Anasayfa   İletişim  
Reklam  
-->
   
 
 
   
Google
   
   
    
 
 
 

 
 
 
 
 

     

RUMELİ

Ahmet Davutoğlu

http://en.wikipedia.org/wiki/Rumelia

http://en.wikipedia.org/wiki/Eastern_Rumelia

 

Rumeli , önceleri, geniş bir bölgenin adıydı. Roma İmparatorluğu devrinde tüm Balkanlar ın eski Türklerdeki adı " Rumeli " idi. Roma imparatorluk halkı ise "Rum" olarak adlandırılıyordu. Rumeli ; "Romalıların ülkesi" demekti. Yalnız Türkler değil, Araplar ve İranlılar da, Roma imparatorluğu ülkesi için " Rumeli " adını kullanırlardı.

" Rumeli "nin Rumlarla, Yunanlılarla hiç bir ilgisi yoktur.

İlk zamanlar " Rumeli " adı, yalnız "Batı Roma" için değil, "Doğu Roma" yani Bizans ülkesi için de geçerliydi. Bu sebeple Selçuklular devrinde Bizans ülkesi olarak Anadolu bir "Rum ili" idi. Ama 1071'de Malazgirt Savaşı ile Selçuklular Anadolu'ya yayıldıktan ve hele 230 yıl sonra Söğüt yörelerinde Osmanlıların bir beylik olarak ortaya çıkmalarından sonra buraları Türkleşince, o zamana kadar " Rumeli " olarak anılan bu topraklar da değiştirmiş ve artık "Anadolu" olarak anılmaya başlanmıştır. Bizanslıların "Anatolia" (Doğu) dedikleri topraklar, artık Türklerin "Anadolu"su idi.

1300'lerde " Rumeli ", artık sadece Balkanlar ın adıydı. Yüzyıllar sonra Osmanlılar, bütün Balkanlar a egemen olduklarında da, aynı adı kullanmaya devam ettiler. Ama ne zaman ki gerilemeye başladılar, o zaman " Rumeli " adı yalnızca elde kalan Osmanlı toprakları için söylenir oldu. İşte 1900'larda " Rumeli ", Balkanlar ın orta yerlerindeki Osmanlı toprakları Arnavutluk, Makedonya ve Batı, Doğu Trakya'ları kapsayan küçük bir yerdi.

Yüzyılın başında “Avrupa'daki Türkiye” olarak adlandırılan ve Türklerce Rumeli diye bilinen bölge. Rumeli kelimesi Türklere Bizanslı Rumlar sayesinde uygulanmıştır. Anlamı “Romalıların Toprağı'' demektir. “ Balkanlar ” ve “ Balkan Yarımadası” tabirleri siyasi literatürde ilk olarak 1808'de Alman coğrafyacı A. Zeune tarafından kullanıldı .

Selçuklu ve Osmanlılar için Rumeli kavramı da benzer bir jeokültürel özellik taşımaktadır. Selçuklular için Anadolu Rumeli iken, Anadolu'nun İslamlaşması ve Türkleşmesi sürecinin tamamlanmasından sonra Osmanlı için bugünkü Balkanlar Rumeli olarak anılmaya başlanmıştır. 1 Zeune, A.., Versuch einer wissenschaftlicher Erdbeschreibung, Berlin 18008. bu isim daha önce 1757 tarihli Robert ve Vaugondy'nin Grand Atlas'ında da yer almıştı. Rumeli Avrupa ya da Batı istikametindeki ilerleyişin yeni merkezi olarak görülmüştür. Selçuklu için Rumeli şimdiki Anadolu'dur-bunun için Mevlana'nın ismi Celaleddin-i Rumi'dir-, Osmanlı için ise Balkanlar dır.

(Ahmet Davutoğlu)

Ey Rumeli -Hadi ULUENGİN,4 Nisan 1999, Pazar

O Filibe değil midir ki Annemizin çeyiz sandığında ağlayarak sakladığı gelinliğe Boçkova bahçelerinin gül kokusunu sindirmiştir ? O Ohri değil midir ki Hanımablamızın ballandıra ballandıra anlattığı göl balıklarıyla biz Boğaz çocuklarının gözünde çinekopun gradosunu düşürmüştür ?

BUGÜN pazar ve normal olarak ‘havaiyat'tan bir makale yazmam gerekiyor.

Ama Kosova'da olup biteni görmezden gelmeye çalışıp şaklaban satırlar karaladığım takdirde kendimi affetmeyeceğim. Şu an kalbimin yarısı orada.

Fakat biliyorum hayat devam ediyor. Bu yüzden de Çetnik zulmünden, NATO harekatından, muhacir acısından dem vurarak büsbütün keyif kaçırmayacağım.

Rumelili lik olgusu üstünde durmak istiyorum...

* * *

SOY ağacım en az yedi kuşaktır bu şehrin toprağında kök bulduğundan ve Pendik'in ötesini ‘taşra' addeden bir familyada boy attığımdan tabii ki esas olarak İstanbulluyumdur ama, ‘te be kızanım', Annemin baba tarafından dolayı kendimi çeyrek Rumelili addederim. O kültürle haşır neşir oldum.

Bayramlarda lavanta kokulu ipek mendiller veren ve mukaddes ellerini ‘payidar ol evladım' diye öptürten aile efradımın bir bölümü ‘doksan üç harbi'nin ve ‘muhacir' efsanelerinin iyilik insanlarıydı.

Dolayısıyla, ikindi istirahatlerindeki masum uykuların koynuna, bütün dağlara ‘ Balkan ' ve bütün nehirlere ‘Tuna' diyen ‘haminne'lerin yine ora ağzıyla terennüm ettiği ‘Dandini dandini destana / Danalar girmiş bostana' ninnileriyle girdim. Ben pek beceremem ama, ‘gel be yahu, be', eşref saatine rasladığında Kardeşim bu ağzı iyi taklid eder. Zaten bizde başkası bilinmez.

Paylandığımda ise, yine o kutsal coğrafyanın deyimi, ‘nato kafa, nato mermer' lafını işittim. ‘Sofya ovasında kışla inşallah' diye azarlandım.

Ve de bilhassa, sütümde ödenmez hakkı ve avucunda kaka bezimim çiviti var, Panait İstrati romanından çıkmış ve muhacir rıhtımından ailemize inmiş sarı Köstence kızı, ilk biberonumu azizeler azizesi Fatma Ablam'ın elinden emdim.

Rumence, Bulgarca, Rumca, Ladino, kulağım eski İmparatorluk uygarlığımın liman lisanlarına en önce O'nun ‘çetra, petra'larıyla alıştı.

Kuşku yok, bende Rumeli var ve ben Rumeli 'yle varım.

* * *

HADİ bırakın bunları, işte Pomak muhallebici, işte Arnavut dondurmacı, işte Boşnak bahçıvan, çocukluk kentimin gündelik hayatındaki etnik yelpaze de Balkan 'a dönük bir pay-i tahtın bütün temel özelliklerini henüz koruyordu.

‘Suyun öteki yakası' Haliç'in iki kulaçlık karşı kıyısı kadar yakındı.

Zaten, örneğin gırtlak bab'ında, acılı kebabı ve hamurlu lahmacununu daha tatmamış olan şehrimiz sakinleri dışarıda bir şeyler yediklerinde, tabelalarındaki mıntıka isimleri onların kollektif hafızasında hala tüm güncelliğiyle duran bir ‘Filibe Köftecisi'nin, bir ‘Selanik Lokantası'nın, bir ‘Ohri Fırını'nın masa veya tezgahına otururlardı.

O Filibe değil midir ki Annemizin çeyiz sandığında ağlayarak sakladığı gelinliğe Boçkova bahçelerinin gül kokusunu sindirmiştir ?

O Selanik değil midir ki Allah yürü ya kulum demeden önce Kayınpederimizin kordon üzerindeki züccaciye dükkanında çıraklık yaptığına şahit olmuştur ?

O Ohri değil midir ki Hanımablamızın ballandıra ballandıra anlattığı göl balıklarıyla biz Boğaz çocuklarının gözünde çinekopun gradosunu düşürmüştür ?

O sevgili Rumeli değil midir ki yalnız yakın aile çevremi değil geniş toplumsal ortamımı da belirlemiştir ?

* * *

DOLAYISIYLA, şimdi söyleyin, kaldırım meyhanesinde iki kadeh parlattığımda ve Çigan çalgıcı ‘Vardar ovası'na başladığında benim ‘kazanamadım sıla parası' diye gerisini getirmemem mümkün olabilir mi ? ‘Drama Köprüsü'nü işittiğimde ‘dağlar inlesin' diye nara basmamam düşünülebir mi ?

Ve sonra, ve sonra, yolum Mostar'a düştüğünde Koski Ahmet Paşa külliyesinin ‘Ve sekaahüm Rabb'ümün şeraben tahüran' ayeti önünde el açmamam; güzergahım Silistre'den geçtiğinde şehitliğe uğrayıp ecdadımın ruhuna Fatiha okumamam; uçak lumbozundan Sırp başkentini gördüğümde‘Belgrad'dan çıktım beş idi / Kur'an'ımla martinim eş idi' türküsünü hatırlamamam; otomobilim Şumnu'da durduğunda Tombul Camii'nin sabah ezanı avlusuna bakarak taze kaşkavalla kahvaltı atıştırmamam tasavvur edilebilir mi ?

Hayır, hayır, hayır ! Bin defa hayır !..

* * *

RUMELİ'yi unutur veya unutmaya çalışırsam beni ben yapan şeyleri de inkar ederim. Aidiyetini taşıdığım kültürler bütününün namusunu satmış olurum.

Dolayısıyla, insani ve ahlaki yükümlülükler bir yana, son tahlilde benim kültürümün ve emperyal ufkumun uzantısı olan Kosova'ya da asla ihanet edemem.

Zaten etmiyorum ve şaklaban pazar makalesi değil Rumeli yazısı yazıyorum.

Ve, dayan te be kızanımn, dayan ! Mori Kosova, dayan !

İşte filintama, martinime, mavzerime, piştovuma davrandım ve işte Meriç, Tunca, Vardar, Drina atladım, pazar rehavetine rağmen okuyucuyu ‘havaiyat'a terketmeyerek imdadına yetişiyorum. Kayıtsız kalabilecekleri dürtüklüyorum.

Ve Rumeli , sana ‘Mezmurlar'ın mukaddes yeminini tekrarlıyorum:

Ey Rumeli , eğer seni unutursam sağ elim kurusun !

Ey Rumeli , eğer seni anmassam dilim damağıma yapışsın !

(4 Nisan 1999, Pazar Ey Rumeli Hadi ULUENGİN)

Önder Şenyapılı

Türkçede yaygın ve sık kullanılan iki sözcük Rum ve Rumeli dir. Rumeli yakası, Rumeli Kavağı, Rumeli Beylerbeyi, vb.diyoruz İstanbulda konuşurken. Daha genelde birinin kökkenini belirtilken Rumeli li deniyor. Ya da “O Rumdur” diyoruz. Ne anlamda kullanıyoruz bu sözcükleri? Bernard Lewis İstanbul ve Osmanlı Uygarlığı başlıklı kitabında bu iki sözcüğün kökenini açıklar:

“Rum adı, Roma'nın Arapça bir yankısıdır ve Roma İmparatorluğu yokolduktan çok sonraları bile, Doğuda olsun, Batıda olsun, yabancı yerlerde hala yankılanışı sürüp gitmiştir. Ortaçağ müslümanlarında Rumlar, Bizanslılar yani Bosphorus'un (Boğaziçi) kıyılarından Roma İmparatorluğunun doğu kalıntısını yöneten yeni Roma halkı olan Rhomaioi demekti ve Rum Elide bunların yönettiği yopraklardı. Pek doğal olarak bu terimler özellikle Müslümanların en çok ilişki kurdukları, İmparatorluğun Asya eyaletleri için kullanılır oldu. Bunun içindir ki, onbirinci yüzyıl Türk istilacıları Rum eline gelmişler ve Konya Selçuklu Sultanları da Rum toprakları ve halkı üzerinde

egemenlik kurmuşlardı. Çok geçmeden Rumi sıfatı Yunanlılara olduğu kadar Türklere de yakıştırıldı

ve ta Mısır'a, Hindistan'a değin uzak yerlerde yaşayan Anadolu Türklerini bile belirtmekte kullanıldı.” (Bearnard Lewis, İstanbul ve Osmanlı Uygarlığı, Varlık, İstanbul, 1975) Bilindiği gibi geçmişte de bugün de Boğaz'ın Asya yakası Anadolu diye anılırken, karşısı, yan, Avrupa yakası Rumeli diye anılmaktadır. Nitekim, Asya yakasında yer alan surlara Anadolu Hisarı, Avrupa yakasındakilere ise Rumeli Hisarı denmektedir. (Önder Şenyapılı, Ne demek İstanbul; Bebek, niye Bebek!?)

RUMELİLİLER

Ülkemizdeki Rumelililer -Bektaşiler ile Anadolulular diye iki büyük güç odağı olduğunu bilen kaç kişi vardır? ( M. Şevket Eygi (Milli Gazete)

http://www.millisiyaset.com/

Özdem Sanberk

Sizler bir nevi Türkiye'de öncü durumundasınız. Çünkü ecdadı, ataları, dedeleri bölgeden gelen insanların evlatlarısınız. Türkiyemizde tabiatıyla, yurtları ecdadı başka yerlerde olan çok insan var. Ben şahsen Rumeli liyim. Bizim ecdadımız Rumeli 'den gelmiş. Sizin ecdadınız da Kafkasya'dan. Babaları ve dedeleri çok büyük sıkıntılar çekmiş insanlarız. Bizler hep bu sıkıntıların hikayeleriyle büyüdük. Ama analarımız bizi kimseye düşmanlık hisleriyle yetiştirmedi. Biz daima kimliğimizi çok büyük fedakarlıklarla kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğinde gördük ve bu toprakları kucakladık. Çünkü buralar bizim geleceğimizin teminatı oldu. Aranızda bulunmaktan çok mutluyum ve çok rahatım. Çünkü gerek Rumeli ler ve gerek Kafkasyalılar bu yurdun en milliyetçi insanları arasındadırlar. (12 Mayıs 2001'de Kafkas Vakfı tarafından İstanbul'da düzenlenen Kafkasya'da İstikrar Arayışı konulu konferansta Emekli Büyükelçi Özdem Banberk'in yaptığı konuşma)

 

.....
sayfa başına dön


 

 
Nutuk (Sesli ve Görsel)
 
Etkinlik Takvimi
Kasım , 2024
PzrPztSalÇrşPrşCumCts
1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
 
 
 
 
 
Copyright Aralık 2002 © balkanpazar.org
tasarım ve uygulama Artgrafi.net