İttihadcılar ve Makedonya İhtilal Komiteleri: İttihad ve Terakki Hükümetinin Başlamasına Kadar İlişkiler, Pazarlıklar ve Sonuçları
MAKEDONYA CUMHURİYETİ
“Bulgaristan’da Bağımsızlıktan Günümüze Yer İsimlerinin Değişimi”
Historische Feindbilder in Griechenland und in der Türkei als Hindernis für eine griechisch-türkische Verständigung
Türkiye-Avrupa İlişkilerinde Tarihsel Mirasın Önemi
MAKEDONYA CUMHURİYETİ
Balkan yarımadasında bir Avrupa ülkesi.
I. COĞRAFYA
II. TARİH
III. DİN
IV. DİL ve EDEBİYAT
V. MİMARİ ESERLER
I. COĞRAFYA
Yerel resmi adı Republika Makedoniya konvensiyonel adı ise The Former Yugoslav Republic of Macedonia (F.Y.R.O.M.) (Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya) olan ülkenin başkenti Üsküp (Skopje), yüzölçümü 25.333 km2, 1994 nüfus sayımına göre nüfusu 1.945.932`dir. Resmi istatistiklere göre bunun % 66.6`sı (1.295.964) Makedon, % 22.7`si (441.104) Arnavut, % 4`ü (78.019) Türk, % 2.2`si (43.707) Roman (Çingene), % 2.1`i (40.228) Sırp ve % 2.4`ü diğer etnik gruplardır. Başlıca şehirleri Üsküp (Skopje, 444.299), Manastır (Bitola, 77.464), Kumanovo (71.853), Pirlepe (Prilep 68.148)`tir. Vardar Makedonyası adıyla bilinen bölge dağlarla kaplı olup derin vadiler ve geçitlere sahiptir. Ülkenin en yüksek yeri 2.753 m ile Golem Korab`dır. Denize seviyesi 50 m`ye kadar yaklaşan Vardar nehri başkent Üsküp`ten geçerek ülkeyi ikiye böler ve Yunanistan üzerinden Ege denizine dökülür. Yazları genellikle sıcak ve kuru geçen ülkede kışları soğuk ve bol yağışlıdır. Ülke sınırlarında üç büyük göl (Ohrid, Prespa, Doyran) bulunmaktadır. Batıda Arnavutluk`la 151 km, doğuda Bulgaristan`la 148 km, güneyde Yunanistan`la 246 km ve kuzeyde Sırbistan ve Karadağ`la 221 km sınıra sahiptir. Toprakların yalnızca % 23.59 ekilebilir olup, 2001 istatistiklerine göre milli gelirin % 10`u tarıma, % 32`si endüstriye, % 58`i hizmet sektörüne dayanır. Krom, kurşun, çinko, manganez, tungsten, nikel, demir vs. madenlerin bulunduğu ülke kömür, metalik krom, kurşun, çinko, tekstil, ağaç ürünleri, tütün gibi endüstri ürünlerine sahiptir. Tarım alanlarında ise öncelikle pirinç, tütün, buğday vs. ekilmektedir. Para birimi Makedonya Denarı (MKD)`dır. 2001 Ocak ayına göre 1 US doları 64.757 MKD yapmaktadır. 2000 yılına göre yiyecek maddeleri, tütün, demir, çelik gibi madenlere dayanan ihracatın % 25`i Sırbistan ve Karadağ`a (Yugoslavya), % 19`u Almanya`ya, % 13`ü ABD`ye, % 7`si İtalya`ya ve % 6`sı Yunanistan`a yapılmaktadır. Makinelere, kimyasal ürünlere, petrole ve yiyecek maddelerine dayanan ithalatın ise % 12`si Almanya`dan, % 10`u Ukrayna`dan, % 10`u Yunanistan`dan, % 9`u Rusya`dan ve % 9`u Sırbistan ve Karadağ`dan yapılmaktadır.
II. TARİH
Klasik dönem:
(Yunanca: Makedonia, Latince: Macedonia)
Eski Yunanistan`ın kuzey komşusu Makedonya güneyde Therme körfezi, batıda Haliakmon nehri ve kuzeyde Axios nehri arasındaki bölgeyi, doğuda Axios vadisinden Strymon nehrine kadar uzanan sahayı ve Strymon`un doğusundaki Philippi ovasını kapsamaktaydı.
Yunan asıllı olduğu tahmin edilen Makedonlar (Yunanca: Makedones) M.Ö. 1200`lerden itibaren bugünkü Selanik’e yakın Aigai civarına yerleşmeye başladı. M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren Makedonların Argead hanedanlığına mensup bir kral tarafından yönetildiği görülmektedir. M.Ö. 510-479 yılları arasında Pers imparatorluğuna tabi olan Makedonya, Perslerin çekilmesinden sonra I. Aleksander zamanında egemenlik bölgesini yaklaşık dört kat genişletti. Makedonya’nın zengin madenleri ve keresteleri nedeniyle Atina tarafından M.Ö. 4. yüzyılda gittikçe artan şekilde tehdit edilmesi sonucu çıkan savaş Makedonların galibiyetiyle sonuçlandı. Atina ile yaşanan bu çatışmalar döneminde bazı Yunanlılar Makedonların, krallık hanedanı da dahil olmak üzere Yunan asıllı olmadığını ve “Barbarlar” olduklarını iddia ediyordu. Bu iddiada siyasi çatışmalar yanında, Makedon devlet ve sosyal yapısının Yunan poleis`lerinden çok farklı oluşu önemli bir rol oynuyordu. Ayrıca Makedon şivesi muhtemelen Yunanca kökenli olmakla birlikte, İllir ve Trak dillerinin etkisi altında kalmıştı ve Yunanlılar tarafından anlaşılamamaktaydı. Makedonya`nın merkezi M.Ö. 5./4. yüzyıllardan itibaren Pella şehri oldu. II. Philipp (M.Ö. 359-336) zamanında Makedonya Balkanların en büyük gücü haline gelerek Yunan şehirlerinin önemli bir kısmını egemenliği altına aldı. II. Philipp güçlü bir ordu kurdu ve arazi hediye etmek yoluyla soyluların hükümdarlığa olan sadakatini güçlendirdi. Bu şekilde oğlu Büyük İskender (III. Alexander, 356-323) zamanında gerçekleştirilen geniş fetih hareketine zemin hazırlamış oldu. Babasının fetih politikasını devam ettiren III. Alexander, Küçük Asya`daki Yunan şehirlerini Pers egemenliğinden kurtarmak için başlattığı doğu seferini elde ettiği başarılar üzerine devam ettirdi. Pers krallığını mağlup ederek Hindistan`a kadar ilerledi. Ordusu M.Ö. 325`te İndus nehrine ulaştı ve Yunan dünyası ile doğu dünyası kısa bir süre için bile olsa birleştirilmiş oldu. Büyük İskender`in M.Ö. 323`te Babylon`da ölümü üzerine Makedonya`da ve feth edilen bölgelerde generaller arasında büyük bir iktidar mücadelesi başladı. Bu kargaşa döneminde M.Ö. 310`da Argead hanedanının son temsilcisi de öldürüldü. Nihayet M.Ö. 276`da Büyük İskender`in subaylarından birinin torunu egemenliği eline geçirerek Antigonlar hanedanlığını kurdu. Fakat Makedonların Yunan şehirleri üzerindeki egemenliği gittikçe zayıflamıştı. Makedonya kralı V. Phillipp`in Roma İmparatorluğu’na karşı Hannibal`la ittifakı üzerine başlayan "Makedonya Savaşları" (M.Ö. 214-205, 200-196, 171-168) sonunda Makedonya krallığı ortadan kaldırıldı ve Makedonya Roma`nın egemenliği altına girdi.
Roma ve Bizans dönemi:
Roma İmparatorluğu`nun idaresinde Makedonya Amphipolis, Thessalonike, Pella ve Herakleia`da merkezleri bulunan ve birbirinden ayrı yönetilen dört bölgeye taksim edildi. M.Ö. 150-148`de çıkan isyanlar üzerine Makedonya tek bir eyalet (provincia Macedonia) haline getirilerek sınırları Adriatik denizine kadar genişletildi. Yunanistan`ın korunmasında stratejik önemi büyük bir sınır eyaleti olan Makedonya`nın valisi Selanik`te oturmaktaydı. Roma´nın askeri harekatlarını Tuna nehrine doğru kaydırmaya başlaması ve M.S. 45/46`da Moesia isimli yeni bir sınır eyaletinin kurulmasıyla Makedonya`nın önemi azalmaya başladı. M.S. 395`te Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu`nda kalan Makedonya, M.S. 3. yüzyıldan itibaren Sarmat ve Cermen kavimlerinin akınlarına sahne oldu, Gotlar tarafından yağmalandı. 6. yüzyılın sonlarına doğru Slav kavimleri ve Avarlar Selanik önlerine kadar ilerledi ve Makedonya’da Slav kavimleri yerleşmeye başladı. Ancak 8. yüzyılda Bizans İmparatorluğu tarafından Makedonya Thema`sı (eyaleti) tesis edilerek bölge daha sıkı bir kontrol altına alınabildi. 9. yüzyılda Makedonya Bulgarlar’ın yönetimi altına girdi. 1018`de Bulgar krallığının ortadan kaldırılmasıyla Makedonya yeniden Bizans idaresine girdi. Sırp kralı Stefan Duşan zamanında (1331-1355) Makedonya Sırp krallığı topraklarına katıldı.
Osmanlı dönemi:
Makedonya 1389 Kosova savaşında Sırpların yenilmesinden sonra Osmanlı topraklarına dahil edildi. Osmanlı idaresinde "Makedonya" ismi ne coğrafi ne de idari bir terim olarak kullanılmadığından tarihe karıştığı görülmektedir. Fakat Balkanlar`da Osmanlı egemenliğinin yıkılmaya başlamasıyla 19. yüzyılın başlarından itibaren Avrupa`da yeniden kullanılmaya başlandı. Özellikle 1877/78 Osmanlı Rus Savaşı`ndan sonra yeni kurulan Balkan ülkeleri arasında da yaygınlaşan bu isim, Osmanlı hükümeti tarafından ayrılıkçı bir anlam taşıdığı gerekçesiyle kabul edilmeyip kullanımı reddedildi. Eski Makedonya`nın kapsadığı bölge, Osmanlı devletinin merkezi idaresi altında yer alıp önceleri Rumeli eyaletine dahil idi. 19. yüzyılda ise 3 vilayetin sınırları (Selanik, Manastır ve Kosova vilayetleri) içinde yer almaktaydı. Selanik vilayeti hemen hemen bütünüyle eski Makedonya sınırları içinde kalmakla birlikte, merkezi Üsküp şehri olan Kosova vilayetinin yalnızca güney bölgeleri eski Makedonya sınırları içinde yer almaktaydı. Manastır vilayeti de Makedonya sınırlarının batısındaki pek çok Arnavut şehrini içine almaktaydı. Makedonya terimi güneyde Ege denizi ve Aliakmon (Bistritsa) nehrine, kuzeyde Şar dağı, Karadağ (Skopska Tsırna gora), Kozyak ve Osogov dağlarına, doğuda Mesta (Nestos) nehrine ve batıda ise Korab, Yablanitsa, Mokra ve Pindos dağlarına kadar uzanan bir bölgeyi tanımlamaktaydı. Bu sınırlar içinde Selanik (Thessalonike), Manastır (Bitola) ve Üsküp (Skopye) gibi vilayet merkezlerinin yanında Siroz (Serres), Drama, Kavala, Petriç, Menlik (Melnik), Nevrekop (Gotse Delçev), Razlog, Cuma-i Bala (Blagoevgrad), Ustrumca (Strumitsa), Doyran, Kukuş, Gevgeli, Vodina (Edessa), Karaferya (Veroia), Katerine, Selfice (Serbia), Kozani, Kesriye (Kastoria), Florina, Ohrid, Prilep, Debar, Köprülü (Veles), İştip (Ştip), Koçane, Kratovo, Kumanovo, Kalkandelen (Tetovo), Gostivar gibi kaza ve sancak merkezleri de yer almaktaydı. Yüzyıllarca Osmanlı idaresi altına kalan bu bölgede, 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde önemli bir Türk Müslüman nüfus yaşamaktaydı. Türklerin yanında Bulgarca konuşan Slavlar, Rumlar, Manastır ve Üsküp çizgisinin batısında kalan şehirlerde önemli bir nüfus yoğunluğuna sahip Arnavutlar, Sırplar, özellikle Selanik şehrinde nüfusun önemli bir kısmını oluşturan Yahudiler, Çingeneler vs. etnik gruplar bulunmaktaydı. Bu etnik çeşitliliğin yanında Makedonya`da yaşayan halk farklı din ve mezheplere mensuptu (Müslümanlar, Ortodoks ve Katolik Hıristiyanlar ve Yahudiler). Türkler yanında Arnavutların önemli bir kısmı ve Slav dili konuşan bir grup halk Müslümanları, Rumlar, Bulgarlar, Sırplar ve Ulahların önemli bir kısmı Ortodoks Hıristiyanları oluşturuyordu. Ortodoks Hıristiyanlar İstanbul`daki Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi`ne tabii idi. Patrikhane 18. yüzyılın sonlarından itibaren Rumca eğitim veren cemaat okulları kurmaya başlamış, özellikle de Yunanistan`ın bağımsızlığından (1830) sonra bu okul sistemini ortodoksların yaşadığı bölgelerde yaygınlaştırmıştı. Zaten kiliselerde Yunanca kullanılıyordu. Ayrıca Rumca 19. yüzyılda Balkanlar`da Rum tüccarların faaliyetleri sonucunda belli başlı ticaret dili haline gelmişti. Bu durumu Bulgarların Patrikhane yoluyla Rumlaştırılması olarak algılayan bir kısım Bulgarlar, gittikçe yaygınlaşan milliyet fikirlerinin de etkisiyle, yüzyılın ortalarından itibaren milli bir Bulgar kilisesinin kurulmasını talep etmeye başladı. Bu da Bulgarlar`la Patrikhane ve Rumlar arasında uzun süren bir mücadelenin başlamasına sebep oldu. Sonunda Rusya`nın da desteğiyle 1870 yılında sultan bir ferman yayınlayarak Bulgar Ekzarhlığı`nın kurulmasına izin verdi. Bulgar nüfusunun yoğun olarak yaşadığı belli bölgeler Bulgar Ekzarhlığı`nın yönetimine verilirken, fermanda başka bölgelerdeki Ortodoksların üçte ikilik çoğunluğu sağladıkları taktirde, Rum Patrikhanesi`nden ayrılıp Bulgar Ekzarhlığı`na geçebilecekleri belirtiliyordu. 1870 senesini takip eden yıllarda Patrikhane örneğindeki gibi Bulgarca eğitim veren bir okul sistemi kuran Bulgar kilisesi, Makedonya bölgesine doğru yayılmaya başlamıştı. Bunun sonucunda Makedonya`daki Ortodoks nüfus Bulgar Ekzarhlığı`na ve Rum Patrikhanesi`ne tabi olanlar şeklinde iki kısma ayrıldı. 20. yüzyılın başlarında diğer Ortodoks gruplar da gittikçe artan bir şekilde kendi milli kiliselerini kurma çabasına girdi.
Makedonya Meselesi 1878-1913
1877/78 Osmanlı-Rus savaşından sonra yapılan San Stefano anlaşmasıyla kurulan Büyük Bulgaristan, Makedonya bölgesini de büyük ölçüde içine almaktaydı. Aynı yıl imzalanan Berlin anlaşması ile San Stefano anlaşması geçerliliğini yitirirken Büyük Bulgaristan da üçe bölündü. Tuna vilayetini içeren kısım Bulgaristan prensliği olarak tesis edilirken, güney bölgesi Doğu Rumeli adı altında özerk bir eyalet haline getirildi. Makedonya bölgesini kapsayan kısım ise reformlar yapılması şartıyla Osmanlı idaresi altında bırakıldı. Bulgaristan prensliği 1885`te Doğu Rumeli vilayetini ilhak etti. Bunun üzerine Sırbistan`ın saldırısına uğrayan Bulgaristan, Sırbistan`ı yenilgiye uğratarak elde ettiği yeni toprakları güven altına aldı. Bulgar siyasetinin bundan sonraki hedefi ise Makedonya`yı ele geçirmekti. Bunun için ilk önce Makedonya`daki Yunan (Rum) etkisini kırmak ve oradaki Bulgar varlığını güçlendirmek gerekiyordu. Bulgar Ekzarhlığı`nın aracılığıyla aktif bir kilise ve okul siyaseti yürütülmeye başlandı. Makedonya`nın değişik bölgelerinde Bulgar kilisesinin ve propagandasıyla Bulgar etkisi gittikçe yayılmaya başlayınca Sırp hükümeti de aktif bir okul siyaseti uygulamaya başladı. Patrikhane ve Yunan hükümeti ise Bulgar tarafının artan faaliyetlerine karşı faaliyetlerini artırarak cevap verdi. Böylelikle 19. yüzyılın sonlarında Makedonya`da bir çeşit "kültür savaşı" yaşanmaya başlandı. Makedonya`da çoğunluğun kendi soydaşlarında olduğunu gösteren propapaganda amaçlı pek çok Bulgar, Sırp ve Rum istatistikleri yayınlandı. 1900`da Makedonya nüfusunun köy köy etnik gruplara göre istatistiğini hazırlayan Bulgar Ekzarhhanesi müfettişi Vasil Kınçov Makedonya`da 1.032.533 Hıristiyan ve 148.803 Müslüman olmak üzere toplam 1.181.336 Bulgar`ın yaşadığını, buna karşılık 499.204 Türk`ün, 228.702 Rum`un, 128.711 Arnavut`un ve daha az miktarlarda diğer etnik grupların bulunduğunu iddia ediyordu. Rum tarafınca hazırlanan istatistiklerde ise Makedonya`daki Rumlar`ın Bulgarlar`dan daha çok olduğu, örneğin Nicolaides Cleanthes tarafından 647.384 Rum`a karşılık 427.644 Bulgar´ın bulunduğu iddia ediliyordu. Makedonya`da sayıları oldukça az olan Sırp tarafı da çoğunluk iddialarında bulunuyordu, örneğin Spiridon Gopçeviç Makedonya`da 1.540.500 Hıristiyan ve 507.820 Müslüman olmak üzere toplam 2.048.320 Sırp bulunduğunu, diğer etnik grupların tamamının toplamının 835.100 olduğunu iddia ediyordu. Bu iddialara karşılık Osmanlı genel valisi (müfettiş-i umumi) Hüseyin Hilmi Paşa 1904`te vilayet-i selase (üç vilayet)`te bir nüfus sayımı yaptı. Fakat bu sayım vilayet sınırlarına göre yapıldığından Makedonya`ya dahil edilmeyen ve Müslüman Arnavutlar`ın yoğun olarak yaşadığı Kosova ile Arnavutluk`un doğu bölgelerini de içine alıyordu. Buna göre Selanik, Manastır ve Kosova vilayetlerinde 1.508.507 Müslüman, 896.497 Bulgar, 307.000 Rum, 100.717 Sırp, 99.000 Ulah bulunmaktaydı. G. Weigand Makedonya`daki etnik grupları büyüklüklerine göre 1. Bulgarlar, 2. Türkler, 3. Rumlar, 4. Arnavutlar, 5. Ulahlar, 6. Yahudiler, 7. Çingeneler, 8. Sırplar ve diğer etnik gruplar olarak sıralamıştır. Makedonya`nın nüfusu hakkında kesin bir bilgi verilememekle beraber bu istatistiklerden de yola çıkarak nüfusun yaklaşık yarısının Müslüman diğer yarısının da Hıristiyan olduğu düşünülebilir.
1878 San Stefano anlaşmasıyla bazı Arnavut bölgelerinin Balkan devletlerine verilmesini Arnavutlar tepkiyle karşılarken, aynı yıl imzalanan Berlin anlaşması Makedonya`daki Bulgarların tepkisine ve Kresna ve Razlog isyanına yol açtı. Sofya`da bulunan bir grup Makedonyalı öğrenci 1893`te Makedonya`nın otonomisini elde etmek amacıyla İç Makedon İhtilal Örgütü`nü (Vıtreşna Makedonska Revulyutsionna Organizatsiya) kurdu. 1895`te Bulgar hükümetinin de desteğiyle Yüksek Makedonya Komitesi (Vırhoven Makedonski Komitet) kuruldu. Aynı sene bu komite Bulgar hükümetiyle işbirliği içinde, Avrupa ve Rusya kamuoyunun dikkatini Makedonya`ya çekmek amacıyla Melnik isyanını hazırladı. 1897 Osmanlı-Yunan savaşı Osmanlı devletinin galibiyetiyle bitmesine rağmen büyük devletlerin müdahalesiyle Girit`e otonomi hakları verilmişti. Böyle bir müdahalenin Makedonya için de sağlanabilmesi için ihtilalci örgütler daha kapsamlı bir isyan hareketi hazırlamaya yöneldi. Makedonya`da iyice örgütlenen İç Makedon İhtilal Örgütü 1898`den itibaren silahlı çete hareketine başladı ve Makedonya`yı etkisi altına aldı. Avrupa`nın müdahalesini sağlayabilmek için 1902`de Cuma-i Balâ`da bir isyan başlattı. Osmanlı kuvvetleri tarafından bastırılan bu isyandan sonra Avrupa devletlerinin talebi üzerine Osmanlı hükümeti vilayet-i selase`de reform yapılmasını kabul etti. 1902 sonlarından itibaren söz konusu üç vilayet bir müfettiş-i umumi (genel vali) tarafından yönetilmeye başlandı. 1903 başlarında Makedonya ile en çok ilgilenen büyük devletler Rusya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Viyana`da kararlaştırdıkları reformların Osmanlı hükümeti tarafından kabul edilmesini ve Makedonya`da uygulanmasını talep etti. Osmanlı hükümetince kabul edilen bu reform paketi İç Makedon İhtilal Örgütü`nün beklentilerini yerine getirmekten uzaktı. Makedonya`ya daha geniş otonomi hakları sağlamak isteyen bu örgüt 1903 yazında meşhur İlinden isyanını başlattı. İsyancıların kısmi başarılarına rağmen İlinden isyanı Osmanlı kuvvetlerince bastırıldı. Makedonya`daki isyan ve kargaşa üzerine Rusya ve Avusturya-Macaristan imparatorları Eylül 1903`te Mürzsteg`de buluşarak yeni bir reform paketi hazırladı. Diğer büyük devletlerin de onayladığı Mürzsteg reform paketine göre Makedonya`nın ıslahı için buraya Avrupa`dan askeri ve sivil ajanlar gönderilecek ve bunlar müfettiş-i umumi ile birlikte çalışacaktı. Osmanlı hükümeti egemenlik haklarının zedelendiği gerekçesiyle önce kabul etmek istemediği bu paketi, büyük devletlerin ortak baskısı sonucu onaylamak zorunda kaldı ve böylelikle Makedonya`da reform dönemi başlamış oldu.
Silahlı Bulgar-Makedon örgütlerinin faaliyetleri Yunanistan`ın Makedonya`daki durumunu oldukça zayıflatmıştı. Daha aktif bir Makedonya siyaseti uygulayarak Makedonya`yı Yunanistan topraklarına katmak isteyen Yunanistan, Selanik Başkonsolosu ve sözde konsolosluk memuru olarak gönderilen subaylar aracılığıyla 1904`te Makedonya`da sistematik bir Rum çete hareketi başlattı. Rum çeteleri Bulgar-Makedon örgütlerinden zarar gören Müslüman halk tarafından ve bölgedeki memurlardan da yer yer destek alıyordu. Aynı sene içinde Sırp hükümeti de Makedonya`da sistematik bir Sırp çete hareketini organize etti. Sırp ve Rum çete hareketleri, kendi içinde sağcılar ve solcular olarak ikiye bölünmüş olan İç Makedon İhtilal Örgütü`ne karşı kısa sürede önemli başarılar elde etmeye başladı. Bulgar Ekzarhlığı’na geçmiş pek çok köy yeniden Rum Patrikhanesine döndürüldü. Ulahlar`ın Patrikhane`den ayrılma talepleri 1905`te kendi kiliselerini kurma hakkını elde etmeleriyle sonuçlandı. Bunun üzerine Rum çeteleri Ulahlar`ı da hedef almaya başladı.
1906`da Selanik`te Jön Türkler tarafından Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kurulduğunda Makedonya’da etnik çatışmalar ve kanlı çete savaşları bütün hızıyla devam ediyordu. Makedonya Müslümanlarının Makedonya`daki gelişmelere bir tepkisi olarak kurulan bu örgüt 1907`de, Paris`teki Osmanlı Terakki ve İttihad Cemiyeti ile onun adı altında birleşerek dahili merkez-i umumi yani Osmanlı sınırları içindeki merkez komite haline geldi. Makedonya’da çarpışan komitelerle de bağlantıları bulunan bu örgüt, Selanik`teki 3. Ordu’da ve çetelerin takibiyle görevli bir çok subayı Jön Türk hareketine kazandırmayı başardı. Haziran 1908`de İngiliz ve Rus hükümdarlarının Reval`de bir araya gelerek Makedonya`daki Osmanlı egemenliğini ortadan kaldıracağı iddia edilen yeni bir reform paketi hazırlamaya başlamaları, Jön Türkler`i Osmanlı devleti`nin haklarını korumakta yetersiz kaldığını iddia ettikleri II. Abdülhamid rejimine karşı isyana sevk etti. Makedonya`da Enver Bey ve Niyazi Bey gibi subaylar tarafından yürütülen isyan Jön Türk ihtilali olarak tarihe geçti ve 24 Temmuz 1908`de Abdülhamid`in İkinci Meşrutiyet’i ilan etmesiyle sonuçlandı. 1908 ihtilalinden sonra Makedonya`da yeni bir dönem başladı. Mürzsteg reform hareketine son verildi, silahlı komiteler siyasi partilere ve meşrutiyet kulüplerine dönüştürüldü, genel seçimler yapılarak Makedonya bölgesinden Türk, Arnavut, Rum, Bulgar-Makedon, Sırp, Ulah ve Yahudi mebuslar Osmanlı meclis-i mebusanına girdi. İttihad ve Terakki Cemiyeti`nin Makedonya`daki farklı siyasi gruplarla Makedonya Meselesi`ni Osmanlı devletinin menfaatlerine uygun olarak çözmek için yaptığı pazarlıklar ve görüşmeler başarı sağlamadı. Bunda bir yandan İttihadcılar`ın katı merkeziyetçi politikaları öte yandan ise Makedonya`daki parti ve örgütlerin ayrılıkçı milli mücadelelerinden vazgeçmemeleri ve komşu devletlerle işbirliği içinde olmaları önemli rol oynuyordu. Makedonya`daki gruplarla pazarlıklar yoluyla anlaşamayacağını gören İttihad ve Terakki hükümeti, kendisine karşı 1909 baharında baş gösteren isyanın (31 Mart vakası) bastırılmasından sonra daha sert bir politika izlemeye başladı. Etnik kimliği ön plana çıkaran siyasal partiler ve her türlü silahlı hareket (çeteler) yasaklandı. Bu önlemlerin de Makedonya`yı merkezi otoritenin kontrolü altına almaya yeterli olmaması üzerine 1910`da Arnavutluk`ta başlatılan silah toplama hareketi Makedonya`da sürdürüldü. Makedonya`daki siyasal örgütlerin direnci üzerine sert önlemlerle sürdürelen bu askeri hareket üzerine, Makedonya`yı ele geçirmek isteyen Balkan devletleri özellikle de 1908`de tam bağımsızlığını ilan eden Bulgaristan, Avrupa`da ve büyük devletler nezdinde yeniden Osmanlı hükümeti aleyhine şikayetlere ve "Makedonya`daki soydaşlarımız Jön Türkler tarafından zorla Türkleştiriliyor" şeklinde propagandaya başladı. Osmanlı hükümetinin önlemleri karşısında Makedonya`da o zamana kadar elde etmiş oldukları nüfuzu kaybetmekten korkan Balkan devletleri Rusya`nın da destek ve telkinleriyle 1912`de bir ittifak kurarak Osmanlı devleti`ne savaş ilan etti (I. Balkan Savaşı). Mayıs 1913`te imzalanan Londra anlaşmasıyla sona eren savaşta Osmanlı devleti ağır bir yenilgi aldı ve diğer bölgeler yanında Makedonya`yı bütünüyle kaybetti. Savaş esnasında ağır katliamlara maruz kalan Makedonya Müslümanları savaşı takip eden yıllarda da Balkan devletleri´nin baskılarına maruz kalarak bu bölgeden kaçmaya ve göç etmeye başladı. Makedonya`da Osmanlı egemenliğinin bitişi Makedonya sorununun çözümü anlamına gelmiyordu. Balkan ittifakını meydana getiren devletler Makedonya`nın paylaşımı konusunda anlaşamayınca Yunanistan, Sırbistan ve Romanya birleşerek Bulgaristan`ı II. Balkan Savaşı`nda yenilgiye uğrattı. Ağustos 1913`te Bükreş Anlaşması`yla sona eren savaşta Makedonya`nın büyük bir kısmı Yunanistan ve Sırbistan`ın eline geçti. Yunanistan merkezi Selanik olmak üzere Ege Makedonyası`nı, Sırbistan ise Üsküp ve Manastır`ı da içine alan Vardar Makedonyası`nı alıyordu, Bulgaristan`ın elinde ise yalnızca Makedonya`nın kuzey doğusundaki Pirin Makedonyası kaldı.
Makedonya 1913-1945:
Makedonya`yı Bulgar anavatanının bir parçası olarak gören Bulgaristan Balkan savaşlarının getirdiği sonucu kabullenmek istemedi. Sırp ve Yunan egemenliği altında kalan yerlerde yeniden bir Bulgar çete hareketi organize edilmeye çalışıldı. I. Dünya Savaşı`na Ekim 1915`te Almanya`nın müttefiği olarak giren Bulgaristan, Sırbistan`ın idaresindeki Vardar Makedonyası`nı işgal etti. 1917`de Yunanistan`ın İtilaf devletleri yanında savaşa girmesi üzerine, Bulgaristan Ege Makedonyası üzerinde de hak iddia etmeye başlayarak Ege Makedonyası`nın doğusunu ele geçirdi. I. Dünya Savaşı İtilaf devletlerinin yanında yer alan Sırbistan ve Yunanistan`ın galibiyetiyle sonuçlanınca Bulgaristan tekrar eski sınırlarına çekilmek zorunda kaldı. Savaş sonunda yapılan Versailles Anlaşması`nda (28 Haziran 1919) Bükreş anlaşması`nın Makedonya için getirdiği şartlar onaylandı.
I. Dünya Savaşı`ndan itibaren Yunanistan, Sırbistan ve Bulgaristan elde ettikleri topraklardaki egemenliklerini kuvvetlendirici önlemleri arttırdı. 27 Kasım 1919`da Yunanistan ve Bulgaristan arasında gönüllü ahali değişimi anlaşması yapıldı. Ege Makedonya`sının Yunanlaşmasındaki en önemli etkenlerden biri de 1923`te Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan ahali mübadelesi anlaşması oldu. Bu anlaşmayla Ege Makedonyası`ndaki Müslüman nüfus Türkiye`ye göç ettirilirken, Türkiye`den Yunanistan`a göç ettirilen Rumlar özellikle bu bölgeye yerleştirildi. 1936`da Yunanistan`da bir diktatörlük kuran Ioannis Metaxas bölgedeki Slavlar´ın Rumlaştırılmasına yönelik sıkı önlemlere başvurdu. Sırbistan`ın yönetimindeki Vardar Makedonyası ise "Güney Sırbistan" adı altında üç idari birime (Skopye/Üsküp, Bitola/Manastır ve Ştip/İştip) ayrıldı.
II. Dünya Savaşı öncesinde Makedonya yeniden karşılıklı işgal ve paylaşma planlarının hedefi haline geldi. 1937`de Yugoslavya ve Bulgaristan arasında bir dostluk anlaşması imzalanarak gizli pazarlıklarda Bulgaristan`ın Batı Trakya`yı, Yugoslavya`nın ise Ege Makedonya`sını alması planlanıyordu. II. Dünya Savaşı başladıktan sonra yeniden Almanya`nın yanında savaşa girerek revizyonist emellerini gerçekleştirmek isteyen Bulgaristan, bir yandan Yunanistan`ın egemenliğindeki Ege Makedonyası`nın doğu kesimlerini (Drama, Kavala vs.), öte yandan ise Yugoslavya egemenliğindeki Vardar Makedonyası`nın batı bölgeleri hariç tamamını ele geçirerek Büyük Bulgaristan hayalini gerçekleştirmiş oldu. Vardar Makedonyası`nın batısı ise (Tetovo, Struga vs.) İtalya tarafından işgal edildi. Bulgar işgalindeki bölgede sıkı bir Bulgarlaştırma ve baskı rejimi uygulanmaya başlandı. Alman işgalindeki Selanik’te yaşayan Yahudileri ise daha kötü bir kader bekliyordu. Nazi rejimi tarafından yaklaşık 46 bin Yahudi Polonya`daki toplama kamplarına götürülerek öldürüldü. Böylelikle Makedonya`daki Yahudi varlığı sona ermiş oluyordu. Fakat II. Dünya Savaşı Almanlar`ın aleyhine döndü ve 1944`te Sovyetler Birliği Bulgaristan`ı işgal etti. Bunun üzerine Vardar ve Ege Makedonyası`ndaki Bulgar işgali sona erdirildi. Bundan sonraki dönemde Ege Makedonyası`nda Yunan ve Pirin Makedonyası`nda Bulgar egemenliği gittikçe kuvvetlendirildi. Sırbistan`ın idaresindeki Vardar Makedonyası ise ayrı bir gelişmeye sahne oldu. Bu bölge Yugoslavya`yı oluşturan 5 kurucu cumhuriyetten biri olurken "Makedonya" yeniden bir devleti tanimlayan isim haline geldi.
Modern Makedonya:
Modern Makedonya ulusunun doğuşu Balkanlarda uluslaşma hareketlerinin en genç örneklerinden biridir ve gerek Balkan ülkelerinde gerekse Batı Avrupa`da halen tartışılmakta olan bir konudur. II. Dünya savaşı esnasında Yugoslavya`nın işgaline karşı mücadele eden Yugoslavya Halk Kurtuluş Antifaşist Kurulu (AVNOY)`nun 1943`teki ikinci toplantısında Makedonya`nın Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Karadağ ve Bosna Hersek`le birlikte kurulacak fedaral Yugoslavya devletinin 6 cumhuriyetinden birini oluşturacağı kararlaştırıldı. 2 Ağustos 1944`te ilk kez toplanan Makedonya Halk Kurtuluş Antifaşist Kurulu (ASNOM) Makedonya devletinin kuruluşunu ilan ediyordu. Kurulun hedeflediği devlet tarihsel Makedonya coğrafyasının tamamını kapsamaktaydı. 1944`te Nazi işgalinden kurtulan Vardar Makedonyası, Tito’nun milliyetler politikasına uygun olarak Ocak 1946`da Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti`nin ilk anayasasının yapılmasıyla bu devlete eşit bir federal birim olarak katıldı. 1953`te Yugoslavya Federel Halk Cumhuriyeti`nde yeni anayasa düzenlemelerinin yapılışıyla federal cumhuriyetlerin hakları genişletildi ve 1963`teki anayasayla kurumsallaştırıldı. Georgi Dimitrov yönetimindeki Bulgaristan Halk Cumhuriyeti 1945 ve 1946`da Makedonya halkını resmen tanıdı ve Bulgaristan yönetimindeki Pirin Makedonyası`ndan seçilen millet vekillerine parlamentoda bir Makedonya grubu kurma vb. haklar verdi. Bu dönemde Bulgaristan`ın Yugoslavya ile bir federasyona girmesi planlanıyordu. Fakat Bulgaristan`la Yugoslavya arasındaki ilişkiler 1940`ların sonunda kötüleşmeye başladı. Bulgaristan Yugoslavya`yı Makedonya`nın tamamını ele geçirmeyi planlamakla suçlayarak, Pirin Makedonyası`nda kültürel bir Makedonyalı varlığının bulunduğunu reddetmeye başladı. İki ülke arasındaki gerilim 1960`larda savaş korkularına yol açacak derecede büyüdü. Yunanistan`daki Slav Makedon halk ise Yunan hükümeti tarafından komünist komşularla ilişkileri olduğu gerekçesiyle daha sıkı kontrol altına alındı.
Yugoslav Makedonya Halk Cumhuriyeti içinde farklı etnik grupları barındırıyordu. Bu gruplar arasında evlilik gibi yollarla kaynaşmaya pek rastlanmamaktaydı. 1980`lerde Makedonya`nın batı kesimlerinde çoğunluğu oluşturan Arnavutlar`la hükümet arasındaki ilişkiler gerilmeye başladı. Hükümetin Arnavutlar üzerine uyguladığı özellikle okullarla ilgili baskılar 1988`de Arnavut gösterilerine sebep oldu. "Makedon halkının ve Arnavut ve Türk azınlığın devleti" diye adlandırılan ülke 1989`da "Makedon halkının milli devleti" şekline dönüştürüldü. Sovyetler Birliği`ndeki çözülmeyle birlikte Yugoslavya`nın da dağılmaya başlaması üzerine 17 Eylül 1991`de Makedonya Yugoslavya`dan bağımsızlığını ilan etti. Başlangıçta yaşanan sorunlara rağmen Yugoslavya Halk Ordusu (Sırp ordusu) Makedonya`dan savaşsız olarak çekildi. Makedonya Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye diğeri ise Bulgaristan olurken bağımsızlık yolundaki en büyük engel Yunanistan`ın politikası oldu. Yunanistan, Makedonya adının ve Büyük İskender zamanından kalma bir sembol olan Vergina güneşinin Makedonya Cumhuriyeti`nin bayrağında kullanılmasına karşı çıkıyordu. Yunanistan bunu kendi geçmişi olarak gördüğü bir tarihin sahiplenilmesi ve öte yandan egemenliği altında bulunan Ege Makedonyası üzerinde hak iddiası anlamında yorumluyordu. Yunanistan`ın çabaları sonunda 1992`de Avrupa Birliği Makedonya`yı ancak ismini değiştirdiği taktirde tanıyacağını ilan ediyordu. Yunanistan`ın da onayıyla "Former Yugoslav Republic of Macedonia" adıyla Nisan 1993`te Birleşmiş Milletler`e üye olan Makedonya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı Şubat 1994`te ABD tarafından da kabul edildi. Fakat aynı ay içinde Yunanistan Makedonya`ya karşı 1995 Eylül`üne kadar devam eden bir ekonomik ambargo başlattı. Bu tarihte yapılan bir anlaşmada Makedonya Cumhuriyeti bayrağını değiştirmeyi ve anayasada bazı değişiklikler yapmayı kabul etti. İsim meselesi için ise bir çözüm bulunmamıştı. Bu anlaşmayla Yunanistan Makedonya Cumhuriyeti`ni resmen tanıdı. Böylece Makedonya Cumhuriyeti için diğer uluslararası organizasyonlara katılma yolu açılmış oldu. Nisan 1996`da Yugoslavya da Makedonya`yı resmen tanıdı.
Makedonya Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan ettikten sonra karşılaştığı en büyük iç sallantı Slav Makedonyalılar ile Arnavutlar arasındaki etnik bölünme oldu. Birinci grup kendisini devletin esas ve kurucu unsuru narod olarak görürken ülkenin batısında çoğunluğu oluşturan Arnavutlar Yugoslavya dönemindeki gibi ikinci sınıf ve yalnızca bir azınlık olarak görülmekten korkuyordu. 1992`de polisin bir Arnavut`u öldürmesi üzerine Arnavut gösterileri başladı. Ardından meydana gelen çatışmaların sonunda pek çok önde gelen Arnavut, ayrılıkçı faaliyetleri gerekçesiyle tutuklandı. Şubat 1995`te Arnavut öğretim üyeleri tarafından Tetovo (Kalkandelen)`da kurulan Arnavut üniversitesi hükümet tarafından illegal ilan edildi. 1996 yerel seçimlerinden sonra Arnavut bayrağı yasak edildi. Ardından yapılan gösterilerde bazı göstericilerin polis tarafından öldürülmesi gerginliği daha da arttırdı. 1999`da yaşanan ve yüzbinlerce Arnavut`un göcüne neden olan Kosova krizi Makedonya`yı önemli ölçüde etkiledi. 2001 baharında Makedonya`nın batısında başlayan etnik kargaşa ülkenin tamamında gerilimi artırdı. Arnavut Milli Kurtuluş Ordusu adlı örgüt aynı yılın ortalarında Üsküp yakınlarına kadar geniş bir bölgede hareket etmeye başladı ve Makedonya birlikleriyle çatışmalar başladı. Böylelikle Makedonya bir iç savaş görüntüsü aldı. Komşu ülkelerin de karışmasıyla daha büyük bir krizin yaşanabileceği tehlikesi belirince, NATO sorunu çözmek için Haziran 2001`de bir barış planı hazırlayarak taraflara sundu. Ohrid`de yapılan yoğun pazarlıklar sonucu Makedonya Cumhuriyeti hükümeti Arnavut dilini, yerel yönetimin haklarının genişletilmesini, polis teşkilatına daha çok Arnavut`un alınmasını, Arnavutça yüksek öğretim haklarının genişletilmesini kabul ediyor, buna karşılık Arnavutlar silahlarını NATO birliklerine teslim etmeyi kabul ediyordu. Makedonya`da yaşanan sıcak çatışma böylelikle sona erdirildi. Bununla birlikte taraflar arasında ileride çıkabilecek anlaşmazlıklar yüzünden yeniden çatışma tehlikesi var olmaya devam etmektedir.
III. DİN
Makedonya Cumhuriyeti`ndeki nüfusun % 67`si Makedon Ortodoks, % 30`u Müslüman ve % 3`ü diğer mezhep veya kiliselere mensuptur. Slavlar M.S. 6. yüzyılın sonu ve 7. yüzyılda Balkanlara göç ettikleri zaman Bizans kilisesinin etkisi altına girmişlerdi. 863`de Ohrid`e gelen Aziz Naum buradaki Slavları Ortodoksluğa kazanmaya başlamıştı. Makedonya`yı da içine alan Bulgar devleti 870`de Hıristiyanlığı kabul edince Hıristiyanlık Slavlar arasında iyice yayıldı. Ohridli Aziz Kliment (Kliment Ohridski) 916`da Ohrid Edebiyat Okulu`nu kurdu ve burada yetişen öğrenciler papaz olarak ortaçağ Makedonyası`nda görev yapmaya başladı. Bölgedeki dinsel hayatın merkezini oluşturan Ohrid 1000 yıllarında baş piskoposluk haline geldi ve bu konumunu yüzyıllar boyunca korudu. Osmanlı devletinin, İstanbul`un alınışından sonra otokefal Balkan kiliselerini Rum Ortodoks Patrikhanesi altında birleştirmesinden sonra da varlığını sürdüren Ohrid baş piskoposluğu, 1767`de Osmanlı hükümeti tarafından kaldırıldı. Doğrudan Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi`ne tabi olan bölge Hıristiyanları, 1870`de Bulgar Ekzarhlığı`nın kurulmasıyla büyük ölçüde Patrikhane`den ayrılarak Bulgar Ekzarhlığı`na geçti. 1912/13 Balkan Savaşları sonucunda Sırbistan`ın eline geçen bölgede Bulgar Ekzarhlığı`nın etkisi kırılarak Bulgar milli kimliğine yönelik eğitim veren Ekzarhlık okulları kapatıldı ve bölgedeki Hıristiyanlar Sırp din adamlarının etkisi altına girdi. Yugoslavya içinde federal bir cumhuriyet haline gelen Makedonya`da 1958`te Ohrid`de Slav Makedonları içine alan ve kendisini ortaçağdaki Ohrid Başpiskoposluğu`nun devamı olarak gören bir Makedon Ortodoks Kilisesi kuruldu. Günümüzde Makedonya Cumhuriyeti`ndeki Makedon Ortodokslar bu kiliseye tabidir. Balkanlar`da Osmanlı egemenliğinin kuruluşuyla Arnavutlar`ın ve bir kısım Slav halkın Müslümanlığa geçişi ve Türklerin yerleşmeleri sonucu bölgede önemli bir Müslüman nüfus meydana geldi. Osmanlı egemenliğinin bitişinden itibaren Müslümanların sayısında önemli bir azalış oldu. Özellikle Türklerin çok büyük bir çoğunluğu Türkiye`ye göç etti ve bu göç halen devam etmektedir. Öyleki resmi istatistiklere göre 1921’de 118.778 (% 14,9) olan Türk nüfusunun 1994 nüfus sayımında 78.019’a (% 4) düştüğü görülmektedir.
IV. DİL VE EDEBİYAT
Makedonya Cumhuriyeti`nde nüfusun % 70`i Makedonca, % 22.7`si Arnavutça, % 4`ü Türkçe, % 3`ü Sırpça-Hırvatça-Boşnakça konuşmaktadır. Makedonyalı Slavlar 20. yüzyılın başlarında esasen Bulgarca`yı yazı dili olarak kullanıyorlardı, çünkü Makedonya`da konuşulan Slav dili Bulgarca`nın bir şivesi olarak görülmekteydi. Günümüzde resmi dil olarak kullanılan Makedonca ise II. Dünya Savaşı sonunda tesis edilen Makedonya devleti ve milletinin yazı dili olarak hükümetin inisiyatifiyle oluşturuldu. Mayıs 1945`te Kiril alfabesi Makedonya Halk Cumhuriyeti`nin resmi alfabesi olarak kabul edildi ve bir ay sonra bir Makedonca yazı dilinin oluşturulması resmen kararlaştırıldı. Yazı dili oluşturulurken özellikle orta ve batı Makedonya’da konuşulan şive esas alındı. Makedonca`nın grameri Bulgarca`nın gramerine çok yakın olmakla birlikte kelime hazinesinin Sırpça`dan çok etkilendiği ve Bulgarca yazı diliyle önemli farklılıklar oluştuğu görülmektedir. Makedonya`daki bu gelişmeler karşısında Bulgaristan`la ciddi sorunlar ve sürtüşmeler yaşanmaya başlandı. Bulgar tarafı Makedonya Slavları`nın Bulgar olduğunu ve orada konuşulan dilin Bulgarca olduğunu, Makedon milleti veya Makedonca diye bir dilin bulunmadığını iddia ediyordu. Böylelikle Makedonya Meselesi II. Dünya Savaşı`ndan sonra "dil kavgası" adı altında yeni bir boyut kazanmış oldu. Makedonya Cumhuriyeti`nin bağımsızlığını ilanından sonra bu kavga yeniden alevlendi. Bulgar hükümetinin Makedonca`yı ayrı bir dil olarak kabul etmemesi üzerine yaşanan gerilim 90lı yılların sonuna doğru özellikle de Avrupa Birliği`nin etkisiyle Bulgar hükümetinin Makedonca`yı kabul ettiğini bildirmesiyle azaldı. Fakat Bulgar kamuoyunda, okul kitaplarında ve tarih yazımında "Makedonca" ve "Makedon milleti" ile ilgili fikirlerde bir değişiklik olmadı ve bu iki ülke arasında ciddi bir çatışma potansiyeli olmaya devam etmektedir.
1945`teki tesisinden günümüze kadar Makedonca yazılmış büyük bir literatür meydana gelmiştir. Üsküp`te kurulan Milli Tarih Enstitüsü`nde yapılan çalışmalarla Makedon milletinin tarihi yazılmaya başlanmış ve çok sayıda eser verilmiştir. Üsküp okulu kısmen tarihi gerçeklere ters düşsede antik dönemden günümüze kadar bir Makedon milletinin varlığını ve devamlılığını ortaya koymaya çalışmıştır. Bulgar, Yunan ve Makedon tarihçiliğinde Makedonya ve geçmişiyle ilgili önemli tezatlar ve tartışmalar yaşanmaya devam etmektedir.
V. MİMARİ ESERLER
Osmanlı döneminde gerek Makedonya Cumhuriyeti`nin kapsadığı Vardar Makedonyası`nda, gerekse Ege ve Pirin Makedonyası`nda pek çok mimari (cami, medrese, han, hamam, kervansaray, köprü vs.) eser yapılmıştır (bk. Ayverdi, III. ve IV. ciltler). Bunların önemli bir kısmı tahrip edilmiş olmakla birlikte halen bu bölgelerde çok sayıda Osmanlı eseri bulunmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
G. Seewann, P. Dippold (yay.), Bibliographisches Handbuch der ethnischen Gruppen Südosteuropas, Bd. 2, München 1997; M. Bernath, K. Nehring, Historische Bücherkunde Südosteuropa, Bd. II Neuzeit: Teil I, Osmanisches Reich, Makedonian, Albanian, München 1988; H.-J. Kornrumpf, Osmanische Bibliographie mit besonderer Berücksichtigung der Türkei in Europa, Leiden, Köln 1973; R. J. Crampton, The Balkans since the Second World War, London 2002; P. Rehder (yay.), Das neue Osteuropa von A-Z, München 1992; „Makedonci“ ve „Makedonija“, Enciklopedija Jugoslavije, 5 (Zagreb 1962), s. 600-623-690; V. Georgieva, S. Konechni, Historical Dictionary of the Republic of Macedonia, London 1998; Statistical Yearbook of the Republic of Macedonia, Skopje 2001; http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/print/mk.html; M. Okuka, Lexikon der Sprachen des europaeischen Ostens (Wieser Enzyklopaedie des Europaeischen Ostens, Bd. 10), Klagenfurt/Celovec 2002; F. Adanır, Makedonische Frage. Ihre Entstehung und Entwicklung bis 1908, Wiesbaden 1979, Türkçe çevirisi: Makedonya Sorunu, İstanbul 2001; D. Dakin, The Greek Struggle in Macedonia 1873-1913, 2. baskı, Thessaloniki 1993; L. M. Danfort, The Macedonian conflict. Ethnic nationalism in a transnational world, Princeton, New Jersey 1995; J. de Jong, Der nationale Kern des makedonischen Problems. Ansaetze und Grundlagen einer makedonischen Nationalbewegung (1890-1903), Frankfurt a. M., Bern 1982; S. Troebst, Die bulgarisch-jugoslawische Kontroverse um Makedonien 1967-1992, München 1983; G. Weigand, Ethnographie von Makedonien. Leipzig 1924; M. Pandevski, Makedonskoto osloboditelno delo vo XIX i XX vek, 4 cilt, Skopje 1987; G. Todorovski, Makedoniya po Balkanskite voyni, Skopje 1981; G. Todorovski, Makedonskoto praşanye i reformite vo Makedoniya, Skopje 1989; H. Silyanov, Osvoboditelnite borbi na Makedoniya, 2 cilt, 2. baskı 1983; K. A. Vakalapoulos, Neoturkoi kai Makedonia (1908-1912), Thessaloniki 1988; G. Tokay, Makedonya Sorunu, Jön Türk İhtilalinin kökenleri (1903-1908), İstanbul 1996; M. Hacısalihoğlu, Die Jungtürken und die Mazedonische Frage (1890-1918), München 2003; E. H. Ayverdi, Avrupa'da Osmanlı Mimari Eserleri: Yugoslavya, III. cild, 3. kitab, İstanbul 1981; Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk, IV. cild, 4., 5., 6. kitab, İstanbul 1982; M. Kiel, Studies on the Ottoman Architecture of the Balkans, Hampshire, Vermont 1990; O. Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1986.
|