Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

Osmanli, Rumeli’yi cephede degil masa basinda kaybetti


28 Ekim 2007  

Soner YALÇIN
sonery@hurriyet.com.tr

Osmanli, Rumeli’yi cephede degil masa basinda kaybetti


Türkiye sinir ötesi operasyonu tartisiyor. Bazi çevreler "ABD’yi, AB’yi karsimiza almayalim; sorunu masada çözmeye çalisalim" diyor. Tarih tekerrür mü ediyor? Çünkü benzer olaylari Osmanli Devleti de yasadi.


Bulgar, Yunan, Sirp çetelerine karsi Avci Taburlari’yla basarili bir mücadele veren Osmanli, Avrupa ülkelerini karsisina almamak için Balkan topraklarini birer birer masada kaybetti.

NE bu sayfada ne de kitaplarimda yorum analiz yapmamaya gayret ederim. Olgularin-haberlerin ve tarihsel olaylarin daha ögretici oldugunu düsünürüm. Ama bazen...

Bazen insan sogukkanliligini kaybediyor. Bazi köse yazarlarinin bu topraklarin tarihini, kalemi ellerine aldiklari dönemle baslatmalari artik dayanilmaz boyuta geldi. Neredeyse herkes Türk Silahli Kuvvetleri’ne "akil" veriyor:

"Barzani güçleri artik düzenli orduya geçti, aman dikkat!"

"Kuzey Irak’a girdigimizde ABD ordusu karsimiza çikarsa ne yapacagimizi hesap etmeliyiz!"

"Askeri operasyondan önce meseleyi masada çözmeye çalismaliyiz!"

’VMRO’ ADINI DUYDUNUZ MU

Bütün mesele tarihi gerçeklerin pek bilinmemesinden kaynaklaniyor aslinda. Bilmiyorlar; Türk Silahli Kuvvetleri tarihinin, terör örgütlerine karsi verilen mücadeleyle eszamanli oldugunu. Bu arkadaslar Abdullah Öcalan adini biliyor. Peki:

Yunanli Emanuil Ksantos, Nikolaos Sfukos, Anastasyas Çakalof adini duydular mi?

Bulgar Boris Sarafov, Saissij Hilandersky, Sofronij Vraçansky ya da Sirp Milos Obradovis ve Damien Gruev ismini hiç isittiler mi?

Balkanlar’in en etkili terör örgütleri VMRO ve IMRO’dan haberdarlar mi?

Balkanlar’da fitili atesleyen Konstantin Fotinov’un hem de Izmir’de çikardigi "Lyubaslovie" adli yayin organini biliyorlar mi?

Yunanistan, Sirbistan, Bulgaristan, Karadag, Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Romanya’nin (Eflak-Bogdan) nasil kaybedildigi hakkinda bilgi sahibi midirler? Sanmam. Peki:

Unutun yukaridaki isimleri, çeteleri, yayin organlarini; bugün bazilarinin AB üyesi oldugu bu ülkelerin Osmanli’dan nasil koptugunu kisaca anlatmak istiyorum. Bugüne benzerliklerini siz bulun lütfen!

OYUN HEP AYNI

Taktik hep ayniydi:

Önce çeteler kurup isyan baslattilar. Mehmetçik çetelere dünyayi dar edince, "Aman kosun yardim edin, barbar Türkler katliam yapiyor" diye Avrupa’yi ayaga kaldirdilar.

Öyle ya bu insan haklari meselesiydi ve Avrupa bu konuda çok "duyarliydi". Hemen olaya el koydular. Arka bahçelerini kaybetmek istemiyorlardi. Tabii "el koyma" diplomatik yollardan oluyordu!

Masalar kuruluyor ve diplomatik görüsmeler basliyordu. Iste mihenk noktasi bu masaydi.

Osmanli masaya oturunca çaresiz kaliveriyordu. Nasil olmasin, borç batagindaydi. Masada ne kadar kararli gözükse de isteklerini pek yaptiramiyordu.

TÜRK SOYKIRIMI

Osmanli Devleti masadan hep reform yapma sözüyle kalkiyordu. Devamli da reformlar yapti; Balkan tebaasina her türlü hürriyeti verdi.

Yetmedi.

Ardindan özerk prenslikler, imtiyazli bölge statüleri tanidi. Yetmedi. Onlar hep daha çok istediler. Bagimsiz devlet oldular; yine yetmedi. Bu kez daha çok toprak istediler. Bazen kendilerine güvenip Osmanli’ya savas açtilar.

Osmanli iste o zaman rahatliyordu; masadan kurtulmustu. Yunan ordusunu da, Sirp ordusunu da cephede perisan etti. Ama sonuç alabildi mi? Hayir. Her seferinde düvel-i muazzama olaya "el koydu".

Osmanli yine masaya oturtuldu. Ve o diplomasi masasinda sürekli kaybetti. Osmanli kaybettikçe çeteler azginlasti. Oyun tekrar tekrar sahneye kondu.

Mehmetçik yine çeteleri dagitti; çetelerin Avrupa’daki uzantilari, "Aman yetisin barbar Türkler Hiristiyanlari kesiyor" diye ortaligi ayaga kaldirdi.

Inanmasi zor ama bu oyun her seferinde etkili oldu. Osmanli saskindi. Hakliydi. Ama anlatamiyordu. Sonuçta Balkanlar’in güvenlik meselesini bile Avrupalilara birakti! Sorun çözüldü mü? Hayir.

Bu kez meselenin parlamentoda çözülecegi söylendi. Osmanli, Yane Sandanski’den Isa Bolatin’e kadar çete liderlerini Osmanli Meclis-i Mebusan’a tasidi. Olmadi.

Ne yapsa ne etse yaranamadi Osmanli.

Aslinda bilmedigi/görmedigi bir gerçek vardi; mesele baskaydi. Mesele, Türklerin Avrupa’dan çikarilmasiydi. Öyle olmasa, Balkanlar’da 4.5 milyon Türk öldürülürken insan haklari savunucusu Avrupalilarin sesi çikmaz miydi?

Oysa uygar Bati kilini bile kipirdatmadi.

Dün böyleydi; bugün farkli mi? Bati’nin elinde dün oldugu gibi bugün de kendi çizdigi bir harita var ve onu gerçeklestirmek için ugrasiyor.

Demokrasi, özgürlük, insan haklari Bati için aslinda sadece laf-ü güzaftir.

Biz bu filmi gördük.

BAGIMSIZ BATI TRAKYA CUMHURIYETI

BALKAN Savaslari’nda Osmanli’nin bozguna ugramasi, ülke içindeki dengeleri de degistirdi. Ittihatçilar darbe yaparak iktidari aldi. Ve kisa zamanda darmadagin olan orduyu savasacak hale getirdi.

Osmanli Ordusu 30 Haziran 1913’te Bati Trakya’ya dogru harekete geçti. Kesan, Ipsala, Uzunköprü ve Edirne bir hafta içinde geri alindi. Ama ne yazik ki ordu hemen durduruldu. Cephede degil masada durduruldu.

Düvel-i muazzama elçileri Sadrazam Said Halim Pasa’ya kosmuslar; Osmanli’nin Londra Antlasmasi’nin tek tarafli bozdugunu ve hemen "isgal" ettigi topraklardan çikmasini söyleyerek, sözlü nota vermislerdi.

Müzakereler sürerken Enver Pasa, 16 subay ve 100 Mehmetçik’ten olusan müfrezeyi Bulgar zulmü altindaki Bati Trakya içlerine gönderdi. Kusçubasi Esref komutasindaki müfreze, Edirne’den yola çikip Ortaköy’e geldiginde, 1200 kisilik Bulgar çetesi tarafindan vahsice katledilen 400 Türk köylüsünün cesediyle karsilasti.

Bir gün sonra katliamci Bulgar çetesi bulundu; darmadagin edildi; 5’i subay 95 kisi esir alindi. 1200 silaha el konuldu. Türk müfrezesi önüne ne gelirse ezip geçti; siddetli çatismalardan sonra Mestanli ve Kircaali ele geçirildi. Yedi düvelin baskisindan bunalan Istanbul Hükümeti, Bulgar cephesindeki Enver Pasa’ya birliklerin çekilmesi emrini verdi.

Enver Pasa emri dinlemedi. Kusçubasi Esref’in yanina Süleyman Askeri Bey komutasinda bir birlik daha gönderdi. Kusçubasi Esref ve Süleyman Askeri güçlerini birlestirip Gümülcine ile Iskeçe’yi aldilar. Meriç boyunu Bulgarlardan tamamen temizlediler.

Iki Türk birligi destan yaziyordu. Düvel-i muazzama ise yikiyordu ortaligi. Sonunda Enver Pasa da, Kusçubasi Esref ve Süleyman Askeri’ye "durun" demek zorunda birakildi.

Durmak yeterli degildi; Avrupalilar Türklerin "isgal" ettigi yerleri hemen bosaltilmasini istiyordu. Iste burada devreye Türk’ün zekási girdi. Bati Trakya’yi ele geçiren Kusçubasi Esref ve Süleyman Askeri Bey dünyaya bir açiklama yaptilar: "Bizim Osmanli ile hiçbir ilgimiz yoktur!"

Ve ardindan "Garbi Trakya Müstakil Hükümeti"nin kuruldugunu duyurdular.

ILK TÜRK CUMHURIYETI

12 Eylül 1913 tarihinde kurulan bagimsiz Türk devletinin yönetim sekli neydi biliyor musunuz; Cumhuriyet!

Devlet Baskani Süleyman Askeri Bey’di. Genelkurmay Baskani ise Kusçubasi Esref. Yeni Türk devletinin bassehri Gümülcine’ydi. Bayragi; ay yildizli, yesil-beyaz-siyah renklerden olusuyordu. Sözlerini bizzat Süleyman Askeri’nin yazdigi milli marslari bile vardi.

Posta teskilati kurup pul bastirdilar. Pasaport sistemi olusturdular. Öyle herkes elini koluna sallaya sallaya gelemeyecekti yani!

Dünyayla haberlesmek için Bati Trakya Haber Ajansi’ni kurdular. "Özgür" adi verilen resmi gazete ile "Independant" adli Türkçe-Fransizca gazete çikarmaya basladilar.

Kisa zamanda 30 bin kisilik ordu olusturdular. Amaç asker sayisini kisa zamanda 60 bine çikarmakti. Öte yandan:

Basta Rusya olmak üzere düvel-i muazzama, eger bagimsiz Türk devleti kendini lagvetmezse Osmanli’nin dogusunda bagimsiz Ermenistan kurdurulacagi tehdidini savurmaya basladi. (Ne rastlanti (!) degil mi, bugün de ellerinde yine Ermeni tasarisi var.)

Sonuçta, Osmanli Hükümeti zorla masaya oturtuldu ve Istanbul Antlasmasi, "Garbi Trakya Müstakil Hükümeti"nin sonu oldu.

Yeni cumhuriyetin ömrü ancak 55 gün sürebildi. Osmanli yine diplomasi masasinda kaybetmisti. Ayrilik günü, Bati Trakya’da kalanlar da gidenler de gözyaslarina boguldu. Son kez hükümet konagi önünde toplu bir fotograf çektirildi.

Bugün bazilarimiz ne diyor; "Aman masaya oturalim!"

Ibret alinsaydi tarih hiç tekerrür eder miydi?..

Mehmetçik 150 yildir gerilla savasi yapiyor

BUGÜN teröristlere karsi mücadele veren Özel Kuvvetler Komutanligi’na bagli özel harpçileri biliyorsunuzdur.

Peki, Avci Taburlari adini duydunuz mu? Çogumuz bilmez.

Türk Ordusu’nun 25 yildir gayri nizami harp yaptigi yaziliyor/söyleniyor. Oysa Mehmetçik bu savasi 150 yildir yapiyor.

Bu savasi baslatan Avci Taburlari’dir.

Ondan dogan örgütün adi Teskilat-i Mahsusa’dir. Bu teskilatin mirasini devralan ise özel harpçilerdir.

Osmanli’nin ilk özel harp teskilati olarak Avci Taburlari’ni gösterebiliriz. Çetelere karsi düzenli orduyla karsilik veremeyecegini anlayan Osmanli bu nedenle, tipki çeteler gibi daglarda yasayan Avci Taburlari’ni organize etti.

Avci Taburlari, Rumeli’deki 3’üncü Ordu Komutanligi’na bagli kurulmustu. Bunlar sorumlu olduklari bölgede devamli hareket halindeydiler. Çeteler hangi yöntemleri kullaniyorsa onlar da aynisini yapiyorlardi. Bu gerilla taburunda genellikle Harp Okulu’ndan mezun olmus mektepli subaylar görev yapiyordu. Bunun ayrica özel bir nedeni vardi:

II. Abdülhamid, mektepli subaylarin Istanbul’da görev yapmasini istemiyordu. "Darbe yaparlar" diye çekiniyordu. Bu nedenle Istanbul’daki Hassa Ordusu’nda (1. Ordu) sadece, Padisah’a bagli kapikulu zihniyetindeki egitimsiz alayli askerleri tutuyordu.

Avci Taburlari komutanlari arasinda kimler yoktu ki: Enver, Cemal, Yakup Cemil, Eyüp Sabri, Resneli Niyazi, Cafer Tayyar, Yenibahçeli Sükrü, Mülazim Atif, Süleyman Askeri, Kusçubasi Esref, Filibeli Halim, Kazim Özalp, Kazim Karabekir ve daha niceleri...

Bu subaylarin çetelerle mücadelesi pek kolay olmadi. Harp Okulu’nda cephe savaslarini ögrenmislerdi; silahlari kara tahtaya çizerek! Çünkü okulda silahlarin bulunmasi, ates edilmesi Sultan’in emriyle yasakti! Bu sartlar altinda mezun olan subaylar kendilerini Balkanlar’in o zor cografi sartlarinda ates çemberi içinde buldular. Yine de hiç yilmadilar.

Giritli Kaptan Skalidis, Bulgar Petso, Rum Pirlepe, Arnavut Istaryali Kamil, "Vardar Günesi" adi verilen Apostol gibi onlarca çeteyi yok eden bu Avci Taburlari’ydi.

Avci Taburlari kisa zamanda gerilla savasini ögrenmisti. Ama...

Ama yine karsilarinda yedi düvel vardi.

Örnegin: Çetelerin silah depolari kiliseler ve papaz-rahip evleriydi. Osmanli zabitleri aramak için buralara girdiklerinde çete taraftarlari feryat ediyordu: "Kilisemizi yakiyorlar!" Sanki Osmanli 600 yil kiliseyle barisik olmamis gibi.

Yazdigimiz gibi Avci Taburlari’nin kurulus nedeni Yunan, Bulgar, Sirp vb. çetelere karsi mücadele vermekti. Bu çeteler basta Osmanli zabitleri olmak üzere karakollara, köylere, yolcu gemilerine, demiryollarina, köprülere saldirilar düzenliyorlardi.

Akla gelecek her yöntemle suikast yapiyorlardi. Olayin trajikomik yani, bu saldirilardan Avrupalilar zarar görürse onlarin maddi zararlarini da Osmanli karsiliyordu. Çeteler bunu bildikleri için yabanci görevlileri kaçirip fidye istiyorlardi.

Örnegin, Fransiz maden müdürü Chevalier için 15 bin; Ingiliz rahibe Mrs. Stene için 16 bin altinlik fidye parasini da Osmanli ödemisti!

Bu arada Avci Taburlari’ndaki subaylar 250 kurusluk maaslarini bile alamiyorlardi! Neyse...

Avci Taburlari’nin çetelere karsi mücadelesinde de karsilarindaki güç Bati’ydi.

Örnegin, eli kanli çete üyesini yakalayip cezaevlerine koyuyorlardi. Ancak belli bir süre sonra Avrupa’nin baskisiyla bunlara af çikiyordu. Saliverilen solugu tekrar dagda aliyordu!

Yani: Basta Ruslar olmak üzere Avrupalilar, Türk askerinin moralini bozmak için ellerinden geleni yapiyordu.

Manastir’daki Rus Konsolosu Rostkovkiy kendisine selam durmadigi için bir Türk askerini kirbaçlayacak; Mehmetçik bu saldiriya dayanamayip konsolosu öldürecekti.

Aslinda Mehmetçik nefsi müdafaa yapmisti ama Divani Harp’te hemen idam edilivermisti; hem de olaya hiç karismamis nöbetçi arkadasiyla birlikte.

Osmanli’da milliyetçilik/ulusalcilik nasil dogdu saniyorsunuz? Sonuç olarak, Osmanli Avci Taburlari Rumeli Daglari’nda gerilla savasini ögrendiler. Öyle iyi ögrendiler ki, mirasi devralan Teskilat-i Mahsusa, I. Dünya Savasi’nda düsmanlari yildiracak eylemler yapti.

Iste kökü Avi Taburlari’na ve Teskilat-i Mahsusa’ya dayanan özel harpçiler bugün kararlilikla teröre karsi mücadele vermektedir.

Yani, söylendigi/yazildigi gibi Türk Silahli Kuvvetleri gerilla savasini yeni ögrenmemistir.




 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Kasım , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net