Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

Yolculukları seviyorum

Cumhuriyet Dergi 19.07.2009
Yolculukları seviyorum

Çok bilindik bir hikâye onunki; çocukluğunda izlediği filmlerin büyüsüne kapılmıştı. Bu büyü ona ileride tıp eğitimini bile bıraktırdı. Ve bugün usta bir görüntü yönetmeni olarak karşımızda Andreas Sinanos.

ASLI SELÇUK

Yunanlı yaratıcı usta Theo Angelopoulos’un görüntü yönetmeni Andreas Sinanos, 16. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması’nda jüri üyesiydi. Cumhuriyet için kendisiyle özel bir söyleşi yaptık.

- Beş yıllık tıp öğreniminin ardından neden sinemayı özellikle de görüntü yönetmenliğini seçtiniz?

- Çok bilindik bir yanıt olacak ama sinema yapan çoğunluk gibi ben de 12-13 yaşındayken izlediğim filmlerin etkisinde kaldım. Beyazperde beni büyüledi. Ne kadar çok film izlersem bu dünyayı keşfetme isteğim o denli artıyordu. O zamanlar köyümdeki iki sinema salonunda haftada iki kez film gösterilirdi. Her tür film. Yunan melodramları, kızılderili filmleri, westernler, Visconti’nin, Elia Kazan’ın, Ingmar Bergman’ın filmleri. Doğal olarak sinema yapma isteğimi ebeveynlerime kabul ettirmek güç oldu. Öte yandan sinemaya yönelmem için yeterli bilgilere de sahip değildim. Liseyi bitirince tıp okumaya karar verdim fakat sinema dünyasına girme isteğim hep sürdü. Yolculuğu sevdiğimden üniversite için İtalya’yı seçtim. 1968-73 yılları arasında Roma’da tıp okudum. Sinemanın beni bırakmayan sevgisi ağır basınca onca yılımı verdiğim tıp eğitimimi bıraktım. Bir fotoğraf makinesi satın alıp fotoğraf çekmeye giriştim. Çektiklerim film kareleri gibiydiler. Mekânlar ve özellikle ışık ilgimi çekti. Gündelik yaşamda da sürekli biçimleri, ışığı gözlemlerim. 1973’te Atina’ya dönüp sinema okumaya başladım ve hangi dalda uzmanlaşacağımı da buldum: Görüntü yönetmenliği. Theo Angelopoulos’un kameramanı Yorgos Arvanitis’le tanıştım. 1975’te The Travelling Players’ta (Kumpanya) Arvanitis’in asistanı oldum.

- Jüri üyeliğiniz nasıl geçti? Ya festivalle ilgili izlenimleriniz?

- Jüri üyesi olmak ve Adana’yı ziyaret etmekten ötürü çok mutluyum. İlginç ve sempatik insanlarla karşılaştım. Organizasyon, konuk ağırlama gerçekten mükemmeldi. Kısa metraj jüriliğine gelince o da iyi geçti, uyumlu bir ekiptik. Çok ilginç çalışmalar izlememize karşın seçimlerimizde zorlanmadık. Ne yazık ki Ulusal Yarışma’da olan filmleri zamansızlıktan ötürü pek göremedim. Kısa bir zaman içerisinde düşük bütçelere ve Amerikan sinemasının istilasına karşın Türk sinemasının geliştiğini gözlemledim. Nuri Bilge Ceylan, Yeşim Ustaoğlu, Semih Kaplanoğlu, Derviş Zaim gibi bildiğim yönetmenlerin dışında ilginç filmler çeken başka yönetmenlerin olduğunu da keşfettim.

- Yaşamda neyi odaklıyorsunuz? Yönetmenlerinizi, filmlerinizi nasıl seçiyorsunuz?

- Yaşamda beni en çok hareket cezbediyor. Yolculuk... her yönde yolculuk ve mekan değişimi. Araştırma yapmak, keşfetmek. Bilinmeyenin hep bir çekiciliği vardır. Bundan ötürü yolculuklara çıkmayı, yeni mekânlar görmeyi, yeni insanlar tanımayı seviyorum. Tunus, Ermenistan, Irak gibi ülkelerde küçük bütçeli yapımlarda da çalıştım. Türkiye’de özellikle İstanbul’da çalışmayı istiyorum. İstanbul çok güzel bir kent.

- Uluslararası birçok yönetmenle çalışmanıza karşın bildiğime göre Theo Angelopoulos’la ayrı bir ilişkiniz var. Onunla olan bu çok özel ilişkinizi açıklar mısınız?

- Angelopoulos uzun bir öyküdür benim için. Mesleğimdeki dönüm noktasıdır da. 1975’te setinde stajyer olarak çalıştığım ilk yönetmendir. Kamera asistanlığı, ortak kameramanlık, son beş filminin görüntü yönetmenliğini yaptığım çok özel bir sinemacıdır. En başından beri filmlerini sevmekle kalmadım çalışma metodu da beni çok etkiledi. Sette törensel bir disiplin kuruyor. Öyle bir ortam yaratıyor ki oyuncular, tüm ekip ona büyük bir saygı duyuyor, bu saygıyı da gösteriyor. Kumpanya’nın çekiminde iyi bir ilişkimiz oldu, gerisi de doğal olarak gelişti. Sanırım Theo hâlâ beni sinema okulu öğrencisi, Arvanitis’in setine getirdiği o çok genç delikanlı olarak görüyor. Benim bu ilk görüntüm onun belleğinde yer etti. Theo’yla çalışmak hem çok kolay hem de çok zordur. Birbirimizi uzun yıllardır tanıdığımız için kolaydır, bazen sette hiç konuşmadan, diyalog kurmadan da anlaşırız. Öte yandan Theo motor demeden son ana dek arayan bir yönetmendir, pes etmek nedir bilmez. Onun bu disiplinine benim de uymam gerekir. Bu sürekli arayışı, ısrarcılığı işine yaratıcılık getirir. Bulmak için sürekli uğraşır ya da doğru nokta için bir süre durur.

- Türk-Yunan ilişkileri deyince aklınıza neler geliyor? Geçmişte, politikada, halklar arasındaki ilişkileri göz önünde bulundurursak.

- Yunanlılar ve Türkler farklı halklar olsa da benzeşen, paylaşabilecekleri çok ortak yönleri var. Politik açıdan söz ederek yanlış anlaşılmak istemiyorum, çünkü bazen işler çok karmaşık hale geliyor. Sanırım en doğrusu yabancıların karışması olmadan birlikte çözümler bulmamız.

- Ünlü kameraman Vilmos Zsigmond görüntü çalışmasını filmin özgün biçemine uydurduğunu, sinemada doğal aydınlatmanın öneminin altını çiziyor. Bu konuda sizin ilkeleriniz nelerdir?

- Zsigmond çok haklı. Çok yalın biçemde, minimal şekilde çalışmaya ulaşmak gerekiyor. Gerekeni tutmak, ikincil, dekoratif olan herşeyi atmak, dışlamak lazım. Her sahnenin içeriğine odaklanmak kolay gözükse de uzun süreçli bir çalışma ister. l

 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Kasım , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net