BALKAN TÜRKOLOJİSİ

• Balkan Türkolojisi Neden Önemli?, Müjdat Kayayerli
• Kosova'da Türkoloji Bölümü'ne İlgi Artiyor
• Kosova`da Balkan Türkoloji Sempozyumu
• Türkoloji Günleri

Balkan Türkolojisi neden önemli?, Müjdat Kayayerli

Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi Prof. Dr. Tacida-Nimetullah Hafız tarafından Kosova Prizren'de kuruldu. Kısa adı BALTAM olan bu kuruluş Balkan Türkolojisinde atılım yaparak ilk sempozyumunu KKTC'de, ikinci empozyumunu Kosova Prizren'de ve Bosna-Hersek'teki Mostar'da düzenledi. Üçüncü sempozyumu ise Karadağ'ın tarihi ve turistik şehrinde, tarihi şehre girerken taştan yapılmış kapı girişinde Tito'nun “Başkalarınkini istemeyiz, bizimkilerini de vermeyiz” sözü yazılı kentte yaptı.
Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 80. yıldönümü münasebetiyle hazırlanan bu sempozyumda 51 bildiri sunuldu. Türkiye'den çok az Türkoloğun katıldığı bu sempozyuma Rusya dahil bütün Balkan ülkelerindeki Türkologlar katıldılar. Karadağ Kültür Bakanlığı ile Eğitim ve Bilim Bakanlığı himayesinde, TC Başbakanlık Tanıtma Fonu, Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Vakfı ve Türk Kültürüne Hizmet Vakfı'nın maddi destekleriyle yapılan Balkan Türkolojisi sempozyumunda Balkanlar'la ilgili bir ‘Bilgi Bankası' oluşturulması ve Osmanlı-Türk eserlerinin korunması da gündeme geldi.

‘Nik Hajdukoviç'in Anılarında Türkiye ve Türkler' konulu bildiri sunan Podgoriça Tarih Enstitüsü Başkanı Slavko Bursanoviç, ‘Türklerin Hoşgörülü İnsanlar' olduğuna inanıyor. Bursanoviç ‘Kanuni'nin, Barbaros'un giremediği Karadağ Kotor şehrine ilk defa Baltam sayesinde ilk Türklerin geldiğini' çekinmeden söyleyebiliyor. Zeçinya'daki Manastır'a girerken bu sözünü teyit ederek, ‘Osmanlı döneminde bile bu kadar fazla Türk'ü bir arada görmemiştik' diyor. Karadağ müzesindeki Karadağ rölyeflerini gösteren
Bursanoviç, ‘Bu haritaya dikkatlice bakarsanız, dağlık bölgeler tarihte yine Karadağlılarındı, kıyılar İtalyanların, en güzel ovalarımız da Osmanlı Türklerinindi' diyerek en münbit arazilerde Osmanlı Türklerinin bulunduğunu ifade etmek istiyordu.
‘Karadağlı Kral Nikolo'nın Şiirlerinde Türklerin Kahramanlıkları' konulu bildiri sunan Niksiç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Novak Kilibarda ise,Mostar'daki Türkoloji Sempozyumu'na katılırken üç koruma görevlisiyle birlikte gittiğini, artık Türklerin düzenlediği toplantılara yalnız gidebildiğini ifade ederek, Balkanlar'da Atatürk konulu bir sempozyumun ihtiyaç haline dönüştüğünü dile getirdi.

‘Piva Manastırında Ktitor Portresi' adlı bildiri sunan Tatjana Koprıviça ise 1573 - 1586'da yapılan bu manastırın inşa edilmesine Sokullu'nun yardım ettiğini iddia ediyor ve duvar resimlerinde Türk kıyafetlerinin bulunduğunu, buradaki resmin de Sokullu Mehmet Paşa olabileceğini ispat ediyor.
Belgrat Üniversitesi Türkoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mirjana Teodosijeviç ise Sırp-Türk ilişkilerinde Türk Dili'nin önemini bildiği Türkçe ile ifade ederek Sırpların Türkçe öğrenmeye ve bilmeye ihtiyaçları olduğunu belirtiyor. Resmi görüşmelerde Osmanlı döneminde ‘tercümanların rolünü' de dile getiren Mirjana, Türk atasözlerinin Sırpçada çok olduğunu bunlardan bir tanesinin de ‘Herkes der kendine, yine kendi kendine' diyor. Derslerin bir zamanlar Slovenya'da Türkçe okutulduğunu, altı Türkçe-Sırpça sözlük basıldığını söyleyen Mirjana,Türkoloji alanında doktora çalışması yaptırıyor. 'Çat pat' Türkçesinden, ‘Bugün Sırpçada 10 bin Türkçe sözcüğe ulaşılmıştır' diyen Mirjana,Türkçe sözlüklerde bile bulunmayan kelimeler olduğunu belirtiyor.
Zeçinya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Vojislav P. Nikçeviç de Karadağ'ın Osmanlı Türkleri sayesinde korunduğunu, bunun için de Osmanlılara teşekkür borçları olduğunu söylerken ‘Türklerle bütün hesaplarımızı temizledik, düşmanlıklar ortadan kalktı, artık biz dostuz' diyebiliyor.
Makedonya'dan Fahri Kaya Bey'de ‘Atatürk sadece Türkiye için değil, Balkan devletleri için de çok önemlidir. Atatürk'ü biz de devlet adamı olarak örnek almalıyız. Atatürk öğretmenlerine saygılıydı. Manastır'daki öğretmeni Mehmet Tevfik Bilge O'nun sayesinde yıllarca milletvekili olabilmiştir' diyerek 'Balkanlar'da Atatürk Sempozyumu Yapılmasını teşvik etmekteydi.

Türkoloji kongresinde “Alimler anlaştı ve alem, yani Balkanlar tekrar aydınlandı.” Balkanlar artık eski dönemdeki gibi “barut fıçısı” değil, çok dilli, çok dinli, çok kültürlü halkların korunduğu bir “barış bölgesi” olma yolunda. Osmanlı Türk kültür mirası ve Türkçe bütün Balkan halklarının kültürlerinde yaşıyor. Balkanlar'da her insan kimliğini arıyor. Belgrat'ta Damat Ali Paşa Türbesi önünde dua eden bir Boşnak ‘Türküm elhamdülillah, Müslümanım elhamdülillah' diyor. Balkanlar'da ortak düşüncelere ve ortak kültürlere önem verilirken, yumuşak ve hoşgörülü bir bakış tarzıyla meselelere çözüm bulmak en önemli tavır olarak gözüküyor. Özellikle Osmanlı kültürünü işlemek en iyisi.
Karadağ'daki arşiv ve müzeler sayısız Osmanlı kaynaklarıyla araştırmacı bekliyor. Müzelerdeki 49 Osmanlı-Türk bayrağı ve eski eserler inceleme bekliyor. Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi'nde yanan 67 şeriye sicilinin Dubrovnik ve İstanbul'daki nüshaları araştırılmaya değer.Üsküp tarihi incelenecek olursa, Osmanlı Türklerinin hoşgörüsü Balkanlar'da daha da önem kazanacak. Kotor'da 1928 yılında Sırpça basılan bir kitapta Osmanlı Türkleri ile Karadağlıların ilişkileri hem savaşlarda, hem de görüşmelerde tek tek anlatılıyor. Bu eserin Türkçeye çevrilmesi bazı konuların aydınlanmasına da vesile olabilir. Bu bakımdan Balkan halkları arasındaki ayrılıkları, ortak yönleri araştırırken BALTAM'a büyük görevler düşüyor.
Karadağ'da, Sırbistan'da nereye giderseniz gidin, her yerde Kosova'da, Bosna Hersek'te, Sancak'ta, Makedonya'da, Hırvatisyan'da, Arnavutluk'ta, Batı Trakya'da, Bulgaristan'da, Moldava'da Türkçe sözcüklere, deyim ve atasözlerine, tarihi eserlere rastlayabilirsiniz. Balkanlar'da insanlar kendi kimliklerini ararken, ‘Türk ulusundanım, yaşadığım devletin tebasıyım, Batı uygarlığındanım' diyor. Türkler ‘Turks' olarak biliniyor ve söyleniyor. Türkler deyince akla ‘İstanbul' geliyor. Balkanlar için İstanbul'un ayrı bir önemi var. Balkanlar'da yavaş yavaş “bir bölge dili ve kültürü” oluşuyor. Ortak bir dil aranıyor. Bu ortak dil, adalete, liyakate, sadakate ve yeteneğe önem veren, barış dili, iletişim dili Türkçe olursa, Türkiye kalbimiz kadar sevdiğimiz Balkanlar'da istenen, aranan ülke konumuna gelebilir. Bunun için M. Kemal Atatürk'ün Ankara'da toplanan ‘Balkan İtilafı' konferans delegelerine yaptığı şu konuşmayı unutmamak gerekir:

“... Balkan milletleri, içtimai ve siyasi ne çehre arz ederlerse etsinler, onların Orta Asya'dan gelmiş, yakın soylardan müşterek cedleri olduğunu unutmamak lazımdır. Karadeniz kuzey ve güney yollarıyla binlerce seneler deniz dalgaları gibi birbiri ardınca gelip Balkanlarda yerleşmiş olan insan kitleleri, başka başka adlar taşımış olmalarına rağmen, hakikatte tek beşikten çıkan ve kardeş kavimlerden başka bir şey değildirler...”
Bu bakımdan Balkanlar'da üçüncü ve dördüncü yüzyılda Hun, Avarlar, Pomak, Yörük ve Türkmen, Kıpçak Türklerinin yerleşik ulus ve halklarla her alanda etkileşmenin ve kazanımların ortaya çıkmasını sağlayacak, Torbeşlerin, Peçenek, Uz ve Kumukların gerçek kimliklerine kavuşacağı Türkoloji araştırmalarına da bir an önce başlanılmalıdır.
Bütün Balkanlar'da bu faaliyetler yapılırken, 28 Mayıs 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Balkan ülkelerine gönderdiği aşağıdaki ferman devamlı gündemde tutulmalıdır: “... Ben Fatih Sultan Han, bütün dünyaya ilan ediyorum ki hiç kimse, ne bu adı geçen insanları, ne de onların kiliselerini rahatsız etmesin. İmparatorluğumda huzur içerisinde yaşasınlar ve bu göçmen durumuna düşen insanlar özgür ve güvenlik içerisinde yaşasınlar. İmparatorluğumdaki tüm memleketlere dönüp korkusuzca kendi manastırlarına yerleşsinler.
Ne padişahlık eşrafından, ne vezirlerden veya memurlardan, ne hizmetkarlarımdan, ne de imparatorluk vatandaşlarından hiç kimse bu insanların onurunu kırmayacak ve onlara zarar vermeyecektir.
Hiç kimse bu insanların hayatlarına, mallarına ve kiliselerine saldırmasın, hor görmesin veya tehlikeye atmasın. Hatta bu insanlar başka ülkelerden devletime birisini getirirse, onlar da aynı haklara sahiptir...
... Yemin ediyorum ki; emrime uyarak bana sadık kaldıkları sürece tebaamdan hiç kimse bu fermanda yazılanların aksini yapmayacaktır....”


Sonuç olarak; Balkan ülkelerinde Türkoloji araştırmalarına ne kadar çok önem verilirse, o kadar çok verim alınabilir. Böylece Balkan halklarının tarih, edebiyat, dil, halk bilimi eserlerinde zenginlikler, etkileşimler, kültürler, yaklaşımlar ve kazanımlar da ortaya çıkacaktır. Bu araştırmalar Balkan halkları arasında dostluk ve kardeşliği güçlendirerek insanlığa ve dünya barışına katkıda bulunacaktır. Düşmanlıklar ortadan kalkacak işbirliği, ortak kazanım ve değerler ön planda yer alacaktır.
Balkan insanı Türk kavramını bir ırk olarak değil, dürüstlüğün, hoşgörünün, güçlülüğün, iyiliğin bir sembolü olarak görmeye devam ediyor. Olumsuz tabloların olması da bizleri incitmemeli. Bunun için Türk kültürü Balkanlar'da müzikte, dil ve edebiyatta, kentlerde, ilmi bildirilerde, kimliklerde, halk biliminde, günlük dilde, yayınlarda, yayın araçlarında yaşamalı ve yaşatılmalıdır.
Tuna nehri etrafındaki ülkelerde Türkoloji çalışmalarına ağırlık verilmeli, Edirne Trakya Üniversitesi ve İstanbul'daki kuruluşlar Balkanlar'daki etkinliklere destek vermelidir. Balkanlarda Kültür Antropolojisi çalışmaları yoğun bir şekilde yapılmalıdır.

KOSOVA'DA TÜRKOLOJİ BÖLÜMÜ'NE İLGİ ARTIYOR , 12 Ocak 2004
-KOSOVA'DA TÜRKOLOJİ BÖLÜMÜ'NE İLGİ ARTIYOR -DİL, TARİH VE EDEBİYAT KİTAPLARI YOK PRİŞTİNE (A.A) - 12.01.2004 - İbrahim Arslan - Kosova'da Priştine Üniversitesi Filoloji Fakültesi'nin birçok bölümünde öğrenci sıkıntısıçekilirken Türkoloji Bölümü'ne ilgi giderek artıyor.
Bölüm Başkanı Prof. Dr. İrfan Morina, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, Türkoloji'de 80'in üzerinde öğrenci olduğunu, 1988/89 öğretim yılında güçlükle açılan bölümünden bugüne kadar mezun Türkologsayısının da 30'a yakın olduğunu belirtti.
Türkoloji Bölümü'nde, sadece Türkçe değil, Arnavutça ve Boşnakça da eğitim görenler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Morina, Türk uyruklu öğrencilerin toplam öğrenci sayısının yaklaşık yüzde 25'ini oluşturduğuna dikkati çekti.
Son yıllarda Türkiye'den büyük destek gördüklerini söyleyen Prof. Dr. Morina, Milli Eğitim Bakanlığı, Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Türk Eşgüdüm Bürosu, Kosova Türk Taburu, Anadolu Kalkınma Vakfı (AKV) Kosova Temsilciliği'nin katkı sağladıklarını vurguladı.
Bölümde, İngilizce dil dersi dışında, bütün derslerin Türkçe yapıldığını belirten Prof. Dr. Morina, Sakarya Üniversitesi'nden Doç. Dr. Cevdet Şanlı ve Eskişehir Üniversitesi'nden Doç. Dr. Osman Köksal gibi öğretim görevlilerinin katkıları ve yardımlarına değindi.
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Morina, şu anda Türkoloji Bölümü'ndeki en büyük sorunun dil, tarih ve edebiyatla ilgili üniversite kitaplarının yokluğu olduğunu da söyledi.
Prof. Dr. Morina, Türkiye'deki ilgili makamlara bu konuda iki yıl önce başvurduklarını, ancak henüz olumlu bir sonuç alamadıklarını belirtti.
Priştine Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. İrfan Morina, bölümün amacının, eğitimde, iletişimde ve tarih alanında araştırma yapabilecek bilim adamları, öğretime katkı sunacak öğretmen yetiştirmek olduğunu kaydederek, Sakarya Üniversitesi ile yapılan protokol sonucu öğrencilerin bu üniversitedeki çalışmaları internet aracılığıyla anında izleyebildiklerini hatırlattı.

-KOSOVA`DA BALKAN TÜRKOLOJİ SEMPOZYUMU, 28 Eylül 2001
-KOSOVA`DA BALKAN TÜRKOLOJİ SEMPOZYUMU


PRİZREN (A.A) - 28.09.2001 - Kosova`da I Uluslararasi Balkan Türkoloji Sempozyumu, bugün Prizren`de başladı. Sempozyumun açılışında konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nimetullah Hafız, sempozyumun, Balkanlar`da Türk dili, kültürü ve gelenekleri üzerinde bilimsel çalışmaların başlaması ve Balkan gerçeklerine ışık tutması açısından son derece önemli bir başlangıç olduğunu söyledi. Üç gün sürecek sempozyuma Almanya, Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Kosova, Romanya, Yunanistan ve Türkiye`den
Türkoloji uzmanları katılıyor. (IBR-ALŞ)

-KOSOVA`DA I. ULUSLARARASI BALKAN
-KOSOVA`DA I. ULUSLARARASI BALKAN
TÜRKOLOJİ SEMPOZYUMU SONA ERDİ
-DEVLET BAKANI ÇAY: ``BALKANLAR`DAKİ
TÜRK KÜLTÜRÜNE ÖNEMLİ KATKI...
``

PRİZREN (A.A) - 29.09.2001 - Kosova`nın Prizren kentinde yapılan I. Uluslararası Balkan Türkoloji Sempozyumu, çalışmalarını tamamladı. Sempozyumun kapanışına, Kosova ziyaretinde bulunan Devlet Bakanı
Prof. Dr. Abdulhaluk Çay da katıldı. Devlet Bakanı Çay, sempozyum çalışmalarını, Balkanlar coğrafyasında Türk kültürüne yeni katkı olarak değerlendirdi. Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı ve Priştine Üniveristesi
Filoloji Fakültesi Türkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nimetullah Hafız, sempozyumun beklentilerinin üstünde başarılı geçtiğini vurgulayarak Türkiye, Almanya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Kosova, Romanya ve Yunanistan`dan gelen çok değerli Türkologların 35 bildiri sunduklarını belirtti. Prof. Dr. Hafız, başta Balkanlar`daki genel politika, ekonomi ve güvenlik yüzünden gelemeyen 6 Türkologun da bildirilerini gönderdiklerini kaydetti. Prof. Dr. Hafız, sempozyuma halktanda çok büyük katılım olduğunu, bunun Türk kültürüne ilgiden kaynaklandığını belirterek, bunun devamı için çaba harcayacaklarını bildirdi. Prof. Dr. Nimetullah Hafız, iki gün süren sempozyumda sunulan bildirilerin bir kitapta derlenmesinin önemine de işaret etti.
(İBR-KB-İO)


``TÜRKOLOJİ GÜNLERİ``...
-``TÜRKOLOJİ GÜNLERİ``...
-YURTDIŞI VE TÜRKİYE`DEKİ ÇEŞİTLİ ÜNİVERSİTELERDEN
TÜRKOLOGLAR MUĞLA`DA BULUŞTU
-VALİ AKSOY: ``ÜNİVERSİTEMİZ, TÜRKOLOJİ DÜNYASINI
BİRAYA GETİRMEYİ BAŞARDI``
-MUĞLA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. FIĞLALI:
``21. YÜZYIL, (TÜRKOLOJİ YÜZYILI) OLMALI``



MUĞLA (A.A) - 26.08.2002 - Muğla Valisi Hüseyin Aksoy, Muğla Üniversitesi`nin 10 yıllık genç bir üniversite olmasına rağmen Türkoloji dünyasını biraraya getirmeyi başardığını bildirdi. Muğla Üniversitesi`nin düzenlediği ``Türkoloji Günleri``, Kötekli Köyü Yerleşkesi`nde başladı. ``Türkoloji Günleri``nin açılış konuşmasını yapan Muğla Valisi Aksoy, ``Muğla Üniversitesi, ülkemizdeki genç üniversiteler arasında yer almasına rağmen, 10 yıllık süreçte hızlı gelişme kaydederek , emsallerini geçip, birçok önemli başarıya imza attı``dedi. Vali Aksoy, üniversitenin Türkoloji Dünyası`nı biraraya getirmeyi başardığını ve etkinliğin amacına ulaşmasını dileyerek, ``Yeryüzünde 200 milyon nüfusu aşkın Türk toplulukları bulunuyor. Türk dillerinin ve kültürlerinin gelecek nesillere tanıtımı önem taşıyor`` dedi. Muğla Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı da küreselleşen dünyada, milli kültürün ve milli varlığın büyük önem arz ettiğini belirterek, 21. Yüzyıl`ın (Türkoloji yüzyılı) olması
gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Fığlalı, Sovyetler Birliği`nin dağılışı, Balkanlar`da ve dünyanın diğer bölgelerinde yaşanan Türklerin karşılaştıkları sorunların, Türkoloji`nin ``daha da büyük önem`` kazanmasına neden
olduğunu bildirdi. Açılış töreninde konuşan ABD`nin Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Şinasi Tekin de, yeryüzündeki Türk topluluklarının tanıtılmasında ve kültürlerinin ayrıntılı şekilde ele alınmasında, Türkoloji biliminin büyük önemi olduğunu kaydetti.

-AÇIK OTURUM DÜZENLENDİ-


Törenin ardından düzenlenen açıkoturuma, Muğla Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Namık Açıkgöz başkanlık etti. Prof. Dr. Açıkgöz, Türkoloji`nin ilk kez, 1893 yılında ele alınmaya başlandığını, modern anlamda da Cumhuriyet döneminde ciddiyet kazandığını belirtti. Türkoloji Günleri`nin 6 oturumu ise yerleşkedeki dershanelerde yerli ve yabancı öğretim üyelerinin katılımı ile gerçekleştirildi. İki gün sürecek Türkoloji Günleri`nde çeşitli üniversitelerden 40`a yakın bilimadamı tebliğ sunarken, çok sayıda öğretim üyesi ve öğrenci de izliyor. Türkoloji Günleri`nin gelecek yıllarda geleneksel hale getirilmesi planlanıyor. (TUT-ATİ-GR)


.....
sayfa başına dön