Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

Tarihte Yunanlılık ve Yunanca

İlber Ortaylı
Tarihte Yunanlılık ve Yunanca
Milliyet Pazar 27 Temmuz 2008


İskenderiyeli aziz Şenute 350-451 arasında 100 yılı aşan uzun bir ömre sahiptir. Bugün Deir anba Şanuda, o zaman “Beyaz” diye bilinen manastırın başrahibiydi. İnancı zayıf olanlardan, daha doğrusu kendisine tabi olmayan iki zümreden “kafirler ve Helenler” diye bahsediyordu. Zaman zaman taraftarlarını kendilerine karşı kışkırttığı, bu Helen kitleyle çatışmaya girdiği belli.
İskenderiye’de hem henüz Hıristiyanlığa dönmeyenler ile Hıristiyanlar arasında hem de Hıristiyanların kendi aralarındaki çatışmalarda manastır basma ve kitap yakmalar eksik değildi. Zavallı İskenderiye Kütüphanesi’nin ta Julius Caesar’dan beri başına gelmedik kalmadı. Arapların 639’da Mısır’ı fethettiklerinde yakacak kütüphane buldukları çok şüpheli.
Altı asırdan beri Büyük İskender’in kurduğu İskenderiye başta olmak üzere, birtakım yerleşmelerde Yunanlılar yaşıyordu. Yunanca bir yerde herkesin ortak anlaşma ve yazışma diliydi. Tevrat’ı ve İncil’i ve daha nice eseri Kobtçaya yani eski Mısırlıların diline çeviren, kendi taraftarlarının Mısırlılığını fanatik şekilde koruyan ve Yunanlılıktan nefret eden aziz Şenute ve taraftarları, günlük yazışmalarını dahi kafirlerle bir tuttukları Helenlerin diliyle yazıyorlardı.
Komşu Libya ülkesinin tek meskun ve kalabalık şehri Kyreneika birtakım filozof ve edebiyatçıları yetiştiren bir Yunan şehriydi. İskenderiye Atina ile Küçük Asya’nın Karia bölgesindeki Afrodisias’la devamlı temas halindeydi. Kalkedonlu yani Kadıköylü Herophilus, İskenderiye’nin ünlü cerrahi ve anatomi hocasıydı.
Yunanlılar anatomiden anlamazlar. Cesetlerle uğraşmak yasaktı. Ama eski Mısırlılardan gelen mumyalama sanatı sayesinde Yunanlılar Mısır’da insan bedeni üzerindeki çalışmalara kolayca adım attılar. Bugünkü Şam, Antakya, Filistin bu dünyanın dışında değildi.

En yaratıcı tercümeler
Sözünü ettiğimiz, milattan sonraki 4’üncü ve 6’ncı asırların Mısır’ıdır. Bir müddet sonra Müslüman Araplar geldiklerinde Yahudi, eski Mısırlı ve Yunanlıları buldular. Böyle yerlere fatihlerin dili kolay yerleşir. Suriye ve Filistin gibi kardeş Sami dillerin konuşulduğu yerlerde kolayca yerleşen Arapça, bir müddet sonra Mısır’a da yerleşti. Ama doğrusu medeniyetin eski dilleri yaşamaya devam etti.
Miladın 6’ncı asrında Yunanistan’dan Antakya’ya, oradan Suriye, Filistin ve Mısır’a geçen biri, her yerde Yunanca konuşan ve yazan grupların ortasında olabilirdi. Tabii bu nedenle Antakya’da, Güneydoğu Anadolu ve Suriye’de alimler her şeyi Yunancadan Aramcaya çevirdi. Aynı kadrolar İslam imparatorluğunu da Arapçaya çevirmeye devam etti.
Eski Yunan’ın iltifat edilmeyen metinleri tiyatro, mitoloji, tarih ve etik üzerindeki diyaloglardı. Felsefe, tıp, matematik, astronomi, botanik ve coğrafyayla ilgili hiçbir Yunanca metin ellerinden kurtulmadı. Hele devlet ve siyasetle ilgili Aristo ve Plato üstadın dedikleri en yaratıcı tercümelere konu oldu.
Yunanca milattan önce 5’inci asırda İtalya kıyılarına ve Sicilya’ya, Karadeniz kıyılarına, bizim şehrimize (Byzantion) kurulan koloni şehirlerle doğunun en yaygın coğrafi dili oldu. İskender’in fetihleriyle bu bölgelerin iç kısımlarına da yayıldı.
Yurdumuz Yunancanın coğrafya olarak hakim olduğu bir kıtaydı. Ama Küçük Asya coğrafyasının çok önemli bir kısmında Yunanca konuşulmazdı. Yunancayı sonradan benimseyen bugünkü Mersin’in yanındaki Soli (Roma devrinde Pompeipolis), eski Farsçaya yakın bir dil konuşurdu ve bunların Yunancaları da karışık ve bozuktu; bu nedenle içinde yabancı unsur bulunduran dillerin “solisizm”lerinden bahsedilir.
Latince Avrupa’nın batısında üniversal bir dil olarak uzun asırlar yaşadı. Yunanca ise Doğu Akdeniz’de aynı konuma sahipti. Aşağı yukarı İslami dönemde ilimler ve felsefenin Arapça yapılmasıyla bu konumunu kaybetti.

Temel doğrular bilinmeli
Bundan sonraki 1000 yıl içinde Yunancanın eski klasik biçimini korumadığı ve koine dediğimiz avami bir formla bu dünyada yaşadığı görülür. Eski klasik Yunancadan hem kelime haznesi hem de gramer olarak farklılıkları vardır. Balkan Slavlarının ve Rusya’nın kilisesini etkileyen bu son şeklidir.
Şüphesiz uzun Osmanlı asırları boyunca çağdaş Yunancayı Türkçe ve onun hamulesindeki Arapça ve Farsça da etkiledi. Bu değişikliği modern Yunanistan kabul etmek istemedi. Halkın konuştuğu, hatta yazdığı Dimetiki denen bu dili Yunan aydınlanma devrinin yazarları Kataregusa denen yapma bir edebi dille bertaraf etmek istedi, günümüze kadar muvaffak olamadı.
Bu yapma dilin imlasını ve kullanımını küçük öğrenci Yanadikis (!) ıstırap içinde öğrenmek, daha doğrusu öğrenememek durumunda kaldı. Galiba solcu PASOK iktidarının Yunanistan’da yaptığı en önemli iş bu sorunu Dimetiki ile çözüme kavuşturmak oldu derler.
Yukarıda Yunancanın şarktaki tarihine biraz göz attık. Bütün o kültürel oluşum asırları boyunca İtalya’nın kuzeyindeki Avrupa’nın Yunan dilinden haberi bile yoktu. Yunancayı ancak 11’inci asırdan sonra öğrenmeye başladılar. Birçok Yunan felsefi eseri Endülüs’teki Araplar ve Yahudiler sayesinde Avrupa tarafından tanındı. Ama elhak bu noktadan sonra da çok büyük, titiz, bilimsel bir tercüme faaliyeti başladı. Özellikle Yunan edebiyatı, tiyatrosu ve mitolojisi çevrildi ve okundu.
Bütün bu konuları niye ele aldık: Bugünkü Avrupa medeniyetini Helen, Hıristiyan uygarlık diye tanımlıyorlar. Oysa Helenizm doğu dünyasının neredeyse ortak diliyken Avrupa’yı çeviren dağlara ve ormanlara bu rüzgarlar ulaşamamıştı. Bazı toplumların, bazı kişiler gibi yakıştırma şecereler veya niteliklerle kendilerini farklılaştırma gibi özellikleri oluyor. Avrupa Birliği ve Avrupa kavramının tartışıldığı toplumumuzda bu gibi temel doğruların bilinmesi gerekir.

 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Kasım , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net