Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı ve Balkan Siyasi Kulübü Başkanı Zhelyu Zhelev: Önce BALKAN birliği sonra, AB, Dünya Gazetesi 10 Haziran 2003 Balkan Siyasi Kulübü, 2001 yılının Mayıs ayında kuruldu. Amacı, BALKAN bölgesinin kalkınması için yeni projeler geliştirmek, bölge ülkelerinin Avrupa Birliği ve NATO ile bütünleşmesini desteklemek. Siyasi kulübün sloganı ise, "Birleşik Avrupa'da Birleşik BALKANLAR İçin"... Balkan Siyasi Kulübü'nün kurucuları arasında kimler yok ki... Eski cumhurbaşkanları, politikacılar, akademisyenler... Balkan Siyasi Kulübü'nan Başkanı ise Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev. Zhelyu Zhelev, Balkan Siyasi Kulübü'nün başlıca amacının, bölgede birlik ve ülkelerin birbiri ile yakınlaşmasını sağlamak olduğunu söylüyor. Zhelev, gerekli olan altyapı sağlanmadıkça, insanların, ürünlerin ve düşüncelerin serbest hareket etmesinin mümkün olmadığını savunuyor ve "Dolayısıyla bizim amacımız, öncelikle kendi içimizde birlik sağlamak ve bunun ardından Avrupa ile birleşmek" diyor. Zhelyu Zhelev, BALKANLAR Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev, Dışişleri eski Bakanı Hikmet Çetin, Atina Belediye Başkanı Dora Bakoyannis ve Romanya Cumhurbaşkanı Ion Iliescu kulübün kurucu isimleri arasında sayabiliriz. Balkan Siyasi Kulübü'nan Başkanı ise Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev...Geçtiğimiz hafta Balkan Siyasi Kulübü'nün düzenlediği konferans için İstanbul'a gelen Zhelev ile gerek BALKANLAR'ın geleceği ve AB ilişkileri hakkında görüşme imkanı bulduk. Zhelev, kulübün başlıca amacının, bölgesel barışı ve işbirliğini sağlamak, bununla birlikte Avrupa ile bütünleşmek olarak özetliyor. - Balkan Siyasi Kulübü ne zaman kuruldu, amaçları nelerdir? - Kulüp, Avrupa Birliği'nin amaçlarını kendi temel prensipleri olarak kabul etti. Bu amaçların yanısıra, sadece BALKANLAR'a ait olan hedefler nelerdir? - Bunun yolu nedir? - Azınlıklar, etnik farklılıklar BALKANLARın önde gelen sorunlarından birisi. Bu konuda yapılması gerekenler neler olmalı? - Romanya, Bulgaristan ve Türkiye AB kapısında bekleyen ülkeler. Bu ülkelerin AB üyeliği BALKAN bölgesine ne gibi yararlar sağlayacaktır? - BALKANLARın dünya enerji piyasasında önemli bir yere sahip olması için en önemli unsur size göre nedir? Küresel düşün, yerel hareket et! BALKANLAR söz konusu oldu mu, herşey politikaya dayanıyor - Neden siyasi kulüp dediniz. "Siyasi" ibaresini ekleyince, kulübün hareket alanını kısıtlamıyor musunuz? - Bu çıkarları korumak için ne yopıyorsunuz? "Etnik ve dini farklılıkları ortadan kaldıramayız" Balkan Siyasi Kulübü'nün kurucu üyelerinden bazıları BALKAN Ülkeleri Siyasi Kulübü- Dr. Zhelyu Zhelev Dr. Zhelyu Zhelev, bütün siyasi partilerin Avrupa Birliği üyeliğine sıcak baktıklarını söyledi 'Bulgaristan AB'ye girecek' Bulgaristan'ın, komünist rejim sonrası ilk Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev geçen günlerde Türkiye'deydi. ''BALKAN Ülkeleri Siyasi Kulübü'' adlı bir sivil toplum kuruluşu oluşturmak için Ankara'da yaptığı temaslardan sonra İstanbul'a geldi. Gazetemizi ziyaret etti, bizimle görüştü. Görüşmemizde Bulgaristan'ın sıkıntılarından söz etti. Yolsuzluk-kara para-mafya üçgeninin nasıl devlet ve hükümete sızdığını ve en azından şimdilik teslim aldığını anlatırken bu filmi bizde de gördüğümüzü düşündük. Hükümete, devlete yakın işadamları ihale kapıyorlar, devlet memurları olmadık işlerin döndürülmesi için birilerinden rüşvet yiyor, kara para bütün sektörlere giriyor. Bu hastalık bizim bölgeye mi özgü, yoksa bütün dünyada da var mı? Küresel bir olgu mu? Bu pisliklerden nasıl temizlenebilecek, arınabileceğiz? Neden hükümetler gerekli ve etkili önlemleri almıyorlar da onun yerine tepelerine kadar pislik, yolsuzluk, suç, kara paraya bulaşmışları hâlâ aklamak için çaba gösteriyorlar? Türkiye'de basın bu kadar pisliğe bulaşmışken ilginç bir fark olarak Bulgar gazeteleri yolsuzluk ve mafyayla, canlarını dişlerine takmış nasıl mücadele ediyorlar? Bulgaristan'ın demokrasiye geçiş dönemindeki Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev'le bu noktaları konuşurken gelecek için umutlarımız daha da karardı. - Bulgaristan, AB üyeliğine nasıl hazırlanıyor ve AB üyeliğini nasıl algılıyor? - Bulgaristan uzun yıllardır AB tam üyeliği için hazırlık yapıyor. AB tam üyeliğinin gerektirdiği sürecin aşamalarını yavaş yavaş tamamlıyoruz. Bulgaristan, Dışişleri'nde ve öbür bakanlıklarında AB sürecine hazırlanmak için '90' lı yılların başlarında özel kurumlar oluşturdu. Bu kurumlar, Bulgaristan'ın AB üyeliği sürecini izlemek ve AB'yle ilişkileri geliştirmekle görevlidir. Bunun amacı da doğru sonucu almaktır. Bulgaristan 1995'te tam üyelik için başvururken gerekli tüm belgelerini de verdi. Bu tarihten sonra da bütün ülkemizin kurumlarında AB üyeliğine uyum çalışmaları başlatıldı. Önemli bir noktaya da dikkatinizi çekmek istiyorum: 1995'ten sonraki hiçbir Bulgar Hükümeti de AB tam üyeliği sürecini aksatacak, engel çıkaracak bir girişimde bulunmadı. - Bu nasıl başarıldı? - Çünkü ülkemizde iktidar olsun, muhalefet partileri olsun bütün siyasi partiler AB tam üyeliği konusunda fikir birliği içinde. Her iki taraf da bu yolda uyumlu çalışıyor. Öte yandan NATO üyeliği konusunda ise bir tereddüt var. Siyasi partiler bu konuya temkinli bakıyorlar. - Nedeni nedir? - Bunun nedeni eski komünistler ve şimdiki Bulgaristan Sosyalist Partisi'nin eski, vazgeçmediği tutum. Dolayısıyla da NATO'ya yaklaşımları çok temkinli. Bu da onlar açısından doğal. Mantığını anlayabiliyoruz. Ama son zamanlarda Bulgaristan Sosyalist Partisi içinde bir değişiklik oldu. Artık Bulgaristan'ın NATO üyeliğine karşı çıkmıyorlar. Bütün bu çalışmalar nedeniyle de AB'nin 1999'daki Helsinki Zirvesi'nde Bulgaristan'ın tam üyelik başvurusu kabul edildi. Şimdi biz de Türkiye'yle benzer statüdeyiz. Dolayısıyla da son bir yıl içinde Bulgaristan-AB ilişkileri olumlu yolda ilerliyor. Bulgaristan'ın AB bünyesinde sekiz ayrı komiteyle temasları var. Bu sekiz komitede Bulgaristan'ın sekiz ayrı projesi yürütülüyor. Bu yıl sonuna doğru beş ayrı proje daha vereceğiz. Özellikle çevre konusundaki projelerimiz iyi yolda ilerliyor. AB'nin bu konularda bizden ne beklediğini dikkatle izliyoruz, biz neleri yapmaya hazırız, bunları anlatıyoruz. Ekonomi - Peki Bulgaristan'la AB arasında pürüz noktaları yok mu? - Korkarım ki Bulgaristan'ın ekonomisi konusunda önemli pürüzler çıkacak. Çünkü Bulgar ekonomisi son yıllarda önemli ölçüde geriledi. AB standartlarına göre ekonomimiz çok gerilerde kalıyor. O nedenle de önemli sorunlar, sıkıntılar çıkabilecek. AB, Bulgar ekonomisinin belli bir düzeye getirilmesinde ısrar ediyor, ama biz Avrupa'nın istediği ekonomik düzeyin çok altındayız. - Bulgaristan'da şu andaki yıllık enflasyon oranı kaç? - Yüzde altı. Parasal olarak bir leva bir Alman markına eşit olduğu için bu açıdan bir sıkıntı yok. Ama ekonomik gelişmeyi canlandıramıyoruz. - Bulgaristan, onlarca yıl komünist rejimle yönetildikten sonra kapalı olan ekonomisini hızla serbest pazar ekonomisine uydurdu. Bunda ne kadar başarılı oldu? - Baştan başarılı olundu, ama daha sonra durum değişti. Şu anda serbest pazar ekonomisi çok başarısız. - Ama Bulgaristan bu konuda hedeflerini Rusya'dan daha iyi saptamıştı... - Çok doğru söylüyorusnuz. Biz hedefleri Rusya'ya kıyasla daha iyi bir biçimde saptamıştık. Ama hem soyut hem de somut eksikliklerimiz vardı. O nedenle de hedefimiz doğru yoldan saptı. Birinci neden, Bulgaristan ekonomisinin o dönemde Sovyetler Birliği ekonomisine fazlasıyla bağımlı oluşuydu. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Varşova Paktı'nın çöküşünden sonra bütün hareket alanımız ve pazarımız tepetakla oldu. Birdenbire kendimizi çok boyutlu sorunlarla karşı karşıya bulduk. Ben dönemin Rusya Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin 'le, Bulgaristan'la Rusya arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri yeniden canlandırmak için iki kez görüştüm. Ama aldığım yanıt şu oldu: Rusya ekonomisi tamamıyla çöktüğü için hiçbir parasal birikimleri kalmamıştı. Dolayısıyla takas usulü bir ticaret teklif etti. Örneğin biz onlara şarap satacak, onlardan başka bir mal alacaktık, aynı değerde. Ama takas esasına dayanan bir ticaret bize hiçbir şey kazandırmayacaktı. Bizim amacımız ticaret yoluyla para kazanmaktı. Oysa takas usulüyle ne kazanabilirdik ki? Orada bir de baktık ki ABD ve Avrupa firmaları dolar ve mark bazından Rusya pazarına girmişler ve pazarı tamamıyla işgal etmişler. Bu gerçeğin ışığında Bulgaristan'ın durumu daha da zorlaştı. Çünkü elimizde ödeyebileceğimiz para olmayınca bu pazarın tümüyle dışında kaldık. Özellikle de şu nokta çok önemli: Bulgaristan, öbür eski komünist cumhuriyetlere, örneğin Çekoslovakya, Macaristan, Polonya'ya kıyasla ekonomik açıdan Rusya'ya çok daha fazla bağımlı olduğu için de geçiş döneminde ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı. 'Bağımlılık bizi çökertti' - Bu saydığınız ülkeler Sovyet döneminde bile Avrupa'yla ilişki içinde değiller miydi? - Evet. Bu ülkelerin o dönemde Avrupa'yla ilişkileri çok daha geniş çaplıydı. Dolayısıyla da pazar ekonomisine geçmeleri sırasında koşulları bizimkilere kıyasla çok daha elverişliydi. Oysa biz, Sovyetler Birliği'ne olan bağımlılığımız nedeniyle tamamıyla çöktük. Bütün pazarlarımızın hemen tamamı Rusya'yla ve öbür komünist ülkelerleydi. - Bir Bulgar levasının bir marka eşit değerde olduğunu söylediniz. Leva bu kadar yüksek değerdeyken nasıl rahat ticaret yapabilirsiniz, ya da öbür ülkelerle dış pazarlarda nasıl rekabet edebilirsiniz? Levanın değerinin düşürülmesi hiç düşünülmedi mi? - Uluslararası Para Fonu'yla (IMF) yaptığımız bir stand- by anlaşması var. Bu anlaşma çerçevesinde IMF'den kredi dilimleri alıyoruz. Yaptığımız anlaşmanın koşullarından birisi de Bulgar levasının değerinin bir Alman markına eşitlenmesi. Evet, dediğiniz gibi levanın değeri bu şekilde suni olarak yüksek tutuluyor. Levanın paritesinin bu kadar yüksek tutulması nedeniyle de uluslararası pazarlarda ticaret rekabeti şansımız çok azalıyor. Ne yazık ki gerçek budur. Ticaretin arttırılması - Siz Türkiye'ye geldiniz ve Ankara'da temaslarda bulundunuz. Bu temaslar ne doğrultuda oldu? Bir de Türkiye'yle ticaretin geliştirilmesi konusunu ele aldınız mı? - Yani tamamıyla bir BALKAN ülkeleri sivil toplum kuruluşunu mu hedefliyorsunuz? - Buna bir çeşit sivil toplum kuruluşu diyebilirsiniz. Ama bu daha farklı çalışan bir sivil toplum kuruluşu oluyor. Bu kuruluş bir anlamda sivil toplum kuruluşu, ama devletler arasında da bağlantıyı sağlayarak etkinlik gösteriyor. Burada etkinlik gösterecek kişiler kendi alanlarında tanınmış, kendi alanlarında uzman olan şahsiyetler. Bu çalışma bütün BALKAN ülkelerini içeriyor. Her BALKAN ülkesinden uzmanlar, bu kulüpte yer alıyorlar. Türkiye'den bu Balkan Siyasi Kulübü'ne katılan şahsiyetler şunlar: Süleyman Demirel, Hikmet Çetin , Türkiye Bulgaristan Parlamenterleri Dostluk Grubu Üyesi Hayati Korkmaz, Murat Karayalçın . - Sizin söylediğiniz gibi bütün BALKAN ülkelerinden tanınmış şahsiyetleri içeren ve kısmen bir sivil toplum hareketi olan Balkan Siyasi Kulübü uzun vadede bir BALKAN Paktı'na zemin hazırlamak için mi düşünüldü? - Hayır, böyle bir şey söyleyemem. Tarih içinde bu tür siyasi fikirler ve projeler birkaç kere ortaya çıkmış, ama hepsi de çökmüştü. Sosyalist Enternasyonal'in bir BALKAN Federasyonu oluşturma planı vardı. Bunun sonu gelmedi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra COMİNTERN'in Güney Slav Federasyonu projesi vardı. O da çöktü. Bu federasyon içine Arnavutluk'un da katılması öngörülüyordu. Ama zaten Arnavutluk bir Slav ülkesi değil. Her neyse. Bu plan da sonuçsuz kaldı. Biliyorsunuz, Mustafa Kemal Atatürk 'ün bir BALKAN Birliği hedefi vardı. O da olmadı. Son zamanlarda Amerikalı Richard Holbrook BALKAN Konfederasyonu fikrini ortaya attı. Ama hiç kimse onu ciddiye almadı. Burada çok önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim: Tepeden inme politik şemalarla BALKANLAR'daki sorunları çözmek kesinlikle olanaksızdır. Bir kere işe, bölgedeki ekonomik gelişmeyi güçlendirme çalışmalarıyla başlamak lazımdır. Ancak ekonomik gelişme hedeflerini tutturabildikten sonra adım adım, yavaş yavaş sınırlar ortadan kalkacaktır. Bu şekilde BALKANLAR'da insanların serbest dolaşımları sağlanabilecektir. Burada bir nokta daha var. Biz çeşitli BALKAN ülkelerinde yaşayan azınlık toplumlarını bu ülkeler arasında köprü olarak görüyoruz. Özetlemek gerekirse, BALKANLAR'da, bütün bölgeyi kapsayacak bir ekonomik gelişme hedefi tutturulabilirse temel oturtulabilecektir. Ondan sonra zorlasanız da bunun geriye dönüşü olmaz. - Yani, sizin hedefiniz, BALKANLAR'da AB benzeri, ama bölgesel bir ekonmik anlaşma mı oluşturmak? - Evet, tam olarak öyle. Bu hedefi şöyle izah edebilirim: BALKAN Yarımadası'nda AB modeli bir ekonomik kalkınma, serbest ticaret, projelerle ilgili işbirliği, insanların ve fikirlerin serbest dolaşımını sağlayan bir anlaşma.Ben zaten BALKAN ülkeleri için Avrupa modelini en iyi model olarak görüyorum. Başka şansımız kalmadı. Ama en önemli soru da şu: Bunu başarabilecek miyiz? Biz bunu tabii ki başarmak istiyoruz, ama gücümüz bunu yapmaya yetecek mi? Türkiye'nin desteği - Türkiye buna destek veriyor mu? - Evet, kesinlikle destek veriyor. Özellikle Ankara'daki görüşmelerimizden çok olumlu sonuçlar aldık. Üzerinde durulan iki önemli nokta, ciddi bir ekonomik gelişme hedefinin tutturulması ve bütün BALKAN ülkelerinde daha fazla serbest ekonomik bölgelerin kurulabilmesi. Türk tarafı bizim bu fikrimizi çok iyi anlıyor ve tam destek veriyor. Süleyman Demirel'le yaptığımız görüşmede de bu izlenimi aldık. Daha önce eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal 'la da bu konuyu görüşmüştük. O da bu fikri tamamıyla destekliyordu. Onun görüşü şuydu: AB'ye daha hızlı girebilmek ve AB üyeliğine tam olarak hazırlıklı olabilmek için BALKAN ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliği ve ekonomik gelişmeyi güçlendirmek. BALKAN ülkeleri arasında böyle bir anlaşmanın bir bölgesel ilk model olmasını amaçlıyordu. Türkiye'nin ekonomik açıdan AB'ye girme şansı çok yüksek. Çünkü çalışan bir ekonomisi var. Bu ekonomi gelişiyor. Bulgaristan'la Türkiye arasında hem bir benzerlik, hem de bir farklılık var. Türkiye, Bulgaristan'a kıyasla ekonomik bakımdan AB'ye çok daha yakın. Ama siyasi açıdan da Bulgaristan'ın AB'ye girme koşulları çok daha elverişli. Siyasi açıdan Bulgaristan AB'nin koyduğu kriterleri karşılayacak durumda. Zaten bütün bu kriterleri de kabul etmiştik. Avrupa sözleşmelerine de tamamıyla katılıyoruz. İnsan hakları açısından şu anda bir sıkıntımız yok. Azınlıklar konusunda bir sıkıntımız kalmadı. Zaten azınlıklarla ilgili sözleşmeyi de imzalamış bulunuyoruz. Avrupa tarafı Türkiye'yle ilgili olarak ise, Kıbrıs ve özellikle de sözde Ermeni soykırımı konusunda zorluklar çıkarıyorlar. Buna ek olarak insan hakları, kültür sorununu ortaya atıyorlar. Dolayısıyla Türkiye, AB'yle siyasi açıdan sıkıntı içinde. - Türkiye'nin nüfusunun genç ve dinamik olması, hızla artması da sizce AB açısından sıkıntı yaratmıyor mu? Bütün AB ülkelerinin, özellikle de Almanya'nın nüfusunun iyice yaşlanması bu sıkıntıların artmasına neden olmuyor mu sizce? - Türkiye çok genç bir ülkedir. Bu gençliği hem gelişme, hem de nüfusu bakımından ele alabiliriz. Bu da sıkıntı yaratıyor, hiç kuşkusuz.
|