkür ediyorum, böyle önemli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartisilmasina firsat vermis oldular ve ayrica, özellikle Cumhuriyet Halk Partisine tesekkür ediyorum; çünkü, daha önce bu konunun Meclise getirilmesini arzu etmislerdi, ricamiz üzerine bugüne kalmasini onlar da kabul ettiler.
Yine, sözlerime baslamadan önce bir üzüntümüzü de sizlerle paylasmak istiyorum. Bugünkü uçak kazasinda hayatini kaybeden vatandaslarimiza Allah'tan rahmet diliyorum, bütün ailelerine de bassagligi diliyorum.
Degerli milletvekili arkadaslarim, Yunanistan'la 1999 yilinda baslatilan diyalog ve isbirligi süreci çerçevesinde iki ülke arasinda çok yönlü iliskilerin gerçeklestirilmesini amaçlamistik. Bu anlayisla, Türkiye ile Yunanistan arasinda stratejik ortaklik iliskisi gelistirmeyi hedefliyoruz. Nitekim, bu yönde önemli adimlar da atilmistir. Enerji, ticaret, bankacilik, turizm, ulastirma gibi çok çesitli sektörlerde bölge barisina ve refahina katkida bulunacak isbirligi projelerine imza attik. Bu çabalarimizi sürdürmeye ve sorunlarimiza diyalog ve isbirligiyle çözümler üretmeye kararliyiz.
Bugünkü toplantimizi, Bati Trakya Türk azinliginin haklarinin ileri götürülmesi ve hayatlarinin iyilestirilmesi yolunda bir firsat olarak degerlendirmek gerekir. Bu sebeple, toplantimizin bu amaci göz önünde tutulmasi gerektigini düsünüyorum ve inaniyorum ki, böyle bir toplantinin neticesinde, Bati Trakya'daki Türk'lerin çektikleri sikintilar daha çok dikkate gelecektir ve onlarin giderilmesi yönünde de Yunanistan hükûmeti üstüne düsenleri daha çok yapacaktir.
Degerli arkadaslar, burada bir seyi de ifade etmek istiyorum: Artik, bugünkü dünyada, ülkeler, sadece benim sorunumla ben ilgilenirim, baska ülke ilgilenmez diyemez, hele Avrupa Birligi gibi bir topluluga üye olmus olan bir ülkenin sorunlari herkes tarafindan yakindan ilgilendirilir. Önemli olan, bunlarin yapici bir üslup içerisinde ele alinmasi ve bunlarin yapici bir üslup içerisinde dillendirilmesidir, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapmak istedigimiz de aslinda budur.
25
--------------------------------------------------------------------------------
Bati Trakya Müslüman Türk azinliginin karsi karsiya olduklari sorunlarin çözüme kavusturulmasi, Türk-Yunan iliskileri gündeminin önemli bir maddesidir. Türk-Yunan diyalogu, soydaslarimizin kisi haklarini ilgilendiren alanlarda yasadigi bazi sorunlarin asilmasina da yardimci olmustur. Ancak, Yunanistan'in, özellikle azinlik haklari olarak nitelendirilebilecek alanlarda herhangi bir açilim yapmaktan kaçindigi bilinmektedir. Yunanistan bazi adimlar atmissa da, azinligimiza esit egitim imkânlari saglanmasi, seçilmis müftülerin taninmasi, Bati Trakya vakiflarina yönelik ayirimci uygulamalara son verilerek, vakiflarin yönetimlerinin azinliga devredilmesi, azinligimizin Türk kimliginin taninmasi ve 19'uncu madde magduru soydaslarimizin haklarinin iadesi gibi temel sorunlar halen çözüm beklemektedir. Bir baska deyisle Yunanistan tarafindan ilerleme olarak nitelendirilen unsurlar, özellikle Iskeçe, daglik bölgeyi kapsayan gezi rejiminin uygulamada ortadan kaldirilmasi ile Türk azinligina yönelik ayrimci uygulamalardan bazilarina son verilmesinden ibarettir. 21'inci yüzyilda ve üstelik yirmi bes yildir Avrupa Birligi üyesi olan bir ülkede bu uygulamalarin, kisitlamalarin mevcudiyetinin izahi da zordur.
Bati Trakya Türk azinligi ile ülkemizdeki Rum Ortodoks azinligi iki ülke dostlugunun pekistirilmesinde köprü rolü oynamalidir. Azinligimizi Türkiye ile Yunanistan'i ayiran degil, birlestiren bir unsur olarak görüyoruz. Bu nedenle, Yunanistan'dan, soydaslarimiza 1913 Atina Antlasmasi ve 1923 Lozan Antlasmasi gibi ikili ve çok tarafli uluslararasi anlasmalar ile ilgili Avrupa Konseyi sözlesmelerinden kaynaklanan haklarini tanimasini ve azinligimiza Avrupa Birligi normlarina uygun ve Avrupa Birligi standartlarinda yasama kosullari saglamasini bekliyoruz.
Degerli milletvekilleri, Yunan hükûmetleri Lozan Anlasmasinda kullanilan terminolojiye siginarak Türk azinligi Müslüman azinlik nitelendirmekte, kendilerini "Türk" olarak tanimlamalarina izin vermemekte, bu konuda yasal engeller çikarmaktadirlar. 1927 yilinda kurulmus olan ve azinligin en eski sivil toplum kurulusu olan Iskeçe Türk Birligi 1984 yilinda baslatilan hukuki süreç neticesinde 1995 yilinda Yunan Yargitayinca kapatilmistir. Ayni noktadan hareketle, Rodop Türk Kadinlari Kültür Derneginin kurulmasi, 2005 yili içinde Evros Azinlik Gençleri Derneginin kurulmasi ile 2006 yilinda Yunan Yargitayinca yasaklanmistir. Ancak her üç karar da azinlik tarafindan Avrupa Insan Haklari Mahkemesine tasinmistir.
Degerli milletvekili arkadaslarim, Bati Trakya'daki soydaslarimiz, bildiginiz üzere, kendi dinî liderleri olan müftülerini kendileri seçmektedirler. 1913 Atina ve 1923 Lozan anlasmasindan kaynaklanan bu hakki kullanan soydaslarimizin, müftülerini seçimle belirleme hakki, 1990'li yillarin basindan itibaren kendilerinden alinmistir. Buna ragmen, Iskeçe'de ve Gümülcine'de Bati Trakya Türk azinligi tarafindan seçilmis müftüler görev yapmaktadir.
Yunan yönetimlerinin, geçtigimiz yillarda seçilmis müftüler aleyhinde açmis oldugu ve mahkûmiyetle sonuçlanan davalar için de, iç hukuk yollari tüketildikten sonra, Avrupa Insan Haklari Mahkemesine tasinmis…
BASKAN - Sayin Bakanim, birkaç saniyenizi rica edebilir miyim.
Arkadaslar, lütfen… Sayin Bakanimizi dikkatle dinleyelim sayin milletvekilleri.
Buyurun Sayin Bakan.
DISISLERI BAKANI VE BASBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Devamla) - …ve Yunanistan bes kez bu davadan mahkûm olmustur. Söz konusu davalar, Iskeçe ve Gümülcine müftülerinin dinî bayramlar ile kutsal günler vesilesiyle yayinladiklari mesajlardan yola çikarak, seçilmis müftülerin, atanmis resmî müftülere ragmen görevi gasp ettikleri gerekçesiyle açilmistir. Bildiginiz gibi, Yunanistan tarafindan defalarca hapis cezasina çarptirilan Iskeçe Müftüsü Merhum Mehmet Emin Aga alti ay cezaevinde yatmistir. Bu vesileyle, Bati Trakya Türk azinliginin hakli davasi için yillarca yilmadan, korkusuzca savasan Merhum Müftü Mehmet Emin Aga'yi bir kez daha rahmetle anmak istiyorum. Yine, bu vesileyle, Bati Trakya davasinin büyük kahramanlarindan Sadik Ahmet'i de rahmetle aniyorum.
Degerli arkadaslar, Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi, geçtigimiz haftalarda, Avrupa Insan Haklari Mahkemesinin seçilmis müftüler lehinde verdigi karari Yunanistan'in uygulamasini talep etmis ve Avrupa Insan Haklari Mahkemesinin içtihatlarina uygun biçimde hareket etmelerini saglayacak önlemleri ivedilikle almalarini talep etmistir. Bildiginiz gibi, Yunanistan da Avrupa Konseyinin bir üyesidir. Dolayisiyla, oradaki Delegeler Komitesinin bu çagrisina, ümit ediyoruz ki, kisa süre içerisinde uyacaklardir.
9 Eylül 2006 tarihinde vefat eden Iskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga'nin yerine, Bati Trakya Türk Azinligi Danisma Kurulu tarafindan alinan karar uyarinca 31 Aralik 2006 günü bayram namazi öncesinde camilerde yapilan seçimler neticesinde Ahmet Mete seçilmistir. Yunanistan'i, diger alanlarda oldugu gibi dinî özgürlükler alaninda da yürürlükteki anlasmalar ile Avrupa Birligi ve Avrupa Konseyi standartlarina uymaya ve bu meyanda Bati Trakya Türk cemaatinin seçilmis müftüsünü taniyarak, Türk azinligin arzusu hilafina sürdürdügü atanmis müftü uygulamasina son vermeye davet ediyorum.
Sayin milletvekilleri, Bati Trakya Türk azinligi mensubu olup, Yunan Vatandaslik Yasasi'nin irkçilik esasina dayali 19'uncu maddesinin yürürlükte kaldigi 1955-1998 yillari arasinda çogu soydasimiz olmak üzere on binlerce kisi Yunan vatandasligindan çikartilmislardir. Bizzat resmî
26
--------------------------------------------------------------------------------
yetkililerin geçmiste yaptiklari açiklamalara göre bu rakam 50 bin civarindadir, bizim tahminimize göre de 60 bin civarindadir. Bu soydaslarimizin bir kismi Türk vatandasligina, bazilari ise yasamakta olduklari Bati Avrupa ülkeleri vatandasligina geçmislerdir. Ancak, vatansiz statüsünde çok sayida soydasimiz bulunmaktadir. Hatta, bazi soydaslarimizin Avrupa Birligi müktesebati hilafina baska bir Avrupa Birligi ülkesinde çalisirken Yunan vatandasligini kaybettikleri de tespit edilmistir.
Vatansiz durumdaki soydaslarimizdan baslamak üzere, söz konusu maddenin uygulanmasiyla, vatandasliktan çikartilan ve bu nedenle Avrupa Birligi üyesi ülke vatandasi olmaktan kaynaklanan haklarindan da yoksun birakilan soydaslarimizin Yunan vatandasligina geri alinmalari Yunanistan'in yükümlülügüdür. Yunanistan'in bu konuda atacagi adimlarla, Avrupa Birligi üyesi bir ülkede hukukun üstünlügü ilkesinin geçerli olup olmadigi da sinanmis olacaktir. Bu itibarla, Yunanistan'in, son dönemde, hâlen ülkede vatansiz statüsünde yasamakta olan 41 soydasimizin vatandasliginin iade edilecegi, 18 basvurunun ise en kisa sürede olumlu biçimde sonuçlandirilacagi yönündeki açiklamalarini yeterli görmemekteyiz.
Degerli arkadaslarim, azinligin çözüm bekleyen en önemli sorunlarindan biri de egitim sorunudur. Yunan yönetimleri, uzun yillar boyunca göç ettirmeye, göç etmeyenleri ise asimile etmeye çalistigi Bati Trakya Türk azinligini egitim bakimindan da geri biraktirmaya çalismaktadir. Bugün, Bati Trakya azinlik okullarinda, mecburi temel egitim, Yunanistan'daki dokuz yilin aksine, alti yildir. Hâli hazirda nüfusunun yarisi soydaslardan olusan Gümülcine'de 1 azinlik ortaokul ve lise karsiligi 25 Yunan devlet ortaokul ve lisesi, soydaslarin nüfusun yüzde 45'ini olusturdugu Iskeçe'de ise 1 azinlik lisesine karsin 37 Yunan devlet lisesi bulunmaktadir. Bati Trakya Türk azinligi temsilcilerinin söz konusu azinlik okullarinin kapasitelerinin genisletilmesi talebine dahi olumlu yanit vermedikleri bilinmektedir. Buna karsilik, Yunan yönetiminin, bu egitim yilinda pilot bölge olarak Bati Trakya'daki bazi Yunan liselerinde baslatilan seçmeli Türkçe dersi uygulamasini azinlik egitiminde bir hamle olarak göstermek egilimi içinde oldugu da gözlenmektedir. Ancak, azinligimizin Yunanistan Hükümetinden temel beklentisi, mevcut iki lisenin imkânlarinin gelistirilmesine ve yeni azinlik okullarinin kurulmasina izin vermesidir.
Bati Trakya'daki azinlik okullarinda, Yunanistan tarafindan, pedagojik açidan düzeyi yeterli olmayan, iki yillik Selanik Pedagoji Akademisi mezunu, ne Türkçeye ne de Yunancaya yeterli derecede hâkim olmayan ögretmenlerin görevlendiriliyor olmalari egitim düzeyinin düsük olmasinin bir baska nedenidir ve buradaki asil sebep de, direkt veya dolayli yoldan oradaki Türk soydaslarimizin egitimlerinin düsük tutulmasi ve bu sekilde asimile edilmeleridir.
1951 tarihli Türk - Yunan Kültür Anlasmasi çerçevesinde ve mütekabiliyet uyarinca kontenjan ögretmenleri gönderilmekte ise de, bunlarin sayisi, Istanbul'da Rum azinligin sayisinin azaldigi bahanesiyle Yunanistan tarafindan on alti olarak sinirlandirilmislardir.
Yunanistan'i, hâlihazirda sayilari on binden fazla olan soydas ögrenciye, Yunanistan ortalamasiyla esdeger düzeyde azinlik egitimi saglamaya davet ediyoruz. Bunun, Lozan Anlasmasina ilaveten egitimde esit imkân saglanmasi prensibinin de bir geregi oldugunu düsünüyoruz ve ayrica Avrupa Birligi üyesi bir ülkeye de yakistirmiyoruz.
Esasen, bölgedeki azinlik egitiminin düzeyinin düsüklügü, soydas ögrencilere, Yunan üniversitelerinde saglanan yüzde 5'lik kontenjanin etkin kullanimini engellemekte ve üniversitelere kaydolan ögrencilerin önemli bir kismi yüksekögrenimlerini tamamlayamamaktadirlar.
MUHARREM INCE (Yalova) - Yüzde 0.5 Sayin Bakan,
DISISLERI BAKANI VE BASBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Devamla) - Hükûmetimiz döneminde, Bati Trakyali soydaslarimiza, ülkemizdeki yüksekögretim kurumlarinda saglanan egitim imkânlarinin genisletilmesine yönelik önlemler alinmistir. Bu alandaki çabalarimiz devam etmektedir. Bu alanda karsilasilan önemli bir sorun, ülkemiz üniversitelerinden mezun olan soydaslarimizin diplomalarinin denkliginin taninmasi konusunda Yunanistan'in çikardigi sorunlardir. Bu nedenle, birçok soydasimiz, meslekleri haricindeki dallarda çalismak zorunda birakilmaktadirlar ve bu konuda da Yunanistan ile yogun bir temas halindeyiz.
Degerli arkadaslar, 1967'de Yunanistan'da askeri cuntanin is basina gelmesiyle birlikte, Bati Trakya'daki Osmanli döneminden kalma Türk vakif idarelerinin yönetimi azinligin elinden alinmistir. Aradan geçen kirk yil içinde, maalesef, bu durum degismeden, bugüne kadar devam etmistir. Bati Trakya'daki Müslüman azinliga ait vakiflarin ve bunlarin servetlerinin idaresi ve kullanilmasina iliskin 1091 ve 1980 tarihli Vakiflar Yasasi, ayrimci niteligiyle, hem Lozan'a hem de uluslararasi düzeyde kabul görmüs olan azinlik haklarina aykiridir. Yunanistan, Bati Trakya'daki soydaslarimiza, anlasmalardan kaynaklanan azinlik haklarini vermek yükümlülügü altindadir ve bu yükümlülügü gerçeklestirmelerini bekliyoruz.
Ata yadigâri Osmanli Türk vakiflarina ait mallarin, Yunan yönetimlerince atanmis idareler tarafindan kamulastirma, vergi borçlari gibi bahanelerle daha fazla yagmalanmasinin önlenebilmesini teminen gerekli çalismalar yapilmaktadir. Bu konuda sivil toplum örgütlerimiz tarafindan yürütülen faaliyetler de memnuniyetle izlenmektedir.
Degerli milletvekili arkadaslarim, Hükûmetimiz, tüm bu sorunlarin asilmasi yönünde Yunanistan makamlari nezdinde en üst düzeyde girisimlerde bulunmaya devam edecektir. Gerek benim
27
--------------------------------------------------------------------------------
ziyaretlerim gerek Sayin Basbakanimizin ziyaretleri gerekse diger bakan arkadaslarimizin ziyaretlerindeki önemli konulardan birisi daima bu olmustur.
Azinlik sorunlarini Yunanistan'la görüsmeye haziriz. Bunu, kendilerine daima söylemisizdir. Ayni zamanda, Avrupa Birligi vatandasi olan Bati Trakyali soydaslarimiza hâlihazirda saglanmakta olan azinlik haklarinin, Avrupa Birligi standartlarinin çok gerisinde oldugunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Yunanistan'da, Türkiye'de veya üçüncü ülkelerde yasamakta olan Bati Trakyali soydaslarimizin hakli davalarini ve taleplerini Bati kamuoyuna duyurabilmeleri için, sivil toplum örgütlenmelerini etkin biçimde kullanmalari gerektigini de gözlemliyoruz.
Bu baglamda, Bati Trakya Türkleri Dayanisma Dernegi tarafindan 16-17 Eylül 2006 tarihinde Istanbul'da düzenlenen 5. Bati Trakya Türkleri Kurultayi, tüm bu sorunlarin, akademisyenler, soydas temsilcileri ve sivil toplum örgütleri tarafindan etraflica ele alinmasina ve çözüm önerileri üretmesine katkida bulunmustur. Bu Kurultayin ilk defa genis bir katilimla düzenlenmesinden büyük bir memnuniyet duyduk. Bildiginiz gibi Sayin Basbakanimiz da ilk defa bu kurultayin açilisina katildilar, kurultay delegelerine, Hükûmetimizin, azinligimiza yönelik güçlü destegini orada vurguladilar.
Hükûmetimiz döneminde Bati Trakya'ya yönelik üst düzey ziyaretlerde saglanan artis, bizlere, soydaslarimizin sorunlarini daha iyi anlama imkâni saglamistir. Sayin Basbakanimizin Mayis 2004'te Bati Trakya'ya yaptigi ziyaret elli iki yil aradan sonra yapilan ilk üst düzey ziyaret olmustur.
Sayin Basbakanimiz, bölgeye yaptigi bu ziyaret sayesinde soydaslarimizi dinlemek ve sorunlarini yerinde gözlemek imkânini bulmus ve bunu Yunan makamlariyla da paylasmistir. Bu meyanda, ayrica, Türkiye Büyük Millet Meclisi Avrupa Birligi Uyum Komisyonunun 2006 yazinda, Adalet Bakani Sayin Çiçek'in Ocak 2006'da yapmis oldugu ziyaretleri özellikle vurgulamak isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)
BASKAN - Buyurun Sayin Bakanim.
DISISLERI BAKANI VE BASBAKAN YARDIMCISI ABDULLAH GÜL (Devamla) - Devlet Bakanimiz Sayin Mehmet Aydin, merhum Aga'nin cenaze töreni vesilesiyle geçtigimiz Eylül ayinda bölgeyi ziyaret etmistir. Diyanet Isleri Baskanimiz Sayin Ali Bardakoglu ise yirmi üç yil aradan sonra 2005'te bölgeyi ziyaret ederek Ramazan ayinda soydaslarimizla kucaklasmistir. Ben de son olarak 2006 Mayis ayinda, Bursa'da, tüm Balkanlar'daki soydas ve göçmen derneklerimizin yönetim kurullariyla bir toplanti yaparak bütün bu sorunlari ve çözüm yollarini ele almisimdir.
Bunlarin disinda, Hükûmetimiz döneminde, çesitli kurum ve kuruluslarimiz tarafindan, Bati Trakya Türk azinligindan gelen talepler dogrultusunda olusturulan heyetler araciligiyla düzenlenen kültürel faaliyetler ile egitim amaçli etkinlikler nitelik ve nicelik olarak genisletilmistir. Bölgeye, ayrica, sorunlarin yerinde tespitine yönelik uzman ziyaretleri de gerçeklestirilmektedir.
Türk-Yunan yakinlasmasi çerçevesinde, özellikle, Iskeçe daglik bölgesindeki gezi rejiminin kaldirilmis olmasi Gümülcine Baskonsoloslugumuzun tüm soydaslarimiza ulasmasina ve sorunlarini daha yakindan gözlemleyebilmelerine de imkân saglamistir. Bati Trakyali soydaslarimizin maruz kaldiklari insan ve azinlik haklari ihlalleri, Birlesmis Milletler, Avrupa Konseyi, AGIT, Avrupa Birligi ve Islam Konferansi Örgütü gibi uluslararasi örgütlerin gündemine tasiyarak bir Avrupa Birligi ülkesinde AB müktesebatiyla korundugu varsayilan azinligimizin yasadigi sikintilarin dünya kamuoyuna anlatilmasina ihtiyaç vardir. Bu yöndeki çabalari destekliyoruz. Ayrica, soydaslarimizin, ikili ve çok tarafli uluslararasi anlasmalardan dogan insan ve azinlik haklarini kullanabilmeleri için, uluslararasi yargi mekanizmalarina giderek, daha fazla kullanmak egiliminde olduklarini da memnuniyetle görüyoruz.
Sayin milletvekilleri "Bati Trakya'nin neden Avrupa Birliginin en geri kalmis bölgesi oldugu, buna ragmen Yunanistan genelinde Avrupa Birligi fonlarindan yararlanma bakimindan neden en son sirada yer aldigi ve neden hâlâ soydaslarimizin temel geçim kaynaginin Avrupa Birligi tarafindan sübvansiyonuna önümüzdeki yillarda tedricen son verilecek olan tütün tarimi oldugu" Yunanistan makamlarina yönelttigimiz sorular arasinda yer almaktadir.
Bütün bunlar dikkate alindiginda, Bati Trakya'daki soydaslarimizin bulundugu bölgelere çok daha fazla maddi yardimlarin yapilmasi, oradaki altyapinin gelistirilmesi, Avrupa Birligi fonlarindan, oradaki Yunanistan vatandasi olan soydaslarimizin çok daha faydalandirilmalari gerekmektedir. Bunun, sadece Yunanistan tarafindan degil Avrupa Birligi tarafindan da gözetilmesi ve gözlemlenmesi gerekmektedir. Ümit ediyoruz ki, buradaki bu toplantilar ve bu tartismalar herkesin gözünü çok daha fazla açacaktir. Bizim buradaki niyetimiz veya bu tartismayi buraya tasiyan degerli milletvekili arkadaslarimin asil niyeti de budur. Avrupa Birliginin bir bölgesi vardir. Orada yasayan belli bir soydan gelen insanlar vardir. Bunlar, sanki Avrupa Birliginde degilmis gibi, sanki Avrupa Birligine üye olan bir ülkede degilmis gibi muameleye tabi tutulmaktadirlar. Dolayisiyla, dikkatlerin buraya çekilmesi ve bu sekilde buradaki haksizliklarin sona erdirilmesini
tabii ki arzu etmekteyiz. Bu, ayni zamanda Yunanistan'in da bir serefidir, çünkü orada yasayan bizim soydaslarimiz onlarin vatandasidir, kendi vatandaslarina da bir ayrimcilik içerisinde olmamalari gerekir.
Azinligimizin bölgede müreffeh biçimde varligina devam edebilmesi için, egitim ve ekonomik sorunlarin ivedilikle çözülmesi gerektiginin bilincindeyiz. Bu yöndeki çabalarimiza önümüzdeki
28
--------------------------------------------------------------------------------
dönemde daha da hiz vermeye kararliyiz. Süphesiz ki, tüm bu sorunlarin çözümü yönünde, Bati Trakya Türklerinin seslerini duyurabilmeleri için, siyasi hayata katilimda karsilasilan esitsizliklerin asilmasi da önem arz etmektedir. Bu, ayni zamanda, azinligin kültürel ve etnik kimliginin korunmasinin da garantisi olacaktir. Yunanistan'i, henüz onaylamamis olmakla beraber, 1997'de imzaladigi Avrupa Konseyi Ulusal Azinliklarin Korunmasi Çerçeve Sözlesmesi'ne aykiri uygulamalara son vererek, her zaman ülkelerinin refahi için çalisan ve sagdik birer Yunan vatandasi olan soydaslarimizin refah ve mutlulugu için gereken önlemleri gecikmeksizin almaya davet ediyoruz. Bati Trakyali soydaslarimiz, Yunanistan vatandasi olmanin sorumluluklari içinde hareket etmektedirler. Ancak, bu, soydaslarimizin haklarina sahip çikmayacaklari anlamina da gelmemelidir, haklarini tabii ki sonuna kadar arayacaklardir ve kendilerine karsi yapilan haksizliklarin giderilmesi için tabii ki sonuna kadar mücadele edeceklerdir. Her seyden önce, Lozan Baris Anlasmasi'yla güvence altina alinan kimliklerini ve azinlik haklarini, mesru zeminde korumak durumundadirlar.
Degerli arkadaslar, Türkiye, Bati Trakya Türk azinligina bu anlayisla bakmakta ve meselelerine bu anlayisla sahip çikmaktadir. Konusmamin basinda da söyledigim gibi, bu azinliklari, yani gerek Yunanistan'daki soydaslarimizi gerekse Türkiye'deki Rumlari -ki, onlar bizim vatandaslarimizdir- aslinda, her iki ülke arasindaki diyalogun gelismesi, isbirliginin gelismesi ve karsilikli çikarin gelismesi için köprü olarak görüyoruz. Yunanistan'in da bunu böyle görmesini temenni ediyoruz ve bu haksizliklarin bir an önce giderilmesi için gerekli adimlari atmalarini kendilerinden bekliyoruz.
Hepinize saygilar sunuyorum. (Alkislar)
BASKAN - Tesekkür ederim Sayin Bakanim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adina, Samsun Milletvekili ve Grup Baskan Vekili Sayin Haluk Koç.
Sayin Koç, buyurun. (Alkislar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Sayin Bakanin, genel görüsme önergesinin verilmesi noktasinda, öncülük yaptigi için, Cumhuriyet Halk Partisine dönük, iyi niyet ifade eden sözleri için kendisine tesekkür ediyorum. Ulusal bir konudur. Bu konuda, tüm Meclisin, tüm siyasi partilerin, kendi üzerlerine düsen duyarlilik içerisinde konuyu gündeme tasiyacaklarina inancimi, konusmama baslamadan önce, belirtmek istiyorum.
Degerli arkadaslarim, ben mahcup vurgularla konusmayacagim. Diplomat degilim. Halkin seçtigi bir milletvekiliyim. Diplomasi alaninda ve Disisleri Bakanliginda da bir görevim yok. Türkiye'de bir seçim bölgesinden, halkin oylariyla seçilen bir milletvekiliyim ve o seçim bölgesinde, yaklasik 100 bine yakin, Bati Trakya'dan mübadele sonunda yerlesen insanlarin yasadigi Samsun'dan milletvekiliyim. Halk gibi konusacagim. Bazi… Ki, bu kürsüyü çok kullandim, üniversiteden de aliskinim, heyecanlanma gibi bir duygum yok, ama, bugün heyecanliyim; duygularim da biraz daha farkli. Bazi konularin, burada, gerektigi sekilde ifade edilmesi sansini iyi kullanmak istiyorum.
Degerli arkadaslarim, hemen baslangiçta, Türk-Yunan dostluguna inanan bir insan oldugumu da söyleyerek baslamak istiyorum. Türk-Yunan dostluguna inaniyorum. Yapay, ilkel, korku politikalarinin esiri olmayan insanlarin her iki ülkede de çok sayida bulunduguna inaniyorum. Her iki ülke de, fasist baski dönemleri geçirdi. Her iki ülkede de demokrasinin askiya alindigi, kisisel hak ve özgürlüklerin kisitlandigi karanlik dönemler yasandi. Bunlar, tarihin sayfalarinda bir gerçek. Ama, bugün gelinen noktada, evet, Türk-Yunan dostlugu vardir -ki, bu sözlerim, Bati Trakya'daki bir basin toplantisindan sonra yerel Bati Trakya medyasinda da yer almisti- ama sorunlar da vardir. Yani, kliselesmis dostluk laflarinin önünde durup, arkasindaki sorunlari görmeden, bu sorunlarin nedenleri üzerinde durmadan, dostlugun kalici ve uzun vadeli olacagina inanmiyorum.
Degerli arkadaslarim, Ege çok farkli bir bölge. Ege gerçekten çok farkli bir bölge. Tabii, Türk ve Yunan uluslari, ulus olmadan önce çok önemli bir tarihî geçmisi ortak paylastilar, zaman zaman kültür zenginligini birlikte paylastilar ve bu isin miladi Balkan Savaslaridir. Balkan Savaslari, Rumeli'deki -sadece Bati Trakya degil, Rumeli'deki- Osmanli döneminde yerlesik olan birçok insani -sayisi kesin belli degil, yüz binlerin çok üzerinde, milyonu bulabilir- yasadigi topraklardan söküp Anadolu'ya savurdu, atti. Orada her seylerini biraktilar: Kültürlerini biraktilar, topraklarini biraktilar, mallarini biraktilar, yasamlarini biraktilar, geçmislerini biraktilar, yeni bir hayat için ana vatana geldiler ve biz Türk toplumu olarak, Anadolu'da yasayanlar olarak, Türkiye'de yasayanlar olarak, göç ne demek çok iyi bilen bir toplumuz, muhacirlik ne demek çok iyi bilen bir toplumuz, mübadele kavrami ne demek çok iyi bilen bir toplumuz. Bunun acilarini yasadik, Anadolu'da sardik. Bizim gönderdiklerimiz de oldu, onlar da acilar çekti, onlar da sikintilar çekti, onlar da dogduklari yerlerden gittiler ve farkli topraklarda yasam savasi verdiler. Bunlar, tarihin bu iki topluma getirdigi yazgilar.
Degerli arkadaslarim, simdi tabii, iki toplumun mübadelesinde farkli noktalar var, öncelikle onu söyleyeyim: Genellikle, Anadolu'dan mübadele sonucunda Yunanistan'a gidenler ticaretle ugrasan, daha çok kent ve kasaba orijinli, oralarda yerlesik olan insanlardi. Dolayisiyla, yasama tutunmalari gittikleri yerlerde de çok daha kolay oldu. Ama, mübadele sonunda Rumeli'den ve Bati Trakya'dan kopup Anadolu'ya gelen insanlar tipik bir tarim toplumu insaniydi. Onun için, yeni geldikleri ana vatanlarinda yasama tutunmalari çok daha zor oldu. Bu ayirimi yapmak zorundayiz. Bunlar için
29
--------------------------------------------------------------------------------
türküler yazildi, bunlar için destansi hikâyeler anlatildi. Bunlar, hâlâ birçok yerde degisik öyküler halinde kusaktan kusaga anlatilir durur.
Degerli arkadaslarim, tabii Türkiye ile Yunanistan arasinda tek sorun Bati Trakya sorunu degil, birçok sorun var. Sorun olmasi da dogaldir. Bu sorunlarla beraber, bu sorunlari bilerek, gerçeklerini bilerek yasamanin, bu cografyada, bu zor cografyada yasamanin da yollarini bulmak zorundayiz. Onun için "dostluk var, ama, sorunlar da var" tezini bir kere daha ifade ediyorum.
Degerli arkadaslarim, tabii Ege'deki sorunlari hangi merkeze koyarsaniz o pencereden bakarsiniz. Yunanistan için Ege, kendi kültürünün besigi, kendi kültürünün merkezi. Öyle ki, neredeyse, Avrupa Birligi Anayasasinin girisine ilham olabilecek bir kültür olarak kendi kültürünü tanimliyor. Medeniyetin kurucusu, demokrasinin çikis yeri. Böyle tanimliyorlar Helen uygarligini ve bizimle ilgili çok degisik… Bu cografyanin hiçbir cografyaya benzemedigini söylemistim. Çok farkli sorunlar oldugunu bir kere daha ifade ediyorum.
Simdi, bakacak olursak, Bati Trakya'da… Mübadeleyi geçen sefer çok uzun anlatmistim. Karasu, Iskeçe, Gümülcine, Dedeagaç, Karasu'nun öteki tarafinda kalan Sarisaban, Kavala, Drama, Selanik bölgelerini çok iyi anlatmistim. Mübadelenin ne ile ne arasinda oldugunu çok iyi anlatmistim, ama, orada kendi fikirleri sorulmadan, Iskeçe, Gümülcine ve Dedeagaç'ta yaklasik 170 bin -150 ile 180 bin arasinda ifade ediliyor- Türk ve Müslüman soydasimiz, kendi rizalari olmadan, o topraklarda, mübadele disinda birakilarak orada kaldilar, ama onlara resmî azinlik statüsü taniyan uluslararasi antlasmalarin güvencesi altinda, ana vatanlari Türkiye, devletleri, vatanlari Yunanistan olarak orada yasamaya devam ettiler.
Uzun süre problem olmadi degerli arkadaslarim. Zaman zaman arada gerginlikler oldu. Ne zaman ki Türk-Yunan iliskileri baska bir siyaset cephesinde sertlesti, baska bir boyut kazandi, bunun ilk sikintisini çeken insanlar Bati Trakya'daki soydaslarimiz oldu.
Istanbul'daki Rum kökenli, Helen kökenli Türk vatandaslarina bizim haksizliklarimiz oldu. Bunu itiraf etmek zorundayiz. 6-7 Eylül olaylarini akliselim içerisinde degerlendiren hiç kimsenin, böyle bir olayi, böyle bir garabeti onaylamasi beklenemez. Biz, kendi zenginligimizi kendimiz kaçirdik. O insanlar da belirli bir sekilde kaçarak göçtüler. Bunlar geride kaldi. Simdi geldigimiz noktada Bati Trakya'da ne oluyor, ona çok iyi bakmak zorundayiz.
Degerli arkadaslarim, tabii, bunlari degerlendirirken, ben, Doçent Doktor Murat Hatipoglu'nun bir degerlendirmesini de birlikte paylasmak istiyorum, ben de katiliyorum. 2000'li yillarda -bugün, Sayin Deniz Baykal da grup konusmasinda bir bölümüne degindi baska bir açidan- Avrupa Birligi üyesi Yunanistan'in bünyesinde yasayan çesitli etnik topluluklarin ve azinliklarin haklari bir yana, varliklarini dahi inkâr etme yönünde sistematik bir devlet politikasi uygulaniyor. Evet, dostluk var, ama sorunlar da var. Sorunlarin en önemlisi bu. Bir sistematik devletin yönettigi inkâr politikasi, kimlik inkâri politikasi.
Sayin milletvekilleri, simdi… Bati Trakya'daki Türk ve Müslüman azinlik bir resmî statüde azinliktir, yani ulus devletleri olustuktan sonra baska bir ulus devletin sinirlari içerisinde yasamak zorunda kalan, baska bir etnik kökene bagli olan bir topluluktur, öyle tarif edeyim. Yani, bugün yaratilmaya çalisilan suni azinliklar gibi degil, statüsü olmayan azinliklar gibi degil ya da bir ülkenin asli kurucu unsurlarinin azinlik statüsünde maskelenip bir politika çerçevesinde dayatildigi azinliklar degil, resmî bir azinliktir.
Simdi, ayni Yunanistan, baska ülkelerdeki insan haklari konularina ve etnik sorunlara nasil yaklasiyor? Avrupa Birligi normlarini kendisine semsiye edinerek yaklasiyor ve zaman zaman da kiskirtici bir hassasiyet, duyarlilik göstererek konuyu siyasete tasimaya çalisiyor ve ikili iliskilerle degil -Sayin Disisleri Bakani burada- bunu Brüksel'e havale ederek, uluslararasilastirarak bu sorunlari o ülkenin gündemine tasiyor. Yunanistan'in yaptigi en büyük hatalardan bir tanesi budur degerli arkadaslarim. Bu sorun ikimizin arasindadir ve uluslararasi bir temel anlasmayla da haklar belirlenmistir.
Simdi, yaptiklarini söylüyorum ve Türkiye'nin önüne bunlar, Avrupa Birligi üyelik sürecinde yapmasi gereken ev ödevleri olarak, ek siyasi kosullar olarak çikariliyor.
Degerli arkadaslarim, bir defa samimi olmak lazim. Bunu sik sik tekrar ettim, yine tekrar edecegim: Dostluk var, ama siyasi gerçekler de var. Bu siyasi gerçekleri söyledigimizde Yunanli dostlarimizin hiç kizmamalari lazim, zaman zaman özelestiri yapmanin da erdemine ulasmalari gerekir.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; dünya nasil bir konjonktürde? Dünya çok farkli.
Tabii, tek kutuplu dünyada simdi, biliyorsunuz, etnik kimlik, etnik milliyetçilik, yerellik, yerelcilik, yöresellik, yöreselcilik kavramlari olusturuluyor ve bunlarin içerisi siyaset olarak, sosyolojik olarak doldurulmaya çalisiliyor. Hani bir önemli devlet kurumumuzun son raporunda degindigi gibi, artik ulus devletlerin çaginin bittigi noktasinda birtakim tehdit boyutlarini vurguladigi gibi. Kavram bu. Dikkat edin, bunu biz de yasadik, yasiyoruz, bütün agirligiyla yasiyoruz. Bunlarin amansiz savunuculari var medyada. Televizyon bülbülleri var. Sabah aksam açtiginiz her kanalda bunun erdemlerini anlatanlar var. Bunu insan haklari, demokrasi, özgürlükler maskesiyle, makyajiyla süsleyerek topluma yansitanlar var.
Simdi, baktigimiz zaman çok ilginç bir sey var dünyada. Dünyada bizim yasadigimiz cografyada bunlar öne çikiyor. Orta Dogu'da çikiyor, Türkiye cografyasinda çikiyor, Balkanlar'da
30
--------------------------------------------------------------------------------
çikiyor. Orta Dogu'da, özellikle Irak özelinde çikiyor. Türkiye'de degisik projelerin yürüdügü bir ülke olarak gözüküyor. Peki, Ingiltere'de, Fransa'da? Orada yok. Orada bu yerelcilik, içi siyaseten doldurularak bir ulus devlet asindirmasi henüz yapilmiyor. Dünyanin bu bölgesine reva görülüyor.
Degerli arkadaslarim, iste "küresellesme" dedigimiz gerçegin bizi bir arada tutmasi gereken savunma mekanizmalari, millî refleksimizi güçlü tutmamiz gereken en önemli noktalarindan bir tanesi bu. Bunun içini siyaseten doldurmak zorundayiz, bunun içini güçlü bir sekilde doldurmak zorundayiz. Ben inanmiyorum o televizyon bülbüllerine. Ben inanmiyorum özel vakif üniversitelerinin yüksek maasli ögretim üyelerinin sabah aksam Türkiye için biçilen elbisenin terziligine soyunmalarina. (CHP siralarindan alkislar) Ben inanmiyorum. Ben inanmiyorum degerli arkadaslarim. Ben inanmiyorum medyalarinda degisik fonlarin, küresel nimetlerin sofrasindan beslenerek eline kalem kâgit alip Türkiye'ye bu rolü biçmeye yola çikanlara ben inanmiyorum degerli arkadaslar.
Bu, bir süreçtir. Bunu yasayacagiz, görecegiz. Ama, bir tehlikesi var, o tehlike de su: Bu, çok önemli. Simdi, bunlara karsi direnenler yerine, daha uyumcu siyasal aktörler bulunup sahneye sürülüyor. Direnen aktörler geri planda. Onlar, dinozor, statükocu, degisime karsi. Ama, daha uyumcu olanlar, daha reformcu olanlar siyasi aktör olarak el üstünde tutuluyor. Ben inaniyorum ki, Adalet ve Kalkinma Partisi Grubunun çogunlugu da böylesi bir siyasi aktörlük rolünde hiçbir zaman gözü olmayan duyarli arkadaslarimizdan olusuyor.
Degerli arkadaslarim, Bati Trakya'da Türk olmak çok önemli bir zanaat, çok önemli zor bir görev, zor bir durum. Etnik kimligin inkâri konusunda bir tek örnek anlatayim, etnik kimligin inkâri: Bes kere gittim Bati Trakya'ya. birçok köyü dolastim, soydaslarimizla birlikte oldum. Agzimi açtigim andan itibaren, yirmi bes yildir Avrupa Birligi üyesi olan bir ülkenin polis kameralari esliginde… Adi da Kostas. Kostas yoruldun mu, diye ben soruyordum artik. Kostas, Ipsala'dan çikana kadar kamerasiyla eslik ediyor.
Degerli arkadaslarim, 2004, 2005, 2006 yilinda bir Avrupa Birligi üyesi ülke, Avrupa Birligi hukuku ve -hani demokrasinin besigi olan- kendi iç hukuku onu kavriyor, koruyor. Bir Türk milletvekilinin kendi soydaslarinin yaninda bulunmasindan bu kadar tedirgin olan, acaba ne söyleyecek, ne söyleyecekler, kimlerle konusacaklar, böyle bir polis devleti manzarasi çizmesi ne kadar çagla uyumlu? Bunu takdirlerinize sunuyorum.
Degerli arkadaslarim, etnik kimligin inkârina arkadaslarimiz degindiler. Simdi, Yunanistan'a göre Lozan Anlasmasi "Müslüman", "gayri Müslüman", "gayrimüslim" olarak ifadelerinde bulunuyor. Fakat, daha sonraki Yunan mevzuatinda -ki 1950'lere kadar, 1950'lerde de net bir sekilde- Türk kimligi her yerde kabul gören bir kimlik. Simdi, Türk kimligi içerisinde Çingene, Pomak, Türk ayrimi, ayri lügatlar hazirlanmasi, ayri alfabeler hazirlanmasi, ayri etimolojik arastirmalar, çesitli farkli bilimsel çalisma gayretleri. Neden? O kimligi bölmek, o kimligi sulandirmak, o kimligi sayisal olarak seyreltmek; amaç bu. Bu, sistemli bir devlet politikasiyla oluyor. Hiç darilmasin dostlarimiz. Bir kere daha tekrar ediyorum: Dostluk var, ama sorunlar da var. Ama, bu sorunlarin Yunanistan'daki aktörleri çok acemi. Toplumun bu çagda, bu çagda dünyanin gözünden de bunu kaçiramazlar, Türkiye'nin gözünden de bunu kaçiramazlar.
Degerli arkadaslarim, simdi, bu etnik yapay tanimlamalar soydaslar tarafindan reddedilmekte. Bunu çok açik bir sekilde söyleyeyim. Simdi, baktiginiz zaman -geçen sefer bir söz söylemistim, ah bu çifte standartlar demistim- ah bu çifte standartlar. Insan haklari, özgürlükler, demokrasi
savunuculari, iste size 160 bin, 160 bin kimligini arayan, kimligine sahip çikmak isteyen, çocuklarinin bagli bulunduklari devletin kurullarina göre çagdas, esit egitim almasini isteyen, orada yasamak isteyen, vergisini veren, dinî ve vicdani özgürlüklerini yerine getirmek isteyen, vakiflarina sahip çikmak isteyen, vatandaslik haklarini kullanmak isteyen, insan haklari pesinde kosan 160 bin tane insan.
Hani, nerede insan haklari savunuculari Türkiye'de, demokrasi savunuculari nerede? Niye bu çifte standart? Niye bu çifte standart? Neredeyse Türkiye'deki kelaynak kuslarinin göç yollari için yazi kaleme alanlar, yazi kaleme alanlar (CHP ve AK Parti siralarindan alkislar) 160 bin insanin istirabini dile getirmek için bir gün olsun kendi sosyal bilimciliginizi, kendi toplum önderliginizi, kendi akademik sifatinizi niye öne koyarak bir kelime yazmiyorsunuz, bir televizyon programina çikip konusmuyor musunuz? Yakisiyor mu bu?
Ve ondan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi, burada, Vakiflar Kanunu görüsülürken burada mütekabiliyet dedigimizde "Sen, kendi vatandasini rehin mi aliyorsun?" diye köselerinde yazi yazanlar, özel egitim kurumlari görüsülürken 1940'larda ruhban okulunun kapanmasi sürecinde yabanci uyruklu olup ayni dinî ve etnik kökene bagli olanlarin da bu okullarda egitim görmesini saglayacak önergenin yanlis oldugunu bir firsat bulup sizlere açiklamak için bu kürsüye geldigimizde, ertesi gün bizim için köselerinde hakaret dolusu yazi yazanlar, bu 160 bin insanin hakki hukuku konusunda niye bir kalem yazmiyorsunuz, niye bir satir yazmiyorsunuz?
Degerli arkadaslarim, o kadar ucuz degil, saldirabilirler, her türlü kendilerine verilen küresel nimetlerin paylasilmasi noktasinda her türlü ifadeyi kullanabilirler, ama, gerçekleri hiçbir zaman gözlerden uzak tutamazlar.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; simdi, egitim konusuna, ben, geçen konusmamda deginmistim. Kisaca, burada… Sayin Baskan, kisa bir süre bana da taniyacak herhâlde Sayin Bakandan
31
--------------------------------------------------------------------------------
sonra. Egitimle ilgili çok ciddi sorunlar var. Bunlari, daha sonra konusacak arkadaslarimiz da dile getirecek. Ben daha önceki konusmalarimda bunlarin hepsini buradan ifade ettim. Yani gerek ögretmenler bakimindan gerek egitim alan Türk çocuklari bakimindan çok ciddi sorunlar var. Iki yüz on bes tane Bati Trakya sathina dagilmis toplam ilkokul mevcut. Azinlik ilkokullarinin sayisi her yil azalma egilimi gösteriyorlar. Bunun en önemli nedeni, ögrencisizlik nedeniyle okullarin kapanmasi veya az ögrencili okullarin birlestirilmesi uygulamasi. Azinliga ait teknik okul veya meslek lisesi yoktur. Devlet teknik okullarina azinlik ögrencileri kabul edilmemektedir. Devlet tarafindan açilan anaokullarinda görevli soydas ögretmenlerin sayisi yok denecek kadar azdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)
BASKAN - Buyurun Sayin Koç; Sayin Bakana vermis oldugum ek süreyi size de veriyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) - Tesekkür ediyorum Sayin Baskan.
Bu alanda azinligin kendine özgü egitim kurum ve düzenlemelerinin bulunmamasi nedeniyle istihdam garantisi arayan azinlik gençleri çok büyük sikinti çekmekteler.
Iskeçe'de -giden milletvekili arkadaslarimiz da var, geçen sefer de söyledim, bir kere daha söyleyecegim- Muzaffer Salihoglu Azinlik Lisesi var. Eski tütün deposundan bozma, yerin altinda, bodrum katinda, kot seviyesinin altinda egitim yapan, iki kati da ahsap direkler üzerine tutturulmus bir yapi. Koskoca Yunanistan... Koskoca Yunanistan degerli arkadaslarim… Ve yeni bir alani var okulun ve o alanda yeni bir okul insa izni verilmiyor. Evet, evet Brüksel penceresindekiler, evet insan haklari özlemcileri, savunuculari, hadi savunun. Gelin, oradaki gençlerin egitim hakkini savunun. Gelin, Yunanistan'in yanlis yaptigini söyleyin, tashih etmesi için girisimde bulunun. Çit yok…
Degerli arkadaslarim, egitim, biliyorsunuz, ülkede, Yunanistan'da zorunlu olarak dokuz yilken, azinlik egitim rejiminin ihtiyaci karsilayacak düzeyde yeni ortaokul ve liselerle tahkim edilmesine olanak verilmemektedir. Ögrenci sayisi ilkokullarin, azinlik ilkokullarinin ögrenci sayisi süratle azalmaktadir.
Simdi, yine, ayni sekilde, Türkiye formasyonlu soydas ögretmen -emekli olanlari da katarsaniz- süratle azalmaktadir ve Selanik'teki Özel Pedagoji Akademisinden mezun olan, Türkçeyi dogru dürüst konusamayan, yeterli egitim formasyonu olmayan ögretmenlerin elinde azinlik gençleri, Türk ve Müslüman gençler, ne dogru dürüst Türkçe konusarak ne dogru dürüst Yunanca konusabilerek mezun edilmekte ve tütün tarlalarina -o da bitiyor ya- mahkûm edilmek istenmektedir. Hiçbir yerde sözü yok. Yüksek egitim kisminda Sayin Bakan "yüzde 5" dedi, o "yüzde 0,5" olacak. Bu sekilde süremi kullanarak geçmek istiyorum.
Degerli arkadaslarim, müftülük konusunda çok kisa söyleyeceklerim var. Simdi, ben söyle bir es deger bir projeksiyon yapacagim, yansitma yapacagim.
Simdi, Yunanistan'daki uygulama… Hiç kanun, tarih, süre belirtmiyorum. Sadece, Türkiye'de biz benzer bir duruma sebep olsak. Es deger konumdaki Fener Rum Patrigini Türkiye'nin tayin ettigini düsünün. Kendi görev ve yetkilerini asarak kendini "evrensel", "ekümenik" ilan etmesini ve bu noktada Türkiye'de siyaset dâhil bu sürece tepkisiz kalmayip, gereginin yapildigini bir düsünün bu iddialar karsisinda. Bati Trakya'daki soydaslarimizin haklari çignenirken, patrigin Istanbul'daki Rum azinlik için ve diger yaratilmaya çalisilan suni azinliklar için Avrupa'ya açik bir sekilde jurnal mekanizmasini çalistirmasi noktasinda gereken tepkinin verildigini bir düsünün. Türkiye'ye vakiflar konusunda AB etiketli -yanlis yaptiniz demistik o zaman size. Gelen iade gerekçesini de biliyorsunuz- bir yasanin dayatilma asamasina gelindiginde, siz kardesim, Bati Trakya'daki vakiflarin yönetim ve haklarindan karsiliklilik ilkesi içinde hak talebinde bir bulunun bakalim. Demin söyledigim o televizyon konusmacilari ve gazete yazarlari hemen görevlerini yapmaya baslayacaklar size karsi. Bu, geriden gelerek, tersten gelerek müftülük sorununu anlatiyor.
Degerli arkadaslarim, simdi bakin bir önemli nokta: Sene 1948. Patrik Athenegoras. Athenegoras, görev yaptigi sürede lise seviyesinde olan Heybeliada Ruhban Okulunu, Ortodoks inancina sahip ülkelerden yabanci uyruklu ögrenciler de getirerek bu okulu uluslararasi bir teoloji fakültesi haline dönüstürmek için yogun çaba sarf etmis. Sene 1948. Biz 2005 yilinin sonunda özel egitim kurumlarina bir önerge ekleyerek ayni din ve etnik kökene bagli yabanci uyruklu ögrencilerin Türkiye'deki azinlik okullarinda ögrenmesine, egitim görmesine olanak saglayacak bir önergeyi buraya getirdiniz. Uyarilarimizla çektiniz. 1948'deki projelerini 2005 yilinda gerçeklestirmis olacaklardi. Temel yasa oldugu için bunlari degerlendirme firsati olmadi.
Degerli arkadaslarim, 19'uncu madde… 19'uncu madde çok acidir. 19'uncu madde çok acidir, 19'uncu madde konusunda söyleyeceklerim çok net, ama, bazi isimler söyleyecegim: Erol Kasifoglu su anda dernek baskani, Selahattin Yildiz tam otuz yedi yildir Bati Trakya'da atalarinin mezarini göremiyor, Yunanistan'a giremiyor, Burhaneddin Hakgüder, Taner Mustafaoglu eski baskan, Halit Eren.
Degerli arkadaslarim, bunlar Avrupa Birligine de müracaat ettiler. Evet, evet çifte standartlar… Bunlar haymatlos, vatansiz. Degerli arkadaslarim, böyle bir sey olabilir mi? Böyle bir sey olabilir mi? Bunu nasil kabul edebiliriz?
Sayin Bakan, iliskilerimizi tabii ki sürdürecegiz, dostluk iliskilerimizi sürdürecegiz, ama, Türkiye'nin diplomatik masada "biz azinlik sorunlarini görüsmeye haziriz" sözü yeterli degil. Yunanistan nasil ki "casus belli"yi gerekçe göstererek Ankara'ya basbakanini, meclis baskanini
32
--------------------------------------------------------------------------------
göndermiyor, Türkiye diplomatik açidan çok daha kararli bir sekilde, Yunanistan'i azinlik haklarinin geri saglanmasi, geri verilmesi konusunda, uluslararasi anlasmalar çerçevesinden dogan haklarin geri verilmesi konusunda, diplomatik açidan dik durarak masaya davet edebilir. "Biz uluslararasi konularda masaya davet etmek istiyoruz." Bu çok diplomatik bir söz kaliyor. Türkiye büyük bir ülkeyse, güçlü bir ülkeyse mutlaka burada agirligini göstermek zorunda.
Degerli arkadaslarim, daha çok söyleyeceklerim var, ama, Sayin Baskanin müsamahasini asmak istemiyorum. Ben söyle bitirmek istiyorum: Burada, bu konuda mücadele eden çok soydasimiz var. Bunlardan bir tanesini özellikle söylemek istiyorum ve bir sözünü, mahkemedeki bir sözünü sizlerle paylasmak istiyorum: Rahmetli Doktor Sadik Ahmet. Bakin, 1990 Ocak ayinda durusmadan çikinca söyledigi su sözler tarihî önemdedir, evet, basina söylüyor: "Ben, bir Türk oldugum için hapse götürülüyorum. Eger Türk olmak bir suç ise, burada tekrar ediyorum, ben, bir Türk'üm ve öyle kalacagim. Bu mesajimla, Bati Trakya azinligina sesleniyorum ve Türk olduklarini unutmamalarini söylüyorum." (Alkislar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)
HALUK KOÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayin Baskan.
BASKAN - Sayin Koç, tesekkür cümlenizi alayim lütfen.
Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sadik Ahmet'i, 24 Temmuz 1995'te, soru isaretli bir trafik kazasinda kaybettik.
KEMALETTIN GÖKTAS (Trabzon) - Allah rahmet eylesin.
HALUK KOÇ (Devamla) - Allah nur içinde yatirsin.
Mehmet Emin Aga'yi, bir baska mücadele insanini, bu eylül, geçtigimiz eylül ayi basinda kaybettik. Alti ay hapiste yatti, sislendi, dövüldü. Sadece hak aradi, sadece hak aradi… Bir Yunan vatandasi olarak, Yunan iç hukukundan ve Avrupa Birligi hukukundan gelen haklarini aradi.
Daha, çok mücadele insanimiz var. Aga'nin yerine seçilen Ahmet Mete'nin, bir an önce… Iste, Sayin Bakan, lütfen, güçlü bir ülkenin Disisleri Bakani oldugunuzu kanitlayin, güçlü bir ülkenin Disisleri Bakani oldugunuzu kanitlayin, Ahmet Mete'nin, yeni seçilen Iskeçe Müftüsü'nün, Yunan makamlari tarafindan resmen müftü taninmasi için Türkiye'nin gerekli girisimleri yapmasina, lütfen, ön ayak olun. Yoksa, Yunanistan'la masaya oturalim, biz haziriz bu konulari görüsmeye…
BASKAN - Sayin Koç, lütfen…
HALUK KOÇ (Devamla) - …tarzindaki bir ifadeyi, ne olur, daha güçlü bir ülkenin, tutarli, inatçi, hakkini arayan bir bakani olarak, lütfen, bu konularin tashihi noktasinda…
BASKAN - Sayin Koç, tesekkürünüzü alabilir miyim efendim.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayin Baskan, bitiriyorum, bir cümlemi baglayayim.
BASKAN - Lütfen… Sayin Bakana verdigim süreyi de bakiniz bir buçuk dakika astiniz. Istirham ediyorum…
HALUK KOÇ (Devamla) - Merak etmeyin, ben, Sayin Bakani da sizleri de rahatsiz edecek bir seyler söylemiyorum.
BASKAN - Hayir…
HALUK KOÇ (Devamla) - Söylemiyorum… Söylemiyorum…
BASKAN - Sayin Koç, biz, Türklügümüzden rahatsiz olmayiz, lütfen… Istirham ederim…
FERIT MEVLÜT ASLANOGLU (Malatya) - Sayin Baskan, bu, ulusal bir mesele ya!
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayin Baskan, bu, ulusal bir konu, burada bir sey söylemiyorum.
BASKAN - Ama, sinirsiz konusma yoktur. Simdi, Sayin Bakana yedi dakika verdim, siz su anda dokuz dakikayi buldunuz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sözlerimi topluyorum zaten Sayin Baskan.
BASKAN - Lütfen, istirham ediyorum.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayin Baskan…
BASKAN - Buyurun.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayin Baskan, bu…
Evet, degerli arkadaslarim, ben, bir kere daha, hep beraber seslenmek istiyorum soydaslarimiza. Gelin, bu sorunu ilkel bir etnik arayis, bir ilkel milliyetçilik kabinda degerlendirmeyelim. Resmî bir azinlik statüsü olan Türk ve Müslüman kökenli kardeslerimize, gönüllerine gönüllerimizi katalim, yüreklerine yüreklerimizi sokalim, onlari hiçbir zaman unutmayalim ve hep birlikte tüm zeminlerde haykiralim: Bati Trakya'da hak arayan soydaslarimiz, hiçbir zaman yalniz degilsiniz, Türkiye bütün unsurlariyla sizin arkanizda.
|