Trakya insani
Cüneyt ÜLSEVER culsever@hurriyet.com.tr 29 Temmuz 2007
Trakya insani
SON dört yildir yazlari Kuzey Ege'de, Saros Körfezi'nde geçiriyorum. Saros dünyanin en güzel, en temiz, balik açisindan en verimli, sörf yapmaya ve derin sulara dalmaya en müsait denizlerinden birisi. Hayatimdan çok memnunum.
Ilk duyduklarinda bazi insanlar sasiriyorlar ama Saros Trakya'da.
Güney tarafi Gelibolu ve Çanakkale'ye yaslanmis, kuzey tarafi Edirne'ye.
Benim oturdugum Yayla Köyü, Edirne'nin Kesan Ilçesi'nin köyü. Dolayisiyla ben yazlari Ege Denizi'nde ama Ege insanlariyla degil, Trakya insanlariyla yasiyorum.
Ege insani ile Trakya insaninin karakter özellikleri çok farkli degil. Ancak, Trakya Ege'ye göre disari daha az açilmis oldugu için Trakya insani özelliklerini daha duru tutmus. Ege insani ne de olsa ticaret, turizm gibi faaliyetlerle disariya daha açik, disaridan daha çok etki aliyor.
* * *
Her seyden evvel; çogunlugu Yunanistan, Bulgaristan'dan mübadil olan Trakyalilar fiziken güzel insanlar. Açik bugday tenleri ve renkli gözleriyle daha uzaktan insanin dikkatini çekiyorlar. Köy sokaklari, kosusan sari kafali oglanlarla dolu.
Disa çok açilmamislar ama yabanciya çok açiklar. Zahir, geldikleri yerlerde kendileri de "yabanci" olduklari için meramlarini anlamak, yabancilara yardimci olmak için çok gayret gösteriyorlar.
Ancak, görgü kurallarina çok bagli iseniz sizi rahatsiz edebilirler. Zira karsilarindaki insanlara ilk tanistiklarinda dahi "sen" diyorlar, "siz" kelimesi sözlüklerinde yok.
Kaç-göç nedir bilmiyorlar. Erkek ve kadinlar bir arada yasiyorlar, türban takan kadinlara rastlamak çok zor. Ama köy kadinlari, tipki anneannem gibi, baslarini muhakkak en azindan bir tülbentle örtüyorlar. Sahillerde ise köy kizlari en cüretkár bikinilerle arz-i endam ediyorlar. Oglanlar ile hasir nesirler ama herhangi bir "vukuat"a hiç rast gelmiyorsunuz.
Galiba, dünyayla en barisik insanlar Trakya'da yasiyorlar. Degil kavga, bagiris çagirisi dahi dogru dürüst bilmiyorlar. Trakya'da insan gürültüsü duymuyorsunuz.
Ne yalan söyleyeyim, barissever ruhlarinda alkolün ne kadar etkisi var, bilemiyorum. Köyler bile bira sirketinin mavi bayrak ve flamalariyla donatilmis. Beni ziyarete gelen oglum, bölgenin bira sirketi tarafindan yönetildigini düsündü: "Bira Cumhuriyeti!"
Ama içki onlari agresif degil, tersine yumusacik insanlar yapiyor. Bir Trakyalinin günü "piizlenmeden" bitirmesi imkánsiz. Içki içmeye "piizlenmek" tabirini kullaniyorlar.
* * *
Çok verimli topraklarda yasiyorlar. Trakya gerçekten yesil, yemyesil. Hele hele agustos ayinda büyüyen ayçiçekleri, yesilin arasina sariyi da serpistirince daglarin, ovalarin renk cümbüsüne doyum olmuyor.
Zaten, ayçiçekleri toplanip tarlalar renk armonisini yitirmeye basladiklarinda hazanin gelmeye basladigini, tabiata yavas yavas hüznün çökmekte oldugunu fark ediyorsunuz.
Sonbaharda köyün sahil bölümü de bosaldiginda yatak odanizda denizin hasin dalgalarinin sesini dinleyerek uyumaya basliyorsunuz.
Her türlü meyve ve sebzenin bol bol yetistigi Trakya'da hayat da çok ucuz. Bir yaz köylülerden kendi ürünlerini satin alarak yasadiktan sonra Istanbul manavlarina bir süre düsman kesiliyorum.
* * *
Trakya'da hayat sakin ve dingin. Hemen kimse meseleleri mesele yapmadan yasamayi beceriyor. Hayat ile barisik olmak, onu yenmeye kalkmaktan daha keyifli olsa gerek!
|