Bilge Adamlar Toplantısı-Avrasya Zirvesi, 2 Mayıs 2008: Türkiye’den 9.
Bilge Adamlar Toplantısı-Avrasya Zirvesi, 2 Mayıs 2008: Türkiye’den 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Bulgaristan’dan eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev, Romanya’dan eski cumhurbaşkanları Ion Iliescu, Emil Coustantinescu ve Bulgaristan eski Başbakanı Simoen Saxe Gotha-Coburg ‘2008 Yılında Dünya’ya Bakış’ konusunda görüşlerini açıkladılar.
11. AVRASYA EKONOMİ ZİRVESİ... -9. CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL:
-11. AVRASYA EKONOMİ ZİRVESİ... -9. CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL: -''EVRENSEL TOPLUM VE EVRENSEL HUKUK, EĞER DÜNYANIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU TARAFINDAN KABUL EDİLEBİLİR HALE GELİRSE DÜNYA DAHA RAHAT, DAHA BARIŞ İÇİNDE YAŞAYAN DÜNYA OLACAKTIR'' -BULGARİSTAN ESKİ CUMHURBAŞKANI ZHELYU ZHELEV: -''DENİZ DİBİNDE, KENDİ ÜLKESİNİN JEOLOJİK ÖZELLİKLERİNE UYGUN OLDUĞU GEREKÇESİYLE FAALİYETLER YAPILMASI BANA MANTIKSIZ GELİYOR. SINIR, 200 MİLE KADAR UZATILMAMALI. BU, İHTİLAFLARA GEBE BİR UYGULAMA OLACAKTIR''
(FOTOĞRAFLI)
İSTANBUL (A.A) - 02.05.2008 - 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, evrensel toplum ve evrensel hukukun henüz uzak olduğunu belirterek, "Evrensel toplum ve evrensel hukuk, eğer dünyanın büyük çoğunluğu tarafından kabul edilebilir hale gelirse o zaman dünya daha rahat, daha barış içinde yaşayan dünya olacaktır" dedi. Demirel, 11. Avrasya Ekonomi Zirvesinin ikinci gününde yaptığı konuşmada, önceki yüzyıldan aldığı olumsuz ve olumlu birçok konuyu da beraberinde getiren 21. yüzyılda dünyanın yeniden şekillenmeye yöneldiğini söyledi. Bunun üç ana kolonunun demokrasi, insan hakları ve pazar ekonomisi olduğunu belirten Demirel, şöyle devam etti: "İnsanlığın hedefi daha iyi, daha zengin, daha temiz, daha güvenli dünya yaratmaktır. Evrensel toplum ve evrensel hukuk henüz uzaktadır. Kanaatimce evrensel toplum ve evrensel hukuk, eğer dünyanın büyük çoğunluğu tarafından kabul edilebilir hale gelirse o zaman dünya daha rahat, daha barış içinde yaşayan dünya olacaktır. 192 ülkeden 122'si demokrasi, insan hakları ve piyasa ekonomisi üzerinde bir yönetim düzenini kabul etmişlerdir. 21. yüzyılın başında dünya, zengin dünya ve fakir dünya diye bölünmüştür. Çünkü dünyada ekonomik bakımdan büyük icatlar olmuş, dünya zenginleşmiş, fakat zenginleşen dünyanın bir kısmı zengin, bir kısmı fukara hale gelmiş, gelir dağılımı adaletsiz ve dengesiz durumda olmuştur." Dünya nüfusunun yüzde 40'ının dünya zenginliğinin yüzde 87'sini, yüzde 60'ının ise yüzde 13'ünü aldığına dikkati çeken Demirel, Birleşmiş Milletler (BM) Millenium Deklarasyonunun yoksulluğu, cahilliği, adaletsizliği ve kadın-erkek eşitsizliğini ortadan kaldırmayı hedeflediğini anlattı.
-"YERKÜRE TEHDİT ALTINDA, BUNUN NEDENİ İNSANOĞLU"-
BM'nin "refah ve barış bölünmez" sloganına değinen Demirel, BM'nin kuruluşundan 45 yıl sonra 1990'lı yılların başında yerkürenin tükendiğinin bilincine varıldığını ifade etti. Önümüzdeki yıllarda insanlığın ajandasında bu konunun ilk sıralarda yer alacağını kaydeden Demirel, "Yerküre tehdit altındadır ve insanoğlunu tehdit etmektedir. Bunun nedeni insanoğlunun kendisidir. Dolayısıyla BM'nin refah ve barış sloganına çevre de eklenmiştir" diye konuştu. Süleyman Demirel, topyekun kalkınmanın nasıl olacağının dünyanın birinci meselesi olduğunun altını çizerek, "Bu konuda rasyonel yol nedir? Bunu gerçekleştirmede doğru yol takip edilirse zaman içinde pek çok şeyin hallolacağı bilinmelidir. Yoksulluk insanlığın kaderi değildir. Kader olmadığı gibi çaresiz, çözümsüz bir şey değildir. Bunun çözümünü gelin insanlık olarak hep birlikte gerçekleştirelim" görüşünü aktardı.
-"MODELİN YARALANMAMASI LAZIM"-
Konuşmasında, piyasa ekonomisi, Adam Smith'in görüşleri ve küreselleşme konusundaki tartışmalara da değinen Demirel, şöyle konuştu: "Yoksulluktan kurtulmanın yolu bilgiye, bireyin teşebbüs gücüne ve rekabete dayanan ekonomik model ise bu modelin yaralanmaması lazım geldiği kanaatindeyim. İnsanoğlu bu modeli yaralarsa, yerine geçmişteki modellere dönmek gibi bir hataya girerse dünya yine yoksulluğu çoğaltacaktır, azaltacak değildir. O itibarla bu husustaki tartışmaların umarım ki soğukkanlılıkla yapılıp bir neticeye bağlanması mümkün olsun." Dünyanın diğer bir sorununun terör olduğuna işaret eden Demirel, insanlığın en büyük korkusunun, terörün eline nükleer silah, kitle imha silahlarının verilmesi olduğunu söyledi. 9. Cumhurbaşkanı Demirel, bir sorunun da göç olduğunu belirterek, "Şimdi adına insan kaçakçılığı diyorlar. Bugünkü Avrupa'da multi kültür sorunu, kendisinden olmayanı sevmeme varsa bunun nedeni göçtür" diye konuştu.
-"KUTUPLARA YAKIN BÖLGELERDE KAYNAK ARAYIŞI..."-
Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev ise, dünyanın daha önceden bugün olduğu kadar büyük bir enerji krizi yaşamadığını belirterek, Uluslararası Enerji Ajansının raporuna göre, önümüzdeki 5 yılda petrol eksiğinin çok belirgin bir şekilde ortaya çıkacağını, 10 yılda ise doğal gazda aynı sıkıntıların olabileceğini söyledi. Şu anda 120 dolara çıkan bir varil petrolün fiyatının 10 yıllık sürede 10 kat arttığına dikkat çeken Zhelev, doğal gaz fiyatlarında da farklı durumun gözlemlenmediğini ve öngörülerin pek aydınlık gelecek çizmediğini kaydetti. Zhelev, üretim yapan kaynak ülkelerin daha zengin kaynakları arama, bulma arayışları bulunduğunu ve özellikle kutuplara yakın bölgelerde kaynak arayışı olduğunu aktardı. Araştırmaların bu yöne kaymayı gerektirdiğini, bu tabloya diğer taraftan küresel ısınmanın eşlik ettiğini belirten Zhelev, özellikle Kuzey Kutbunda incelen buz ve buzul örtüsünün altındaki doğal kaynaklara ulaşımın rahat olacağı görüşünün bulunduğunu anlattı. Zhelev, Rusya'nın BM'nin Kıta Sahanlığı Sözleşmesine dayanarak Sibirya'nın kara özelliklerine eş değer özellikler taşıdığını iddia ederek Kuzey Kutbuna çok yakın noktalarda araştırmalar yaptığını, bu alanın Bulgaristan'ın 10 katı kadar 1 milyon 200 bin metrekarelik üçgen bir bölge olduğunu söyledi. Bunun birtakım tepkiler aldığını ve Kanada'nın kendi haklarının ihlal edildiğini savunduğunu kaydeden Zhelev, dünya medyasında bu olaylarla ilgili "Kremlin Kuzey Kutbunu işgal etti", "Antartika'da yeni hak iddiaları", " Kuzey Kutbu, emperyal savaşların yeni arenası olacak" gibi haberler çıktığını anlattı.
-"200 MİL, İHTİLAFLARA GEBE BİR UYGULAMA OLACAKTIR"-
Zhelyu Zhelev, dünya kamuoyunun buna tepki göstermesi gerektiğini ve bunun durdurulması gereken bir eylem olduğunu savunarak, "Konu, Rus-Norveç ihtilafının zeminini döşüyor. Bu nedenle çekişmenin durdurulması gerekiyor ki, denize kıyısı olan ülkeler arasında daha büyük ihtilaflar ortaya çıkmasın" dedi. Bu tür çalışmaların yapılmasını engellemek için BM'nin konuya ilişkin sözleşmesinin değiştirilmesi gerektiği görüşünü aktaran Zhelev, "Deniz dibinde, kendi ülkesinin jeolojik özelliklerine uygun olduğu gerekçesiyle bu tür faaliyetler yapılması bana mantıksız geliyor. Sınır, 200 mile kadar uzatılmamalı. Bu, ihtilaflara gebe bir uygulama olacaktır" dedi. BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin, Kuzeye kıyısı olan ülkelerin denizi kendi aralarında paylaşma hakkı olmadığını gösterdiğini ifade eden Zhelev, tüm ülkelerin kısa vadeli ekonomik çözümler yerine insanlığın sorunlarının uzun vadeli çözümü için çalışmalar yapmasının şart olduğunu vurguladı.
11. AVRASYA EKONOMİ ZİRVESİ -9. CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL:
-11. AVRASYA EKONOMİ ZİRVESİ -9. CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL: -''BALKANLARI DA İÇİNE ALMAYAN, TÜRKİYE'Yİ İÇİNE ALMAYAN BİR AVRUPA PROJESİ, NOKSANDIR'' -''TÜRKİYESİZ BİR AVRUPA'NIN DÜNYADA ROL ALABİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR''
(FOTOĞRAFLI)
İSTANBUL (A.A) - 02.05.2008 - 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Balkanları ve Türkiye'yi içine almayan bir Avrupa projesinin eksik olduğunu kaydetti. 11. Avrasya Ekonomi Zirvesinde Avrupa konusunun ele alındığı oturumun ardından konuşan Demirel, Avrupa Birliğinin aslında, siyasi, demokrasi ve barış projesi olduğunu ifade ederek, 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'nın içine düştüğü durumun tekrarlanmaması için yapılan bir proje olduğunu, emsali bulunmadığını, öncesinde de böyle bir proje bulunmadığını dile getirdi. Bir barış projesi isteniyorsa, Avrupa'nın bazı ülkelerini bu projenin içinde, bazılarını dışında tutarak barışın sağlanamayacağını vurgulayan Demirel, bu konunun tartışıldığını ve sonuçta "Avrupa'nın değerlerini hazmeden ülkelerin AB üyesi olabileceği" sonucuna varıldığını söyledi. Demirel, Türkiye'nin 1999 yılından bu yana AB'ye üye olmaya aday gösterildiğini, 2005'ten itibaren de müzakere sürecinde bulunduğunu ve müzakere süreci tamamlarsa AB üyesi olacağını hatırlattı. Balkanların tümünü içine almayan bir Avrupa projesine ilişkin, Avrupa barışı sağlamak bakımından eksik olacağı kanaatleri bulunduğunu belirten Demirel, "Balkanları da içine almayan, Türkiye'yi içine almayan bir Avrupa projesi noksandır" dedi. Süleyman Demirel, Avrupa'nın dünyada daha etkin rol alması gerektiğine ve özellikle Çin'in ve Hindistan'ın gelişmesi karşısında Avrupa'nın bulunduğu yerde durmasının mümkün olmadığına işaret ederek, "Avrupa'nın dünyada daha iyi bir rol almasının en önemli şartlarından biri, Türkiye'nin AB'de olmasıdır. Türkiyesiz bir Avrupa'nın dünyada rol alabilmesi mümkün değildir" diye konuştu. Türkiye'nin müzakereleri tamamladığı zaman AB'ye üye olacağını çünkü 21 devletin müzakereleri tamamlamalarının ardından üye olduklarını ve müzakereleri tamamlayıp da AB'ye üye olmayan hiçbir ülke bulunmadığını belirten Süleyman Demirel, şöyle devam etti: "Türkiye'ye gelince... (AB olsa da olur olmasa da olur) diyebilir Türkiye... Ama bu Türkiye'nin menfaatine değildir. Küserek, darılarak, kızarak bir yere varamayız. Milli menfaatlerimizi iyi hesaplamamız lazım. Türkiye'nin menfaatleri ile Avrupa'nın menfaatleri örtüşmektedir.Kimsenin kimseyi istismar edeceği falan yoktur." Demirel, "Türkiye, vazgeçmiş olursa bundan 10-20 yıl sonra kendi halkına ne diyecek? Halkı sormayacak mı Türkiye'ye, neden 27 ülke bir araya geldi de siz bunun içine girmediniz? Siz mi haklısınız yoksa 27 ülke mi haklı diye sormayacak mı?" ifadesini dile getirerek, Türkiye'nin milli menfaatlerini içermeyen bir şeyin içinde olamayacağını söyledi. Süleyman Demirel, "Benim şahsi kanaatim de görevde bulunduğum zamandaki kanaatim de Avrupa, daha aktif bir rol almalı. Daha aktif bir rol almasının mutlak şartlarından birisi, hem Balkanların tümünün hem Türkiye'nin Avrupa Birliğinde yer almasıyla mümkündür" dedi.
-''AVRUPA, TÜRKİYE'Yİ GÖRMEZDEN GELEMEZ''-
Romanya Eski Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu ise tarihsel olarak Avrupa fikri ve kavramına değinerek, Avrupa'nın anlamının hep değiştiğini, hiçbir zaman somut ve tam anlamı olmadığını, son 200 yıla bakıldığında modernite ve demokratikleşmenin Avrupa fikriyle özdeşleştiğini söyledi. Constantinescu, Avrupa'nın eskiden beri bir üstünlük kompleksine, dışında yer alanların da aşağılık kompleksine sahip olduğunu kaydederek, Avrupacılığın Avrupa'nın eteklerinde yer alan bütün kültürlerin paylaştığı bir anlayış olduğunu dile getirdi. Avrupa'yı tartışmanın AB'ye uyumu tartışmakla eş anlamlı hale geldiğini belirten Constantinescu, "Biz hepimiz de şunu göstermeye çalışıyoruz: (Bizim gelişme sürecimiz Avrupa'nınkinden farklı yol izlemiştir) demeye çalışıyoruz" dedi. Constantinescu, Avrupa'nın körü körüne taklit edilecek bir model değil, kendi toplumlarına adapte edilmesi gereken bir model olduğunu vurgulayarak, AB'nin, daha ziyade siyasi bir kültürü yansıttığını, özgürlük ve demokrasi değerlerinin teşvik edilmesi ve paylaşılması olduğunu ifade etti. Bugünün Avrupası'nın coğrafi esaslarla ilgili değil, esaslarla ilgili bir proje olduğunu anlatan Constantinescu, "Avrupa, Türkiye'yi görmezden gelemez. Türkiye, son yüzyılda NATO üyesi olarak hep ön saflarda yer aldı ve soğuk savaşın getirdiği riskleri, bazı ülkelerden çok daha fazla üstlendi. Ekonomik açıdan Türkiye'nin Avrupa projesi 1950'lerde başladı. Türkiye, Avrupa'ya üye olma konusundaki inancını ve kararlılığını hiçbir zaman yitirmedi. 30 yılı aşkın süredir devam eden kararlılık bile, Türkiye'nin AB'ye girmesini haklı çıkaracak bir sebep olabilir" diye konuştu.
-''REFAH, KATILIM OLMADAN GERÇEKLEŞTİRİLEMEZ''-
Romanya Eski Cumhurbaşkanı Ion Iliescu da, halihazırda Avrupa'nın yapılanma sürecinde hem küreselleşme hem de entegrasyon unsurlarının etkili olduğunu ifade etti. Iliescu, Avrupa sosyal modelinin yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğunu belirterek, bu modele atıfta bulunanların ekonomik anlamda rekabetçiliğin başarısız olmasını tek başına ekonomik nedenlere bağlayamayacaklarının bilincinde olmaları gerektiğini söyledi. ABD ve AB arasındaki stratejik ilişkilerin göz ardı edilemeyeceğini dile getiren Iliescu, Avrupa'da ortak bir dış politika oluşturulmasının önem taşıdığını kaydetti. Bulgaristan Eski Başbakanı Simeon Saxe-Coburg-Gotha ise son yıllarda Avrupa'nın ticari ilişkilerinin geliştiğini ve ulaşım altyapısının da gelişme ihtiyacı doğduğunu belirterek, Tuna nehrinin yeterli ölçüde kullanılmadığını, taşımacılık için kullanılması halinde bunun ekolojik açıdan da önemli olacağını ifade etti. Gotha, daha iyi hava yolu besleme bağlantılarının oluşturulması, ortak enerji politikasının önem taşıyan konular olduğunu vurgulayarak, bir başka konunun da tarım olduğunu, organik tarım ürünlerine Avrupa'daki talebin arttığını ve Bulgaristan'ın ürettiği organik tarım ürünlerinin değerinin daha da artacağını söyledi. Ekonomik işbirliğinin Avrasya bağlamında çok önem kazanan bir kavram olduğunu dile getiren Gotha, ekonominin ötesine geçmek, sanayiyi düşünmek gerektiğini belirterek, en önemli kaynağın insan kaynadığı olduğunu kaydetti. Gotha, genç nesillerin en önemi yatırım kaynağı olduğuna, Avrupa'nın gençlerin siyasi hayata katılımının giderek azalması olgusuyla karşı karşıya kaldığına işaret ederek, "Refah, katılım olmadan gerçekleştirilemez. Gençleri motive etmeliyiz. Gelecek onların. Bugünden inşa etmeye başlamaları lazım" dedi.
|