Rumeli kökenli cumhuriyetten Anadolu kökenli cumhuriyete
NİHAL KEMALOĞLU nihalkemaloglu@gmail.com Gerçek Gündem 24 Mart 2009
Rumeli kökenli cumhuriyetten Anadolu kökenli cumhuriyete Özlem Madi, 12 Şubat'ta AKŞAM Gazetesi'nde Gülay Altan'ın yaptığı söyleşide önemli tespitlerde bulunuyordu.
Harvard Üniversitesi'nde 'İslamileşen kapitalizm veya kapitalistleşen İslam' üzerine doktora çalışmalarına devam eden Madi, Türkiye'yi yeni bakış açılarıyla değerlendiriyordu.
Son yıllarda Türkiye'deki siyasi ve sosyal değişim sürecinin, bir anlamda da Rumeli kökenli cumhuriyetin, Anadolu kökenli cumhuriyete dönüşme süreci olarak da okunabileceğini belirtiyor.
Cumhuriyetin değerlerini temsil eden seçkin sınıfın daralması ve kendini üretememesi de bu durumun nedenlerinden biri...
Osmanlı'dan beri egemen Rumelilik, Anadolu'nun temsil ettiği değerler ile yer değiştiriyor.
Şehirli, mektepli, seküler atıflarını içeren Rumelilik yerini yeni modern muhafazakarlığa bırakıyor.
Aslında Özal döneminde bürokratik yapıların Anadolu'ya ve muhafazakar insanlara doğru açılımıyla bu süreç başlamıştı.
Gündemi kuşatan bütün siyasal tartışmaların merkezinde de devletteki bu farklılaşmanın 'kendisi 'duruyor.
Cumhuriyet kurumlarındaki zihinsel değişiminin ardında da yeni bir sosyal bir sınıfın durduğu apaçık. Özlem Madi, 1980 sonrası dönemdeki bu sınıfın oluşumunu Fransız sosyolog Bourdieu'nun kavramlarıyla açıklıyor.
'Ekonomik', 'kültürel' ve 'sosyal' sermayenin bir araya gelmesiyle Anadolu kökenli, İslami tonlara sahip yeni sınıfın ortaya çıktığını anlatıyor.
'Ekonomik sermayenin' yani 1980'lerde ortaya çıkan 'İslami duyarlılığı yüksek' sermayenin Özal döneminin liberal politikalarıyla geliştiğini ama entelektüel ve sosyal dayanaklardan yoksun olduğunu söylüyor.
1980-1990'larda üniversite mezunu, yurtdışında eğitim almış, çalışkan ve toplumu değiştirmek isteyen gençlerle 'Kültürel sermayenin' oluştuğunu ve İslami cemaat ve grupların gün geçtikçe artan dayanışma kültürüyle de 'Sosyal sermayenin' eklemlendiğini belirtiyor.
Bu yeni sınıfın reformist, anti-kapitalizme ve küreselleşmeye karşı olmamaları siyasette de etkin olmalarına yol açtı
AKP'nin çıkışı, güçlenmesi ve yaygınlaşarak kitle partisi haline gelmesi, bu üç sermayenin yoğun ve sıkı etkileşiminin sonucunda mümkün oldu.
Ama siyasi mücadeleyi sürdürmekten gündelik ve sosyal hayatı üretmeye fırsat bulamadılar.
Yeni sınıfın bir amacı da ahlaki bir modernizm yaratmaktı, eleştirel baktıkları geleneksel yaşama ve seküler yaşama alternatif sosyo-kültürel hayatı kuramadılar.
Bu yüzden de modern ve kapitalist hayattan edindikleri değerler ve yaşam tarzlarına müracaat ettiler.
Şimdi Anadolulu bu sınıfın yükselmesiyle de çok derin bir sınıf mücadelesi yaşanıyor.
Eski merkezin seçkin ve şehirli kültürünün dar alanda sıkışıp kalıp kendini yenileyememesi de ayrı bir mevzu.
Çevreden gelen çalışkan ve motivasyonu yüksek yeni sınıf, tembel ve motivasyonunu kaybetmiş eski sınıfı yerinden etmeye çalışıyor.
'Bu süreçte de kendi değerlerini merkeze taşıyacak ve merkezdeki eski değerlerin bir kısmını olduğu gibi tutacak ve bir kısmını da dönüştürecektir' diyor. 'Ama bu arada yeni sınıfın hayatları paradoksal olarak önceden eleştirdikleri 'Beyaz Türklere' benzemeye başladı' diye de ekliyor.
Ekonomik, siyasal, sosyal düzlemlerdeki bu çatışma cumhuriyetin dayandığı sosyal değerlerin değişikliğine doğru evriliyor.
Kamuoyunda 'Mahalle baskısı' olarak tabir edilen toplumsal alandaki bu çekişme için de Özlem Madi 'Mahalle baskısının' da izahının tam yapılamamış olduğunu, bu yüzden de Bourdieu'nun 'Sembolik şiddet' kavramını öneriyor.
Sembolik şiddet'i bazı durumlarda fiziksel şiddetten daha etkili bir şiddet türü olarak değerlendiriyor.
Sembolik şiddet çok daha görünmez incelikte ve günlük hayatta düşünce kalıplarımızın içine siniyor. Derin ve yaygın psikolojik süreçleri kapsıyor.
Yargılarımızı belirleyen içsel bir işleyişe sahip. Bu şiddeti içselleştirmemizde hayatımızdaki bütün pedagojik kurumların büyük rolü var.
Sosyal gerçekliğimizi görmek için 'Sembolik şiddet' kavram olarak bizi mahalleden çıkartıp çok daha geniş mekanlardaki şiddeti anlamayı olanaklı kılıyor.
|