Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

"Balkan Duvarı"

Dünya Gazetesi
Şubat 25, 2008
DOÇ.DR.MURAT YÜLEK - Balkan duvarını nasıl yıkarız?
KÜRESEL BAKIŞ / Murat YÜLEK
myulek@aya.yale.edu

Geçen hafta, Türkiye ile Balkanlar arasında 1878 sonrasında oluşan "duvarın" maalesef
hala ayakta olduğunu yazmış ve Balkan entelektüellerinin Türkiye'nin Balkan siyaset
ve ekonomisinde (potansiyeline göre) "olmadığının" altını çizmiştim.

Bu arada Türkiye, Kosova'yı ilk tanıyan ülkelerden birisi oldu. Bu, "sinyal" etkisi
açısından olumlu bir gelişme. Çankaya Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ramazan Gözen gibi
uluslararası ilişkiler uzmanları ise Türkiye'nin siyasetinin bölge Ortodokslar'ının
(özellikle Sırplar) müzmin Türkiye aleyhtarlığını hatırlatarak tansiyonu düşürücü
politikalar ve düşük profilli mecraları kullanması gerektiğini söylüyor.

Türkiye'nin Balkanlar'daki siyasi politikası, ekonomik ticari ve kültürel sahalardaki
"soft" politikalarla koordineli geliştirilmeli ve uygulanmalı. Bu sayede Türkiye'nin
bu ülkelerde değişik alanlarda devamlı gündemde olması sağlanmalı. Uygulanacak
politika demetinin önemli unsurları arasında aşağıdakiler mutlaka olmalı:

.Yatırım ve ticaret ilişkileri geliştirilmeli. Türkiye'nin bölgeye ihracat ve
ithalatı son derece sınırlı ancak potansiyel büyük. Almanya, Avusturya, Yunanistan,
gibi ekonomilerle birlikte Slovenya gibi daha küçük ekonomiler de bölgedeki
yatırımlarını artırıyor. Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi'nden Balkan uzmanı Erhan
Türbedar pazarı küçük ülkelerden kurulu büyük bir bölge olarak görmek gerektiğini
söylüyor ve haklı. Türkiye'nin bölgedeki yatırımlarının ağırlığı şu anda Bulgaristan
ve Romanya'da. Bunun yayılması gerekiyor. Örneğin Bosna'daki Zenica Demir-Çelik
Tesisleri'nin özelleştirilme sürecinde Mittal alacağına ERDEMİR alabilmiş olsaydı,
Türkiye açısından Bosna'nın merkezinde bir "Ereğli" daha ortaya çıkmış olacaktı.
THY'nin şu sıralarda görüşmelerde olduğunu duyduğumuz Bosna Havayolları'nı satın
alması süreci hızlandırılmalı. Hayat Grubu ve Şişecam'ın yaptığı yatırımlar
artırılmalı.

.Türkiye'de bir Balkan Araştırma Merkezi kurulmalı. Bölgeyle olan ilişkilerin
altyapısını sağlanması ve Türkiye'de Balkan uzmanlarının yetişmesi açısından böyle
bir merkezin kurulması son derece önemli.

.Kültürel ilişkiler güçlendirilmeli. Eser tercümeleri, karşılıklı sergi ve
konferanslar, Balkan sanatçılarının Türkiye'ye davet edilmesi, Türk sanatçıların
bölgeye gönderilmesi, ortak film projeleri, Türk film yapımlarının Balkanlar'da
vizyona sunulması, TV yayınları gibi çok geniş sahalarda işbirliği gerekli. Bu arada,
bölgede Türkçe öğrenimi desteklenmeli (Bölgedeki tüm dillerde Türkçe kelimeler
kullanılıyor ancak gittikçe de azalıyor). Ayrıda, bu ülkelerde gittikçe ortadan
kalkan Osmanlı kültürel mirası korunmalı.

.Eğitim ilişkileri geliştirilmeli. Balkan öğrencilerine verilen Türkiye'de okuma
bursları son derece önemli ve olabildiğince artırılmalı. Savaşta öksüz kalmış
Boşnaklar başta olmak üzere, annesiz babasız çocukların (Türkiye'de veya kendi
ülkelerinde) eğitimi teşvik edilmeli.

.Bilimsel ilişkiler geliştirilmeli: Üniversitelerarası ilişkiler, karşılıklı
düzenlenen konferanslar, öğrenci ve öğretim üyesi değişimleri, ortak projeler gibi
araçlarla geliştirilmeli.

.TİKA'nın bütçesi artırılmalı. TİKA birçok ülkede bizzat şahit olduğum gibi Bosna'da
da fedakarca çalışıyor. Ancak elindeki mütevazı bütçe sebebiyle etkinliği düşüyor.

Tekrar edelim. Türkiye'nin Balkanlar'da tarihi sorumlulukları var. Diğer taraftan
mevcut "siyasi vakum" Türkiye'ye bölgedeki istikrarın güçlenmesi için hem bir görev
veriyor hem de siyasi/ekonomik altın bir fırsat sunuyor. İşte bu süreçte "soft"
araçların etkin kullanılması gerekiyor. Tabii görev devlet kurumları kadar halkımıza
ve sivil toplum örgütlerine de düşüyor.

DATE:25-02-08

Dünya Gazetesi
Şubat 18, 2008
DOÇ.DR.MURAT YÜLEK - "Balkan duvarı" ne zaman yıkılacak?
KÜRESEL BAKIŞ / Murat Yülek
myulek@aya.yale.edu

İki Almanya'yı ayıran Berlin duvarı 1989 yılında yıkıldı. Türkiye ile Balkanlar
arasındaki 1878 sonrasında yapılan duvar ise maalesef hala ayakta. Türkiye, Osmanlı
İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla geride bıraktığı Balkan halklarının kalbinde ve
gönlünde yaşamaya devam ediyor. Ancak gözlerinden ve politikalarından hala ırak;
Türkiye Balkan siyasetinde ve ekonomisinde neredeyse yok.

Uluslararası Saraybosna Universitesi (ISU) ile Ankara Düşünce ve Araştırma
Merkezi'nin ortaklaşa düzenlediği uluslararası konferans vesilesiyle geldiğim
Saraybosna'da konuştuğum Boşnak entellektüeller Türkiye'nin Balkan'larda hala önemli
bir oyuncu olmadığından şikayet ediyorlar.

Oysa, Türkiye'nin bu bölgeyle yakından ilgilenmesi için önemli sebepler var:

.Türkiye'nin bu bölgeyle ilgili tarihi sorumluğu var. Herşeyi bir tarafa bırakın
Türkiye'de yaşayan Balkan kökenli vatandaşların sayısı Balkan'larda yaşayan Türk
orijinli ve müslüman nüfusdan daha fazla. Bunların büyük kısmı, 1878'den itibaren
Türkiye'ye göçen Müslüman Balkan halkları ya da geri dönen Türk asıllı nüfustan neşet
ediyor. Örneğin, Boşnakları ele alırsak, Türkiye'de yaşayan Boşnak orijinli
vatandaşlarımızın sayısı Bosna'daki Boşnak'ların yaklaşık iki katına tekabül ediyor.

.Türkiye'ye karşı bölgede büyük bir sevgi var. Bir anektod: Saraybosna'da ziyaret
ettiğimiz müze haline getirilen meşhur Tünel evin (Sırp kuşatması altındaki
Saraybosna'ya gıda ve silah tedarikinin yapıldığı gizli tünelin altından kazıldığı
ev) sahibi olan yaşlı hanım müzede Türkler'in olduğunu duyduğunda dışarı çıktı ve
herkese teker teker sarılıp teşekkür etti. Bize söylendiğine göre, hanımın evinden bu
şekilde çıktığı pek görülmüş bir şey değilmiş. Makedonya'da yüzyılın başında
ayrıldıkları akrabalarını ziyaret eden Türklere "nerede kaldınız" tepkisi çok
karşılaşılan bir tecrübe.

.Avrupa ile Türkiye arasındaki coğrafi bağ olan Balkanlar, Türkiye'nin doğal birinci
çevre kuşağının en önemli parçasını oluşturuyor. Belirsizliklerle dolu AB sürecinden
bağımsız olarak Türkiye'nin önce Balkanlarla entegre olması gerekiyor. Balkanlardaki
siyasi belirsizliklerin Türkiye'nin cesaretini kırmaması gerekiyor.

.Balkanlar'daki "siyasi vakum" ve devam eden türbülans Türkiye'nin Balkanlar'da
varlığını ve etkisini güçlendirmesi için bir altın fırsat sunuyor. Balkanların tekrar
"balkanlaştığı" bir dönemden geçiyoruz. Daha dün, Kosova'da bağımsızlık deklarasyonu
yapıldı. Bu süreçte her etnik grup ya da ülke kendisini yakın hissettiği güce
bakıyor. Rusya, Almanya ve Avusturya'yı bırakın, bölgede normalde güç kazanması çok
zor olan Yunanistan bile ortak noktalarını kullanarak kendisine baz oluşturmaya
çalışıyor. Örneğin, Bosna Hersek içindeki Sırp Cumhuriyeti için özel politikalar
uyguluyor ve hatta özel devlet kredileri veriyor. Saray Bosna'daki tüm bakanlıkların
içinde olduğu kompleksi Yunan Hükümeti yaptırmış ve binanın adı halen "Yunan - Bosna
Dostluk Binası" adını taşıyor.

Türkiye, Balkanlar'da, SSCB'nin çöküşünden sonra Türki cumhuriyetlerde karşılaştığı
ve yeterince yararlanamadığı altın siyasi fırsat ile karşı karşıya.

Kendisini Türkiye'ye çok yakın hisseden Türk ve Müslüman Balkan nüfusunun artış hızı
Balkanlar'daki ortalama nüfus artış hızının üzerinde. Bunun uzun vadede Balkan
demografisi ve sonrasında siyaseti üzerinde önemli etkileri olacak. Bu nüfus şu anda
genel olarak eğitim ve gelir seviyesi yüksek insanlardan oluşuyor.

Türkiye için bu derece önemli olan Balkanlar'da Türkiye'nin bu derece etkisiz ve
stratejisiz olmaması gerekiyor. Türkiye'nin bölgeye iyi detaylandırılmış bir yaklaşım
stratejisi geliştirmesi gerekiyor. Bununla ilgili düşüncelerimi gelecek yazıya
saklıyorum.





 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Kasım , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net