Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

Mikis Theodorakis

Aynama yansiyan yüzler
Nbi YAgci/Referans Gazetesi
03.02.2007 /      

Gözümü kapattigimda, koca bir orkestranin önünde kollarini yana açmis, simsiyah giysiler içinde; kabarik gür siyah saçlari ve bedeniyle tezat çocuk yüzlü, çocuk gözlü, boguk sesli bir dev adam beliriyor. Bir zamanlar Yunan özgürlük savasçilarinin simgesi, anitlasmis bir isim. Büyük müzisyen, besteci, politik mücadele adami; tanis olanlarin kisaca “bizim Mikis” dedikleri Mikis Theodorakis.

Bugün dünya ölçeginde çok güncel olan halklarin kardesligi için çaba harcama sorumlulugu onu aynama düsürdü bu hafta. Yunan Türk Dostluk Dernegi'nin  baskani olarak beni 1985 yilinda Atina’da olaganüstü sicak bir konukseverlik ve yüce gönüllülükle karsilamisti. Önceden de birkaç kisa karsilasmamiz olmustu ama esas olarak bu yemekte onunla tanis oldum. Bu dernegin baska üyeleriyle birlikte basit bir tavernada uzo içip, çogunu hepimizin Türk mutfagindan tanidigi, pilaki, yaprak sarma gibi mezelerle donanmis sofrada yemek yiyip koyu bir sohbet yapmistik. Katilanlarin içinde Istanbul’dan 6-7 Eylül olaylarindan sonra Yunanistan’a göçmüs olanlarin da olmasi sohbetimizi onlarin Istanbul özlemiyle de sarip sarmalamisti. Ayriydim o yillarda ülkemden, bu nedenle masada uzo kadehleriyle birlikte hüzünlerimiz de tokusmaktaydi. Konustuklari dili bile anlamayan insanlarin, ayni dili konusanlarin bile çogu kez yaratamadiklari sevgi halesini yaratabilmeleri bu kadar mi güzel gerçeklesirdi?



Müzik kardes, halklar kardes

Agzimizdan hep ayni sözler dökülüyordu: “Savaslar, halklar arasi düsmanliklar saçma. Kiskirtilmasalar halklar dost olurlar”. Theodorakis, derinden gelen boguk ama saçlari gibi gür sesiyle sanatin ve sanatçilarin barisin, halklarin kardesliginin en önemli gücü oldugunu somut deneyimlerinden örnekleyerek anlatip durmustu. Sohbetimizde kâh bizim sazimiz ile onlarin ‘buziki’si arasindaki benzerliklerden dem vuruyor kâh bizim türkülerimizden kisa parçalar mirildanarak kendi türkülerine ne kadar benzedigini söylüyordu. Tavernada kulagimiza çalinan rembet müzigi, rembetiko üzerine de hayli konusmustu. Bense müzik konusunda cahilligimden utanarak onu dinliyordum, üstelik ne denli bilgim olsa da bu dev adam karsisinda çaresizdim. Öyle de olsa masada özellikle Mikis’in yarattigi demli çay kokusundaki dost sohbeti çaresizligimi unutturuyordu. Türk ve Yunan halki için sikça: “Müzik kardes, yemek kardes, deniz kardes halklar niye kardes olmasin?” diyordu.

Müzigin popüler sanat olarak popüler kültürü nasil etkilediginin üzerinde geçen yazilarimda caz ve rock örnekligiyle durmustum. Iste Mikis Theodorakis bunu basarmis bir müzisyen olarak niteleniyor. Yunan folk müziginin derin kökleriyle baglanan ulusal pop müzigini onun yarattigi söylenir. Mikis Theodorakis, “Sanatsal müzik” denilen konser salonlarinin elit müzigiyle, radyolarda, tavernalarda çalan pop müziginin basarili bir armonisini yaratabilmisti. Eserleri çok satan bir sanatçiydi. Yunan mitolojilerinden, halk sarkilarindan beslenen, ülkenin en iyi ve en popüler sairlerinin siirlerini isledigi zengin renkli bir müzik ortaya çikarmisti. Zaten daha en baslarda genç arkadaslariyla birlikte yeni bir müzik yaratma hevesiyle yanip tutusmaktaydi. Halkin klasik müzikten yabancilasmasina da hayiflaniyor, onlari kaliteli müzige yaklastirmak da istiyordu.

Sohbetimizde politika hiç kuskusuz eksik degildi, hatta agirliktaydi ama çok farkli bir havada. Var gibi de yok gibiydi. Beni asil sasirtan su olmustu: Yunanistan’da -sol da içinde- hemen bütün siyasi partiler Ege kita sahanligi sorununda Türkiye’nin tezine karsi çikip Yunanistan’in resmi tezini yani 12 mili savunuyorlardi. Bu yemekten önce Atina’da yaptigim basin toplantisinda ilk kez bu teze karsi çikip, bunun yanlis oldugunu, adil olmadigini, hakli olmadiklarini söylemistim. Yaptigim açiklamayla  Yunan basinina bomba düsmüstü sanki, elestiri almistim. Yemekte bu görüsümü Theodorakis’in dikkatle dinleyip beni bu konuda hakli bulmasi Yunan basininin saskinligindan daha saskin yapmisti beni. Bagimsiz, önyargisiz ve genis görüslügüne hayran kalmistim.



Direnisçi Mikis

Hayat hikâyesini görüsmemizden önce de az çok biliyordum. O da tipki Yasar Kemal gibi yalnizca sanat adami degil demokrasi ve özgürlükler için kavga adamiydi. Mikis, Ikinci Dünya Savasi sirasinda henüz yirmili yaslarda Nazi Almanyasi'nin istilasina karsi vatansever direnisçiler cephesine katilmaktan geri durmaz. O savasta omuz omuza olduklari için sonra komünistlere katilir, onlarla tutuklanip Makronissos Cezaevi'ne kapatilir. Artik esinini Pire Limani'nda dok isçilerinin, issizlerin, kenar mahalle sakinlerinin  buziki ile söyledikleri ask sarkilarindan, sefalet agitlarindan, acilardan almaya girisir. Buzukiyi kabul ettirmek için arkadaslariyla birlikte yogun tartismalarin içine girerler. Kisacasi Dogu Akdeniz’in blues müzigi dogmaktadir.

“Zorba the Greek” filmine attigi imza ile ün kazanir. “Epitaphios”u besteler. Bu sarkinin sözleri ünlü sair Yannis Ritsos’a aitti. Bir grevin bastirilmasi sirasinda oglunu kaybeden bir ananin agitidir bu sarki. Yerli halk danslarinin melodilerine yaslanarak hem coskulu hem trajik bir sarki çikarir. Öylesine ünlenir ve halk arasinda tutulur ki, 1961 yilinda Karamanlis hükümeti bu sarkinin radyolardan çalinmasini yasaklar. Ama halk daha çok dinler olmustur.

Izleyen yillarda halkin çok sevdigi, Yunan parlamentosunun çok ünlü bir milletvekili, Lambrakis öldürülür. Lambrakis silahsizlanma ve egitimin demokratiklestirilmesini savunmasiyla ünlenmisti. Selanik’te bir politik cinayete kurban gider. Bu olay üzerine sanirim pek çok okurumun da izledigi ya da bildigi dünyaca ünlü “Z” (veya Ölümsüz Z) filmi yapilir. Bu cinayet Karamanlis hükümetinin sonunu getirir. Mikis, Lambrakis’in biraktigi yerden devam eder, onun yerine milletvekili seçilir ve kurulan Lambrakis Gençlik Örgütü’nün baskani olur.

Nihayet o kara günler gelir: 1967’de Yunanistan’da "albaylar darbesi" yapilir. Papadopulos cuntasinin ilk isi “Theodorakis müzigi”ni yasaklamak olur.  Degil açikça söylemek fisiltisi bile yasaktir. Kendisi ise aranmaktaydi. Bes ay kaçabildi ve bu arada kaçarken cuntaya karsi muhalefet örgütlenmesi çalismalarina katildi. Yakalandi, iskence gördü, içerde açlik grevlerine katildi, tüberküloza yakalandi ama ne özgürlük için direnmekten ne de  direnisçi müziginden vazgeçti.

Cezaevindeyken yirmi yasinda bir politik tutuklunun siiri eline geçer. Bu siir üstüne beste çalismasina girisir, ritm tutturabilmek için hücre penceresinin demirlerini müzik aleti gibi kullanir. Dünya demokrasi güçlerinin baskisina dayanamayan cunta onu ev hapsinde tutmak üzere serbest birakmak zorunda kaldiginda,  cezaevindeki eserini evde piyano esliginde tamamlar ve gizlice Paris’e kaçirir. Bu müzik parçasi “State of Siege” adiyla anilan ünlü parçasidir. Darbe sirasinda disariya kaçmayi basaran ve o da ünlü bir yorumcu olan Maria Faranturi bu sarkiyi tüm dünyaya duyurdu ve cuntaya karsi çok etkili bir mücadele araci yapti. Albaylar cuntasi yikilana dek cezaevlerinde, sokaklarda, evlerde Mikis’in sarkilari gizli gizli söylenen özgürlüge umut sarkilari olur, “sessiz devrim” denilen direnisi yüreklendirir. Cezaevinden çiktiktan sonra da dünyayi dolasir ülkesi ve tüm ezilen halklar için özgürlük kivilcimlari saçar.

Mikis Theodorakis’in politik mücadelede kendine özgü bagimsiz bir durusu  vardir: Kalipçi, sekter degildir, genis bakmaya çalisir, elestiricidir, özellikle Helenizm konusunda partilerin milliyetçi sekter tutumlarina karsidir. Bir süre sonra Komünist Parti ile yolu ayrilir, bagimsiz milletvekili olarak kalir. Bagimsiz olmasina ragmen Yeni Demokrasi Partisi (PASOK) onu Kültür Bakani yapar. Daha sonra bakanligi ve milletvekilligini de birakir.

Mikis Theodorakis 12 Eylül döneminde Türkiye demokrasi güçleriyle de çok yogun dayanisma içinde oldu. Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) süren yargilanmamizda mahkeme kapisina kadar gelip, saatlerce bekleyebilen, basina demeç vermekten çekinmeyen halkimizin gözü pek bir dostudur o. Ne iyi ki, böylesi dev bir dosta sahip olduk.

 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Kasım , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net