THE BALKAN SOUNDZ FESTIVAL
THE BALKAN SOUNDZ FESTIVAL - MAÇKA KÜÇÜKÇİFTLİK PARK - 28 HAZİRAN 09 PAZAR
Balkan muziğinin en iyileri, 28 Haziran Pazar günü Maçka Küçükçiftlik Park`ta `The Balkan Soundz Festival` kapsamında bir araya geliyor.
Açıkhavada tüm gün boyunca Balkanların hareketli ve neşeli ezgilerini izleyiciyle buluşturucak olan bu etkinlik, Balkan muziği tarzında ülkemizde düzenlenen ilk festival olma ozelliğini de taşıyor.
The Balkan Soundz Festival, İstanbul`un en güzel yerlerinden birinde konumlanan yaz ayları boyunca yaklaşık 8.000 kişi kapasiteli bir açıkhava mekanı olarak birçok etkinliği ağırlayacak olan Küçükçiftlik Park`ta düzenlenecek.
Yabancı ve yerli toplam 6 grubun sahne alacağı festival, yaz sıcaklarından bunalan muzikseverleri Istanbul Boğazı`na cok yakın bir noktada, açıkhavada, Balkan muziğinin enerjik ritimleri eşliğinde muzik dinlemeye, dans etmeye, yemeye, içmeye, kısacası sınırsız eğlenceye davet ediyor.
The Balkan Soundz Festival kapsamında sahne alması kesinleşen ilk gruplar:
BOBAN MARKOVIC ORKESTAR, FIREWATER, DELADAP!, SELİM SESLER ve KOLEKTİF ISTANBUL.
Sahne alacak diğer gruplar ve festival hakkında tum bilgiler yakında. Sınırlı sayıda indirimli biletler ise çok yakında satışa çıkacak!!!
BOBAN MARKOVICH ORKESTAR
Markoviç, Goran Bregoviç ile birlikte Balkan müzik sahnesinin en önde gelen ve popüler isimlerinden biri durumunda. Boston Herald dan New York Times'a, Global Beat Fusion'dan Primetime'a dünyanın önde gelen yayınlarından büyük övgüler alan Markoviç ve orkestrası izleyicilerini roman ateşi ile kavramayı sürdürüyor.
Sırbistan'ın merkezinde küçük bir kasaba olan Guca'da yaklaşık 40 yıldır düzenlenen ve yeryüzündeki en iyi brass band'lerin bir araya geldiği bir organizasyon olan 300.000'den fazla kişinin 30'dan fazla grubu dinleme şansını yakaladığı "Festival Of Brass Music", son yıllarda Boban Markoviç'in peşpeşe zaferleriyle sonuçlandı. Diğer müzisyenlerin önünün açılabilmesi için kategori dışı bırakılan Markoviç, 2001 yılında festival tarihinde ilk kez tüm jüri üyelerinin oyunu alarak beşinci birinciliğini kazanmıştı.
Eleştirmenler tarafından Sırbistan müzik tarihinin en iyi trompetçisi olarak gösterilen Markoviç, geleneksel roman müziğine dünyanın her tarafından sesler adapte ederek onu yeniden yaratıyor. Boban, müziğinde eski Roma geleneklerinden güçlü şekilde etkilendi. Ünlü yahudi klasiği Hava Naguila'yı yeniden yorumlayan Markoviç, repertuarında çingene ritimlerini, chochek ve diğer dans ezgileriyle birleştirerek, Emir Kusturica'nin film müziği projelerinde yarattığı etkileyici atmosferi yaratmayı başarıyor. Markoviç arkaik caz'ı, aydınlık ve sıcak Balkan geleneksel müziğine enjekte ederek kısa zamanda kendi ülkesi başta olmak üzere tüm Balkan dünyasının en önemli ve saygı duyulan müzisyenlerinden biri oldu. Markoviç ve grubu bugüne kadar çok sayıda açık hava festivali ve organizasyonda unutulmaz ve güçlü performanslar sergiledi.
Osmanlı Imparatorluğundan, Tito rejimine kadar her yere yayılan çingene kültürü ve müziği, 1995 yılındaki Kusturica'nin Underground filmi ile dünya müzik arenası tarafından tanındı ve çok sevildi. Film surreal atmosferi ile büyük başarı kazanırken, projenin bu kadar tanınmasında Boban Markoviç ve ekibinin müzikleri büyük rol oynadı. Markoviç ve orkestrası bugüne kadar Yunanistan, Belçika, Romanya, Macaristan, Italya, Avusturya, Monako, Almanya, Ispanya, Slovenya, Slovakya, Hirvatistan, Çek Cumhuriyeti gibi bir çok ülkede çok sayıda performans sergiledi. Sayısız festivalde sahne alan ekip, Interbalancic Music Festival, The Balkan Brass Band Meeting, The West Ritam,, The Mediawave, Plein Air, Glatt & Verkehrt, The 30th International Jazz Festival, Linz Festival, Lent Maribor, Praha Respect Festival, Trencin Pohoda Festival, Weltenklang Festival, Kapolcs Festival ve Budapeşte'de 15.000 kişinin katılımıyla gerçekleşen Pepsi Sziget 2001'de yer aldı.
Sziget festivalinde Dünya Müziği Sahnesinde 15.000 kişiye unutulmaz dakikalar yaşatan Boban Markoviç yüzünden aynı anda ana sahnede yer alması beklenen Oasis grubu sahnenin önünün dolmasını beklediği için performansını 30 dakika geciktirmek zorunda kaldı.
FIREWATER
Firewater, 1997’nin o uzun ve sıcak yazında, Brooklyn’de bir bodrum katında doğdu. Depresif, meteliksiz ve de çaresiz Tod A, o zamanlar son derece çılgın görünen bir projeyi hayata geçirdi; çingene ve klzemer tınılarıyla ateşlenmis bir punk grubu. Tod, 14. Sokakta bir Rus ıvır-zıvır dükkanında tozlu bir kaset ve plak kutusuna rastladı ve Doğu Avrupa ezgilerine has neşe/hüzün çelişkisine aşık oldu. Bu traji-komik seslerin gizem ve melodramını ilk aşkı olan punk rock’ın enerjisiyle birleştirmek istedi.
Firewater’in ilk albümü Get Off The Cross (We Need the Wood for the Fire), çıktığı zaman eleştirmenler ve hayranlar heyecanlı ve kafaları karışık bir durumdaydılar. Basın da meraklı ve heyecanlıydı, ama satır aralarında birçok soru saklıydı. Bunu nasıl sınıflandırırız Nedir bu böyle? Ancak, 10 yıl (ve beş albüm) sonra, Tod’un çılgın fikri artık o kadar da çılgın gelmiyor kulaklara. Gogol Bordello, Balkan Beat Box ve Beirut gibi çeşitli topluluklar, Tod’un erken maceraperestliğine cok şey borçlular.
Firewater’in müziği mevcut kutulara hiçbir zaman uymadı. Kompülsif bir gezgin olan Tod, ziyaret ettiği yörelerin hikayeleri, insanları ve müziğinden çokca esinlendi. Sonraki albümler (The Ponzi Scheme, Psychopharmacology, The Man on the Burning Tightrope, Songs We Should Have Written) görünürde birbirinden çok farklı spy jazz, ska, klasik Bollywood, salsa, kabare, Meksika bandası ve Rus folk müziği gibi çok farklı tadlarin 100% Firewater mayası ile sonuçlanan karışımıydı.
Hiçbir numaraya bağlı kalmayan Tod, sürekli kendine ve dinleyicilerine topluluğunu müziksel olarak yeniden ve yeniden icat ederek meydan okuyor. Ne katı bir “solo proje” ne de bir “rock toplulugu” olan Firewater, en dogru şekilde, gevşek bir müziksel ortaklık olarak tanımlanabilir. Çesitli yetenekler, Firewater’in açık kapılarından istikrarlı bir şekilde süzülmüştür.
2005 yılında Tod A, Orta Doğu, Hint Yarımadası ve Güneydoğu Asyada üç yıllık bir gezip öğrenme dönemine girmiş bulundu. Sahip olduğu herşeyi depoya kaldırıp birkaç parça kıyafetle New York’u terketti. Tod’un çıkmıs oldugu yolculuk, planlama aşamasında onu hiç hayal etmediği şekillerde yaraticılıgğa teşvik edici bir biçimde zorladı. Birtek mikrofon ve dizüstü bilgisayariyla kayıt yaparak Hindistan, Patkistan ve sonra da Türkiye ile Israil’de çok farklı müzisyenlerin performanslarını yakaladı. “Kara üzerinden Delhi, Hindistan, Thar Çölü ve Rajastan’dan Punjab ve Pakistan’a doğru seyahat ettim” diye anlatıyor.
“Kara yoluyla Afganistan ve Iran üzerinden Türkiye’ye geçerek yolculuğu Istanbul’da bitirmeyi planlamıstım.” Ancak, olaylar planlandığı gibi gelişmedi. Yolda soyuldu, ilaçla uyutuldu, gozaltına alındı ve Istanbul`a ulaşamadan seyahatini Afgan sınırındakı Kiber Geçidi’nde seyahatimi bitirmek zorunda kaldı. Bu ve diğer nedenlerden ötürü, Firewater`in The Balkan Soundz Festival kapsamında gerçekleşecek ilk Istanbul performansının Tod A için ne anlam ifade ettiğini tahmin etmek hic zor degil.
DELADAP!
Fusion ve nu-jazz’ı çigan ateşiyle buluşturan, Prag kökenli müzisyen Stani Vana önderliğindeki !DelaDap, The Balkan Soundz Festival`da sahne alacak.
2001 yılında ünlü prodüktör Stani Vana, ünü ve kararlılığı ile tüm sınırları aşan çingene kültürünün devamlılığını sağlamayı da gözönüne alarak yeni bir keşif arayışı içine girdi. 2 yıldan fazla süren çalışmalar sonucunda caz’dan pop’a uzanan düzenlemelerle Doğu Avrupa’nın gelenekleri, modern tınılarla buluştu ve ortaya !DelaDap çıktı. Topluluk üyeleri 5 farklı dilde konuşuyor olsalarda tek ortak dilleri olan müzik sayesinde çok iyi anlaşıyorlar.
!DelaDap, sınırları birbirinden uzak farklı coğrafyaları birleştirme amacı doğrultusunda kendisine sembol olarak dayanışma ve etkinlenmenin temsilcisi gülü seçmiş. Stani Vana’nin müzikal sınırsızlığıyla romanların mistik dünyası içinizi ısıtacak
|