Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı ve Balkan Siyasi Kulübü Başkanı Zhelyu Zhelev: Önce BALKAN birliği sonra, AB, Dünya Gazetesi 10 Haziran 2003

Balkan Siyasi Kulübü, 2001 yılının Mayıs ayında kuruldu. Amacı, BALKAN bölgesinin kalkınması için yeni projeler geliştirmek, bölge ülkelerinin Avrupa Birliği ve NATO ile bütünleşmesini desteklemek. Siyasi kulübün sloganı ise, "Birleşik Avrupa'da Birleşik BALKANLAR İçin"... Balkan Siyasi Kulübü'nün kurucuları arasında kimler yok ki... Eski cumhurbaşkanları, politikacılar, akademisyenler... Balkan Siyasi Kulübü'nan Başkanı ise Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev. Zhelyu Zhelev, Balkan Siyasi Kulübü'nün başlıca amacının, bölgede birlik ve ülkelerin birbiri ile yakınlaşmasını sağlamak olduğunu söylüyor. Zhelev, gerekli olan altyapı sağlanmadıkça, insanların, ürünlerin ve düşüncelerin serbest hareket etmesinin mümkün olmadığını savunuyor ve "Dolayısıyla bizim amacımız, öncelikle kendi içimizde birlik sağlamak ve bunun ardından Avrupa ile birleşmek" diyor. Zhelyu Zhelev, BALKANLAR
içindeki bütünleşmenin temel yolunun ise, ekonominin iyileşmesinden geçtiğine inanıyor. Balkan Siyasi Kulübü, 2001 yılının Mayıs ayında kuruldu. Amacı, BALKAN bölgesinin kalkınması için yeni projeler geliştirmek, bölge ülkelerinin Avrupa Birliği ve NATO ile bütünleşmesini desteklemek. Siyasi kulübün sloganı ise, "Birleşik Avrupa'da Birleşik BALKANLAR İçin"... Balkan Siyasi Kulübü'nün kurucularıarasında kimler yok ki... Eski cumhurbaşkanları, politikacılar, akademisyenler... Vekulüp, kendini uluslarüstü, hükümet dışı bir kuruluş olarak görüyor, kendisini de hiçbir ideoloji ile sınırlandırmıyor.

Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev, Dışişleri eski Bakanı Hikmet Çetin, Atina Belediye Başkanı Dora Bakoyannis ve Romanya Cumhurbaşkanı Ion Iliescu kulübün kurucu isimleri arasında sayabiliriz. Balkan Siyasi Kulübü'nan Başkanı ise Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev...Geçtiğimiz hafta Balkan Siyasi Kulübü'nün düzenlediği konferans için İstanbul'a gelen Zhelev ile gerek BALKANLAR'ın geleceği ve AB ilişkileri hakkında görüşme imkanı bulduk. Zhelev, kulübün başlıca amacının, bölgesel barışı ve işbirliğini sağlamak, bununla birlikte Avrupa ile bütünleşmek olarak özetliyor.

- Balkan Siyasi Kulübü ne zaman kuruldu, amaçları nelerdir?
Balkan Siyasi Kulübü Mayıs 2001'de kuruldu. BALKAN ülkelerinin eski devlet ya da hükümet başkanlarının öncülüğünde kurulan kulüp, hükümet dışı bir oluşum ve bölgesel işbirliğini amaçlıyor. "Birleşik Avrupa'da Birleşik BALKANLAR İçin" sloganı, kulübün temel felsefesi olarak kabul edildi. Balkan Siyasi Kulübü, uluslarüstü, hükümet dışı bir kuruluş ve kendisini hiçbir ideolojiyle sınırlandırmıyor. BALKANLAR'da amaçlanan bölgesel işbirliği, Avrupalılaşma'nın önünde bir engel oluşturmuyor. Amacımız BALKANLAR'ın yeniden yapılanmasına, ekonomik gelişimine katkıda bulunmak... Barış,
hukuk ve gelişme için BALKANLARın Avrupalılaşmasını sağlamak.

- Kulüp, Avrupa Birliği'nin amaçlarını kendi temel prensipleri olarak kabul etti. Bu amaçların yanısıra, sadece BALKANLAR'a ait olan hedefler nelerdir?
Kendi içimizde Avrupa Birliği'nin temel amaçlarını kabul etmemize rağmen, Balkan Siyasi Kulübü'nün temel amaçları ile AB'nin temel amaçları arasında önemli farklılıklar söz konusu. Balkan Siyasi Kulübü'nün başlıca amacı, kendi bölgemizde birlik, ülkelerimizin birbiri ile yakınlaşmasını sağlamak. Gerekli olan altyapıyı sağlamadıkça, insanların,
ürünlerin ve düşüncelerin serbest hareket etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bizim amacımız, öncelikle kendi içimizde birlik sağlamak ve bunun ardından Avrupa ile birleşmek.

- Bunun yolu nedir?
BALKANLAR içindeki bütünleşmenin temel yolu, ekonominin iyileşmesinden geçiyor. Ülkeler arasında işbirlikleri, ticaret ve ortaklıkların artırılması, ulaşım, enerji, telekomünikasyon gibi sektörlerde geniş çaplı bölgesel projelerin desteklenmesi çok önemli. Bölgenin bütünlüğü ve ülkeler arasındaki işbirliği, kalıcı güvenlik için de büyük bir önem taşıyor. Düşünün ki, Sofya ve Skopje arasındaki mesafe 260 km. Bu iki ülke arasında bir demiryolu yok. Bu gerçekten utanılacak bir durum. 21. yüzyıldayız ve BALKAN başkentleri arasında modern karayolları hala yok. BALKAN ülkelerini ve ekonomilerini bağlayacak 10 tane karayolu inşaa etmemiz ve daha sonra bu yollarını kıtanın diğer bölümlerine bağlamamız lazım. Bu altyapının gerçekleştirilmesi sanıldığı kadar maliyetli veya çok zor değil. Savaş bundan çok daha maliyetli. Yugoslavya'daki savaşın BM, NATO, AB ve BALKAN ülkelerine 1991-1996 yılları arasında maliyeti 45-50 milyar dolar civarında. Miloseviç rejiminin yıkılmasından bu yanaki maliyet ise, 100 milyar dolara yakın. Oysa bu rakamın beşte
biri bile BALKANLARda gerekli altyapıyı kurmaya yeterdi.

- Azınlıklar, etnik farklılıklar BALKANLARın önde gelen sorunlarından birisi. Bu konuda yapılması gerekenler neler olmalı?
Azınlıklar, bölgesel işbirlikleri için bir köprü olabilir. Biz, milliyet ile "etnos"un birbirinden farklı kavramlar olduğunu düşünüyoruz. Milliyet, bir din ya da etnik birlik olarak tanımlanamaz. Balkan Siyasi Kulübü'ne göre, etnik, dini veya kültürel farklılıklar kötü bir şey değil, tam tersine iyi bir özellik. BALKAN bölgesinin zenginliği bu farkılıktan kaynaklanıyor. Bir kültürün ne kadar fazla özelliği olursa, insanların farklı yaşam tarzları, farklı düşünceler görmesi o kadar fazla olur. Bu insanlar farklılıkları görerek, karşılaştırma fırsatını elde ederler. Çok daha zengin bir dünyada yaşama şansına sahip olurlar. Ve tekdüze kültürlerde yaşayanlara oranla çok daha fazla yaratıcı olurlar.

- Romanya, Bulgaristan ve Türkiye AB kapısında bekleyen ülkeler. Bu ülkelerin AB üyeliği BALKAN bölgesine ne gibi yararlar sağlayacaktır?
Ben bu konuya tam tersinden bakacağım. Romanya, Bulgaristan ve Türkiye gibi BALKAN ülkelerinin AB'ye ihtiyacı olduğu kadar, AB'nin de bu ülkelere ihtiyacı var. BALKAN ülkeleri stratejik olarak çok önemli bir coğrafyada bulunuyor. İki kıtanın, çok farklı kültürlerin ve dinlerin kesişme noktasındayız. Avrupa Birliği'nin bütün bu özelliklere ihtiyacı var.

- BALKANLARın dünya enerji piyasasında önemli bir yere sahip olması için en önemli unsur size göre nedir?
Bence, BALKANLARın dünya enerji piyasasında söz sahibi olması için öncelikle bölgesel altyapısını geliştirmesi gerekiyor. Daha sonra bu altyapının Avrupa enerji altyapısı le birleştirilmesi gerek. Bunun biran önce gerçekleştirilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
BALKANLAR sadece enerji piyasında değil, dünya piyasalarında önemli bir yere sahip olabilir. Bugün Kıbrıs ve Moldovya'yı da dahil edersek, BALKAN ekonomik pazarı 1.6 milyon kilometrekare, 130 milyonluk bir nüfustan oluşuyor. Bu gerçekten dev bir bölgesel pazar ve sahip olduğu potansiyel, ülkelerin tek tek sahip olabileceği potansiyelin çok üzerinde. BALKANLAR genelinde kullanılan bir GSM operatörümüz, internet pazarımız, ortak bir havayolu şirketimiz, demiryolumuz neden olmasın?

Küresel düşün, yerel hareket et!
Balkan Siyasi Kulübü'nün teoriden çok pratiğe ihtiyacı olduğunu söyleyen Zhelev, kulübün misyonunu şöyle tanımlıyor: "Bölgemizde yaşanan politik gerçekler, kavramlarımız ve amaçlarımızın değişmesine neden oldu. Doğru yönde ilerlemek için BALKANLARın teoriden çok, pratiğe ihtiyacı olduğunu gördük. Hareketlerimizi ve tüm araştırmalarımızı da üç temel konu üzerinde yoğunlaştırdık. Bunlar şöyle sıralanıyor: BALKANLAR için etkili ve işe yarayan
düşünceler üretmek; bölgenin ihtiyacı olan altyapı projelerine destek vermek; BALKANLARın gelişmesini sağlayacak bu projelerin uluslararası finans kurumları tarafından desteklenmesi için gerekli olan lobi çalışmalarını yapmak. Balkan Siyasi Kulübü, bu derece zor ve sorumluluk isteyen işleri gerçekleştirebilecek politik ve entellektüel kapasiteye sahip. Çünkü bünyemizde BALKANLARın ve hatta dünyanın en prestijli eski ve yeni politikacılarını, düşünürlerini, akademisyenlerini bulunduruyoruz."

BALKANLAR söz konusu oldu mu, herşey politikaya dayanıyor

- Neden siyasi kulüp dediniz. "Siyasi" ibaresini ekleyince, kulübün hareket alanını kısıtlamıyor musunuz?
Bu soruya verilecek en basit cevap şu olabilir: Balkan Siyasi Kulübü, çünkü politik hayatta aktif olan veya aktif olmuş politikacılar, entellektüellerden oluşuyor. Daha geniş bir cevap vermem gerekirse, BALKANLAR söz konusu olduğunda, herşey eninde sonunda politikaya geliyor. Sorun ne olursa olsun, bu soruna yöneldiğiniz zaman, her defasında politika devreye giriyor. Bölgesel iletişim veya enerji altyapısı gibi politikadan son derece uzak görünen konular bile, karşımıza temel politika konuları gibi çıkıyor. Bir örnek vermek gerekirse, Bulgaristan ve Romanya arasındaki Tuna nehri üzerine ikinci köprüyü kurma düşüncesi on senedir gündemde. İkinci, hatta üçüncü köprüye ihtiyacımız var, fakat iki ülkenin konumları, çıkarları yüzünden köprünün inşaa edilmesi gereken yer üzerinde bir anlaşmaya varılamadı. Bu nedenle,
köprünün inşasına başlayamadık. Köprü nereye yapılmalı, hangi şirketler tarafından yapılmalı, hangi bankalar tarafından finanse edilmeli gibi sorular da işin cabası tabii ki... Bu tür sorunlar bir çok farklı bölgesel proje için söz konusu olabiliyor. Kulübün misyonu da burada ortaya çıkıyor: Avrupa ve BALKANLAR açısından, bir ülkenin milli çıkarları peşinden gitmek yerine, tüm bölgenin çıkarlarını korumak.

- Bu çıkarları korumak için ne yopıyorsunuz?
Bu çıkarları korumak için ne yapmıyoruz, onu söyliyeyim size. Bunlar aynı zamanda, Kulüp dokümanlarımızda da belirtilmiştir. Hiç bir partizan veya politik aktiviteye karışmıyoruz, hiç bir partiyi desteklemiyoruz; seçim süreçlerine dahil olmuyoruz; bölgedeki hiçbir ülkenin iç politikasına karışmıyoruz. Tabii ki, insan hakları ihlali gibi bir durum söz konusu olmadığı sürece... Böyle durumlarda ise müdahalemiz politik bir çözüm aramaktan ve Avrupa normlarını savunmaktan ileri gitmiyor.

"Etnik ve dini farklılıkları ortadan kaldıramayız"
Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı ve Balkan Siyasi Kulübü Başkanı Zhelyu Zhelev: "Kulübün uzun vadeli stratejisi, bölgede yaşanmış olan çatışmaların trajik sonuçlarını ortadan kaldırmak değil, fakat nedenlerini ortadan kaldırmak Bosna, Kosova, Makedonya'da yaşanan felaketlere bir daha yer vermemek. Milli, etnik ve dini farklılıkları ortadan kaldıramayız. Bu mümkün değil, gerekli de değil. Fakat şiddete son verebiliriz. Bunun için Balkan Siyasi Kulübü yeni bir kültürel ve politik çevre yaratmaya, daha iyi ekonomik ve sosyal koşullar için projeler üretmeye çalışıyor. Eminim ki, ülkelerimizde yeni bir iletişim platformu oluşturduğumuzda ve işleyen pazar ekonomileri kurduğumuzda, AB ve NATO yolu açılacak ve sınırlar, dini, etnik farklılıklar konusunda tamamen farklı bir perspektife sahip olacağız. Bütün
bunlar birer farklılık ve çatışma unsuru olmaktan çıkacak. İnsanlarımız gülümseyecek. Bunu gerçekleştirmek için iletişim ve enerji altyapısının kurulmasının çok önemli olduğunu unutmamamız gerekli."

Balkan Siyasi Kulübü'nün kurucu üyelerinden bazıları
Zhelyu Zhelev: Bulgaristan eski cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel: Türkiye 9. Cumhurbaşkanı
Hikmet Çetin: Dışişleri eski bakanı
Murat Karayalçın: Dıişleri eski bakanı
Hayati Korkmaz: Eski milletvekili
Ali Serdengeçti. Eski milletvekili
Prof. Dr. Yahya Sezai Temel:Ankara üniversitesi öğretim üyesi
Dora Bakoyannis: Atina Belediye Başkanı
Sali Berisha: Arnavutluk eski Cumhurbaşkanı
Emil Constantinescu: Romanya eski Cumhurbaşkanı
Ion Iliescu: Romanya Cumhurbaşkanı
Fatoş Nano: Arnavutluk Başbakanı
Solomon Passy: Bulgaristan Dışişleri Bakanı
Mircea Snegur: Moldova eski cumhurbaşkanı
İvan Stancioff: Bulgaristan dışişleri eski bakanı

BALKAN Ülkeleri Siyasi Kulübü- Dr. Zhelyu Zhelev Dr. Zhelyu Zhelev, bütün siyasi partilerin Avrupa Birliği üyeliğine sıcak baktıklarını söyledi 'Bulgaristan AB'ye girecek'
LEYLA TAVŞANOĞLU

Bulgaristan'ın, komünist rejim sonrası ilk Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev geçen günlerde Türkiye'deydi. ''BALKAN Ülkeleri Siyasi Kulübü'' adlı bir sivil toplum kuruluşu oluşturmak için Ankara'da yaptığı temaslardan sonra İstanbul'a geldi. Gazetemizi ziyaret etti, bizimle görüştü. Görüşmemizde Bulgaristan'ın sıkıntılarından söz etti. Yolsuzluk-kara para-mafya üçgeninin nasıl devlet ve hükümete sızdığını ve en azından şimdilik teslim aldığını anlatırken bu filmi bizde de gördüğümüzü düşündük. Hükümete, devlete yakın işadamları ihale kapıyorlar, devlet memurları olmadık işlerin döndürülmesi için birilerinden rüşvet yiyor, kara para bütün sektörlere giriyor. Bu hastalık bizim bölgeye mi özgü, yoksa bütün dünyada da var mı? Küresel bir olgu mu? Bu pisliklerden nasıl temizlenebilecek, arınabileceğiz? Neden hükümetler gerekli ve etkili önlemleri almıyorlar da onun yerine tepelerine kadar pislik, yolsuzluk, suç, kara paraya bulaşmışları hâlâ aklamak için çaba gösteriyorlar? Türkiye'de basın bu kadar pisliğe bulaşmışken ilginç bir fark olarak Bulgar gazeteleri yolsuzluk ve mafyayla, canlarını dişlerine takmış nasıl mücadele ediyorlar? Bulgaristan'ın demokrasiye geçiş dönemindeki Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev'le bu noktaları konuşurken gelecek için umutlarımız daha da karardı.

- Bulgaristan, AB üyeliğine nasıl hazırlanıyor ve AB üyeliğini nasıl algılıyor?

- Bulgaristan uzun yıllardır AB tam üyeliği için hazırlık yapıyor. AB tam üyeliğinin gerektirdiği sürecin aşamalarını yavaş yavaş tamamlıyoruz. Bulgaristan, Dışişleri'nde ve öbür bakanlıklarında AB sürecine hazırlanmak için '90' lı yılların başlarında özel kurumlar oluşturdu. Bu kurumlar, Bulgaristan'ın AB üyeliği sürecini izlemek ve AB'yle ilişkileri geliştirmekle görevlidir. Bunun amacı da doğru sonucu almaktır. Bulgaristan 1995'te tam üyelik için başvururken gerekli tüm belgelerini de verdi. Bu tarihten sonra da bütün ülkemizin kurumlarında AB üyeliğine uyum çalışmaları başlatıldı. Önemli bir noktaya da dikkatinizi çekmek istiyorum: 1995'ten sonraki hiçbir Bulgar Hükümeti de AB tam üyeliği sürecini aksatacak, engel çıkaracak bir girişimde bulunmadı.

- Bu nasıl başarıldı?

- Çünkü ülkemizde iktidar olsun, muhalefet partileri olsun bütün siyasi partiler AB tam üyeliği konusunda fikir birliği içinde. Her iki taraf da bu yolda uyumlu çalışıyor. Öte yandan NATO üyeliği konusunda ise bir tereddüt var. Siyasi partiler bu konuya temkinli bakıyorlar.

- Nedeni nedir?

- Bunun nedeni eski komünistler ve şimdiki Bulgaristan Sosyalist Partisi'nin eski, vazgeçmediği tutum. Dolayısıyla da NATO'ya yaklaşımları çok temkinli. Bu da onlar açısından doğal. Mantığını anlayabiliyoruz. Ama son zamanlarda Bulgaristan Sosyalist Partisi içinde bir değişiklik oldu. Artık Bulgaristan'ın NATO üyeliğine karşı çıkmıyorlar. Bütün bu çalışmalar nedeniyle de AB'nin 1999'daki Helsinki Zirvesi'nde Bulgaristan'ın tam üyelik başvurusu kabul edildi. Şimdi biz de Türkiye'yle benzer statüdeyiz. Dolayısıyla da son bir yıl içinde Bulgaristan-AB ilişkileri olumlu yolda ilerliyor. Bulgaristan'ın AB bünyesinde sekiz ayrı komiteyle temasları var. Bu sekiz komitede Bulgaristan'ın sekiz ayrı projesi yürütülüyor. Bu yıl sonuna doğru beş ayrı proje daha vereceğiz. Özellikle çevre konusundaki projelerimiz iyi yolda ilerliyor. AB'nin bu konularda bizden ne beklediğini dikkatle izliyoruz, biz neleri yapmaya hazırız, bunları anlatıyoruz.

Ekonomi

- Peki Bulgaristan'la AB arasında pürüz noktaları yok mu?

- Korkarım ki Bulgaristan'ın ekonomisi konusunda önemli pürüzler çıkacak. Çünkü Bulgar ekonomisi son yıllarda önemli ölçüde geriledi. AB standartlarına göre ekonomimiz çok gerilerde kalıyor. O nedenle de önemli sorunlar, sıkıntılar çıkabilecek. AB, Bulgar ekonomisinin belli bir düzeye getirilmesinde ısrar ediyor, ama biz Avrupa'nın istediği ekonomik düzeyin çok altındayız.

- Bulgaristan'da şu andaki yıllık enflasyon oranı kaç?

- Yüzde altı. Parasal olarak bir leva bir Alman markına eşit olduğu için bu açıdan bir sıkıntı yok. Ama ekonomik gelişmeyi canlandıramıyoruz.

- Bulgaristan, onlarca yıl komünist rejimle yönetildikten sonra kapalı olan ekonomisini hızla serbest pazar ekonomisine uydurdu. Bunda ne kadar başarılı oldu?

- Baştan başarılı olundu, ama daha sonra durum değişti. Şu anda serbest pazar ekonomisi çok başarısız.

- Ama Bulgaristan bu konuda hedeflerini Rusya'dan daha iyi saptamıştı...

- Çok doğru söylüyorusnuz. Biz hedefleri Rusya'ya kıyasla daha iyi bir biçimde saptamıştık. Ama hem soyut hem de somut eksikliklerimiz vardı. O nedenle de hedefimiz doğru yoldan saptı. Birinci neden, Bulgaristan ekonomisinin o dönemde Sovyetler Birliği ekonomisine fazlasıyla bağımlı oluşuydu. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Varşova Paktı'nın çöküşünden sonra bütün hareket alanımız ve pazarımız tepetakla oldu. Birdenbire kendimizi çok boyutlu sorunlarla karşı karşıya bulduk. Ben dönemin Rusya Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin 'le, Bulgaristan'la Rusya arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri yeniden canlandırmak için iki kez görüştüm. Ama aldığım yanıt şu oldu: Rusya ekonomisi tamamıyla çöktüğü için hiçbir parasal birikimleri kalmamıştı. Dolayısıyla takas usulü bir ticaret teklif etti. Örneğin biz onlara şarap satacak, onlardan başka bir mal alacaktık, aynı değerde. Ama takas esasına dayanan bir ticaret bize hiçbir şey kazandırmayacaktı. Bizim amacımız ticaret yoluyla para kazanmaktı. Oysa takas usulüyle ne kazanabilirdik ki? Orada bir de baktık ki ABD ve Avrupa firmaları dolar ve mark bazından Rusya pazarına girmişler ve pazarı tamamıyla işgal etmişler. Bu gerçeğin ışığında Bulgaristan'ın durumu daha da zorlaştı. Çünkü elimizde ödeyebileceğimiz para olmayınca bu pazarın tümüyle dışında kaldık. Özellikle de şu nokta çok önemli: Bulgaristan, öbür eski komünist cumhuriyetlere, örneğin Çekoslovakya, Macaristan, Polonya'ya kıyasla ekonomik açıdan Rusya'ya çok daha fazla bağımlı olduğu için de geçiş döneminde ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı.

'Bağımlılık bizi çökertti'

- Bu saydığınız ülkeler Sovyet döneminde bile Avrupa'yla ilişki içinde değiller miydi?

- Evet. Bu ülkelerin o dönemde Avrupa'yla ilişkileri çok daha geniş çaplıydı. Dolayısıyla da pazar ekonomisine geçmeleri sırasında koşulları bizimkilere kıyasla çok daha elverişliydi. Oysa biz, Sovyetler Birliği'ne olan bağımlılığımız nedeniyle tamamıyla çöktük. Bütün pazarlarımızın hemen tamamı Rusya'yla ve öbür komünist ülkelerleydi.

- Bir Bulgar levasının bir marka eşit değerde olduğunu söylediniz. Leva bu kadar yüksek değerdeyken nasıl rahat ticaret yapabilirsiniz, ya da öbür ülkelerle dış pazarlarda nasıl rekabet edebilirsiniz? Levanın değerinin düşürülmesi hiç düşünülmedi mi?

- Uluslararası Para Fonu'yla (IMF) yaptığımız bir stand- by anlaşması var. Bu anlaşma çerçevesinde IMF'den kredi dilimleri alıyoruz. Yaptığımız anlaşmanın koşullarından birisi de Bulgar levasının değerinin bir Alman markına eşitlenmesi. Evet, dediğiniz gibi levanın değeri bu şekilde suni olarak yüksek tutuluyor. Levanın paritesinin bu kadar yüksek tutulması nedeniyle de uluslararası pazarlarda ticaret rekabeti şansımız çok azalıyor. Ne yazık ki gerçek budur.

Ticaretin arttırılması

- Siz Türkiye'ye geldiniz ve Ankara'da temaslarda bulundunuz. Bu temaslar ne doğrultuda oldu? Bir de Türkiye'yle ticaretin geliştirilmesi konusunu ele aldınız mı?

- Ankara'da ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda bir görüşme yapmadım. Çok ayrı konularda temaslarda bulundum. Bu, yeni bir projeyle yakından bağlantılıydı. Bulgaristan'da oluşturduğumuz bir proje var. Bu da bir ''Balkan Siyasi Kulübü'' kurulmasıyla ilgili bir proje. Proje, benim kurduğum Dr. Zhelyu Zhelev Vakfı şemsiyesi altında geliştiriliyor.

- Yani tamamıyla bir BALKAN ülkeleri sivil toplum kuruluşunu mu hedefliyorsunuz?

- Buna bir çeşit sivil toplum kuruluşu diyebilirsiniz. Ama bu daha farklı çalışan bir sivil toplum kuruluşu oluyor. Bu kuruluş bir anlamda sivil toplum kuruluşu, ama devletler arasında da bağlantıyı sağlayarak etkinlik gösteriyor. Burada etkinlik gösterecek kişiler kendi alanlarında tanınmış, kendi alanlarında uzman olan şahsiyetler. Bu çalışma bütün BALKAN ülkelerini içeriyor. Her BALKAN ülkesinden uzmanlar, bu kulüpte yer alıyorlar.

Türkiye'den bu Balkan Siyasi Kulübü'ne katılan şahsiyetler şunlar: Süleyman Demirel, Hikmet Çetin , Türkiye Bulgaristan Parlamenterleri Dostluk Grubu Üyesi Hayati Korkmaz, Murat Karayalçın .

- Sizin söylediğiniz gibi bütün BALKAN ülkelerinden tanınmış şahsiyetleri içeren ve kısmen bir sivil toplum hareketi olan Balkan Siyasi Kulübü uzun vadede bir BALKAN Paktı'na zemin hazırlamak için mi düşünüldü?

- Hayır, böyle bir şey söyleyemem. Tarih içinde bu tür siyasi fikirler ve projeler birkaç kere ortaya çıkmış, ama hepsi de çökmüştü. Sosyalist Enternasyonal'in bir BALKAN Federasyonu oluşturma planı vardı. Bunun sonu gelmedi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra COMİNTERN'in Güney Slav Federasyonu projesi vardı. O da çöktü. Bu federasyon içine Arnavutluk'un da katılması öngörülüyordu. Ama zaten Arnavutluk bir Slav ülkesi değil. Her neyse. Bu plan da sonuçsuz kaldı. Biliyorsunuz, Mustafa Kemal Atatürk 'ün bir BALKAN Birliği hedefi vardı. O da olmadı. Son zamanlarda Amerikalı Richard Holbrook BALKAN Konfederasyonu fikrini ortaya attı. Ama hiç kimse onu ciddiye almadı. Burada çok önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim: Tepeden inme politik şemalarla BALKANLAR'daki sorunları çözmek kesinlikle olanaksızdır. Bir kere işe, bölgedeki ekonomik gelişmeyi güçlendirme çalışmalarıyla başlamak lazımdır. Ancak ekonomik gelişme hedeflerini tutturabildikten sonra adım adım, yavaş yavaş sınırlar ortadan kalkacaktır. Bu şekilde BALKANLAR'da insanların serbest dolaşımları sağlanabilecektir. Burada bir nokta daha var. Biz çeşitli BALKAN ülkelerinde yaşayan azınlık toplumlarını bu ülkeler arasında köprü olarak görüyoruz. Özetlemek gerekirse, BALKANLAR'da, bütün bölgeyi kapsayacak bir ekonomik gelişme hedefi tutturulabilirse temel oturtulabilecektir. Ondan sonra zorlasanız da bunun geriye dönüşü olmaz.

- Yani, sizin hedefiniz, BALKANLAR'da AB benzeri, ama bölgesel bir ekonmik anlaşma mı oluşturmak?

- Evet, tam olarak öyle. Bu hedefi şöyle izah edebilirim: BALKAN Yarımadası'nda AB modeli bir ekonomik kalkınma, serbest ticaret, projelerle ilgili işbirliği, insanların ve fikirlerin serbest dolaşımını sağlayan bir anlaşma.Ben zaten BALKAN ülkeleri için Avrupa modelini en iyi model olarak görüyorum. Başka şansımız kalmadı. Ama en önemli soru da şu: Bunu başarabilecek miyiz? Biz bunu tabii ki başarmak istiyoruz, ama gücümüz bunu yapmaya yetecek mi?

Türkiye'nin desteği

- Türkiye buna destek veriyor mu?

- Evet, kesinlikle destek veriyor. Özellikle Ankara'daki görüşmelerimizden çok olumlu sonuçlar aldık. Üzerinde durulan iki önemli nokta, ciddi bir ekonomik gelişme hedefinin tutturulması ve bütün BALKAN ülkelerinde daha fazla serbest ekonomik bölgelerin kurulabilmesi. Türk tarafı bizim bu fikrimizi çok iyi anlıyor ve tam destek veriyor. Süleyman Demirel'le yaptığımız görüşmede de bu izlenimi aldık. Daha önce eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal 'la da bu konuyu görüşmüştük. O da bu fikri tamamıyla destekliyordu. Onun görüşü şuydu: AB'ye daha hızlı girebilmek ve AB üyeliğine tam olarak hazırlıklı olabilmek için BALKAN ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliği ve ekonomik gelişmeyi güçlendirmek. BALKAN ülkeleri arasında böyle bir anlaşmanın bir bölgesel ilk model olmasını amaçlıyordu. Türkiye'nin ekonomik açıdan AB'ye girme şansı çok yüksek. Çünkü çalışan bir ekonomisi var. Bu ekonomi gelişiyor. Bulgaristan'la Türkiye arasında hem bir benzerlik, hem de bir farklılık var.

Türkiye, Bulgaristan'a kıyasla ekonomik bakımdan AB'ye çok daha yakın. Ama siyasi açıdan da Bulgaristan'ın AB'ye girme koşulları çok daha elverişli. Siyasi açıdan Bulgaristan AB'nin koyduğu kriterleri karşılayacak durumda. Zaten bütün bu kriterleri de kabul etmiştik. Avrupa sözleşmelerine de tamamıyla katılıyoruz. İnsan hakları açısından şu anda bir sıkıntımız yok. Azınlıklar konusunda bir sıkıntımız kalmadı. Zaten azınlıklarla ilgili sözleşmeyi de imzalamış bulunuyoruz. Avrupa tarafı Türkiye'yle ilgili olarak ise, Kıbrıs ve özellikle de sözde Ermeni soykırımı konusunda zorluklar çıkarıyorlar. Buna ek olarak insan hakları, kültür sorununu ortaya atıyorlar. Dolayısıyla Türkiye, AB'yle siyasi açıdan sıkıntı içinde.

- Türkiye'nin nüfusunun genç ve dinamik olması, hızla artması da sizce AB açısından sıkıntı yaratmıyor mu? Bütün AB ülkelerinin, özellikle de Almanya'nın nüfusunun iyice yaşlanması bu sıkıntıların artmasına neden olmuyor mu sizce?

- Türkiye çok genç bir ülkedir. Bu gençliği hem gelişme, hem de nüfusu bakımından ele alabiliriz. Bu da sıkıntı yaratıyor, hiç kuşkusuz.

 

.....
sayfa başına dön