>

 

ÇİNGENELER

•  AB'ye sığmayan yeryüzü seyyahları Radikal Ekim 25, 2004

  • Özgürüm, hürüm, paylaşmayı bilirim ben Çingeneyim / "Biz içki içeriz ama Müslümanız, Dünya Cumartesi-Pazar, 2-3 Ağustos 2003
  • ''ÇİNGENELERİN TOPLUMA ENTEGRASYONU'' KONFERANSI -DÜNYA BANKASI'NIN DESTEKLEDİĞİ ULUSLARARASI TOPLANTIYA Şubat 02, 2005
  • Çingene Kültür Festivali için AB'ye başvuru Dünya - Haberler Tarih: Ocak 26, 2005
  • BM RAPORU/ÇİNGENELER-Çingenesi olan AB'ye girebilir mi? Aktüel Para Tarih: Şubat 17, 2003
  • ''MEMLEKETSİZ HALKIN İNSANLARI'': ÇİNGENELER... -''MEMLEKETSİZ HALKIN İNSANLARI'': ÇİNGENELER... Tarih: Kasım 09, 2003
  • MACARİSTAN'DA IRK AYRIMCILIĞI -ÇİNGENE İŞÇİLERİN GİYSİLERİNDE Tarih: Ekim 20, 2004

 

AB'ye sığmayan yeryüzü seyyahları Radikal Ekim 25, 2004

Romanya'daki Çingeneler her yıl eylül başında geleneksel festivallerini kutluyor. Hayatları zorluklar içinde geçse de serde ağlanacak hallerine gülmek var... AFP

Dünyanın 'seyyah halkı' Çingeneler, Doğu Avrupa ülkelerinin AB'ye katılımıyla bugüne dek ezildikleri ülkelerine karşı 'koz' elde etti. Ama AB üyeliği henüz dertlerine deva olamadı. Üstelik eski AB üyelerindeki Çingenelerin durumu da parlak değil

FEHİM TAŞTEKİN

Onlar dünyanın seyyahlığı yaşam tarzı haline getirmiş, ağlanacak haline gülmeyi yeğleyen insanları... Dün at sırtında, bugün karavanlarla bir coğrafyadan ötekine uzanabilseler de birçok ülke onlar için hala getto. Hiç ummadıkları zamanda yaşadıkları ülkelerin yaşlı kıtayla birleştirilmesiyle AB sopasını eline geçiren Çingeneler, birkaç yıldır 'Biz de insanız' deme şansını buldu. Artık çok sayıda Çingene sivil toplum örgütü ve medya kuruluşu etnik ayrımcılığa kurban edilen haklarını aramanın yanı sıra 'kötü' imajlarını silmenin savaşını veriyor.

Mayıs ayındaki genişlemenin ardından 25 ülkeli Avrupa Parlamentosu'na (AP) Macaristanlı Livia Jaroka ilk Çingene olarak girdiğinde onlar için bayram günüydü. Çingeneler şimdi bir sınırdan ötekine Schengen ayrıcalığı ile uzanmanın keyfini çıkarabilirler. Ama madalyonun öte yüzü hafif ağlamaklı. AB'nin onlara bahşetmek istediği bu değildi. Çünkü hiçbir Batı Avrupalı, sabah uyandığında yanı başında Çingene çadırı görmek istemiyor. Bu nedenle AB için onları ait oldukları ülkelerde çivileyecek çareler bulmak en iyisi. Zaten birçoğunun ne kimlik kartı ne de pasaportu var. Kısacası AB, Avrupa'da 6 milyonu bulan bu seyyar nüfusla baş etmenin derdinde. Bu da ancak Çingeneler ırk ayrımından kurtulur, topluma katılır, normal işlerde çalışabilir, çocukları okursa sağlanabilir. Bu yöndeki projeler, AB'ye 2004'te adım atan Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Macaristan ile 2007'de birliğe girecek Romanya ve Bulgaristan'da ağır aksak yürürlükte.

AB'ye rağmen durum vahim

Peki tüm bu programlara rağmen Çingene'nin âlemdeki hali ne? Uluslararası Göç Örgütü (IOM), eylülde vaziyete 'insanlık felaketi' diyen bir rapor yayımladı: "Slovakya'da Çingene çocuklar ot yemeğe zorlandı, çünkü çok açtılar. Bir koca da eşine para karşılığı fahişelik yaptırmak zorunda kaldı."

BM Kalkınma Programı da 2003 yılı raporunda "Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'ndeki Çingenelerin yaşam koşulları Afrika'ya yakın" ifadeleri kullanılıyor.

Macaristan'da daha geçen hafta ortaya çıkan bir skandal, AB'nin bile ırk ayrımcılığını frenleyemediğinin adeta kanıtıydı. 'Yıldız Savaşları'ndaki robot ismi 'droid', fabrika işçisi Çingenelerin formalarına basılmıştı. Milli Çingene İdaresi Başkanı, emirlere itaat etmekten öte herhangi bir becerisi olmayanlar için kullanılan bu damgayı "Tiksindirici. Aşağılanacak ırk olarak görüldüğümüzün kanıtı" diye niteledi.

AB'de 'Çingene sorununu' faşist yöntemlerle çözme meraklıları da yok değil hani. Slovakya'ya atanan ilk AB Büyükelçisi Eric van der Linden, ayağının tozuyla ne önerdi dersiniz: "Çingene çocuklarını ailelerinden kopararak yatılı okullarda okutun. Böylece değer yargılarından kurtulurlar."

Bu da asimilasyonun AB'cesi. Tabii Çingeneler köpürünce hükümet 'Çocuklar ailelerinden koparılamaz' açıklamasıyla elçiye destur demek zorunda kaldı. OSN Habitat'a göre de, komünizm sonrası Orta ve Doğu Avrupa'da Çingeneler gettolara sıkıştı. Bu da suça teşvik demek. Mesela Macaristan'da mahpus kadınların yüzde 60'i Çingene. Nüfuslarına kıyasla suç işleme oranı diğerlerinden 12 kat fazla.

Çeklerin ayıbı: Kısırlaştırma

Avrupa Komisyonu'nun 6 Ekim'de açıkladığı İlerleme ve tavsiye raporlarında Romanya'da Çingenelerle ilgili etnik ayrımın alınan önlemlere karşın pratikte çok yaygın olduğu, Bulgaristan'da önyargıların yıkılması yönünde askıya alınan finansal desteğin tekrar sürmesi gerektiği vurgulanırken, Türkiye'de de 500 bin civarında Çingene nüfusunun sosyal dışlanma içinde olduğu ve barınma konusunda zorluklarla karşılaştığı not edildi.

Ancak AB, 300 bini bulan Çingene nüfusuna yönelik ırkçılık girdabını görmezden gelip kapılarını Çek Cumhuriyeti'ne 2004'te açmada beis görmedi. Çekoslovakya döneminde Çingenelerle baş etmenin yolu kadınlarını kısırlaştırmaktı. Bu politikanın AB ile sona erdiğini düşünenlerse şimdilik yanılıyor. Avrupa Çingene Hakları Merkezi, eylülde yeni kısırlaştırılmış 10 kadının durumunu ifşa etti.

Romanya'da kayıtları yok

AB, Romanya'ya 2005'e kadar harcanması için 20,5 milyon dolar verdi. Ancak bu paranın çok azı Çingenelere gitti. İmpereuna adlı örgütün temsilcisi Gelu Duminica'ya bakılırsa, hükümet yardımları iktidar yandaşlarına dağıttı. Romanya'da 2002 yılı sayımına göre, 550 bin kayıtlı Çingene var. Gerçek rakamın 2 milyon olduğu sanılıyor. Çingeneler ayrımcılık korkusuyla gidip kimlik bile alamıyor..

Slovakya'ya yapılan en ağır suçlama Çingene kadınların kısırlaştırılması. Mart 2004'te AP'de bu ülkenin durumu tartışılırken kısırlaştırmaya karşı Avrupa Komisyonu'nun istediği önlemlerin alınmadığı not edilmişti. Slovakya'nın bütçe açığının faturasını sosyal yardımların yarı yarıya düşürerek Çingenelere kesmesi de şubatta görülmemiş bir isyana sebep oldu. Trebisov gibi kasabalarda Çingeneler sokaklara dökülüp, dükkânları yağmalamakla kalmadı polisle çatıştı. Çingenelere göre, işsizlik oranı yüzde 50'yi geçmiş ve açlığa mahkûm edilmişlerdi.

Macaristan gayretli

Macaristan'da ise 1996'da kurulan 'Çingene Programı Komitesi' nüfusun yüzde 4'ünü oluşturan Çingenelerin sorunlarına el atmaya çalışıyor. Ancak Çingeneler arasında işsizlik oranı yüzde 70, okula giden çocukların oranı

ise yüzde 30 civarında seyrediyor. Eylül'de parlamentodan güvenoyu alan Başbakan Ferenc Gyurcsany'ın bir ilke imza atarak Çingenece "Tek Macaristan var: Çingene ve Macarların ortak vatanı" demesi tatlı bir jestti. Bu sosyalistlerden alkış, merkez sağdan ıslıklı protesto almıştı. Macaristan 2002'de Çingene'ye bakışı değiştirmek için üç yıllık bir kampanya başlatmıştı. TV'den yayınlanan reklamlardan birinde esmer tenli Noel Baba bir an maskesini çıkarıp 'St. Nicholas bir Çingene de olabilir' mesajı veriyordu.

Çingenelerin de hedef olduğu NeoNazilerin palazlanması ise ayrı bir dert. AB üyeliğine iki ay kala Budapeşte'de 1000 kadar dazlak boy gösterisi yapmıştı. Yönetim bunu 'Özgürlük var isteyen yürür' diye geçiştiredursun,

üniversite gençliğiyle gerçekleştirilen bir anket, sırtında Hitler'in çizmelerinin izlerini taşıyan bir halktan neden Neo-Nazi çıktığını açıklıyor. Ankete katılanların üçte biri, hırsızlığın Çingenelerin genlerinde olduğunu, yüzde 50'si Çingene artışını tehdit olarak gördüğünü, yüzde 66'sı ise vatandaş sayılmamaları gerektiğini düşünüyor.

Sofya'nın ayrımcılığı

Kayıtlı 600 bin Çingenenin bulunduğu Bulgaristan da bu insanları iş sahibi yapmak için didiniyor ancak hem kamu sektörü, hem özel sektörde insanlık dışı muamelelerin haddi hesabı yok. Sadece Temmuz-Ağustos 2004'te işyerinde sözlü tacize uğrayan, elektrik faturasını düzenli ödedikleri halde hırsız muamelesi gören, iş başvurusunda bulunup da görüşmeye bile alınmayanların açtığı altı davada Sofya mahkemesi Çingeneleri haklı buldu.

Peki AB'nin kıdemli üyelerinin karnesi nasıl? Britanya'nın hatırı sayılır bir Çingene nüfusu bulunuyor. Bu ay başkent Londra civarında iki Çingene mahallini gezen Etnik Eşitlik Komisyonu'nun vardığı sonuç, "Büyük Britanya siyahların aşağılandığı 1950'lerin Amerika'sı gibi. Çingenelere karşı ayrımcılık ırkçılığın son türü" oldu.

'Seyyahlar giremez'

Amerika'daki ırkçılığın alameti farikası olan 'Siyahlar giremez' tabelasının yerini Britanya'daki pub ve işyerlerinde yazılı olmasa da fiilen 'Seyyahlar giremez' almış. Ayrıca sık sık 'karavan yeri' tahsisinde sorunlar yaşanıyor. Bu açıdan Britanya eylülde ilginç bir isyana tanık oldu. Cambridge'in Cottenham köyündeki 1000 köylü kazan kaldırarak vergi ödemeyeceklerini ilan etti. Nedeni ise yörede 30 yıllık iki Çingene mahallindeki göçmen sayısının 2003'te İrlandalı seyyahların da akınıyla artmasıydı. Yerlilere göre göçmenler artık bir tehditti, gitmeliydi. Chichester'da ise eylül ayında Yüksek Mahkeme sayesinde üç ailenin bölgeden kovulması son anda önlendi.

Henry ve Paula Stanford adlı çift de Kent'in Cranburook kasabasında tarihi atlı karavanlarını müzeye çevirme savaşı veriyor. Ancak bölge Çingene akınına uğrar diye izin verilmiyor.

Olimpiyat utancı

Yine AB üyesi olan Yunanistan ise bu yaz Atina'da olimpiyat oyunlarının yapıldığı bölgeyi Çingenelerden arındırırken şimşekleri üzerine çekmişti. Ayakları çıplak ve okula gidemeyen çocukları ve onların 30'unda olup da 50'sinde görünen biçare annelerini dünya âlem görmemeliydi; topu topu 120 binden ibaret olan Çingeneler Atina'yı mahcup etmemeliydi!

Yeryüzünün hemen her yerinde Çingenelere yönelik toplumsal önyargı öyle Berlin Duvarı gibi yıkılabilecek gibi değil. Yapılan bir araştırmaya göre, Avrupalıların üçte ikisi Çingenelere karşı. Dışlanmışlık öyle derin ki, II. Dünya Savaşı sırasında yaşadıkları jenosidi duyurma açısından Yahudiler kadar şanslı değiller. 'Çingene Holocaust'unun üzerindeki şal henüz kalkmış değil. Çingenelerin 'parrajmos' dediği soykırım ilk kez kalabalık bir katılımla ağustosta Romanya'da anıldı. Auschwitz-Birkenau'da 23 bin Çingeneden 3 bini gaz odalarına gönderilirken binlercesi açlık ve hastalıktan kırıldı. Sadece 3 bini sağ kaldı. Veriler tüm Doğu Avrupa'da katledilen Çingene sayısının 250 bin ile 1,5 milyon arasında olduğunu gösteriyor. AB'nin Çingenelerinin kuşatmayı yarıp yaramayacaklarını zaman gösterecek.

Özgürüm, hürüm, paylaşmayı bilirim ben Çingeneyim / "Biz içki içeriz ama Müslümanız, Dünya Cumartesi-Pazar, 2-3 Ağustos 2003

Her gün olmasa bile her Cuma mutlaka namaza gideriz" Çingeneler gizemlidir... Onları bir kaç önyargı, küfür ve korku dahilinde tanır, bundan ötesine de geçmeyiz. Çingene bizim için toplum yapısının öteki yüzüdür. Biz ise, ötekileri pek sevmeyiz. Daha doğrusu "öteki"nden korkarız. Modern sosyal bilimlerin "etnik topluluk" olarak incelenme haricinde pek de ilgi görmez, çingeneler . Halbuki onlar yanı başımızda sessiz ama, fıkır fıkır gölgelerdir. Onlara bir ışık tutsak, bizi büyülerler diye korkarız, belki de. Çingenelerin fal, büyü gibi gerçeküstü olaylarla ilgilenmeleri de onların yaklaşılmazlığını arttırıyor. Ya da korkutucu fakirlikleri "kaybedecek birşeyi olmayandan kork" lafını aklımıza getiriyordur. Çingeneler üzerine bu gibi fikirlerimiz evrensel denecek kadar yaygın... Bakın, Türk Dil Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı'na ait yardımcı ders kitaplarına geçecek kadar "kötü kişiler"mi, çingeneler ? Esmer, eli sıkı, hasis, hayasız, arsız, yüzsüz, çığırtkan gibi resmi tanımlamalar, çingenelere yakıştırılır, yıllar boyunca. Okullarda kullanılan, Türkçe sözlüklerde 30'a yakın farklı etnik köken isimleri tanımlanmıştır ama hiçbirisinde bu tür aşağılayıcı tabirler kullanılmamıştır. Çingeneler hakkında araştırma yaptıkça, aslında bu halkı, ne kadar az tanıdığımız ortaya çıkıyor. 9. yüzyıla dayanıyor onların göç tarihleri... O zamandan, bu zamana da sürekli hareket ediyorlar. Bereketli ve güvenli topraklarda yaşama kaygısı, tarih boyunca bu halkı bir yerden bir yere sürüklüyor. Ancak çingeneler , yeni vatanlarında asla istilacı olmamış, toprak parçası için orada yaşayan halkı katletmemişler. Toplumlara belli bir mesafede yaşamış, onlarla uzlaşmaya çalışmışlar.   Zingari, Tigani, Basa, Çingene, Karaçi... Çingenelerin içinde toplumsal başarıya ulaşanlar dışında, -ki bunlar kimliklerini saklamak isterler- çoğu eğitim ve sosyal şartlardan eşit olarak yararlanamazlar. O nedenle de geçimlerini eskiden beri çalgıcılık, kalburculuk, dans, falcılık, büyücülük ve dilencilikle sağlarlar. Yaşam felsefelerinin temelini ise, neşe oluşturur. En büyük zevkleri dans, müzik ve eğlenceli oyunlardır. Dinsiz değildirler. Genellikle bulundukları ülkenin dini inanışlarına uyum sağlayan çingenelerin ortak dini yoktur. Her dilde farklı bir isimle anılır çingeneler . İngilizce'de "Gypsy", italyanca'da "Zingari", Romence'de "Tigani" , Kafkaslarda "Basa", Suriye' de" Dom", Türkiye' de "Çingene", kürt bölgelerinde "Karaçi", Trakya' da "Roman"... Aynı topraklar üzerinde yaşadığımız "yabancılarımız" Şimdi biran durun ve düşünün... Sokaklarda, eğlence yerlerinde, çadır kurdukları yayla da gördüğümüz bu insanlar nasıl yaşarlar? Ve, onlar gerçekten ders kitaplarına bile geçecek şekilde, kötü lakapları hak eden insanlar mı? Ya da farklı bir bakış açısıyla, düşünün... Hangimiz onları, yarı çıplak, bu özgür halleri ile gördüğümüzde kimi zaman gıpta ile bakmıyoruz... Açıkçası biz, hayatlarımızın kıyısında yaşayan bu halkı, merak ettik. Nerede, nasıl yaşarlar? Ne yer, ne içerler? Ne konuşurlar? Neyi sorun eder neye gülerler bir soralım, aynı topraklar üstünde yaşadığımız bizim 'yabancılarımızı' biraz tanıyalım istedik. Düşündük, bu konuda en iyi ve doğru bilgiyi kimden alırız diye... Araştırdık, soruşturduk ve Türkiye'de yaşayan çingenelerin başı olan Çeribaşı Hüseyin Bıçakçıoğlu'nu bulduk. Tabii, Çeribaşı Edirne'de yaşıyor. Biz de kalktık Edirne'ye gittik. Bu insanları farkedilmeyi, tanınmayı ve onları lekeli ünvanlarından sıyıracak, zamanı bekler bulduk. Çingenelerin başı, Çeribaşı Çeribaşı ile buluşma noktasına geldiğimizde, açıkçası sanki bu anı uzun zamandır bekliyormuş gibiydi. Elinde James Bond çantası, üstündeki parlak kumaştan kırmızı gömleği, uzun bir konuşmaya hazırdı. Kırkpınar güreşlerinin aynı zamanda çingene şenlikleri olarak da bilinen Kakava şenliklerinin yapıldığı saray içine, Çeribaşı ile tanışma faslını yaparak vardık. Hüseyin Bıçakçıoğlu, geçen yılın mayıs ayında Çeribaşı seçilmiş. Çeribaşılık, eskiden babadan oğula geçen bugün ise, seçimle elde edilen bir yetki. Çeribaşı, roman halkını temsil eden neredeyse tek yetkili. Cenazesi, düğünü olan, yaşlısı, hastası, muhtacı önce ona koşuyor. İmkanları el verdiğince roman halkına iyi ve kötü günde destek çıkıyor, Çeribaşı. Zaten görevi de bu. Bundan sonrasını Bıçakçıoğlu'ndan dinleyelim: "Çeribaşı, Roman mahallerindeki cenaze masraflarını karşılar. Mevlüt için bir miktar para bırakır. Eğlence, düğün, sünnet gibi olaylarda, halkı temsil eder. Roman halkı için, altın asar. Kışın fakirlere ilaç, yakıt ve kuru yiyecek temin eder. Camı kırık, kapısı olmayan vatandaşlarına yardım eder. Yaşlılara, hastalara, fakirlere ve kimsesiz çocuklara sahip çıkar." Merak ediyoruz, Çeribaşı tüm bunların nasıl yapıyor? Öğreniyoruz ki, Çeribaşı bunların hepsini kendi cebinden karşılıyor. Ya, yetmezse... Bıçakçıoğlu hemen cevap veriyor: "Tüm bunlara kaynak bulamazsak, hayırsever vatandaşlara başvururuz." Kırmızıyı sadece Çeribaşı giyer Çeribaşının seçimi ise demokratik bir yöntemle yapılıyor. Çeribaşı seçilmek isteyen kişi, önce halka duyuru yapıyor ardından da muhtarlığa müracaat ederek, bildiri bırakıyor, adaylığını açıklıyor. Seçim günü muhtarlar, halk, basın ve güvenlik güçleri toplanarak seçimi gözlemliyor. Açık oylama sonucu halk çeribaşını seçiyor. Seçilen çeribaşı, muhtardan aldığı bir kartla görevine başlıyor. Edirne'de yıllardan beri çeribaşı seçimi Kıyık ve Menzilahır mahallelerinde yapılıyor ve çeribaşı roman halkını temsilen her toplantıda, kırmızı giyiyor. Böyle zamanlarda kırmızı giymek sadece çeribaşına ait bir gelenek. Kimileri çöp topluyor, kimileri yasadışı işler yapıyorlar Edirne'de çingenelerin çoğu çöp, kağıt, şişe toplayıp, bunları hurdacılara satarak günlük kazançlarını sağlıyor. Günlük 3-5 milyon kazanan çingenelerin geleceğe yönelik hiçbir garantisi yok. Bunun dışında hammallık, boyacılık, kalaycılık, hasırcılık, demircilik ve sepetçilik geleneksel geçim kaynakları arasında sayılıyor. Kadınlar fal bakıyor, bohçacılık yapıyor ve evlere temizliğe giderek, ev bütçesine katkıda bulunuyor. Bir kısım çingenenin hırsızlık ve yasa dışı işler çevirdiği ise Çeribaşı'nın kabul ettiği gerçekler arasında. Doğru değil ama, imkansızlık ve yaşam mücadelesi onları bu yola itiyor. Tabii, çingenelerin kendilerine has dilleri de var. Gençler ise bu dile fazla rağbet etmiyor. Çeribaşı bu konuda şunları söylüyor: "Şimdiki gençler pek konuşmuyorlar bu dili. Daha çok orta yaşlılar konuşuyor." Romanca dedikleri bu dille diğer ülkelerdeki çingenelerle de anlaşma imkanları var. Çeribaşı da bu dile kılavuz bir kitap hazırlamak istediğini ancak bunun için maddi manevi desteğe ihtiyaç duyduğunu söylüyor.   Doktor ve ilaç tedavisinden yoksunlar Aslında çingenelerin sorunları çok. Ama şimdilik en büyük sorunları, devlet tarafından sahip çıkılmamak. Özellikle de Kültür Bakanlığı tarafından... Halbuki Çeribaşı, dans ve müzik topluluğu kurma planları içinde. Bu dans ve müzik topluluğunun roman halkını temsilen resmi ya da gayri resmi toplantılarda bulunmasını, böylece halkını tanıtmak istiyor. Çeribaşı, Hüseyin Bıçakçıloğlu, bu konuda gönderdiği pek çok dilekçeye cevap alamadığından yakınıyor. "Şimdiye kadar hayırsever vatandaşlar ve Edirne Valisi Fahri Yücel tarafından destek gördük" diyen Çeribaşı, Kültür Bakanlığı'nın da kendilerine bu konuda yardım etmesini bekliyor. Açıkçası, çingeneler zor şartlar altında yaşıyor. Gözlemlerimiz de bunu ortaya koyuyor. Her ne kadar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yardım etse de çingenelerin pekçoğu doktor ve ilaç tedavisinden yoksun. Çeribaşı Bıçakçıoğlu, çocuklarını okutmak isteyen ailelerin okul masraflarını karşılayamadıklarını söylüyor. Yine de hayırsever vatandaşların yardım ettiği çocukların bir kısmı, okula gitmeyi başarıyor. Edirne'de roman halkı nüfusu on bini buluyor. Türkiye genelindeki nüfusu Çeribaşı'na sorduğumuzda ise şöyle bir düşünüyor ve "Ne kadardır bilmem ama romanlar çok çocukludurlar en az 3-5 çocuk yaparlar" diyor. Hep bir arada yaşama sebebini soruyoruz, "Roman romana destek çıkar. Başka bir yere gitsek de bize sahip çıkan yine romandır" cevabını alıyoruz. Politikacılar onları çok seviyor Peki çingeneler oy kullanıyor mu? Öğreniyoruz ki, oy kullanıyorlar ve çingenelerin oyları, politikacılar için çok önemli. Çeribaşı Hüseyin Bıçakçıoğlu, "Her seçim zamanı politikacılar bizlerle konuşmaya gelirler" diyor. Israr ediyorum ama Çeribaşı, kime oy kullandığının söylemiyor. "Kendimi oyumu açıklama ama halkımın kime oy verdiğini çok iyi bilirim." Çeribaşı ile sohbetimizi, politikadan, çingenelerin sorunlarından başka tarafa doğru kaydırıyoruz. Yemek... Merak ediyoruz, Romenlere has yemek var mı? Fakat, Çeribaşı konuştukça şaşırıyoruz. "Yazın domates, biber, patlıcan kızartması yaparız. Kışın ise eğer bulursak işkembe, fasulye, pirinç veya nohut pişirir, yeriz." Öğreniyoruz ki, çingeneler asla yemek atmazlarmış. Hatta zenginlerin çeplerinden bile beslenirlermiş.   Roman düğünü farklı olur Dedik ya, romanlar neşeli kişiler... Tabii, hal böyle olunca düğünleri de neşeli oluyor. Kendilerine göre örf ve adetleri bulunuyor. Romanların düğünün geleneklerini Çeribaşı'ndan dinleyelim: "Şimdi yeni bir adet var kahve ve dükkanlara havlu asılıyor. Evlenecek kişilerin isimi yazılıyor. Halka açık davet oluyor bu. Gelin anası tüm kadınlara çember (başörtüsü) alır. Gücü varsa basma alır, herkesi giydirir. Düğün sahibinine de katkıda bulunmak için gelin askıya çıkar, halk geline gücüne göre para takar. Kına gecesinde de kınaya para konur. Erkekler ise erkek evinde toplanıp içki içip kutlama yaparlar. Gelin bayraklarla alınıp, erkek evine gelir. Gelinle damat sandalyeye çıkar, herkes askısını asar. Kadınların da kendi arasında kutlamarı vardır."   Asırlardır dışlanıp, horlanıyorlar Çingenelerin anavatanları, 9. yüzyılın başlarında büyük kitleler halinde terk ettikleri Hindistan. 11. yüzyılda dinsel, politik ve sosyal nedenlerle iran'a göç etmek zorunda kalan çingeneler , burada iki kola ayrılır. Kuzeye yönelenler Kafkasları, Rus kıyılarını aşıp Balkanlara, diğerleri ise Güneydoğu Anadolu, Irak, Suriye ve Filistin' i aşarak Mısır' a gider. Avrupalılar, sâmi ırkına benzeyen görünüşleri yüzünden çingeneleri uzun süre Arap zannetmiş, bunun sonucu onları Mısırlı (Egyptian) olarak isimlendirmişler. Zaten çingene yani 'gypsy' kelimesinin kendisi de Mısırlı, Egyptian kelimesinin bozulmuş hali. Bu kelimeden de "gitano" yani "gypsy" sözü çıkarılmış. 15. yüzyıl başında İspanya'ya varan çingeneler , burada önyargı ile karşılaşırlar. Yaşadıkları gürültülü yaşam tarzı, onların kötü bir üne sahip olmasına sebep olur. Çingeneler kendilerini "Rom" diye tanımlıyor ve "Calo" dilini konuşuyorlardı. Bu yüzden onlara zorluk çıkarmak için, geleneklerini uygulamaları ve Calo konuşmaları yasaklanmıştı. Dağlardaki mağaralarda yaşarlar, maden ocaklarında gruplar halinde çalışır ve birçoğu hayatlarını buralarda kaybederdi. Zamanla, ispanyollar biraz yumuşadı, çingeneler de onlara uydu ve müziklerine daha fazla insan ilgi gösterdi. Çingeneler , Avrupa´da bugüne kadar aşağı görüldüler. Ortaçağ Romanya´sında bir çingene genellikle bir domuz fiyatına eşya gibi alınıp satılırdı. 18. yy. da Prusya´da, çingeneler sürdürdükleri gezginci hayat tarzının yasadışı olması nedeniyle mahkemeye bile çıkarılmadan asılıyorlardı. Naziler, çingenelerin doğuştan suçlu olduklarını iddia edip 500 binden fazlasını Nazi kamplarında öldürmüştü. Hilekâr oldukları düşünüldüğü için, Doğu Avrupa´da komünizmin çökmesinden sonra çingenelere karşı duyulan eski nefret, ne yazık ki yeniden hortladı. Çaresizlik içindeki binlerce Doğu Avrupalı çingene Batıdan sığınma talep etti. 1992 yılında Almanya ve Romanya arasında yapılan anlaşmadan sonra, Alman mülteci kamplarındaki Rumen çingeneleri, uyruğunda oldukları ülkelere geri dönmemek için kimlik kartlarını yok etmişler ama yine de sınır dışı edilmişlerdi. Çingenelerin yüzyıllar boyu dışlanmalarının altında, tarihin karanlık dönemlerinde onlar için çıkarılmış uğursuz söylenceler yatar. Bunlar arasındaki en yakışıksız söylenceye göre Çin ve Gene iki kardeştir. Hz. ibrahim'in çevresinde kötülük çemberi oluşturmak isteyenler, kardeşleri birleştirirler. Onlardan doğan çocuklara da Çingene adı verilir. Bu tür hurafelerle yaşadıkları toplumların hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılan çingeneler , dünyanın bir çok yerinde dışlanırlar,

horlanırlar. Genellikle de yergi sözcükleriyle anılırlar.

 

''ÇİNGENELERİN TOPLUMA ENTEGRASYONU'' KONFERANSI -DÜNYA BANKASI'NIN DESTEKLEDİĞİ ULUSLARARASI TOPLANTIYA

Tarih: Şubat 02, 2005

-''ÇİNGENELERİN TOPLUMA ENTEGRASYONU'' KONFERANSI

-DÜNYA BANKASI'NIN DESTEKLEDİĞİ ULUSLARARASI TOPLANTIYA

8 ÜLKENİN BAŞBAKAN VE BAŞBAKAN YARDIMCILARI KATILDI

SOFYA - 02.02.2005 - İvo Radoykov - Bulgaristan Başbakanı Simeon Sakskoburgotski ile Macaristan Başbakanı Ferenç Gürçani'nin himayesinde düzenlenen ''Çingenelerin Topluma Entegrasyonu'' konulu uluslararası konferans Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da yapıldı. Hırvatistan, Sırbistan-Karadağ ve Makedonya başbakanlarının yanı sıra Romanya, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti başbakan yardımcılarının katıldığı toplantıda, çingenelerin sorunları ve çözüm önerileri ele alındı.

Simeon Sakskoburgotski açılış töreninde yaptığı konuşmada, nüfusu 8,5 milyon olan Bulgaristan'da 400 bin kişinin Çingene olduğunu belirterek, Bulgaristan'da bu kişilere karşı aşağılayıcı veya ayrımcı bir yaklaşım olmadığını söyledi. Buna rağmen Çingenelerin büyük bir kısmının kendilerini yaşadıkları toplumdan dışlanmış hissettiğini ifade eden Sakskoburgotski, ''Başlattığımız bu girişim sayesinde uygulanacak projelerle Çingenelerin eğitim ve refah seviyelerinin artırılacağına ve böylece bu hissin kökten değişeceğine yürekten inanıyorum'' dedi. Sakskoburgotski, uygulanacak projelerin AB fonlarından finanse edilebileceğini kaydetti.

''Çingene azınlıkların topluma entegrasyonu'' girişiminin ana sponsorlarından Dünya Bankası'nın Başkanı James Wolfensohn da Çingene azınlıkların ana sorununun eğitim yetersizliği olduğunu söyledi. Bu sorunun ortadan kaldırılması için toplu bir eğitim kampanyası başlatılması gerektiğini belirten Wolfensohn, ''Eğer eğitim sorununu halledersek diğer sorunları çok daha kolay çözebiliriz'' diye konuştu. Wolfensohn, Çingenelerin eğitim ve kültür seviyesinin artırılmasına yönelik her türlü projeyi desteklemeye hazır olduklarını söyledi.

Toplantıya katılan ülke temsilcileri, kendi ülkelerinde yaşayan Çingene azınlıkların eğitim seviyelerinin yükseltilmesi ve topluma entegrasyonlarının sağlanması için projeler hazırlanması konusunda görüş birliğine vardılar. Hazırlanacak bu projeler bir sonraki toplantıda ele alınarak, tüm ülkelerde uygulanabilecek ortak bir proje belirlenmeye çalışılacak.

Çingene Kültür Festivali için AB'ye başvuru

Dünya - Haberler Tarih: Ocak 26, 2005

EDİRNE - Keşan ilçesinde Çingene Kültür Festivali'nin yapılması için hazırlanan bir proje ile AB'ye başvuruda bulunuldu.

Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan, AB fonlarından yararlanarak Keşan'da "Çingene Kültür Festivali" yapacaklarını belirtti. AB'den olumlu cevap gelmesi halinde hemen harakete geçeceklerini ve ilk festivali mayıs ayında gerçekleştirmeyi planlayacaklarını belirten Özcan, şöyle konuştu:

"Belediyemizin organize edeceği festival ile kültür zenginliklerimizi tanıtmayı hedefliyoruz. Bu yaklaşımımız ilçedeki Roman vatandaşlarımızı oldukça sevindirdi. Bize sözlü ve yazılı başvurularda bulunan Roman temsilcileri festival için ellerindehn geleni yapacaklarını ve her türlü çabayı göstereceklerini aktardı. Çeşitli sivil toplum örgütleri de bizi destekliyor. Festivali amacımıza uygun biçimde hayata geçireceğimize inanıyorum."

BM RAPORU/ÇİNGENELER-Çingenesi olan AB'ye girebilir mi?

Aktüel Para Tarih: Şubat 17, 2003

Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya ve Bulgaristan...Avurapa'nın AB üyeliğine kesin gözüyle bakan ve hızla büyüyen ekonomileri...Ama nüfuslarının ortalama yüzde 10'unu oluşturan ve Afrika standartlarında yaşayan Çingeneler entegrasyonda en büyük kamburları...

Yaşam tarzları, dansları, düğünleri, şarkılarıyla sayısız filme, kitaba konu olmuş Romanlar... Ya da Çengeneler... İnsanların hafızalarında hep neşeyi, keyfi çağrıştırırlar, en küçük bir melodide bile kalkıp dans edeni anlatırken bile en yalın tanımıyla "çingene gibi" demez miyiz? "Tanrı dağına göre kar verir" derler ya, çektikleri tüm sıkıntılara rağmen hala mutlu, rahat insan görünümü vermeyi başaran bu insanların durumu da ancak böyle anlatılabilir herhalde. Birleşmiş Milletler'in Orta ve Doğu Avrupa'da yaşayan Çingeneler- ya da Romanlar- hakkında hazırladığı rapora bakılırsa, bu herşeyi ortada ama bir o kadar da bilinmeye insanların sırrına ancak bu sözle bahane bulunabilir. Ne biliyoruz onlar hakkında? Bu sorunun yanıtını bile kıvrak bir şarkıyla vermezler mi?

"Kırmızıyı severler, etsiz yemek yemezler, çalgısız yaşayamaz ölürler..." BM aslında, Avrupa Birliği'ne üyelik arefesinde, dünyadaki yabancı yatırımcıların en çok ilgilendikleri pazarlar arasındaki, hızlı büyümesiyle dikkat çeken Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelerin, insan hakları ve ekonomi anlamında ne kadar entegrasyona hazır olduğunu ortaya çıkarıyor bu raporunda. Raporun sonuçları gerçekten çarpıcı. Ve sonuçlar ortaya çıkarıyor ki, toplam nüfusları 51 milyonu bulan bu ülkelerde nüfusun yüzde 10'u oluşturan çengenelerin, hayat standartları hiç de şarkıdaki gibi değil. Araştırma verileri, Avrupa'da yüzyıllardır yaşayan Çingenelerin insani gelişmişlik durumlarının Afrika'nın en yoksul kesimleriyle kıyaslanacak kadar kötü olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye'deki Romanların durumu hakkında ne yazik ki yeterli veri yok. Sayım yapılırken, etnik köken sorulmadığı için kesin sayı bilmek olanaksız, ama tahminlere göre nüfusun yaklaşık yüzde 1-2'sini oluştudukları belirtiliyor. Batı Anadolu, Trakya, Bursa, Istanbul, en yoğun oldukları bölgeler.

5 ROMANDAN BİRİ ÇALIŞABİLİYOR

AB, bu yeni üyelerin kabulü aşamasında, azınlık sorunlarının, özellikle de Romanlarla ilgili konuların sağlıklı çözümüne çok önem veriyor. Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, ancak, bölgenin en büyük etnik azınlığı durumundaki Romanları iş olanakları, eğitim ve siyasi katılım yoluyla toplumsal yaşam ve yönetim süreçlerine entegre etmeleri durumunda, AB üyesi olabilecekler. Bu nedenle bu ülkelerde Romanlarla ilgili ciddi projeler geliştiriliyor.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından Orta ve Doğu Avrupa'daki beş ülkede (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya, Romanya ve Bulgaristan) yapılan araştırmaya göre, Çingeneler'in yüzde 91'i, güvenecekleri bir sivil toplum kuruluşu adını bilmiyor. Yüzde 79'u ise, kendileri hakkında herhangi bir kamu programı yürütüldüğünden habersiz. UNDP Avrupa ve BDT Ülkeleri Direktörü Kalman Mizsei'ye göre, Uluslararası topluluğun, Romanlar konusunu, bu insanların eğitim ve iş olanaklarından eşit şekilde yararlanabilecekleri daha geniş bir insani kalkınma bakış açısıyla değerlendirmesi gerekiyor.

Rapora göre, Roman ailelerin yaklaşık yüzde 70'i, gelirlerini doğrudan devlet tarafindan yapılan yardımlar aracılığıyla karşılıyor, bu da bağımlılık ve toplumdan tecrit edilme durumlarına yol açabiliyor. Roman gençler düzenli bir işte çalişabilecek eğitim ve yetenekleri alamadan büyüyor, bu yüzden her beş Romandan yalnızca biri kayıtlı bir işte çalışabiliyor. Bir kısmı kayıtdışı sektörlerde iş bulabiliyor, diğerleri ise işsiz kalıyor. Uzmanlar, Romanların eğitim ve toplumdan tecrit durumları aynı şekilde devam edecek olursa, önümüzdeki 10-15 yıl içinde, büyük çoğunlugunun bu iş olanaklarını da kaybedecekleri görüşünde.

Rapora göre Romanların sorunları artık yalnızca bir insan hakları konusu olarak değerlendirilmek yerine, temel bir "kalkınma" ya da "insani gelişmişlik" konusu olarak ele alınmalı.

DOĞU AVRUPA'DA ALTI ÇİNGENEDEN BİRİ SÜREKLİ AÇLIK İÇİNDE

* ARAŞTIRMANIN yürütüldüğü 5 ülkede (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya, Romanya ve Bulgaristan) toplam 51 milyonluk nüfusun yaklasik 4-5 milyonu (yaklasik % 10) Romanlardan olusuyor.

* ROMANLAR, Avrupa degil, Sahra Çölü'nün güneyindeki en yoksul Afrika ülkeleri

düzeyine yakın insanı gelişmişlik koşullari içinde yaşıyorlar.

* ROMANLARIN yarıdan fazlası, yılda en az birkaç günü açlık içinde geçiriyor.

* HER 6 Romandan biri, sürekli açlık içinde yaşıyor.

* HER 5 Romandan yalnızca biri düzenli ve kayıtlı bir işte çalışıyor.

* ROMAN gençlerin büyük çoğunluğu, düzenli bir iş ya da gelir getirici yetenekler

için gerekli eğitimi alamadan büyüyor.

* YALNIZCA yüzde 37'si (yaklaşık üçte biri) temel eğitimi bitiriyor, yalnızca yüzde

6'sı (18'de biri) ortaöğretimi bitiriyor ve yalnızca yüzde biri yüksek okula devam

edebiliyor.

* PEK çok aile, çocuklarını, eğitim programının daha basit olduğu düşüncesiyle,

zihinsel sorunlu çocuklar için açılmış okullara gönderiyor.

* ROMANLARIN yaklaşık yüzde 54'ü, evlerinde ulusal resmi dili değil, kendi Roman

dillerini konuşuyor.

* ROMANLARIN yüzde 86'sı, kendi sorunlarının ulusal düzeyde yeterince temsil

edilmediğini, yüzde 76'sı ise yerel yönetimler düzeyinde yeterince temsil

edilmediklerini düşünüyor.

* ROMANLARIN yüzde 91'i, güvenecekleri bir Sivil Toplum Kuruluşu adını bilmiyor.

* ROMANLARIN yüzde 79'u, kendileri hakkında herhangi bir kamu programi

yürütüldüğünden habersiz.

* ROMANLARIN yalnizca yüzde 8'i komünizm dönemine göre daha iyi yaşadıklarını

söylüyor.

* ESKİDEN daha iyi durumdaydık diyenlerin oranı yüzde 70.

''MEMLEKETSİZ HALKIN İNSANLARI'': ÇİNGENELER... -''MEMLEKETSİZ HALKIN İNSANLARI'': ÇİNGENELER... Tarih: Kasım 09, 2003

-ÇİNGENELER DÜNYADA YAKLAŞIK 10 MİLYON NÜFUSLARIYLA ZOR KOŞULLARDA YAŞAM SAVAŞI VERİYOR -ÇADIRLARDA GEÇİM SIKINTISIYLA BOĞUŞAN ROMANLAR, YARDIM ELİ BEKLİYOR (FOTOĞRAFLI) İZMİR (A.A) - 09.11.2003 - Dünyada 10 milyondan fazla nüfusları ile ''toplumsal dokunun aykırı renkleri'' diye nitelenen çingenelerin,''memleketsiz halkın insanları olarak sürdürdükleri kimliksiz yaşamlarına'', geçim sıkıntısı ve buna bağlı zor yaşam koşulları eşlikediyor.

Kış aylarının etkisini gösterdiği bu günlerde, çadırlarda sürdürdükleri göçebe yaşamlarıyla dikkati çeken Türkiye'deki çingeneler, İzmir'in değişik yerlerinde de aynı olumsuz koşullardaki zor yaşamlarına uzanacak yardım eli bekliyor.

Karşıyaka İlçesi'nin Örnekköy Semti'nde kurdukları çadırda, yaşamını sürdüren çingeneler, soğukların hissedilmeye başlandığı bu günlerde okula gidemeyen çocukları, eve ekmek, ilaç alamayan anne ve babaları ile ümitlerini ve hayallerini yitirmiş bir durumda yaşam savaşı veriyor.

-ÇİNGENE ANALARIN FERYADI- Suların olmadığı, ısınma koşullarının bulunmadığı ve hijyenden uzak çadırlarda yaşayan çingeneler, herkes gibi ''insanca hayat sürmek'' istiyor. AA muhabirinin görüştüğü çingene kadınlar, ''olumsuzimajları'' nedeniyle erkeklerinin iş bulamamasından yakınıyor. Kadınlar, eğitimden yoksun, sağlıksız ortamlarda büyüyen çocuklarının,hastalandıklarında ilaç alamadıkları için ''yitip gitmelerinin'' acısını yaşıyor.

Eşi işsiz olan 4 çocuk annesi Hanım Ata, yoksulluktan çocuklarını istediği gibi büyütemediğini, geçimlerini eşinin topladığı çöpleri satarak elde ettiği gelirle sağladıklarını söyledi.

Arzu Aydemir de eşinin topladığı kağıt ve hurdaları satarak geçindiklerini, yaklaşan kış nedeniyle tedirgin olduklarını ifade etti. Her anne gibi kendisinin de çocuklarını sıcak bir yuvada büyütüpokula göndermek istediğini dile getiren Aydemir, bu yöndeki ümitlerinin her geçen gün biraz daha azaldığını kaydetti.

-ÖRGÜTLENMEK İSTİYORLAR- Çingenelerin örgütlenmesi için iki kez dernek kurduklarını belirten Yakup Çardak, bunların parasızlıktan kapandığını söyledi.

AB'ye uyum yasaları kapsamında ''Dernekler Yasası''nda da birtakımdeğişiklikler yapıldığını belirten Çardak, Romanlar Kültürü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'ni 1 ay içinde faaliyete geçireceklerini bildirdi.

Örgütlü olmadıkları için muhatap kabul edilmediklerinden yakınan Çardak, derneği faaliyete geçirdikten sonra başta İzmir Valisi Yusuf Ziya Göksu olmak üzere belediye başkanları ve diğer yetkililerle görüşeceklerini bildirdi.

Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ün derneğin ''fahri başkanı'' olmayı kabul ettiğini ifade eden Çardak, dernek açılışını Aygün'ün yapacağını kaydetti.

Çardak, şöyle konuştu: ''7 yıldır çingeneleri bir çatı altında toplamaya çalışıyorum. Çingene toplumunun örgütlenmesi bu ülkenin yararına olacaktır. En büyük zenginliğimiz müziktir. Bütün müzisyenlerimizi bu çatı altında toplamak istiyoruz. Türkiye zengin bir mozaik. Biz kültürel bazda örgütlenmek istiyoruz.'' Çardak, derneği geliştirmeleri halinde özellikle çocukların eğitimine ağırlık vereceklerini, gelecek kuşakların eğitim almasını sağlamayı hedeflediklerini anlattı.

Türkiye'de yaklaşık 8-10 milyon çingene yaşadığını, bunların, ''çalan, boş yaşayan'' insanlar olarak görüldüğünü kaydeden Çardak, buimajı silmek için çaba harcadığını, Türkiye'de herkesin örgütlendiğini, ancak çingene toplumunun örgütlenemediğini söyledi.

 

MACARİSTAN'DA IRK AYRIMCILIĞI -ÇİNGENE İŞÇİLERİN GİYSİLERİNDE

Tarih: 20 Ekim 2004

-MACARİSTAN'DA IRK AYRIMCILIĞI ÇİNGENE İŞÇİLERİN GİYSİLERİNDE ''DROİD'' YAZISI

BUDAPEŞTE (A.A) - 20.10.2004 - Macaristan'da bir şirketin, çingene kökenli çalışanlarının giysilerinin üzerine, ünlü bilim-kurgu filmleri serisi ''Yıldız Savaşları''ndaki robotların ismi olan ''Droid'' yazdığı bildirildi. Blikk gazetesi, Slovenya sınırına yakın Lenti kentinde çalışan çingene işçilerin ''Droid'' yazılı iş elbiseleriyle görüntülendiği fotoğrafları yayımladı.

Çingene işçilerin çalıştığı firmanın sözcüsü Csaba Horvath, gazeteye yaptığı açıklamada, ''Bir iş elbisesine ihtiyacı olan vasıfsız işçiler, 'Yıldız Savaşları' filmlerinin son ikisinden sonra topluca 'Droid' diye adlandırılıyor'' dedi. İşçilerden biri de, ''Bu üniformaları giyeli çok olmadı. Yazının ne anlama geldiğini bilmiyorum, ancak patronların giysilerinde bu ifade yer almıyor. Robot anlamına geldiğini zannediyorum. Bu belki de doğru'' diye konuştu.

Öte yandan Milli Çingene İdaresi'nin Başkanı Aladar Horvath da Macar Çingeneler internet portalında ve gazeteye verdiği demeçte, olayı ''tiksinti verici'' olarak niteledi ve ''Bu olay bizim insan yerine konulmadığımızın, aşağılanacak egzotik bir ırk olarak nitelendiğimizin kanıtıdır'' ifadesini kulandı. Macaristan'da ''droid'', beceriksiz, emirlere makine gibi itaat eden kişiler hakkında kullanılıyor.

Çingene cemaati, yaklaşık 600 bin kişilik nüfusuyla Macaristan'da küçük bir azınlığı oluşturuyor. Çingeneler, bu ülkede de yoğun olarak aşağılanmaya, ırk ayrımcılığına maruz kalıyor ve en ağır işlerde çalıştırılıyor.

 

.....
sayfa başına dön