9 0cak 2007 TBMM Oturumu: Bati Trakya Türk Azinligi (2)
Saygilarimi sunuyorum Cumhuriyet Halk Partisi adina ve sahsim adina. (Alkislar)
BASKAN - Tesekkür ederim.
Anavatan Partisi Grubu adina Bitlis Milletvekili Edip Safder Gaydali.
Sayin Gaydali, buyurun efendim. (Anavatan Partisi ve AK Parti siralarindan alkislar)
ANAVATAN PARTISI GRUBU ADINA EDIP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayin Baskan, çok degerli milletvekilleri; sözlerime baslamadan önce, hepinizi en derin saygilarimla selamliyorum.
33
--------------------------------------------------------------------------------
Bugün, Bagdat'ta düsen, Türk isçilerimizin sehit olmasina vesile olan elim uçak kazasini ögrendik. Burada, hayatlarini kaybeden Türk isçilerine Allah'tan rahmet diliyoruz. Ayrica, geçtigimiz Kurban Bayrami'nda trafik kazasinda yitirdigimiz tüm vatandaslarimiza Allah'tan rahmet diliyoruz. Kabine arkadasim Sayin Tasar'a ve Sayin Nezir Büyükcengiz'e de Allah'tan rahmet dileyerek sözlerime basliyorum.
Degerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti döneminin en büyük emperyal devletlerine karsi verdigi bir bagimsizlik savasi neticesinde kurulmustur, bölgemizde bulunan bazi devletler gibi, dönemin emperyal devletlerinin çikar hesaplari ve lütuflariyla kurulan devletlerden degildir.
Genç Türkiye Cumhuriyetinin büyük Osmanli Imparatorlugu'nun varisi olarak tarihsel sorumluluk alani Misakimillî sinirlarina hapsedilemez.
Bugünkü genel görüsme konumuz itibariyla konusmami Bati Trakya Türklerinin yasamakta oldugu sorunlar ve bu sorunlar karsisinda Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bizlerin yapmasi gerekenler çerçevesinde sinirlandiracagim.
Bugün Yunanistan sinirlari içinde büyük bir çogunlugu Bati Trakya'da bulunan yaklasik 150 bin Müslüman Türk azinligi yasamaktadir. Oysa, Müslüman Türk azinliginin nüfusu, Lozan belgelerine göre, 1923 yilinda 129.120 idi. 1923 yilindan sonra geçen seksen üç yilda artan nüfus sadece 20 bin civarindadir. Eger disaridan müdahale olmasaydi bugün Bati Trakya Türkleri nüfusunun 500 bin dolayinda olmasi beklenirdi.
1923 yilinda Bati Trakya Türk nüfusu bölge nüfusunun yüzde 68'ini teskil ederken, bugün bölge nüfusunun ancak yüzde 35'ini teskil etmektedir. Paralel bir durum Türklerin sahip oldugu arazilerin orani bakimindan da mevcuttur. 1923'te bölge toprak mülkiyetinin yüzde 84'üne sahip olan Türk azinlik, bugün bölge topraginin sadece ve sadece yüzde 20 gibi bir oranina sahiptir.
Yunan idaresi Lozan Anlasmasi'nin 45'inci maddesine dayanarak sadece "Müslüman azinlik" kavramini kullanmakta, bölgede yasayan Türklerin etnik kimligini reddetmektedir. Içinde "Türk" kelimesi geçen dernekler kapatilmaktadir. Millî kimligin inkâri ve millî kimligin dinî kimlik içinde etkisizlestirilme çabalarina karsi dikkatli olmak zorundayiz. Çünkü, millî devletler millî kimliklerini yasattigi sürece var olabilirler. Bu dikkati ülkemiz içinde göstermemizin yani sira, ülkemiz sinirlari disinda da yasamakta olan Türklerin kimliklerini kaybetmemeleri konusunda da gayret ve çalisma içinde olmaliyiz.
Bugün Yunanistan'da okuryazarlik oraninin en düsük oldugu bölge Bati Trakya Bölgesidir. Bu bölgenin cahil birakilmasi bilinçli bir tercih olarak karsimiza çikmaktadir.
Lozan Anlasmasina göre kendi egitim kurumlarini kurma ve ögretmenini tayin etme hakki bulunan Bati Trakya Türk toplumu, bugün bu hakkini kullanamamaktadir.
Yunanistan, azinliklarin egitim kurumlarini Din Isleri ve Egitim Bakanligina baglayarak Türk azinligin kendi egitim kurumlarindaki kontrolünü hükümetin yetkisine almistir. Türk toplumunun çagdas egitimden yararlanmasini saglamak amaciyla imzalanan 1953 ve 1968 Türk-Yunan Egitim Anlasmalari da uygulanmamaktadir.
Iskeçe'de Gümülcine'de ve daha birçok Türk azinligin yasadigi bölgede belki de en büyük sorun egitimdir. Yunanistan'la Türkiye arasinda 1953 yilinda varilan bir mutabakat çerçevesinde her yil karsilikli olarak Bati Trakya ve Istanbul'a 25 ögretmen gönderilmesi öngörülmüs, daha sonra 1955 yilinda ögretmen sayisi 35'e çikartilmistir.
Ancak, aradan geçen süre zarfinda Yunanistan, Bati Trakya azinlik okullarina Türkiye'den gönderilecek ögretmen sayisini resen giderek azaltmis ve sadece 16 ögretmen için vize vermeye baslamistir.
Bati Trakya Türk azinligin din, vicdan özgürlükleri ve haklari Lozan Anlasmasiyla genel olarak düzenlenmistir. Fakat, Yunan idaresi, bu haklarin kullanimi hususunda devamli engelleyici tavirlar içinde olmustur. Yunan idaresiyle Türk azinlik arasindaki en belirgin ve somut çalisma konusu, müftülerin seçimidir.
Türk azinliga, Lozan Anlasmasiyla Yunan idaresinden bagimsiz olarak kendi din islerini organize etme ve yönetme hakki açikça taninmistir; fakat, 1985 yilindan bu yana Yunan Hükümeti Lozan Anlasmasi'ni göz ardi ederek müftüleri dogrudan kendisi atamaya baslamistir. 1913 tarihli Atina Anlasmasi'yla, Yunanistan'daki azinliklarin haklari garanti altina alinmisti ve bu haklar, 1920 tarih ve 2345 sayili Yasayla Yunan hukuk sisteminin bir parçasi haline getirilmistir. Yasaya göre, Bati Trakya Türk azinligi dinsel kurumlarini kendi özgür iradesiyle olusturmakta ve müftüleri seçim yoluyla görevlendirmekteydi. 1984 yilindan itibaren Yunan hükûmeti, Türk azinliga danisma geregi duymadan tek tarafli olarak müftü atamasi yapmaya baslamis ve Türk azinliga, kendi müftülerini seçme hakki veren 2345 sayili yasayi yürürlükten kaldirarak müftülerin atama yoluyla isbasina getirilmesini öngören 1920 sayili yasayi yürürlüge koymustur. Bu sekilde Atina Anlasmasi'ni da ihlal eden Yunanistan, 590/1977 sayili yasayla, Yunan kilisesine tanidigi metropolitleri, 2456/1920 sayili yasayla Yahudi cemaatlerine tanidigi yöneticilerini ve hahamlarini seçme hakkini Türk azinligindan esirgeyerek, azinliklara, diger vatandaslara taninan haklarin tamaminin taninacagina dair Lozan Anlasmasinin amir 40'nci maddesini de ihlal etmektedir. Yunan hükûmetinin Müslüman toplulugun
34
--------------------------------------------------------------------------------
müftülerinin atanmasi konusundaki tutumu, Türk azinligin insan haklarinin ihlalini gösteren en utanç verici örneklerden birisidir.
Halihazirda Iskeçe ve Gümülcine'de ikiser müftü bulunmaktadir. Bunlardan biri, Yunan hükûmetince, tüm anlasmalar hilafina yasa disi olarak atanmis, digeri de Türk azinlik mensuplarina anlasmalara uygun olarak, yasal olarak seçilmis müftüdür. Seçilmis müftüler, müteaddit defalar müftü unvanini yazili olarak kullandiklarindan dolayi "makam sahtekârligiyla" itham edilmisler ve mahkeme önüne çikarilarak hüküm giydirilmislerdir. Gümülcine Müftüsü Ibrahim Serif'e karsi yapilan idari islemlerin, Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi'nin düsünce, din ve kanaat özgürlügüne dair 9'uncu maddesinin ihlali oldugu Avrupa Insan Haklari Mahkemesi tarafindan tespit edilmis ve Yunan hükûmeti mahkûm ettirilmistir.
Türk azinligin yasadigi önemli bir sikinti kaynagi da, kendi vakiflarinin yönetiminde Lozan Anlasmasi'na aykiri olarak etkin olamamalaridir. Lozan Anlasmasi'nin 40'inci maddesi uyarinca, Bati Trakya Türk azinligin, giderlerini kendileri karsilamak üzere, her türlü hayir kurumlari, dinsel ve sosyal kurumlari ve her türlü okullar ve buna benzer ögretim ve egitim kurumlari kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapmak konularinda esit hakka sahip olmalari öngörülmüstür. Türk azinligin bu haklari, uluslararasi anlasmalara aykiri olarak yapilan çesitli kanun degisiklikleriyle ve uygulamada çikarilan zorluklarla Türk azinlik tarafindan kullanilamaz hâle getirilmis ve Türk azinliklarin vakiflardaki kontrolü Yunan idaresinin tasarrufuna birakilmistir.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; 1955 tarihinde çikarilan ve 1998 yilina kadar yürürlükte kalan Yunan Vatandaslik Kanunu'nun 19'uncu maddesi, Yunan hükûmetlerinin bölgenin etnik kompozisyonunu degistirmek hususunda kullandiklari en önemli araç olmustur. Bahse konu bu maddeye göre "Yunan olmayan kökenden bir kisi, geri dönme niyeti olmaksizin Yunanistan'dan ayrilirsa bu kisinin Yunan vatandasligini yitirdigine hükmedilebilinir. Bu hüküm, yurt disinda dogmus ve oturmakta olan Yunan olmayan etnik kökenli kisilere de uygulanir. Ana, babasindan ikisi birden veya hayatta olani vatandasligini yitirmis olan resit olmayan çocuklardan yurt disinda yasayanlar da vatandasligini yitirmis olarak ilan edilebilir. Vatandaslik Konseyinin ayni yönde alacagi karara dayanarak, bu konuda, Içisleri Bakani hüküm verir." denilmektedir.
Bati Trakya Türk azinligin mensuplarini vatandasliktan çikarmak için kullanilan bu madde, Yunan vatandaslari arasinda etnik kökenlerini kistas alarak "Yunan asilli olanlar ve olmayanlar" seklinde ayirim yapmaktaydi. Bu maddeyle vatandasliktan iskat edilenler, kendilerine bir tebligat dahi yapilmadan, keyfî biçimde vatandasliktan çikarilmislardir. Soydaslarimiz, vatandasliktan çikarildiklarini sinir kapilarinda ögrenmis, haklarinda alinan karara itiraz edebilmeleri için Yunanistan'a giris yapmalarina dahi izin verilmemistir.
Bu sekilde Yunan vatandasligini kaybettirilen soydaslarimizin sayisinin 60 bin civarinda bulundugu tahmin edilmektedir. 11 Haziran 1998 tarihinde, Yunanistan parlamentosu, vatandaslik yasasinin 19'uncu maddesini iptal etmistir. Bununla birlikte, Yunan hükûmeti, binlerce vatansiz soydasimizin beklentilerinin aksine, yasa iptalinin geriye dönük etkisi olmadigini, yani, vatansiz soydaslarimizin gasp edilen vatandasliklarinin iade edilmeyecegini açiklamistir. Irkçi bir zihniyetin ürünü olan böyle bir yasa maddesi, Avrupa'nin göbeginde elli üç yil yürürlükte kalmistir. Bu kanun yüzünden, bugün, yaklasik 6 bin Bati Trakyali Türk vatansiz duruma düsmüstür.
Lozan anlasmasinin resmî verilerine göre, Bati Trakya Türk azinligi, 1920'lerde topragin yüzde 84'üne sahipti; ancak, bu oran, günümüzde yüzde 20'li oranlara düsmüstür. Bunun nedeni, Yunan hükûmetinin, Yunan vatandaslarinin bölgeden toprak almasi için gösterdigi kolayliklar ve ayrilan kotalar, Türk topraklarinin kamulastirilmasi, arazilerinin birlestirilmesi uygulamasi, Osmanli toprak dagiliminin ve mülkiyetlerinin taninmamasi ve Sovyetler Birliginden getirilen Yunan göçmenlerin yöreye yerlestirilmesidir.
Kamulastirilmanin nasil adil olmayan bir sekilde yapildigi oranlara bakilarak anlasilabilir. Kamulastirilan arazilerin yüzde 80-90'i Türklere, sadece yüzde 10 ila 20'si Yunanlilara aittir.
Osmanli'dan gelen topraklar meselesinde de Yunan otoritelerinin ayrimci politikalari göze çarpmaktadir. Devlet Osmanli tapusunu eger söz konusu arazi bir Yunanli çiftçiye aitse tanimakta iken, ayni haktan Türk çiftçileri yararlandirilmamaktadir. Bu sekilde 1974 yilinda Iskeçe'nin Inhanli nahiyesindeki 1.800 hektar arazi Yunan Devlet Mallari Konseyi tarafindan kamulastirilmistir. Gerekçe ise, üzerindeki sahipligin 1872 tarihli Osmanli tapusu disinda baska bir belgeye dayanmamis olmasidir.
1990 yilina kadar Türklerin bölgedeki topraklari üzerindeki haklari önemli ölçüde kisitlanmistir. 1938 yilina ait 1366 sayili Kanun, Bati Trakya'yi sinir bölgesi olarak nitelendirmis ve bu bölgedeki topraklarin Yunan asilli olmayanlara satilmasini yasaklamistir. Bu konudaki haksiz uygulamalar Avrupa Konseyinin ilgisi buraya çekilene kadar sürmüstür. Konsey, bu uygulamalarin Avrupa Birliginin insanlarinin, hizmetlerin ve sermayenin hareket özgürlügü ve ayni zamanda mülkiyet hakkiyla ilgili normlarina aykiri oldugu yönünde karar almis ve Lüksemburg mahkemesinde dava açmistir. Mahkeme de bu uygulamayi Roma Antlasmasinin 52'nci maddesine aykiri bulmustur. Bunun üzerine, Yunanistan, 31 Agustos 1990'da 1892 sayili yeni bir kanunu yürürlüge koymustur. Ancak hâlâ eski kanunda oldugu gibi bölgede toprak alimi için devlet izni gerekmektedir.
35
--------------------------------------------------------------------------------
Bati Trakya Türklerinin siyasete katilimi ve siyasi örgütlenmesi hususunda da büyük kisitlamalar mevcuttur. Bati Trakya bölgesinde nüfus olarak büyük öneme sahip olan Türk azinlik, siyasi alanda çok aktif bir çizgi izleyememektedir. Azinligin yönetime katilmasini engellemek isteyen Yunanistan, bagimsiz azinlik adaylarin seçimini çesitli düzenlemelerle engellemektedir. Bu kapsamda, 1993 yilinda getirilen düzenlemeyle, milletvekili seçilebilmek için, bagimsiz adaylar dahil olmak üzere, tüm adaylarin ülke genelinde geçerli oylarin yüzde 3'ünü almasi öngörülmüstür. Yaklasik 200 bin rakamina tekabül eden bu yüzde 3'lük baraj uygulamasi, nüfusu 120 bin civarinda ve oy kullanacak kisi sayisi 50 bin civarinda olan Türk azinligin siyasi iradesini engellemeye yönelik bir uygulamadir.
1993'teki genel seçimlerde ilk kez uygulanan baraj sistemi, beklendigi gibi, bagimsiz azinlik adaylarinin milletvekili seçilmelerini engellemistir. Bu gelisme, azinlik mensuplarinin parlamentoya ancak bir siyasi partinin adayi olarak girmelerini zorunlu kilmistir.
Diger taraftan, Bati Trakya Türk azinliginin siyasi hayata katilimi yolunda önemli bir adim olan Dostluk Esitlik ve Baris Partisi girisimi, parti önderi Doktor Sadik Ahmet kisiliginde kisa dönemde ses getirmis idi. Sadik Ahmet, bagimsiz listeden milletvekili seçildigi 18 Haziran 1989 seçimleri ardindan azinlik içindeki etkinligini artirmistir. 13 Eylül 1991 tarihinde kurmus oldugu Dostluk Esitlik ve Baris Partisi araciligiyla azinlik sorunlarini gündeme getiren Sadik Ahmet, 24 Temmuz 1995 tarihinde, geçirdigi süpheli bir trafik kazasi sonucu, maalesef, hayatini kaybetmistir.
Azinligin siyasi etkinliginin azaltilmasi amaciyla uygulamaya konulan bir diger yöntem ise, il, belediye ve nahiyelerin birlestirilmesi uygulamalaridir. Mart 1997'de Belediye ve Nahiyelerin Birlestirilmesi Yasa Tasarisi'yla köy ve nahiyeler birlestirilerek yeni nahiyeler olusturulmus, özellikle azinligin yasadigi bazi köy ve nahiyelerin idari açidan Yunan nüfusunun agirlikli oldugu köy ve nahiyelerle birlestirilmesi saglanarak, azinligin seçilme sansi bir kez daha kisitlanmistir.
Bati Trakya Türklerinin yasamakta oldugu sikintilarin sadece bu kadarla sinirli olmadigi herkesin malumlaridir. Bati Trakya…
Daha sinirli zamanimiz içinde bu kadarlik bir kismi ifade etme imkâni bulabildim. Yunanistan'in uyguladigi politikalari ve amaçlarini özet olarak bir kez daha belirtmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)
BASKAN - Buyurun Sayin Gaydali.
EDIP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Yunanistan, Türk azinligini farkli etnik kökenlere bölerek "homojen olmayan bir topluluk" olarak tanimlayarak azinlik mensuplari arasindaki birligi parçalamaya çabalamaktadir. Dinî kimligi taniyip Türklük kimligini tanimayarak soydaslarimizin Türkiye'yle baglarinin zayiflatilmasi hedeflenmektedir. Bati Trakya Türklerinin ekonomik gelismesini engelleyerek, sosyal güvenlik ve dayanismalarini sarsarak, göçü özendirerek bölgenin tamamen Yunanlastirilmasina gayret edilmektedir.
Yine, Bati Trakya'da tasinmaz mal edinimlerini denetleyerek ve kamulastirmalar yoluyla Türklerin toprak sahibi olmalarini engelleyerek esas ugras alanlari çiftlik olan Türkleri göçe zorlamaktadirlar.
Yunanistan'in Avrupa Birligine girmesinden sonra Bati Trakya Türkleri bazi haklarini geri kazanarak belli bir rahatlama sürecine girmistir. Avrupa Birligi kendi standartlarini Bati Trakya'ya yerlestirmek için Yunanistan'a baski yapmaktadir. Fakat, görülen o ki, Yunanistan, bazi hukuki düzenlemelerini Avrupa Birligi baskisiyla degistirmek zorunda kalsa da, uygulamalariyla, Türk azinligi asimile faaliyetlerinden vazgeçmedigini göstermektedir.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya meselesi ayni zamanda Türkiye'nin ve Türk milletinin bir davasidir. Tarihsel misyonumuz ve soydaslik bagimiz, bizlere, Türkiye Cumhuriyeti'ne, Bati Trakya Türklerinin yasadiklari sorunlarin çözümü ve varliklarinin devam ettirilebilmesi için agir sorumluluklar yüklemektedir.
Bati Trakya, bölgenin istikrari ve Türkiye'nin güvenligi açisindan, Kibris gibi önemli bir konumdadir. Bu bakimdan, Türkiye, bu davayi her zaman gündemde tutmali, gerçekleri dünya kamuoyu önünde sik sik getirmelidir. Surasi hiçbir zaman unutulmamalidir ki, Türkiye'nin bu ve benzeri konularda tavizler vererek sonuç almasi mümkün degildir. Zaten, bu sorunlarin verilen tavizlerin sonucunda ortaya çiktigi da bir gerçektir.
Bati Trakyali soydaslarimizin yasadiklari ekonomik sikintilarin azaltilabilmesi için, Türkiye, Bati Trakya'da mutlaka bir banka subesi açilmalidir. Bati Trakya'da üretilen tütün ve pamugun alimi yapilmali, seracilik tesvik edilmelidir. Bölgenin ekonomik olarak güçlenmesi ve bu sayede ekonomik yetersizlik sebebiyle olusan göçlerin önüne geçilebilmesi için, Türkiye'nin, bölgenin üretim ve ticaretinin canlanmasi için mümkün oldugunca dogrudan veya sartlara göre, Türk firmalari araciligiyla, dolayli olarak bölge ekonomisini desteklemesi gerekmektedir.
Bati Trakya'da azinligin sirketlesmesi tesvik edilmeli, is adamlarimizin Yunanistan'la yapacaklari ithalat ve ihracat öncelikle bu sirketler vasitasiyla yapilmali ve böylece, azinligin ekonomik hayat standartlari mutlaka yükseltilmelidir.
Bati Trakyali soydaslarimizin egitimi, hiç süphesiz, yasanan sikintilarin asilmasinda, uzun vadede belirleyici bir çözüm olacaktir. Egitimin iki noktada önemli sonuçlari olacaktir: Birincisi Türk kimliginin yasatilmasi suurunun gelecek nesillere aktarilabilmesi, ikincisi de Türk kimligini kaybetmeden Bati Trakyali Türklerin etkili makamlara gelebilmelerinin saglanmasidir. Ayrica, Bati
36
--------------------------------------------------------------------------------
Trakya Türklerinin davasi ancak bu toplum içinden çikan aydinlarca en iyi sekilde savunulabilir. Bu baglamda, Bati Trakyali Türk gençlere saglanan çesitli burslarla, bu gençlerin Avrupa üniversitelerinde lisans sonrasi egitim alabilmelerinin imkânlarinin saglanmasi son derece faydali olacaktir. Türk üniversitelerinin ve Bati Trakya Türklerinin kültürel varliklarinin gelecege iletilmesi için, Bati Trakya tarihi, cografyasi ve kültürel hayatiyla ilgili akademik çalismalar mutlaka yapilmalidir.
Bati Trakya Türkleri davasinin bilimsel bir zeminde de savunulabilmesi, gerekli lobi çalismalarina bilimsel destegin saglanabilmesi için Türk üniversitelerinde Yunanca diline, tarihine vakif uzmanlar yetistirilmesi de son derece faydali olacaktir.
Türkiye Cumhuriyetinin dis Türkler politikasinin kapsamli ve koordineli olmasi kaçinilmaz bir gerekliliktir. Bu koordinasyonun bugünkü devlet kurumlariyla saglanmasi imkânsizdir. Dis Türkler bakanliginin kurulmasi, Türkiye Cumhuriyetinin büyük hedeflerini takip edebilmesi için de elzemdir. Elçiliklerimizdeki müsavirliklerimiz birbirleriyle kopuk ve ortak hedef için kendi alanlarinda hazirlanmis bir programdan yoksundur. Dis Türklerle ilgili yapilmasi gerekenler, sadece de diplomasi ve iktisadi faaliyetler, sadece kültürel faaliyetler, sadece egitim faaliyetleri de degildir. Lazim olan, bütün bunlarin genel bir politika çerçevesinde koordine edilmesi ve yönetilmesidir. Umarim dis Türkler bakanliginin kuruldugunu görme bahtiyarligini hep birlikte yasariz.
Bu duygu ve düsüncelerle yüce heyetinize en derin saygilarimi arz ediyorum. (Alkislar)
BASKAN - Tesekkür ederim Sayin Gaydali.
Saygideger milletvekili arkadaslarim, Disisleri Bakani ve Basbakan Yardimcisi Sayin Abdullah Gül, bir hususun tutanaklarda düzeltilmesi için yazili bir talepte bulunmustur. Okuyup, arkadaslarimin not almasini istirham ediyorum.
"Sayin Baskan, konusmamda, soydas ögrencilere Yunan üniversitelerinde saglanan yüzde 5'lik kontenjan, dil sürçmesi olarak yanlis söylenmistir. Dogrusu binde 5'tir. Tutanaklarda düzeltilmesini arz ederim." diyor. arkadaslarin bu hususu dikkate almalarini ben de istirham ediyorum. Sayin bakanlara tesekkür ediyorum.
Gruplar adina son konusmaci, AK Parti Grubu adina Bursa Milletvekili Mustafa Dündar.
Sayin Dündar, buyurun efendim. (AK Parti siralarindan alkislar)
AK PARTI GRUBU ADINA MUSTAFA DÜNDAR (Bursa) - Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde Bati Trakya Türk azinligi hakkinda iktidar ve ana muhalefet partilerinin ortaklasa vermis olduklari genel görüsme önergesi üzerine AK Parti Grubu adina söz almis bulunuyorum. Hepinizi saygiyla selamlarim.
Konusmama baslamadan önce, Kurban Bayraminda trafik kazasinda hayatlarini kaybeden Cumhuriyet Halk Partisi Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'e, eski bakanlarimizdan Mustafa Tasar'a, bu sirada, bugünkü uçak kazasinda hayatlarini kaybeden ve gerek trafik kazasi ve gerekse baska nedenlerle ölen vatandaslarimiza Allah'tan rahmet, geride kalanlarina bassagligi ve sabirlar diliyorum.
Yine, bugün Bati Trakya hakkinda genel görüsme yapiyoruz. Bu vesileyle, Bati Trakya'ya hizmeti geçen ve ebediyete irtihal edenlere, Sadik Ahmet'e, Mehmet Emin Aga'ya Allah'tan rahmet diliyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Bati Trakya Türkleri hakkinda genel görüsme yapilacagini duyan Bati Trakya Türkleri ve Bati Trakya disina göç etmis, edenlerin kurmus olduklari derneklerinin temsilcileri beni arayarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu girisiminden dolayi duyduklari memnuniyeti ifade etmislerdir. Ben de onlarin bu duygularini sizlerle paylasmak istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü Bati Trakya hakkindaki genel görüsme oturumu tarihî bir olaydir. Su anda Türkiye Büyük Millet Meclisini sadece Türkiye degil, Bati Trakya izlemektedir, Yunanistan'dan dünyanin dört bir yanina göç edenler izlemektedir. Ben de onlar adina, iki partinin vermis olduklari önergelerin sahiplerini ve bu önergenin gündeme alinmasina vesile olan AK Parti ve CHP gruplarina tesekkürlerimi sunuyorum.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin Bati Trakya Türk azinligi gündemli genel görüsme önergesiyle ilgili yapacagim konusmama "azinlik" kavrami üzerinde durarak baslamak istiyorum.
Türkiye'nin Avrupa ile müzakerelerin en sikintili konularindan biri hatta basinda gelen azinliklar konusu, ilginçtir ki, Avrupa Birliginin kendisi de bu soruna bir çözüm bulabilmis degildir. Buna ragmen yine de Avrupa Birliginden gelen bazi yetkililerin, Türkiye'deki azinliklarin statüsünün uluslararasi anlasmalarla belirlenmis olmasina ragmen kendi kafalarina göre azinlik üretmek istemeleri de Türk insaninin hakli tepkisine neden olmaktadir.
Azinlik haklariyla ilgili birçok uluslararasi belge olmasina ragmen azinlik tanimi yapilmamis ve yapilmamis olmasindan dolayi da anlasmazligin asil nedeni de burada olusmaktadir. Bu konuyla ilgili olarak Avrupa Birligi kendine Avrupa Konseyinin olusturdugu ilkeleri, Birlesmis Milletler, Avrupa Güvenlik ve Isbirligi Teskilati belgelerini referans almaktadir. Avrupa Birliginin, azinlik konusunda, gerek yazili metinler ve gerekse uygulamalar ile net bir azinlik politikasinin olmadigini görmekteyiz. Fakat, buna ragmen Avrupa'dan gelen parlamenterlerin, azinlik konusunda, hiçbir yasal ve hakli dayanagi olmayan talepleri karsisinda bizler hep savunma pozisyonunda kalmaktayiz. Bizler,
37
--------------------------------------------------------------------------------
bu konuda, Avrupa Birligi içerisindeki azinliklar ile ilgili olumsuzluklari gündeme getirerek azinliklar konusunda Türkiye'ye karsi önyargili davranilmasinin önüne geçmeliyiz.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Birlesmis Milletler Insan Haklari Komitesine göre o devlette farkli gruplar varsa ve bunlara azinlik statüsü taniyip tanimamak tamamen ulus devletin yetki alanindadir. Türkiye, Lozan Anlasmasina göre, gayrimüslim vatandaslarinin azinlik oldugunu kabul etmis bunun disinda Türkiye'de baska bir azinlik kabul etmemistir.
Azinliklarin haklarini düzenleyen çesitli uluslararasi belgeler olmasina ragmen üzerinde anlasma saglanmis bir azinlik tanimi olmadigini yukarida belirttim. Herhalde devletler, egemenlik haklarinin tehlikeye girecegi endisesi içinde kendilerini yükümlülük altina sokacak evrensel tanimlardan kaçinmislardir. Bunun sonucu, bazi devletler, azinlik haklariyla ilgili uluslararasi sözlesme imzalarken "azinlik" kavramini nasil tanimladiklarini ve hangi gruplari azinlik olarak kabul ettiklerini belirten beyanlarda bulunmaktadirlar. Avrupa Birligi, Avrupa Birligine katilim için 1993 Kopenhag Kriterlerinde azinlik haklariyla ilgili olarak çerçeve sözlesmesinin nasil uygulandiginin önemli bir etken olacagini açiklamistir. Fakat, Belçika, Fransa, Yunanistan, Lüksemburg ve Hollanda gibi üye ülkeler sözlesmeyi onaylamamis, Danimarka ve daha düsük bir düzeyde Almanya, çerçeve sözlesmesini bazi sinirlamalar içeren bildirgeler eklemek kosuluyla onaylamayi kabul etmislerdir. Bu durum, eski Avrupa Birligi üyeleri için böyleyken, yeni aday ülkelerden çerçeve sözlesmesinin imzalanmasinin istenmesi, Avrupa Birligi içerisinde eski ve yeni üyeler arasinda çifte standart uygulandiginin açik bir göstergesidir. Bütün aday ülkelerin imzalamasi sart kosulan çerçeve sözlesmesine, Belçika, Fransa, Yunanistan ve Hollanda'nin dahil olmamasi kabul edilebilir bir durum degildir. Nitekim, Yunanistan'da Bati Trakya Müslüman Türk azinliginin yasamis oldugu sorunlarin temelinde bu çifte uygulamanin oldugunu söylemek yanlis olmaz. Dünya çapinda insan haklari ve özgürlükler konusunda gösterilen hassasiyete önemin arttigi günümüzde, Avrupa Güvenlik Isbirligi Teskilati üyesi olan Yunanistan'in, Avrupa Konseyi sözlesmelerine taraf olan Yunanistan'in, 1981 yilindan beri Avrupa Birligi üyesi sifatini tasiyan Yunanistan'in, demokrasinin besigi oldugu söylenen Yunanistan'in, bu degerlere, özellikle Bati Trakya Türk azinligina karsi gösterdigi tavir düsündürücüdür. Yunanistan'in devlet politikasi haline gelen azinliklara yönelik etnik arindirma uygulamalari, Yunanistan'in azinliga bakis açisinin bir göstergesidir. Bunun en açik örnegi "Türk" kelimesinin kullanilmasinda kendini göstermektedir. "Türk" ibaresi olan "Bati Trakya Türk Ögretmenler Birligi, Gümülcine Türk Gençler Birligi, Iskeçe Türk Birligi" gibi birlikler, dernekler, isminde "Türk" kelimesi oldugu gerekçesiyle kapatilmistir. Yine, adinda "Türk" ibaresi yer aldigi için Rodop Ili Türk Kadinlar Kültür Derneginin kurulusuna da izin verilmemistir. Yine, Evros Azinlik Gençleri Derneginin de, isminde "azinlik" kelimesi geçtigi gerekçesiyle tescil edilmedigi son gelen haberler arasindadir.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya Türklerinin, azinlik olduklari için vatandasliktan çikarildiklarini görüyoruz. 1998 yilinda yürürlükten kaldirilmis olan Yunan Vatandaslik Yasasi'nin 19'uncu maddesine iliskin Avrupa Konseyi Irkçiligi ve Ayrimciligi Önleme Komitesinin 27.6.2000 tarihli Raporu vardir. Bu Rapor, Yunanistan'a, bu maddeden dolayi magdur olanlara vatandaslik haklarini geri almada kolaylik saglamasini önermektedir. Yine ayni komisyonun 8 Haziran 2004 tarihli Raporu'nda ise, söz konusu maddeye dayanarak, Yunan vatandasligindan çikarilanlarin 60.004 kisi oldugu tespit edilmistir. Bunlarla ilgili olarak da geriye dönük magduriyetleri giderecek Yunanistan, bugüne kadar herhangi bir düzenleme yapmamistir. Bununla birlikte, Yunanistan'da yasayan az sayida vatansiz kisilerin vatandasliga tekrar kabul edilmeleriyle ilgili yeni gelisme olarak 59 kisinin vatandasliklarinin iade edilecegi haberlerini almaktayiz, fakat, bunun, sorunun çözümü için yeterli bir gelisme olmadigi da ortadadir. Vatandasliktan iskat edilenlerin sorunlari, sadece bir ülke vatandasligini kaybetmekle sinirli kalmamaktadir. Iskat neticesi, bu kisilerin sosyal ve ekonomik çikarlari da ortadan kaldirilmistir. Vatandasliktan silinmeyle ilgili olarak, Yunanistan'da yasamasina veya baska ülke vatandasliginin alinmasina bakilmaksizin bu kisilerin vatandaslik haklarinin verilmesi konusu, üzerinde ciddiyetle durulmasi gereken bir konudur. Bu kisilerin vatandasliklari iade edilmelidir.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; anlasmalarda, kanunlarda çerçevesi belirlenmis olan Bati Trakya'daki "müftülük" makami, kurallarin uygulanmamasindan dolayi Müslüman Türk toplumunun kanayan yarasidir. Bati Trakya'da, müftülük, temel bir müessesedir. Müftülerin dinî görevleri yaninda yargisal görevleri de vardir, verilen kararlar Yunan makamlari tarafindan da taninmaktadir. Lozan Anlasmasi'na göre, Bati Trakya Türklerine, müftülerini özgür iradeleriyle seçme hakki taninmistir. 1990 yili sonuna kadar, müftüler, cemaat tarafindan seçilmistir. Ancak, bu uygulama keyfî bir kararla iptal edilmis, Gümülcine ve Iskeçe müftülüklerinin basina Yunanli yöneticilerin tayin ettigi ve azinlik tarafindan onaylanmayan müftüler getirilmistir. Yunan hükûmeti tarafindan haklarinda davalar açilan seçilmis Gümülcine ve Iskeçe müftülerimiz Ibrahim Serif ve rahmetli Mehmet Emin Aga, vermis olduklari hukuk mücadelesini Avrupa Insan Haklari Mahkemesine tasimislar ve görülmekte olan dört dava da seçilmis müftülerimizin lehlerine sonuçlanmistir. Verilen bu kararlar da göstermektedir ki, Avrupa Birligi vatandasi olan Bati Trakya Türk azinliginin, baska alanlarda oldugu gibi, dinî özgürlükler alaninda da, temel insan ve azinlik haklarindan mahrum birakildiklarini açikça ortaya koymaktadir.
38
--------------------------------------------------------------------------------
Güncel bir konu olarak, Hakk'in rahmetine kavusan Iskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga'nin yerine Kurban Bayrami'nin birinci günü seçim yapilmistir ve bu seçim ile yeni müftü Ahmet Mete olmustur. Ahmet Mete'yi yeni görevinde tebrik ediyorum ve kendisine, faziletli görevinde üstün basarilar diliyorum. Müftülük sorunun çözümünde de bu yeni seçimin bir firsat oldugunu düsünüyorum. Bati Trakya'daki müftülük konusundaki çift basliliga son vermek için, Bati Trakya Müslüman Türk Cemaati tarafindan seçilen müftünün taninmasi, sorunlarin çözümü için bir baslangiç olacagini ümit etmekteyim.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeni Vakiflar Kanunu Tasarisi görüsülürken, Avrupa Birliginin, tüm dikkatlerini Türkiye'deki cemaat vakiflariyla ilgili yapilacak düzenlemelere çevirdigi o günün basinindaki haberlerde yer almisti. Resmî kayitlara göre, Lozan Anlasmasi imzalandiginda, 1920 yilinda, Bati Trakya'daki Türk nüfusunun orani yüzde 65 iken, bu oran, bugün, yüzde 35'e düsmüstür; topraklarin da yüzde 84'ü Türklere ait iken, simdi, bu oran, yüzde 25'e gerilemistir. Lozan Anlasmasi'na göre, Bati Trakya'daki Müslüman Türk Cemaati kendi vakiflarini idare etme ve yöneticilerini seçme hakkina sahiptir. Buna ragmen, bugün, vakiflar kendi yönetimini seçememekte ve ehliyetsiz atamalarla idare edilmektedir. Geçmiste, çesitli bahanelerle ve satin almalar yoluyla, pek çok vakif emlaki azinligin elinden çikarilmistir. Bugün, vergi borcu, faiz ve gecikme tazminati gibi çesitli nedenlerle vakif mallarina ipotek konulmaktadir. Buna mukabil Istanbul'daki Rum azinlik ise vakif yöneticilerini kendileri seçebilmektedir, azinlik vakiflari tasinmaz mal edinebilmektedirler ve tasinmaz mallari üzerinde tasarrufta bulunabilmektedirler.
Bugün, Bati Trakya'yi konusuyoruz. "Vakif mülkleri" derken, sadece Bati Trakya'daki vakif mülklerini anliyoruz; fakat, tüm Balkanlar'da, azimsanamayacak oranda Türk vakiflari vardir. Bati Trakya disinda, Yunanistan genelinde Türk vakiflari bulunmaktadir, fakat, bu vakiflar emlakinin bugünkü durumu meçhuldür.
Bati Trakya'da müftülük ve vakiflar birbiriyle yakin ilgisi olan kurumlardir. Müftülük ile vakiflari birbirinden bagimsiz degerlendirmek mümkün degildir, iki kurum birbirinin tamamlayicisidir. Yönetim, bu iki kurum için, anlasmalara aykiri yasalar çikarmis, kararlar almistir. 1980 yilinda vakiflar ile ilgili olarak çikarilan 1091 sayili Yasa, yine 1990 yilinda müftülükler ile ilgili olarak alinan kararlar hem Lozan Anlasmasi'na hem de Atina Anlasmasi'na aykiridir.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya'da tarihî eserlerle ilgili olarak da sikintilar vardir, birçok tarihî eser harap vaziyettedir, bakimlari yapilmamaktadir. Camilerin onarilmasina izin verilmemektedir. Türklere ait mezarliklara da saygisizca davranilmakta, mezar taslari faili meçhul kisilerce kirilmaktadir. Su son iki-üç yil içerisinde Avrupa Birligi Uyum Komisyonu ve karma parlamento komisyonlari da, Bati Trakya'ya yapmis olduklari gezilerde bu durumlari tespit etmislerdir.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya Türklerinin en önemli sorunlarinin bir digeri de egitim konusudur. Lozan Anlasmasi'nin 40'inci maddesi, Müslüman Türk azinliga, masraflari kendilerine ait olmak üzere, ana dilinde egitim yapacak ögretim kurumlari kurmak hakkini tanimaktadir. 41'inci maddesi ise, Yunan hükümetine, Müslümanlarin çogunlukta bulunduklari bölgelerde ilkokul egitimi yapacak Türk çocuklari için okullar açilmasini öngörmektedir. Oysa Yunanistan, 1976 ve 1977'de çikardigi iki kanunla Türk okullarini kendi gözetimine almis, okullara kendi politikasi dogrultusunda yetistirdigi Selanik Pedagoji Akademisi mezunu ögretmenleri atamis, azinlik mensubu formasyonlu ögretmenlere görev vermemistir. Egitim gibi önemli bir konuda çözüm olarak bugün Türkçe dersinin seçmeli ders olarak okutulmasi karari, Bati Trakya'daki egitim yarasinin kapanmasina merhem olamaz.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya Türklerinin bu sorunlarinin Avrupa Birligi gündemine getirilmesi gerekmektedir, bu sorunlarin uluslararasi komisyonlarda gündeme getirilmesi gerekmektedir. Türkiye'ye disaridan birçok yabanci parlamenter gelmektedir. Ayni sekilde, bu yabanci parlamenterlerin Bati Trakya'ya gitmeleri de saglanmalidir. En son, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu Baskani Eskisehir Milletvekilimiz Sayin Murat Mercan'in misafiri olarak Avrupali bir parlamenter Türkiye'ye gelmis, buradaki azinliklari incelemis, fakat, buna mukabil, Bati Trakya'ya diger ziyaret gerçeklesmemistir. Bunu da Bati Trakya insani, bir an önce karsilik olarak beklemektedir.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; iki ülke arasinda var olan bu sorunlara ragmen son dört yilda ikili ve Avrupa Birligi çatisi altinda iliskilerde çok olumlu gelismeler gözlemlenmektedir. Basbakanimiz Sayin Recep Tayyip Erdogan'in Yunanistan ziyaretleri, Disisleri Bakanimizin yaptigi ziyaretler, hükûmetler arasi iyi iliskiler, iki ülke Basbakanlarinin diyalogu, bölgeye Türkiye'den sik sik yapilan ziyaretler, ekonomik göstergelerin her yil iyiye gitmesi ve ticaret hacminin artmasi olumlu gelismelerin göstergesidir.
Degerli milletvekilleri, Bati Trakyali kardeslerimiz öncelikle ilk defa Türkiye Cumhuriyet Basbakanin Bati Trakya'yi ziyaretlerinden ziyadesiyle memnun kalmislardir. Yine, ilk defa resmî bir Türk heyeti, 22.'nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi heyeti olarak Karma Parlamento Komisyonunun ziyareti, daha sonra Avrupa Birligi Uyum Komisyonunun ziyareti onlari memnun etmis ve onlara heyecan katarak, moral ve destek vermistir. Hiçbir dönemde Bati Trakya'ya bu kadar yogun ziyaret gerçeklesmemis ve hiçbir dönemde Bati Trakya konusu bu kadar gündeme gelmemistir.
Ikili iliskilerin gelismesi nasil ki birçok yöne yansiyorsa, pek tabii ki, Bati Trakya Türklerinin sorunlarinin çözümüne de gelisen ikili iliskiler katki saglayacaktir. Nitekim, dün Yunanistan basininda yer alan haberlere göre, Yeni Demokrasi Hükûmetinin Bati Trakya azinligi hakkinda yeni adimlar, yeni
39
--------------------------------------------------------------------------------
açilimlar yapmayi amaçladigini yazmaktadir. Bu açilimlari, iyi iliskilerin azinlik sorunlarinin çözümüne de yansiyacagi seklinde yorumlamaktayiz ve bu açilimlari olumlu gelismeler olarak görmekteyiz. Ayni zamanda, bu gelismeleri son dört yilda sürdürülen iyi iliskilerin bir yansimasi olarak görmekteyiz.
Bu süreçle, gelinen bu noktayla, soydaslarimizin sorunlarinin Avrupa Birligi normlarina uygun bir sekilde çözüme kavusturulacagi kanaati tasiyoruz.
Ben, bu duygu ve düsüncelerle genel görüsmenin ülkemize, Bati Trakya Türklerine hayirlar getirmesini temenni ediyorum.
Hepinizi saygiyla selamliyor, tesekkür ediyorum. (Alkislar)
BASKAN - Sayin Dündar tesekkür ediyorum.
Saygideger milletvekili arkadaslarim, gruplar adina görüsmeler tamamlanmistir. Simdi önerge sahipleri adina, birinci imza sahipleri olarak veya yetkili olarak konusacak iki konusmaci vardir.
Önerge sahipleri adina konusacak arkadaslara da, konusma süreleriyle ilgili olarak üç dakika ek süre verecegimi simdiden ilan ediyorum kendilerine.
Ilk konusmaci, Istanbul Milletvekili Onur Öymen.
Sayin Öymen, buyurun. (CHP siralarindan alkislar)
ONUR ÖYMEN (Istanbul) - Sayin Baskan, çok degerli milletvekilleri; Bati Trakya Türklerinin durumu konusunda bir genel görüsme yapma önerisini biz defalarca gündeme getirmistik, bugün, nihayet bu önerimizin Adalet ve Kalkinma Partisi tarafindan da benimsenmis olmasini memnuniyetle karsiliyoruz, çünkü, biz, Bati Trakya Türklerinin sorununu bir millî dava olarak görüyoruz, iktidarla muhalefetin bu konuda görüs birligi içinde, dayanisma içinde olmasinin ülkemizin çikarlari açisindan özel bir önem tasidigina inaniyoruz.
Bu vesileyle, Bati Trakya Türklerinin haklarinin yilmaz savunucusu, rahmetli Gümülcine Milletvekili Sadik Ahmet'in degerli esi Isik Ahmet'in de bu toplantiyi izledigini biliyoruz, kendisine saygilar sunuyoruz, ayni zamanda Bati Trakya derneklerinin yöneticilerini de selamliyoruz.
Degerli arkadaslarim, benden önceki çok degerli konusmacilar ve Sayin Disisleri Bakanimiz, Bati Trakya sorunlarinin pek çok yönünü anlattilar, onlari tekrarlamak istemiyorum, onlarin anlattigini tekrarlamak istemiyorum. Yalniz bir hususa dikkat çekmek istiyorum, Bati Trakya meselesi Yunanistan'in sadece Bati Trakya'ya özgü bir yaklasimindan kaynaklanmiyor. Bati Trakya meselesi, Yunanistan'in genel olarak azinliklar konusundaki olumsuz politikasinin bir ürünüdür.
Bizim sorunumuz, yalniz Bati Trakya'da degil -baska vesilelerle de söyledik- Oniki Adalar'da yasayan soydaslarimiz da ayni sikintiyi çekiyor. Rodos'ta 3.000 soydasimiz var, bunlarin 7 tane Türk okulu vardi, bugün bir tane yok. Acaba, niçin yok?.. Acaba, niçin yok? Çünkü, bunlarin varligini, bir azinligin varligini Yunanistan içine sindiremiyor.
Degerli arkadaslar, acaba, sadece Türk azinligiyla mi ilgilidir bu sorunlar? Hayir, degildir. Bu sorunlar, ayni zamanda, baska kökenden gelen Yunan vatandaslari için de vardir. Mesela, Makedon kökenli vatandaslarina da Yunanistan ayni kisitlayici politikalari uygulamaktadir.
Makedonlar, Florina Kentinde 8 Ekim 1995 yilinda bir siyasi parti kurdular Gökkusagi Partisi diye. Sonra ne oldu? Sonra su oldu: Size Helsinki Federasyonu raporundan bir cümle okuyayim: "14 Eylül 1995 tarihinde Gökkusagi Partisinin Florina'daki merkezi tamamen yakilmistir. Ondan bir gün önce, belediye baskanliginin öncülügünde polis ve bir grup Yunanli partinin tabelasini sökmüslerdir. Bu siddet eylemine basvuranlar hakkinda hiçbir sorusturma açilmamis, parti kuranlar hakkinda Yunanistan'da bölücülük yaptiklari için sorusturma açilmistir. Bunlar Avrupa Insan Haklari Mahkemesine gitmislerdir, Yunanistan'i mahkûm ettirmislerdir, ama Yunanistan, politikasini degistirmemistir."
Iste, bizim Bati Trakya'daki sikintilarimiz sadece oradaki Türklere yönelik davranislardan kaynaklanmiyor. Yunanistan'in genel olarak azinliklara tahammül etmeyen politikasindan kaynaklaniyor. Çünkü, Yunanistan'da bir Mevlânâ yetismemistir, bir Yunus Emre yoktur, Yunanistan'da hosgörü kültürü yoktur; bundan kaynaklaniyor. Düsünebiliyor musunuz, oradaki bir din adamini, bir müftüyü sirf halkin seçtigi müftü olarak görevini yapmaya çalistigi için yargiliyorsunuz, hapse atiyorsunuz. Bu müftü gidiyor Avrupa Insan Haklari Mahkemesine, dört kere Yunanistan'i mahkûm ettiriyor, politikanizi degistirmiyorsunuz.
Biz gittik Bati Trakya'ya degerli arkadaslarim, AKP'li milletvekilleriyle birlikte. Gittik, baktik bazi köylerde Osmanlilardan kalma camiler yikilmis ve tamirine izin verilmiyor. Belediye baskanina gittik, sosyal demokrat belediye baskani. Dedik ki "niye izin vermiyorsunuz?" "Bizim yetkimiz yok, Atina'ya gidin" dediler. Atina'ya gittik, bizzat Yunan Disisleri Bakaniyla konustuk AKP'li milletvekilleriyle birlikte. Anlattik, camilerin durumu böyle dedik, vakiflarin durumu söyle, bunlarin iyilestirilmesini istiyoruz. Bize, resmen "yapamayiz" dedi, "yapamayiz" dedi. Sayin Disisleri Bakanimiza, Sayin Basbakanimiza bakarsaniz, onlar oldukça iyimser ifadelerde bulunuyorlar: "Türk-Yunan dostlugu gelisiyor, bundan yararlanarak, Bati Trakya Türklerinin durumunu iyilestirecegiz." Sizin gözünüzün içine baka baka, Yunanistan Disisleri Bakani bunu yapmayacaklarini söylüyor, daha ne cevap istiyorsunuz?
Müftünüzü çalistirmazlar, caminizi tamir ettirmezler, çocuklarinizin egitimine izin vermezler. 15 tane Türk ögretmen, Türkiye'de egitilmis 15 ögretmen, 220 okulda egitim verecek, bu mümkün
40
--------------------------------------------------------------------------------
müdür? Lozan'daki kontenjanin bile ancak yarisini veriyor size. Siz ne yapiyorsunuz? Hiçbir sey yapamiyorsunuz, hiçbir sey yapamiyorsunuz. Peki, orada ögretmen mi yok? Var. Türkiye'de egitilmis 75 tane ögretmen, bugün, Bati Trakya'da issiz olarak oturuyor; çalistirmiyorlar, izin vermiyorlar.
Degerli arkadaslarim anlatti, daha ne söyleyeyim? Yani, o kadar çok örnek var ki, degerli arkadaslarim, bunlari size anlatmak bu süreye sigmayacak, ama, sunu size söyleyeyim: Biz hep Lozan'dan bahsediyoruz. Lozan'in bir 16 Sayili Eki var. Lozan'in 16 Sayili Eki'nde, 10 Agustos 1920 yilinda Yunanistan'la yapilan bir anlasmadan bahsediyor. O anlasma, Ingiltere, Fransa, Italya ve Japonya'yla Yunanistan tarafindan imzalanmistir ve bu anlasma, oradaki Müslümanlardan sadece Müslüman olarak degil, Türk ve Bulgarlar olarak bahsediyor. Yunanistan diyor ki: "Uluslararasi anlasmalarda Türk'ten bahis yok, ben onlari Müslüman olarak…" Hayir arkadas! O anlasmada "Türk" olarak bahsediyor bunlardan, biliyor musunuz? Bunu da uygulamiyor, bunu da uygulamiyor. Sayin Bakana rica ediyorum, bu konuyla yakindan ilgilenirse, mutlaka bu anlasmanin izini de bulacaktir ve o anlasmayla Yunanistan'in neleri üstlendigini de görecektir.
Simdi, uluslararasi anlasmalari dinlemiyor, hiçbir elestiriye de olumlu cevap vermiyor ve biz, hâlâ, iyimser bir sekilde diyoruz ki: "Biz bu isleri, iste, Yunanistan'la iliskileri gelistirerek hallederiz." Edemeyiz. Ne yapacagiz? O zaman hakkinizi arayacaksiniz. Türkiye'den en küçük bir sikâyeti olsa Yunanistan ne yapiyor? Dünyayi ayaga kaldiriyor, ne Avrupa Konseyi'ni birakiyor ne Avrupa Birligi'ni birakiyor ne Birlesmis Milletleri ne Avrupa Güvenlik ve Is Birligi Teskilati, her yerde Türkiye'yi en agir sekilde suçluyor. Siz ne yapiyorsunuz? Bir toplantida gidip de sunlari açikça elestirdiginizi duymadik. Bir kere söyleyin sunu: Gidin Sayin Disisleri Bakani, sizden rica ediyoruz, bir kere gidin, burada söylediklerinizi -fazlasini istemiyoruz- surada söylediklerinizi gidin Avrupa Konseyi'nin kürsüsünden söyleyin bakalim, bir kere gidin söyleyin. (CHP siralarindan alkislar) Sayin Basbakan gitti Avrupa Konseyi'ne, büyük bir firsatti, bunlarin konusulacagi yer Avrupa Konseyi. Biz de oradaydik, merakla bekledik, bakalim, Bati Trakya Türkleri için ne diyecek, bir kelime söylemedi.
Medeniyetleri bulusturacakmisiz! Insallah bulustururuz, ama daha acil sorunumuz var. Orada 150 bin insan sizden medet umuyor, sizden destek bekliyor, bunu yapamiyoruz, maalesef. Yani, dini konularda, insani konularda hiç kimseye söz birakmiyoruz, camimiz yikilmis, camimizi tamir ettiremiyoruz. Dört buçuk senedir iktidardasiniz, niçin Iskeçe'nin Yenice bucagindaki camiyi tamir ettiremediniz? Niçin yaptiramadiniz? Niçin bunu bir mesele haline getiremediniz? Niçin yabanci basini çagirip bir basin toplantisi yapamadiniz? Niçin gidip Türk gazetecilerini o caminin yaninda oturtup gösteremediniz oradaki gerçekleri, niçin?
Bütün politikamiz, hep yumusak davranmak, hep alttan almak, hep uzlasir görünmek. Bu yolla, degerli arkadaslarim, dünyada basari kazanmis tek bir ülke yoktur. Siz, Istanbul'daki Rumlara her türlü imkâni taniyacaksiniz, yetinmeyecekler, her gün basiniza kakacaklar, onu da istiyoruz, bunu da istiyoruz, sonunda ne olacak? Sayin Bakan söyledi: "Biz, onlarin kendi patriklerini seçmesine izin veriyoruz." Buna karsilik patrik ne yapiyor? Size söyleyeyim, ne yapiyor: 22 Ocak tarihinde davet edilmistir Avrupa Konseyi'ne, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde ekümenik patrik sifatiyla konusacak, haberiniz var mi bundan, bunu duydunuz mu hiç? Peki, bizim Hükûmetimiz ne yapti bunu engellemek için? Bunu Hükûmet duymamis olabilir mi? Ne yaptiniz? Lozan'dan beri izledigimiz bütün politikalari yerle bir edecek bir yaklasimla, ekümenik sifatiyla çikacak Avrupa Konseyinin kürsüsünde konusacak ve biz de bunu içimize sindirecegiz, öyle mi? Niçin tepki gösteremiyorsunuz? Nedir? Sizi tepki göstermekten alikoyan nedir? Nedir? Kibris'taki duruma bakin, ayni sey. Efendim, Sayin Basbakan, Grup toplantisinda söylüyor, biz de çok memnun olduk, "hiçbir sekilde karsiliksiz adim atmayacagiz" diyor. Çok güzel. Ne oldu simdi? Lokmaci barikatinda, ne aldik karsiliginda da yikiyoruz köprüyü? Hiçbir sey alamadik. Karsi taraf barikatini yikti mi? Yikmadi. Siz niye yapiyorsunuz bunu? Efendim, dünya bize sempatik dermis, dünya bizi çok begenirmis, çok severmis…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bitirecegim Sayin Baskan.
BASKAN - Sayin Öymen, üç dakikalik ek süre veriyorum, konusmanizi tamamlayiniz.
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Tesekkür ediyorum.
Yani, sadece dünyadan begeni kazanmak için tek tarafli taviz veriyorsunuz, sonra da çikiyorsunuz diyorsunuz ki: "Biz karsiliksiz hiçbir sey yapmiyoruz." Hangisi dogru?
Daha vahimi var, daha vahimi var: Kibris'taki Baspiskopos Hiristomos'u oradaki din isleri baskani Türk kesimine davet ediyor. Kimdir bu davet ettigi adam? Davet ettigi adam, basina, resmen "biz, Kibrisli Türklerle birlikte ortak düsmanimiza karsi savasacagiz" diyor. Ortak düsman Türkiye. Düsünebiliyor musunuz "Türkiye düsman" diyen, açikça "düsman" diyen bir adami siz davet ediyorsunuz Kibris Türk kesimine. Türkiye'nin tepkisi ne oldu buna duydunuz mu? Hükûmetin tepkisi ne oldu buna duyaniniz var mi? Yok. Bereket, adam dedi ki: "Ben siniri geçerken pasaport göstermem, yok, kuzeydeki bütün kiliseleri kendi denetimimiz altina alacagiz" filan da, son dakikada iptal edildi. Yoksa, bizimki gidecek karsiya, karsidaki de Türk kesimine gelecek. Su ise bakin! Lokmaci barikati isinde Hükûmetin tutumu nedir? "Kibrisli Türklerin bilecegi istir." Böyle sey olur mu? Böyle bir sey olabilir mi? "Kibrisli Türklerin bilecegi istir" diyebilir misiniz? Yani, böyle bir seyi nasil diyebilirsiniz? Sizin hiç mi politikaniz yok. Askerle görüstürecegiz KKTC Cumhurbaskanini,
41
--------------------------------------------------------------------------------
anlassinlar, uzlassinlar. Peki, siyaseten siz ne diyeceksiniz? Niçin Meclise getirmiyorsunuz? Niçin bunun siyasi boyutunu görüsmüyoruz?
Degerli arkadaslarim, daha bir ay geçmedi, Kibrisli Rumlarin baskilari ve entrikalariyla, Avrupa Birligi, Türkiye'ye, tarihte hiçbir ülkeye yapmadigi kadar agir bir muamele yapti, agir bir ceza verdi. Biz de bekliyoruz, bakalim, simdi Türk Hükûmetinin buna tepkisi ne olacak diye. Bir de baktik ki, megersem, tepkimiz, Rumlara daha yakinlasmak olacakmis. Rumlari içimize nasil sokariz. Bir sokak daha açsak. Efendim, iste, bizim çarsimizdan alisveris yapsalar, acaba, dünya bize daha sicak bakar mi, bizi daha sempatik görür mü.
Degerli arkadaslar, gerçekten, bunu çok büyük bir aciyla söylüyorum, çok büyük bir istirap çekerek söylüyorum. Bunun bir tek izahi vardir, bir tek kelimesi vardir, o da, asagilik kompleksidir. Size kötülük yapan, baski yapan, eziyet yapan, bütün dünyayi aleyhinize ayaklandiran bir ülkeye karsi yakinlasacaksiniz. Türkiye'ye mesafe koyacaksiniz, Türkiye'yle ihtilaflarinizi basina da anlatacaksiniz, açiklayacaksiniz; ama, Rumlara yakinlasmak isteyeceksiniz. Böyle bir sey olabilir mi? Böyle bir politika olabilir mi? Gerekçesi nedir?
CAVIT TORUN (Diyarbakir) - Böyle bir kelime de olmaz ama…
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Ben bunu yapanlara söylüyorum, size söylemiyorum; sizin bu konudaki duyarliliginizi biliyorum degerli arkadaslarim. Adalet ve Kalkinma Partisi Grubunun Kibris konusunda ne kadar duyarli oldugunu biliyorum; ama, eger, siz, böyle bir ortamda, Kibrisli Rumlar bu kadar kötülük yapmisken Türkiye'ye, siz onlara yakinlasmak için politika üretirseniz, bunun kelimesini siz bana söyleyebilir misiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)
BASKAN - Sayin Öymen, son cümlelerinizi alayim. Son defa açiyorum mikrofonu.
Buyurun.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Dünyada pozisyonumuz iyi olacakmis, herkes bizi begenecekmis… Böyle dis politika olur mu?
Sayin Basbakan ne diyor: "Karsiliksiz adim atmayiz." Nedir karsiligi Lokmaci barikatinda attiginiz adimin? Ne aldiniz karsiliginda? Adam size diyor ki: "Bayraginizi da indireceksiniz, askerinizi de çekeceksiniz." Siz verdikçe daha fazlasini istiyor.
Degerli arkadaslarim, sunun için bütün bunlari söylüyorum: Bati Trakya millî davadir, Kibris da millî davadir. Biz, bu konuda, Hükûmetin, Türkiye'nin çikarlarini, haysiyetini, soydaslarimizin haklarini savunmak için atacagi her kararli adimin arkasinda olacagiz. Bu millî davadir, sizinle beraber olacagiz; yeter ki bu adimi atin, yeter ki "Asagidan alarak, uzlasici tavir izleyerek bu isleri çözeriz." anlayisindan kurtulun.
Sayin Basbakan ne diyor? Basinda çikti. Bati Trakya Türklerine tavsiye ediyorum, Yunan vatandasi oldugunuzu söylemekten çekinmeyin.
Degerli arkadaslarim, bu mudur bizim mesajimiz? Bunu mu söyleyecegiz biz? Bir Yunan Basbakani söylüyor mu Istanbul'daki Rumlara Türk vatandasi oldugunuzu söylemekten çekinmeyin diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)
BASKAN - Sayin Öymen, tesekkür ederim.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Yüce Meclise saygilar sunuyorum.
BASKAN - Önerge sahipleri adina son konusmaci Istanbul Milletvekili Inci Özdemir.
Sayin Özdemir, buyurun efendim. (AK Parti siralarindan alkislar)
Sayin Özdemir, sürenizi pesin ilave edeyim, konusmanizi ortasinda kesmeyeyim.
Buyurun efendim.
INCI ÖZDEMIR (Istanbul) - Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Bati Trakya'daki Müslüman Türk azinligin sorunlarini içeren görüsmelere basladik. Önerge sahibi olarak söz almis bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygiyla selamliyorum.
Sözlerime baslamadan önce, Konya Milletvekilimiz Sayin Nezir Büyükcengiz'e ve eski bakanimiz Sayin Mustafa Tasar'a Allah'tan rahmet, geride kalanlarina bassagligi ve sabir diliyorum.
Degerli milletvekilleri, konusmalarima, sözlerime sizlerle Yunanistan ziyaretimiz sirasinda yasadigimiz trajikomik bir olayi paylasarak baslamak istiyorum.
Atina'da Sayin Bakoyanni'yle baslayan ziyaretlerimizin ardindan heyet olarak Atina'dan ayrildik. Uçagimiz havalandi. Kisa bir süre sonra uçakta bir anons duyduk. "Havadan fotograf çekilmesi yasaktir." diyordu. Bizler, Sayin Yakis yanimda oturuyordu, sasirdik ne demek istiyorlar. Fakat uçakta bir gülüsme oldu. Bir süre sonra olay unutuldu. Dedeagaç üzerine geldik. Uçagimiz iniste. Bir anons daha. "Havadan havaalaninin fotografinin çekilmesi yasaktir."
Simdi, bunu anlamak gerçekten benim açimdan çok zor. Saniyorum arkadaslarimiz açisindan da çok zor oldu. Iletisim çagi diye bir çag yasiyoruz. Google'dan girdiginiz zaman, havaalaninda yürüyen
42
--------------------------------------------------------------------------------
yolcunun ayakkabisinin rengini kahverengi mi siyah mi diye görürsünüz. Simdi, bunun bize yapildigi çok açik ve netti; çünkü, uçaga bizim bindigimiz biliniyordu. VIP olarak uçaga alinmistik. Uçakta kimler oldugunu, bir önceki dönemin Disisleri Bakaninin ve iki Komisyon Baskani ile heyetin bulundugunu biliyorlardi. Yolcularin da bize söyledigi su oldu: "Bunlar size bir baski unsuru olusturmak istiyor, degilse, yillardan beri bu anons uçaklarda yapilmiyor."
Simdi, ben buradan hareketle önce bunu anlattim ki… Benim orada soydaslarim… Türkiye Cumhuriyeti'nin bir milletvekili olarak söylüyorum, bana bu baski uçakta yapilmaya baslaniyorsa, yillardan beri, benim soydaslarim, acaba, Bati Trakya'da ne yasiyordu, bunun anlasilmasi açisindan bunu öncelikle ifade etmek istedim.
Bati Trakya'da Türkiye ile Yunanistan arasinda imzalanan 30 Ocak 1923 tarihli Mübadele anlasmasi uyarinca, Istanbul'daki Rumlar ile birlikte mübadele disi birakilan ve bugün sayilari 150 bin civarinda olan bir Türk azinlik bulunmaktadir. Bu Türk azinligin sorunlarinin genis bir sekilde ele alinmasi ve degerlendirilmesi amaciyla bugün burada gerçeklestirmekte oldugumuz görüsmeyi, her yönüyle tarihî bir oturum ve Bati Trakyali soydaslarimiza her zaman verdigimiz büyük önemin bir baska göstergesi olarak gördügümü belirtmek istiyorum.
Bati Trakya'nin Lozan antlasmasiyla resmen Yunanistan'a birakildigi günden beri, Bati Trakya Türk azinligini Türkiye'nin Yunan topraklarindaki uzantisi olarak gören Yunan yönetimleri, azinligi, potansiyel bir tehdit olarak degerlendirmisler, bu çerçevede sekillendirdikleri azinlik politikalariyla da, Bati Trakya'daki Türk nüfusu göçe zorlamak, bu mümkün olmadigi takdirde de Türk toplumunu asimile etmek hedeflerini gütmüslerdir.
Bati Trakya Türk azinligi 1920'li yillarda Bati Trakya nüfusunun yüzde 65'ini olustururken, azinligin, anlasmalardan kaynaklanan azinlik haklarini, Yunanistan anayasasi ve Yunan iç mevzuatindan dogan vatandaslik haklarini ve taraf oldugu uluslararasi antlasmalari ihlal ederek uygulayageldigi, göçe zorlama, baski, sindirme ve eritme politikalari sonucunda, günümüzde bu oran yüzde 30-35'lere gerilemistir. Durum baslangiçtaki gibi olsaydi, bugün, Bati Trakya'da nüfus 700-800 bin civarinda olacakti.
Avrupa Birligi Uyum Komisyonu olarak 2006 yili 13-17 Haziran tarihleri arasinda Atina ve Bati Trakya'ya bes günlük bir ziyaret gerçeklestirdik. Atina'da Disisleri Bakani Sayin Bakoyannis dahil Yunan makamlariyla baslayan görüsmelerimiz, Bati Trakya'da yine Yunan makamlari ile ögretmeni, din adami, kadini, erkegi, köylüsü, kentlisi her kesimden çok sayida soydasimizla devam etti. En ücra dag köylerine kadar çiktik, soydaslarimizla görüstük. Gösterdikleri misafirperverlik için tüm soydaslarimiza buradan tesekkür ediyorum.
Azinligin bugünkü en temel mücadele alanlarinin basinda kimlik sorununun geldigi malumdur. Komsumuz Yunanistan bölgedeki azinligin Türk kimligini inkâri temel bir politika olarak benimsemistir. Bati Trakya'da bütün sorunlarin temelinde esasen bu inkârci politikalar bulunmaktadir. Azinligin kendi kendini tanimlama hakkindan mahrum birakilma olgusu, önemli bir azinlik sorunu olarak varligini korumaktadir.
Bati Trakya'da hâlen isminde "Türk" kelimesi bulunan derneklerin resmî faaliyetlerine izin verilmemekte ve azinligin Türk azinligi oldugu israrla reddedilmektedir. Ayrica, azinligin etnik kimligini inkâr politikasinin uzun vadede uygulanamayacaginin anlasilmasi üzerine baslatilan ve Bati Trakya'daki çogunluk mensuplari tarafindan da destek gören Türk azinligi Türk, Pomak ve Çingene olarak üçe bölme egilimini destekleyici faaliyetler de hâlen devam etmektedir.
Bunlarin ne denli bos gayretler oldugunu, bizzat bölgede görmekten duydugum memnuniyetimi burada ifade etmek istiyorum. Kendileriyle gurur duydugum soydaslarim Türk olmanin ne anlama geldigini sadece Yunanistan'a degil tüm dünyaya da anlatiyor ve esasen de bir efsane yaziyorlar.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; Yunan yönetimi Lozan Antlasmasi'nda "Türk azinlik" ifadesinin bulunmadigini ileri sürerek Bati Trakya Türk azinligini Müslüman azinlik olarak tanimlamaktadir. Antlasma'nin dogrudan ilgili maddelerinde "Müslüman" tabiri kullanilmissa da, yine Antlasma'da yer alan diger hükümlerde geçen "Türk" sifatindan ve ayrica Konferans tutanaklarinda yer alan beyanlardan, mübadele disi birakilan Bati Trakya azinligi mensuplarinin Türk olduklari açikça anlasilmaktadir. Kaldi ki, Türklük tanimlamasi etnik, Müslümanlik tanimlamasi ise dinî bir gruplandirmadir ve birbirlerine aykiri olmalari da mümkün degildir. Bir baska ifadeyle, azinlik kendisini hem Müslüman hem de Türk olarak, pek tabii ki, tanimlayabilir.
1960'li yillara kadar azinligi Türk kabul eden, azinlik okullarina "Türk okullari" diyen Maresal Papagos kanunlari Yunanistan'a degil baska bir ülkeye mi aittir? Savasi müteakiben nüfus degisimi için Türk-Yunan karma komisyonlarinca verilen ve "etabli" olarak adlandirilan belgelerde azinlik fertleri "Türk" olarak nitelendirilmisken, bugünkü tablo ve mevcut uygulamalar nasil açiklanabilecektir?
Degerli milletvekilleri, 1974 sonrasinda Türk dernek ve birliklerinin tabelalarinin sökülmeleriyle yogunluk kazanan Türk kimligini inkâr bugün hâlâ sürmektedir. Okullarin tabelalarindan Türk kelimesinin nasil kazandigini yerinde gördük, geldik. Azinligin en güçlü ve sanli örgütlenmelerinden biri olan ve isimlerindeki Türk sözcügünden dolayi kapatilmis olan Iskeçe Türk Birligi ile Rodop Ili Türk Kadinlari Kültür Dernegi dosyalari, bugün iç hukuk yollari tamamlandigindan dolayi, Avrupa Insan Haklari Mahkemesine tasinmistir.
43
--------------------------------------------------------------------------------
Bununla birlikte, söz konusu davalarin sonucu ne olursa olsun, Bati Trakya'nin disinda, daginda, ovasinda, köyünde, kentinde, tabelalari Yunan yetkililerce indirilmis olsa da, Iskeçe Türk Birligi, Bati Trakya Türk Ögretmenler Birligi, Gümülcine Türk Gençler Birligi gibi, canli, dinamik ve serefli derneklerinde Türk kimligine sahip çikan ve bunun mücadelesini bütün imkânlariyla yapan azinligin Türklügünü hiçbir kararin degistiremeyecegi ve kimligini elinden alamayacagi da süphesizdir.
Sayin Baskan, degerli milletvekilleri; dinî yasam, azinligimizin maruz kaldigi baskilarin içinde en dikkat çekicilerinden birisidir. Yunan yönetimleri azinligin arzusu hilafina müftüler atamaktadir. Azinligimiz ise, seçtigi müftülerin bu makama gelmesini istemekte, devletin atadigi kukla müftüleri tanimamaktadir. Yunan yönetimi seçilmis müftülere her türlü baskiyi uygulamakta zerrece sakinca görmemektedir. Yunan devleti bir kiliseye papaz atayamadigi halde, azinliga müftü atama hakkini kendinde görebilmektedir. Hristiyan bir valinin Müslüman bir azinliga müftü atamasi, soruyorum, dünyanin hangi ülkesinde mevcuttur? Geçtigimiz yillarda insasina izin verilmedigi için Koyunköylü soydaslarimizin uzun müddet bir depoda ibadetlerini yapmak zorunda kaldiklarini unutmus degiliz. Türk çocuklara temel dinî bilgiler ögreten kurslar ise, ne yazik ki, ticari merkezlermis gibi, agir vergi cezalarina çarptirilmaktadir.
Ziyaret programimiz sirasinda, vefatindan kisa süre önce görme imkâni bulmaktan mutlu oldugum ve rahmetle andigim Iskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga'nin yüz ayi askin hapse mahkûm edildigini, bunun önemli bir bölümünü, insanlik disi baskilar altinda, bizzat hapiste geçirdigini biliyoruz. Ayni sekilde, Gümülcine Müftüsü Sayin Ibrahim Serif ve diger din adamlarimiz da agir baskilara maruz kalmislardir. Hepsine buradan saygilarimi iletiyor, yeni seçilen Iskeçe Müftüsü Sayin Ahmet Mete'yi gönülden kutluyor, hayirli hizmetler vermesini diliyorum.
Ayni sekilde, ata yadigâri Türk vakiflarinin yönetiminin, bizzat azinlik mensuplarinin deyimiyle, kukla yöneticilerin elinde ve isgal altinda tutuldugunu görmekteyiz. Bu vakiflarin ne durumda olduklari, hangilerinin ne sekilde dagitildigi, israf edildigi ise bilinmemektedir.
1913 Atina Antlasmasi'yla ilgili bölüm ve protokolleriyle baslayan süreç içinde, 1920 tarih 2345 sayili Kanunname ile azinligin dinî ve vakiflar alanindaki temel haklarinin Yunan iç hukukuna yansitildigini biliyoruz. Ancak, 1980 tarih 1091 sayili Kanun, özetle, azinlik vakiflarini yok etmeyi hedeflemektedir. 1990 tarih 1920 sayili Yasa ise azinligin dinî özerkligine indirilen büyük bir darbedir.
Azinlik bütün bu düzenlemelere kesin tepki vermis, karsi çikmistir. Türk azinligin bu konudaki istegi açiktir. Müftülükler, vakiflar gibi azinlik için büyük önem arz eden alanlarda taleplerinin dikkate alinmasini, gerekli hukuki düzenlemelerin, çagin gerektirdigi ihtiyaçlar da dikkate alinarak yapilmasini istemektedir. Ne yazik ki, bu taleplere yapici bir cevap gelmemistir. Bu nedenle, sorunlar, gerginlikler ve azinligin hak ihlalleri bütün ciddiyetiyle hâlâ sürmektedir.
Bir baska büyük sorun kültür ve tarih mirasimiz alanindadir. Osmanli-Türk eserleri, yanginlar, kundaklamalar, yikilmalar veya restorasyon yapilmamasi gibi nedenlerle tarihten silinmek istenmektedir. Yanginlarin, kundaklamalarin sorumlulari, nedense, hiç yakalanamamaktadir. Yolu Iskeçe ve Yenice'ye düsenlere bölgedeki camilerin içler acisi durumlarini görmelerini tavsiye ediyorum.
Çok önemli sorunlardan birisi de egitim alaninda yasanmaktadir. Son yillarda saglanan bir takim iyilesmelere karsin, Bati Trakya Türk azinligi mensubu ögrencilerinin Türkçe'yi ve Yunanca'yi iyi bilmediklerini ve egitimlerinin yetersiz olmasi nedeniyle, Avrupa Birligi ve Yunanistan'in ikinci sinif vatandaslari olarak yetismeye devam ettikleri yadsinamaz bir gerçektir.
Yunanistan'da mecburi temel egitim süresinin dokuz yil olmasina karsin, her yil alti yillik azinlik ilk okullarindan mezun olan yaklasik bin azinlik çocugunun egitimini sürdürebilecegi sadece iki azinlik orta okulunun bulunmasi ki, bunlar Gümülcine ve Iskeçe'dedir ve bu okullarin dershane ve ögretmen kapasitesinin yetersizligi nedeniyle, bu okullara kayitlarini yaptiramayan ögrenciler Yunan devlet orta okullarinda okumaya veya tahsil için Türkiye'ye gitmeye zorlanmaktadirlar. Ayrica, okullarin durumunu görmenizi isterim, içler acisi.
Azinlik liselerinden mezun olan soydas ögrenciler için üniversiteye giriste taninan binde 5 özel kontenjan ise, gerek azinlik ilkokullarinda gerek azinlik ortaokul ve liselerinde son derece düsük nitelikli Yunanli ögretmenlerin görev yapmaya devam etmeleri nedeniyle Türk azinlik mensuplarinin Yunanistan'da yüksekögrenim yapabilme konusunda karsilastiklari sorunlari çözememistir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)
BASKAN - Sayin Özdemir, ek bir dakika süre daha veriyorum size, lütfen konusmanizi tamamlayiniz.
Buyurun.
INCI ÖZDEMIR (Devamla) - Diger konulara giremeyecegim, vaktimin olmamasindan, ama, Sayin Bakanim yeterince anlatti diye düsünüyorum, onun için, o kisimlari geçecegim.
Yalniz 19'uncu madde magdurlarini konusmak istiyorum. Yunan Vatandaslik Yasasinin irkçi 19'uncu maddesi yürürlükten kaldirilmadan önce, söz konusu madde uyarinca, Yunan vatandasligindan iskat edilen, yani çikarilan vatandaslar, soydaslar magduriyetlerini hâlâ yasamaya devam ediyorlar.
1998 yilinda geriye yürümeksizin yasa iptal oluyor, ancak, tabii bu yasada garip olan bir sey var. Yurtdisinda diyorlar, ancak bizim gittigimizde ögrendigimiz sey su: Yunanistan'da Yunan
44
--------------------------------------------------------------------------------
vatandasi olarak askerligini yapan bir Türk genci vatandasliktan çikariliyor ve soruyor, diyor ki: Eger ben vatandas degil idiysem nasil askerlik yaptim? Eger askerlik yapiyorduysam nasil vatandasliktan….
(Mikrofon otomatik cihaz tarafindan kapatildi)
INCI ÖZDEMIR (Devamla) - Sayin Baskan, bitiriyorum, son cümlem.
BASKAN - Sayin Özdemir, son cümleniz, tesekkür cümlenizi alayim lütfen efendim.
Son sayfayi buldunuz mu efendim? Buyurun. Lütfen, son cümlenizi, tesekkür cümlenizi aliyorum.
INCI ÖZDEMIR (Devamla) - Tamam.
Sayin Baskanim, ben aslinda çok daha…
BASKAN - Efendim, herkese ayni muameleyi yapiyorum. Bakiniz, bana daha önce on bes dakika demistiniz, su anda on besinci dakikayi kullaniyorsunuz, lütfen.
Buyurun.
INCI ÖZDEMIR (Devamla) - Artik, bundan sonrasinda söyleyecegim fazla bir sey kalmadi zannediyorum ama, sunun bilinmesini istiyorum: Bati Trakya'daki soydaslarimiz sahipsiz degildir, onlarin Türkiye gibi bir sahibi vardir. (AK Parti siralarindan alkislar) Gümülcine'de, Iskeçe'de parmagi kanayan bir soydasimin acisini ben buradan hissederim, biz buradan hissederiz diyorum, yüce heyetinizi saygiyla selamliyorum. (AK Parti siralarindan alkislar)
BASKAN - Tesekkür ederim.
MUHARREM INCE (Yalova) - Inci Hanim, sizin hissedeceginizden hiç kuskumuz yok, Hükûmet hissetsin.
INCI ÖZDEMIR (Istanbul) - Hepimiz hissederiz.
BASKAN - Saygideger milletvekili arkadaslarim, genel görüsme önergeleri üzerindeki ön görüsme tamamlanmistir.
Simdi, genel görüsme açilip açilmamasi hususunu oylariniza sunacagim: Genel görüsme açilmasini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tesekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (Izmir) - Ne oldu ya?
BASKAN - Saygideger milletvekilleri, Genel Kurulca görüsmeleri yeterli görülmüs ve genel görüsme açilmasi kabul edilmemistir. (CHP ve Anavatan Partisi siralarindan gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (Izmir) - Ne oldu arkadaslar?
ÖMER ABUSOGLU (Gaziantep) - Ne oldu?
BASKAN - Alinan karar geregince, kanun tasari ve tekliflerini sirasiyla görüsmek için…
K. KEMAL ANADOL (Izmir) - Ne oldu arkadaslar?
BASKAN - …10 Ocak 2007 Çarsamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birlesimi kapatiyorum, hepinize hayirli aksamlar diliyorum, tesekkür ediyorum.
Kapanma Saati: 19.47
|