Necati Cumali ve "Makedonya 1900"
"Makedonya 1900" adli yapitini çevirerek Fransizca yayimlayan tarihçi Prof. Dr. Faruk Bilici ile Necati Cumali'yi konustuk
Cumhuriyet Kitap Eki 7 HAZIRAN 2007
Ütopyasiyla(!) Necati Cumali
Necati Cumali'nin "Makedonya 1900" adli yapiti, Fransa'da Bibliothèque turque yani Türk Kitapligi koleksiyonu kapsaminda yayimlandi. Fransa'nin önemli yayinevlerinden biri olan Actes-Sud bünyesinde 1998'de Stefan Yerasimos tarafindan kurulan koleksiyonda aslinda daha çok Osmanli yazini yayimlaniyor. Necati Cumali'nin "Makedonya 1900"ünün yayimi ise yayin kurulunun önemli isimlerinden olan ve yapiti da Fransizcaya çeviren tarihçi Prof. Dr. Faruk Bilici'nin önerisi üzerine koleksiyonun yeniden yapilanmasi sonucu gerçeklesmis. Faruk Bilici ile tüm bu süreci, "Makedonya 1900"ü ve Necati Cumali'yi, ülkemizin kendi edebiyatini baska dillere çevirmek konusunda neden eksik kaldigini ve son olarak da Bogaziçi Üniversitesi'nin isbirligiyle düzenlenen Çevirmenleri ve Yayincilariyla Türk Edebiyati I. Uluslararasi Sempozyumu'nu konustuk.
Gamze AKDEMIR
ransa'da yayimlanan Makedonya 1900 adli kitabin hazirlik süreci nasil gelisti?- Bir yil ögrencilerim ve bazi meslektaslarimla beraber yazarin Makedonya öyküleri üzerinde, bu öyküleri bir araya toplayan bir kitap üzerinde çalistim. Ayrica bir tarihçi olarak Makedonya'ya özel bir ilgimin olmasi da süreci hizlandirdi, hepsi bir zincir gibi ilerledi. Kitabi hazirlarken hem Osmanli Makedonyasi, hem Makedonya tarihinin Osmanlilarin son devrine tekabül eden bölümü hem de Necati Cumali'nin kisisel tarihinde Makedonya'nin yerini ayri ayri arastirmam, incelemem gerekti. Tabi öncelikle çevirilerin yapilmasi gerekiyordu bunun üzerine bir yil profesör arkadaslarimla çalistik. Daha sonra kendim bir yil daha çalistim ve sonunda çevrilmis bir metin toplulugu ortaya çikti. Yalniz bu arada söyle bir sey oldu, tesadüfen bir baska kisinin Cumali'nin Viran Daglari'ni çevirdigini ögrendim. Ve benim projem daha bitmeden Viran Daglar, Esprit des Peninsules adli yayinevince yayimlandi. Daha sonra ben Makedonya 1900'ü yayinlatmak için girisimlerde bulunurken bu sefer de Viran Daglar'in, ARTE Televizyonu'nca dizi olarak çekilecegini duydum.- Necati Cumali Fransa'da ne kadar taniniyor edebiyat çevrelerinde?- Söyle söyleyeyim, Nâzim Hikmet, Yasar Kemal, Sait Faik, Orhan Pamuk kadar çok taninmiyor. O yüzden de yayinevleri tereddüt edebiliyor. Ama bu hiç bilinmiyor anlamina gelmiyor tabi, Cumali'nin kendisi ve esi çok iyi Fransizca biliyorlardi ayrica daha öncesinde de bazi siirleri, bazi öyküleri, oyunlari Fransizcaya çevrilmisti. Kisitli bir çevre taniyordu. O yüzden yayinevi bulmakta epey zorlandim. Özellikle de öykü deyince yayinevleri çok kararsiz. Ama ARTE Televizyonu'nun dizi projesi de beni yüreklendirdi. Bu kitabin yayimlanabilme sansini artiracak iyi bir firsatti. O nedenle ilk olarak Esprit des Peninsules'e basvurdum. Fakat sonra bu yayinevinin mali sorunlari oldugunu fark ettim, hatta birkaç ay önce de kapandi. Baska bir yayinevi ararken Fransa'nin çok önemli yayinevlerinden biri olan Actes-Sud ile çalismak firsati dogdu. Stefan Yerasimos, bu yayinevinde 1998'de bir koleksiyon kurmustu, koleksiyonun adi da Bibliothèque turque yani Türk Kitapligi. Bibliothèque turque'ün felsefesi daha çok Osmanli yazinini yayimlamak. Osmanlinin hem klasik hem de daha sonraki devirlerinin, 19. yüzyil özellikle yazini, iste edebiyat, deneme, hatirat, seyahatname türünde yapitlar yayimlaniyor. Orada ben de Evliya Çelebi'den seçilmis bir dizi metni kitaplastirarak yayimladim mesela. Stefan Yerasimos 2005 Temmuz'unda ölmeden önce koleksiyonun ne olacagi konusunda endiseler belirmisti, ben de koleksiyonun devam etmesi için yayinevinin pesine düstüm. Israrlarim sonucunda Bibliothèque turque koleksiyonunun yeniden planlanmasi fikrimi kabul ettirdim. Bu yeniden planlamanin birinci kitabini da Necati Cumali olarak teklif ettim ve onlar da kabul ettiler.
BIR ISTISNA...
- Çagdas bir yazar oldugu halde, Osmanli yazinina ayrilmis bir koleksiyonda çikiyor, ilginç aslinda?- Onun nedeni su: Necati Cumali'nin Viran Daglar'i olsun Makedonya 1900'ü olsun Osmanli devrini canlandiran, Osmanli devrini ilgilendiren metinler, yapitlardir. O yüzden böyle bir istisna yapabildik. Aslinda çagdas yazar yayimlanmayacakti koleksiyonda bunun bir nedeni de yayinevinin Çagdas Türk Edebiyati Koleksiyonu adli baska bir koleksiyonunun da olmasi. Bu arada Cumali'nin yani sira bir istisna isim daha var çagdas yazarlarin arasinda, o da hem Osmanli edebiyatini hem de çagdas Türk edebiyatini ilgilendiren bir yazar olan Ahmet Hamdi Tanpinar. Bibliothèque turque'te o da var.- Bibliothèque turque koleksiyonunda yapitlari yayimlanmis baska hangi yazarlarimiz var?- Koleksiyonda çikan kitaplarin ilki, 1797'de Paris'e gönderilmis olan iki elçinin (Morali Seyyid Ali Efendi ve Seyyid Abdurrahim Muhibb Efendi) yazmis oldugu sefaretnamelerdi. Onun disinda benim Evliya Çelebi'nin katilmis oldugu üç savasi anlatan Evliya Çelebi metinleri 'La Guerre de Turcs' (Türklerin Savasi) adi altinda yayimlandi.. Bunun disinda 17. yüzyilda Viyana'da 11 yil esir kalmis olan bir Osmanli Türk'ü olan Temasvarli Osman Aga'nin 'Prisonnier des Infidèles' (Gâvurlarin Harp Esiri) adi altinda hatiralari yayimlandi. Çok macerali bir esaret, bununla ilgili bir hatirat Türkçe ve Almancada da yayimlanmistir. Ayrica Ali Ufki Bey var. Polonya asilli bir kisi 20 yil Osmanli sarayinda içoglan olarak kalan Ali Ufki Bey, Türk müzigini notaya döken ilk müzisyendir. Koleksiyonda ayrica Ali Ufki Bey'in Italyanca olarak yazdigi ve Topkapi merkezli yasamini anlattigi kitap da Bibliothèque turque'te yayimlandi. Sonra Kanuni döneminde Osmanli donanmasinin Hint Denizi'ndeki baskomutani olan Seydi Ali Reis'in "Ülkelerin Aynalari" (Mir'at-i Memâlik) adli hatirati yayimlandi. Kitapta, Hindistan'a yapmis oldugu bir sefer sirasinda çikan firtinada donanmasini kaybeden Seydi Ali Reis'in askerleriyle karaya çikip, Hindistan'dan Orta Asya'yi katetmesi, Istanbul'a gelene kadar basindan geçen uzun maceralar anlatiliyor. Sonra, 20. yüzyilin basinda Japonya'ya seyahat etmis olan ve 10 ciltlik bir kitap birakmis olan Abdurresid Ibrahim Efendi adli bir Osmanli Tatarinin seyahatnamesinin de sadece Japonya bölümünü, bir de Lâtifi'nin, Evsaf-i Istanbul'u, Risale-i Garibe adli Anonim bir kitapla beraber yayimlandi.- Koleksiyondan yayimlanan Makedonya 1900'e dönersek, yapit Necati Cumali'nin kisisel tarihi de ayni zamanda. Bunu anlatir misiniz?.- Tabii, biliyorsunuz 1923'te Lozan'da Yunanistan ile Türkiye arasindaki yapilan mübadele anlasmasi geregi halklar ülkelerini degis tokus etmek zorunda kaldilar, büyük acilar ve zorluklar yasandi. Necati Cumali da 1921'de Florina'da dogdugu halde Urla'ya gidip yerlesmek zorunda kalanlardan biriydi. Bu oldugunda yasça çok küçüktü, o nedenle bütün bu öykülerini, romanlarini aslinda anne, babasindan duyduklarindan yola çikarak yazdi.- Evet ama dikkat çeker, hep birinci sahis olarak yazmistir. Ben demistir.- O ben dedigi babasi ve dedesidir. Dedigim gibi çok küçüktü, fazla hatirasi yoktu ama demek bunu o kadar içsellestirmis ki anne-babasindan duyduklariyla, kendi hayati gibi anlatmis. Bir söylesisinde kendisi de ifade ediyor çok sonralari bir iki defa ayni yerlere giderek, dogdugu evi ziyaret etmis hatta komsulari, ailesini taniyan kisilerle tanismistir. Yine bir söylesisinde "gittigimde sizi Türkiye'ye gelmek için tren garina götüren arabaciya rastladim" der mesela.Makedonya 1900'de o söylesiyi de yayimladim. Yani aslinda babasinin, dedesinin otobiyografisi bu. Kendisi ise tamamen içsellestirdigi için Makedonya tarihini de kisisel bir tarih olarak ele almis.- Mübadele yeterince yer almaz edebiyatimizda degil mi?- Türkler pek üzerinde durmamistir nedense, oysa önemli bir yaradir, yasanmisliktir. Ne tarihçiler bunun üzerinde yeterince durmus/duruyor, ne edebiyatçilar. Oradan gelmis olan göçmenler kendi yasamlarini edebiyata yansitmamislar yeterince. Oraya gidenler ise tam tersi buradan giden özellikle Ortodokslar Yunanistan'da çok önemli bir edebiyat akimi olusturdular; 1920'ler edebiyat akimi. Bunlarin hepsi ya Anadolu'dan gelmis olan kisilerin kendileri veya çocuklarinin hatiralari iste Anadolu'da ugramis olduklari hezimeti anlatan, yansitan edebiyat yapitlaridir. Necati Cumali da "Iyi bir yazar olmaya karar verdim. Iyi bir yazar olduguma inandiktan sonra Makedonya'yi yazacagim" demistir. Üç tane kitap yazacakti, biri "Viran Daglar", biri "Makedonya 1900"dü. Bir tane daha yazacakti ama vakti olmadi, ömrü yetmedi. Sanirim bugünkü Yugoslavya savasindan önceki dönemi konu edinen bir kitap olacakti. Yine de Necati Cumali Makedonya'yi, oradaki hayati, insanlarin çok çesitli toplumlarin bir arada iyi veya kötü birlikte yasamasini en iyi anlatan az sayida yazardan birisi ve belki de en önemlisidir.
GERÇEGI ANLATMAK
- Necati Cumali bunlari hiçbir sekilde herhangi bir düsmanligi körükleyecek bir sekilde yazmamis. Sömürü yapmamis, politize etmemis. Eli her iki tarafa da uzatili.- Kesinlikle, "Iyi bir yazar olmaya karar verdim. Iyi bir yazar olduguma inandiktan sonra Makedonya'yi yazacagim" derken de, Makedonya'dan gelmis bir kurban, sikâyet eden bir insan olarak degil, gerçegi anlatan bir insan olabilmek adina diyor bunu. Satirlarinda milliyetçiligin zerresini göremezsiniz. Hatta biliyor musunuz bu kitap Yunancaya çok erken çevrildi, hatta Yunanlilar Florina'da Necati Cumali Günleri düzenlediler. Bakiyoruz neler demis Necati Cumali; "Insanlar hangi dilden, milletten olsun bir arada yasayabilirler" diyor. "Insan insanin katili olamaz" diyor. "Insan insanin kurdu olamaz" diyor. Olamaz gerçekten, Balkanlar gibi özelikle Makedonya'da Osmanli döneminde birçok millet, kültür bir arada uzun asirlar bir arada yasayabildiler, evet çogu zaman göreceli bir baris içerisinde de olsa bir arada yasayabildiler. Fakat 20. yüzyilda insanlar bir gün sabahleyin kalkip onlarca yil komsu olarak bir arada, yan yana yasadiklari insanlari düsman olarak gördüler. Necati Cumali'nin savi "bu insanlar tekrar bir arada yasayabilirler" idi. Olmadi, olamadi. Ancak bu kitabi 70'lerde yazmaya basladi; o zaman iste sosyalizmin tatli rüyasini görenler vardi, Necati Cumali da bu insanlardan birisiydi. Ancak Necati Cumali'nin kendisi maalesef o rüyanin korkunç bir sekilde yikilmis oldugunu da gördü. Çünkü 2001'de öldü biliyorsunuz Balkanlar Rusya'nin dagilmasindan sonra Balkanlar tekrar Necati Cumali'nin ve ailesinin yasadigi dönemden çok çok daha büyük bir atese, aciya boguldu. Buna ragmen yine de biz ümidimizi kaybetmemeliyiz, Necati Cumali bugün yasasa yine o mesajlari vermeye devam ederdi diye düsünüyorum. Insanlar bir sekilde belli bir vahset içerisinde gidebilirler ama belli bir zamanda da bir kardeslik bagi içinde yasayabilirler diye bir ümit var daima, ütopyadir diye vazgeçilmemeli bundan.
FRANSA'DAKI YANSIMA...
- Disarida nasil bir ilgi görüyor ve algilaniyor Türk yazini... Fazla Dogu olarak mi yorumlaniyoruz?- Fransa'da bu bir sorun yani Türk edebiyatinin disaridaki kaderi, o sekilde söylemek lazim. Bu aslinda genel bir sorun, Türk edebiyatinin disaridaki özellikle Fransa'daki yansimasi uzun yillar birkaç yazari geçmedi, bunun ilki iste Nâzim Hikmet'ti. Fransiz okuru hemen hemen ilk Türk yazari olarak Nâzim'i tanidi. Ayni sekilde Yasar Kemal çok taniniyor, ve uzun yillar Nâzim, Yasar Kemal, biraz Sait Faik ve elbette Nedim Gürsel gibi yazarlarla anildi-aniliyor Türk yazini. Bunun disinda daha birçok yazar siirleriyle olsun, öyküleriyle olsun, romanlariyla olsun taniniyordu ama Fransa'da böyle yogunluklu olarak bir Türk edebiyatindan bahsetmek zordu. Simdi son zamanlarda 6-7 yildan beri özellikle Türkiye'nin AB'ye üyelik müzakereleri süreciyle ilgili baslatilmis olan tartismalar Türkiye'yi edebiyat dünyasinin ortasina itiverdi. Ve bu tartismalar hem Osmanli tarihine, hem Çagdas Türkiye'ye hem de edebiyatina ilgiyi yogun bir sekilde artirdi.- Necati Cumali'nin dilini, biçemini, tarzini Fransiz insani nasil buldu/buluyor sizce? Hitap ediyor mu onlara?- Necati Cumali'nin üslubu çok yalin ve aslinda çok yaniltici bir üslup, çünkü çeviren açisindan aslinda bu bir sorun. Çünkü o sadeligi baska bir dile ayni sadelikte geçirmek ve edebi agirligini koruyarak iletmek çok zor. Necati Cumali'nin özellikle öyküleri, ben Viran Daglari o kadar fazla basarili bulmuyorum ama özellikle öyküleri burada okumus olanlardan hareketle söylüyorum çok daha hitap ediyor Fransiz okurlara.- Fransiz okuru daha çok roman mi tercih ediyor?- Evet simdilerde romanin her türünü özellikle tarihi roman hâlâ çok revaçta, çok kurgusal romanlar da seviliyor. Ama tarihi roman tahtini kolay kolay kaptirmaz. Da Vinciler de kapis kapis. Ama yine de kitap okuma oranlarinin önceki yillarina göre oldukça düstügü de bir gerçek.- Fransa'da siir..- Çok az çeviriliyor maalesef, Fransiz sairleri de zorluk içinde yasiyor. Siir bu dönemde Fransa'nin zirvesinde asla degil.- Gelelim Necati Cumali'nin gelecegine..- Klasiklesmis bir yazar Necati Cumali, kolay kolay ölmez. Cumhuriyet Kitaplari yeniden yayimliyor mesela, demek ki Necati Cumali yeni bir hayata doguyor, hatta bir yerlerden birileri Cumali'nin Ingilizceye çevrilmesi için bazi girisimlerde bulunuyor. Fakat Necati Cumali'nin baska yapitlarinin da Fransizcaya çevrilmesi lazim.- Mesela hangileri öncelikle çevrilmeli sizce?- Susuz Yaz mutlaka çevrilmeli diye düsünüyorum. Iste Zelis çevrilebilir, siirleri aslinda çok önemli, bir kismi çevrildi. Fakat siir çevirmek çok zor ama maalesef hem para getirmedigi için tercih edilmiyor ama özellikle Tütün Zamani, Zelis, Yagmurlar ve Topraklar mutlaka çevrilmeli diye düsünüyorum. Bu arada "Viran Daglari"nin cep kitaplari arasinda yayimlanmasi projesi söz konusu. Actes-Sud kitabin haklarini Esprit des Peninsules'den satin almayi ve onu cep kitabi yapmayi düsünüyor. Cep kitabi olursa daha çok ve kolay okunur, kaderi degisir hem çok ucuz dolayisiyla kolay satin alinabilen bir kitap olur.- Son soruda Türkiye kendi edebiyatini baska dillere çevirmek konusunda neden eksik kaliyor? Bu kapsamda TEDA projesini de açar misiniz?- Bu konu aslinda uzun söylesileri gerektirir. Kisaca sunlar söylenebilir. Türkiye uzun yillar kendi edebiyatina hor bakti. Yazarlara hep kuskulu ve tehlikeli insanlar olarak bakildi. Degil onlari tanitmak, onlara yardim etmek, daha çok adli yönden, polisiye açisindan ilgi gösterildi. Birçoklari, mahkemelerde süründü, hapsedildi, iskence gördü; bazilari öldürüldü, bazilari yurtlarini terk etmek zorunda kaldi, Hem içerde hem disarida Türkiye'nin gururu olmasi gereken insanlar her dönemde bagnazligin çarklarinda kiyildilar. Çok küçük ülkeler bile edebiyatlarinin disarida taninmasi için gayret gösterirken, yüklü miktarda çeviriye, yayina ve tanitima yatirim yaparken, Türkiye edebiyat ve kültür adina turizm reklami yapti. Türkiye'nin tanitimi, milyonlarca dolar aktarilan birkaç reklam sirketine aktarilmak olarak algilandi. Bir ulusun gerçek cevherinin edebiyatçilarinin, sinemacilarinin, ressamlarinin, bilim adamlarinin oldugu unutuldu. Neyse ki son zamanlarda tarihi yanlik anlasilmis görünüyor. 2005 yilinda Kültür ve Turizm Bakanligi, Türk Kültür, Sanat ve Edebiyati ile ilgili Eserlerin Türkçe Disindaki Dillerde Yayimlanmasina Destek Projesi adi altinda bir birim olusturdu. Makedonya 1900/ Necati Cumali/ Cumhuriyet Kitaplari/ 197 s.
|