Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

Bosna Kasabı Karaciç'in Yakalanması

Cumhuriyet 24.07.2008
İŞİNİN EVRENİNDEN

ŞÜKRAN SONER

Çöplüğe...

Bosna kasabı, tilki.. on binlerle Bosnalı Müslümanın katliamından sorumlu Karaciç’in yakalanması dünya medyasında öne çıkan haber oldu. Yorumlarda, Sırbistan’ın AB üyeliğine yakınlaşması, Batı’dan yana siyasi iktidarın olumlu adımı, değerlendirmeleri ağırlık kazanmıştı. Katliamların mağduru Boşnaklar ister istemez sevinç gösterileri ile tepkilerini gösterdiler. Batı dünyası, çağımızın bu en ağır insan katliamı suçundan, birinci elden sorumlu Karaciç’in yakalanması, daha doğrusu teslim edilmesinden kendine pay çıkararak, Karaciç’in Lahey’de yargılanması ile aklanmış mı olacak?

Sırbistan’a AB yolunun açılmasında, katliam sorumlularının teslim edilmeleri koşulunun olması, AB siyasilerinin AB sınırları, hem de içinde bulunduğumuz çağın içinde, işlenmiş en büyük insanlık suçları, ırk ve din üzerinden katliamlardaki suç ortaklıklarının yok sayılmasına yeterli olabilir mi? Tarihe kalacak, yaşanmışlıklara ilişkin belge ve bilgiler, Balkanlar katliamlarını anlatan tüm sanat ürünleri de dahil, AB’nin çekirdek ülkelerinin emperyal çıkarları adına oynanan kirli oyunları, suç ortaklıklarını ortaya koyuyor..

Tito Yugoslavya’sını çokkültürlü yapısı ile AB içine almak, AB’nin merkez ülkelerinin emperyal çıkarları ile yüzde yüz çatışan bir tablo idi. AB büyürken, para birliğine giderken, küresel yapılanma, emperyal çıkarlar ekseninde, AB’nin sosyal devlet, gelişmiş insan hakları, sendikal haklar, Kopenhag kriterlerinden önemli sapmalar yaşıyordu. Çokkültürlülükten vazgeçmiş, merkez ülkelerin gelişmiş kültürleri, daha çok da şirket çıkarları eksenindeki bütünleşmede, dengeleri altüst edecek yapısı ile Yugoslavya’nın birliğe alınması düşünülemezdi. Parçalanmış, tek tek biyat etmiş, sindirilmesi kolay, ülkeciklerin zamana yayılmış üyelikleri ancak gündeme gelebilirdi. Elbette AB’nin odak ülkelerinin çıkarları ekseninde bir paylaşım, parçalanma modeli de gündeme gelecekti..

***

Sovyetler Birliği’nin parçalanmasının ardından gündeme gelen tek kutuplu, küreselleşme düzeninde, emperyal çıkarlar paylaşım ekseninde, eski Doğu Bloku’nun ürettiği petrolün yüzde 70’lerini kullanan AB ülkelerinin, Moskova ile kurması zorunlu dengeleri de vardı; Bosna, Kosova, Moskova’nın siyasal güç ekseninde Sırbistan denetiminde kalabilirlerdi.

Tabii ırklar ve dinler üzerinden ayrımcılık tohumları ekildiğinde, Tito’nun Balkanlar, Yugoslavya üzerinde çırpındığı çokkültürlülük çimentosu kırıldı. Ağırlıklı din ekseninde kanlı çatışmalarla bölünmeler, devletçikler oluşumunda, AB desteğinde Slovenya, Hırvatistan ucuz kurtulurlarken, Bosna ve Kosova kanlı katliamların odağı oldular. Her ikisinde de çokkültürlük yerine giderek Hrıstiyan birliği kimliği ağır basan AB’nin seyirci kaldığı görüldü. Müslüman Boşnak ve Arnavutların katliamları seyredildi. Karaciç’in yakalanması haberleri içinde bile, geçmiş kanlı katiamlar sürecinde AB kökenli barış birliklerinin, komutanlarının, siyasilerinin suç ortaklıklarının görüntü, belgeleri saklanamıyor.

***

Bunca yıl dökülen bu kadar kandan sonra, birkaç milyoncuk devletçikler olarak hepsi de ekonomik, sosyal, siyasal bağımlı, çok yoksullaşmış, yoksunlaşmış, Tito Yugoslavyası’nın federasyon yapısından da daha çok parçalanmış (Bosna’da üçlü devletçik, Kosova Sırbistan’dan ayrı) şimdilik 9 devletçik, AB’ye ırk ve siyaseten en yakın olanları göreceli en iyi durumda, hepsi de çaresiz..

Hikmet Bila arkadaşımız dünkü köşesinde, Karaciç’in yakalanması, teslim edilmesi olayını çıplak özetleyivermiş; “Pis ve kanlı oyunda vahşi bir biçimde kullanıldılar ve işleri bitince de çöplüğe atıldılar..”

Bosna ve Kosova’da katliamlar sürer, dünya, AB, kendi sınırları içindeki insanlık suçlarını seyrederken, Müslüman dünyası, bizim kamuoyunda “katil Sırplar” vurgulaması hep öne çıkıyordu. İçtenlikle sorguluyordum, çocukluğumun Yugoslavyası, Kosovası’nda tanıdığım Sırpların hiçbirine “katil” damgasını yakıştıramıyordum. Sırbistan’dan filizlenen, hortlayan ırkçı, daha doğrusu Ortodoks fanatizminin, emperyal çıkarların dünya çapında oynadığı, “özgürlükler adına ayırımcılıkla, insanlığı özellikle yoksul güney dünyasında ırklar ve dinler ekseninde parçalama” oyununun bir sonucu olduğunu anlatmaya çalışıyordum.

Sırplar çok hızlı bir yoksullaşma, yoksunlaşma, kimlik erozyonu, siyaseten de en çok Yugoslavya’nın ortak dilinin, kimliğinin, Belgrad eksenli ülke birliğinin başını çekenler olarak parçalanmanın travmasını yaşıyorlardı. Kendini tehdit altında gören arının sokması gibi kendine de zarar veren, ilkel, vahşi tepkiler, güdülerle hareket ediyorlardı. Katliamların başını çeken siyasi liderler, çeteler dışında kalan ortalama Sırp’ın, olsa olsa sesiz kalıp onaylama ya da yılıp karşı duramama, seyirci kalma suçları vardı.

Karaciç olayından acaba bizimkiler “kullanılıp, işi bitince çöplüğe atılma..” üzerinden kimi dersler çıkarabilirler mi dersiniz?

soner@cumhuriyet.com.tr

 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Kasım , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net