İttihadcılar ve Makedonya İhtilal Komiteleri: İttihad ve Terakki Hükümetinin Başlamasına Kadar İlişkiler, Pazarlıklar ve Sonuçları
MAKEDONYA CUMHURİYETİ
“Bulgaristan’da Bağımsızlıktan Günümüze Yer İsimlerinin Değişimi”
Historische Feindbilder in Griechenland und in der Türkei als Hindernis für eine griechisch-türkische Verständigung
Türkiye-Avrupa İlişkilerinde Tarihsel Mirasın Önemi
“Bulgaristan’da Bağımsızlıktan Günümüze Yer İsimlerinin Değişimi”
(The Change in the Place Names in Bulgaria since the Independence)
GİRİŞ
Balkanlarda Osmanlı egemenliğinin sona ermesinden sonra, bölgenin siyasal yapısında olduğu gibi, demografik ve toponomik yapısında da radikal değişimler yaşanmıştır ve yaşanmaya devam etmektedir. Kurulan milli devletlerin milliyetçi siyasetlerinin hedeflerinden birini yer isimleri oluşturmuştur. İsim değiştirme siyaseti, yani “yabancı” olarak görülen yer isimlerinin millileştirilmesi, Türkiye de dahil olmak üzere hemen her Balkan ülkesinde uygulanmıştır. Burada özellikle Bulgaristan’ın örnek olarak seçilmesinin temel nedeni Bulgaristan’daki yer isimlerinin büyük bir bölümünün Bulgarca (Slavca) kökenli olmayıp Türkçe (buna Arapça ve Farsça kelimeler de dahildir) ve daha az oranda da Yunanca olmasıdır. Bu isimlerin neredeyse tamamının değiştirilmesi bölgenin toponomik çehresinde büyük ölçekli bir değişim meydana getirmiş ve geçmişle olan tarihi bağlantıda önemli bir kopukluk oluşturmuştur. Bulgaristan’da yaşanan isim değişikliği sürecini farklı kılan bir diğer nokta ise bu ülkenin yaşamış olduğu siyasi gelişmelerle ilgilidir. Bağımsızlık sonrasında oluşan monarşik idare 1945’ten sonra kurulan sosyalist rejimle devrilmiş ve bu da isim değiştirmede farklı siyasetlerin uygulanmasına yol açmıştır.
Münih Üniversitesi’nde Alman Araştırma Kurulu (DFG)’nun desteğiyle, Prof. Dr. Hans Georg Majer’in yönetiminde ve Prof. Dr. Machiel Kiel (Utrecht) ile yürütmekte olduğumuz “Bulgaristan’da Osmanlı döneminden günümüze yer isimleri” konulu araştırma projesi bu sunuşa esas teşkil etmektedir. Projenin en önemli kaynakları, Osmanlı döneminde köyler ve nüfuslarıyla ilgili Osmanlıca belgeler, farklı tarihlere ait ayrıntılı haritalar (Rus, Osmanlı, Avusturya, Alman ve Bulgar Ordu haritaları) ve Bulgaristan’da hazırlanmış yer isimleri sözlükleridir. Bulgaristan’da bu konuda şimdiye kadar yapılmış en ayrıntılı çalışma Nikolay Miçev ve Petır Koledarov’un hazırlamış olduğu yer isimleri sözlüğüdür. Ülkede bulunan bütün köy isimlerinin alfabetik bir sırayla verildiği bu eserde “beş yüz yıl süren Osmanlı boyunduruğu” altında Osmanlı-Türk isimlerinin büyük bir baskı ve zorla Bulgarları asimile etmek amacıyla yaygınlaştırıldığı iddia edilmektedir. Aynı eserde “yabancı boyunduruk altında verilen” ve “Bulgarların yabancı olduğu” iddia edilen bu isimlerin değiştirilmesinin çok doğal ve gerekli bir önlem olduğu anlatılmaktadır. Özellikle de bu isimlerin Bulgaristan’ın bağımsızlığından sonra oluşan yeni şartlara cevap vermediği ve değiştirilmesi gerektiği belirtilmektedir.
Oysa yer isimlerinin değiştirilmesi daha ziyade Bulgaristan’daki Osmanlı-Türk izlerini yok etme veya “etnik temizlik” siyasetinin bir yansıması olarak dikkat çekmektedir. Bu siyasetin bağımsızlıktan itibaren yaşanan rejim değişikliklerine rağmen son zamanlara kadar korunduğu gözlenmektedir. Bu yüzden konunun bu yönüyle ele alınması gerektiği ortadadır. Bunun için isim değişikliklerinin 125 yıllık bir tarihi süreç içinde hangi siyasi şartlar altında gerçekleştiğini ve hangi evrelerden geçtiğini örneklerle ortaya koymak gerekmektedir.
ANA BÖLÜM
1877/78 Osmanlı-Rus savaşı sonucunda esas itibariyle Tuna Vilayetinin sınırları içinde kalan bir Bulgaristan prensliği kurulmuştu. Bu bölgedeki yer isimlerinin değiştirilmesi adı geçen bu savaş döneminde başlamıştır. 1878’de Edirne vilayetinin kuzey ve batı bölgelerini içine alan Doğu Rumeli vilayeti kurulmuş ve bu vilayetin 1885 yılında Bulgaristan tarafından ilhakıyla burada da yer isimlerinin değiştirilmesine başlanmıştır. Osmanlı-Rus savaşı esnasında ve takip eden yıllarda idari bir karar olmaksızın yaklaşık 49 köy ismi değiştirilmiş ve bu köylere genellikle Bulgaristan’a bağımsızlığı kazandıran Rus generallerin, Rus Çarının ve Çarlık ailesine mensup kişilerin isimleri verilmiştir. Bu dönemde Türklerin yaşadığı çok sayıda yerleşim yeri de haritadan silinmiştir. Örneğin Filibe kazasına bağlı yalnızca Türklerden meskun 100 köyden 33’ü tamamen boşalmış ve bir daha iskan edilmeyerek haritadan silinmiştir.
1912’ye kadar 65 Bulgarca ve Türkçe çift isimli köyün Türkçe ismi silinmiştir. Bulgar hükümetinin aldığı kararlarla ise toplam 423 köyün ismi değiştirilmiştir. Bunların 3/4’ü 1906 yılında değiştirilmiştir. 20. yüzyılın başlarında Bulgaristan’ın meşgul olduğu en önemli konu Makedonya Meselesi’ydi. Özellikle 1903’te başarısızlıkla sonuçlanan İlinden isyanından sonra Prens Ferdinand’ın idaresindeki Bulgaristan Makedonya’yı topraklarına katmak için Osmanlı devletine karşı silahlanmaya ve savaş hazırlıklarına başlamıştı. Liberal Halk Partisi’nin (Narodnoliberalnata Partiya) hükümette bulunduğu bu dönemde General Raço Petrov başbakanlık görevinde bulunuyordu. 1906 yılı ayrıca Makedonya’da Bulgarların Rumlara ve Sırplara karşı güç kaybettiği bir dönemdir. Böyle bir dönemde Bulgaristan’da ilk büyük yer isimlerini değiştirme hareketi gerçekleştirilmiştir.
1912 yılına doğru Bulgaristan’da toplam 4018 yerleşim yeri bulunmaktaydı. Balkan savaşları sonunda Bulgaristan Tırnovacık (Malko Tırnovo), Orta ve Güney Rodoplar ve Pirin Makedonyası’nı topraklarına katmıştır. 1920’ye gelindiğinde toplam yerleşim yerlerinin sayısı 5659’a çıkmıştır.
19 Mayıs 1934’te askeri ihtilal yaşayan Bulgaristan’da Kimon Georgiev’in geçici hükümeti döneminde parlamenter rejim sonlandırılarak totaliter bir rejim uygulanmaya başlandı. Yeni kurulan rejim özellikle siyasi hayatın disiplin altına alınması ve “milli birlik” parolalarını ön plana çıkarmıştı. Bulgaristan’da yaşayan Türklerle ilgili pek çok yasak getirilirken Türklerin göç ettirilmesi için ağır baskılar uygulanmaya başladı. Bu şartlar altında 1934 yılının ikinci yarısında çıkarılan hükümet kararlarıyla Bulgaristan’daki ikinci büyük isim değiştirme hareketi gerçekleştirildi ve 1920 ile 1934 yılları arasında ismi değiştirilen toplam 2091 yerleşim yerinden 1971’inin ismi bu tarihte değiştirildi.
1935 ile 1944 seneleri arasında 432 yerleşim yerinin daha ismi değiştirildi. Bunların çoğu 1940’ta Bulgaristan’ın eline geçen Güney Dobruca’da bulunan yerleşim yerleriydi.
Böyelikle II. Dünya Savaşı’nın başlamasından önce Bulgaristan toprakları içinde kalan yerleşim yerlerinin Bulgarca olmayan isimleri neredeyse tamamıyla değiştirilmiş oldu.
II. Dünya Savaşı sonunda Bulgaristan’da sosyalist rejim kurulduktan sonra yer isimlerini değiştirme siyaseti yeni bir boyut kazandı. Bu kez bir yandan hala var olan “yabancı” isimler değiştirilmeye devam edilirken öte yandan sosyalizmin felsefesine ters düşen Bulgarca kökenli isimler de değiştirilmeye başlandı. Değiştirilen 760 yer ismi öncelikle dini ve monarşik anlam taşımakta ve “burjuva rejimi”ni andırmaktaydı. Bu isimler çoğunlukla Bulgaristan’ın bağımsızlığından sonra verilen isimlerdi. Miçev ve Koledarov’a göre “halka ve devlete önemli bir hizmeti dokunmayan” generallerin, bakanların ve diğer politik kişiliklerin, veya “Bulgar vatanıyla veya insanlığın gelişmesi ve kültürüyle hiçbir ilgisi bulunmayan” yabancıların isimleriydi. Diğer isimler İncil’de adı geçen kişilikler, metropolitler ve diğer dini anlam taşıyan isimlerdi. Bu tür dini isimlerin değiştirilmesinden bahsederken, Miçev ve Koledarov “yerleşik halkın onayının alınmadığı”nı vurgulayarak sosyalist dönemdeki isim değiştirme politikasına satır arasında bir de eleştiri getiriyor. Yeni isimler öncelikle sosyalist mücadelede yer almış Bulgar veya yabancı kişiliklerin isimleriydi. Bunlar yanında Bulgaristan’ın milli bağımsızlığına hizmet etmiş kişilerin isimleri de yer almaktaydı. Ayrıca gelişme, iş, üretim, önemli görülen tarihi olaylar vs. yeni yer isimlerine esas teşkil etti.
1987’ye kadarki dönemde yeni isimlerin yarısına yakını Bulgarca’nın gramerin göre yeniden değişikliğe uğrayarak “düzeltildi”. İsimlerin düzeltilmesi özellikle 1965-66 yılında gerçekleştirildi. Bu düzeltme aksiyonu sonucunda pek çok Bulgarca isim de eski orijinal şeklinden uzaklaştırılmıştır.
Sonuç itibariyle Bulgaristan’da 100 yıllık bir süreç içinde geniş çaplı bir isim değiştirme politikası uygulandı ve rejim değişiklikleri sonucunda yeni yer isimleri politikaları uygulandı. Bunun sonucunda Bulgaristan’da pek çok yer isminin birkaç kez değişikliğe uğradığı görülmektedir.
1990’larda Sosyalist rejimin sona ermesinden sonra henüz yeni bir kapsamlı isim değiştirme hareketine girişilmedi. Burada özellikle Sosyalist dönemde değiştirilen bazı isimlerin yeniden değiştirilmesi söz konusu olabilir. Henüz kapsamlı bir harekete girişilmemekle birlikte bunun ilk örneğini bugünkü Dobriç şehri oluşturmaktadır. Bulgaristan’ın kuzeydoğusunda bulunan bu şehir Osmanlı döneminde Hacıoğlu Pazarcığı adını taşımaktaydı. 1882 yılında Dobriç’e çevrilen isim 1949’da Tolbuhin şeklinde değiştirildi. Fıodor Tolbuhin Sovyet Genelkurmayı’nın temsilcisi olarak Bulgaristan’la 28 Ekim 1944’te barış anlaşmasını imzalayan bir Sovyet generaliydi. Bu anlaşmayla Bulgaristan Sovyetler Birliğinin bütün taleplerine boyun eğmek zorunda kalmış ve eski müttefiği Almanya’ya karşı Sovyet ordusuyla ortak hareketi kabul etmişti. 1990’dan sonra Tolbuhin ismi kaldırılarak şehrin isminin tekrar Dobriç’e çevrildiği görülmektedir.
SONUÇ
Sonuç olarak bakıldığında Bulgaristan’daki yer isimlerini değiştirme politikasının geçirdiği bütün evrelere rağmen değişmeyen temel özelliklerinden birinin ülkedeki Osmanlı izlerini yok etmek olduğu görülmektedir. Bu tutum kendisini yalnızca yer isimlerini değiştirme anlamında değil, Müslüman azınlığa ve camiler vb. gibi tarihi eserleri içeren Osmanlı mirasına karşı uygulanan siyasette göstermektedir. Bu anlamda yer isimlerinin değiştirilmesi 1985-89 yılları arasında uygulanan Müslüman şahıs isimlerinin değiştirilmesi siyasetiyle de aynı bağlamda değerlendirilebilir. 1985 yılına ait bir propaganda yazısında bu bağlantı şu şekilde kurulmaktadır:
“Beş yüz yıl boyunca (1396-1878) Bulgaristan Osmanlı boyunduruğuna katlanmak zorunda kaldı[…]. Yüz binlerce Bulgar zorla Müslümanlaştırıldı ve Türkleştirildi[…]. Şehirlerin, yerleşim yerlerinin, bölgelerin ve insanların Türkçe isimlerini Bulgarcalarıyla değiştirmek doğal bir süreçtir. Bu süreç 100 yıldan daha uzun bir süre önce başlamıştır.”
Bu alıntıdan da anlaşıldığı gibi Bulgaristan’daki Türkçe yer isimlerinin değiştirilmesi Müslüman şahıs isimlerinin değiştirilmesi siyasetine bir baz olarak alınmış ve dayanak olarak kullanılmıştır.
Bulgaristan’da siyasi yapının değişmesiyle şahıs isimleri konusunda bir geri adım atılmıştır, fakat yer isimleri için böyle bir geri adım söz konusu olmamıştır. En azından günümüzde halen Türklerden meskun olan yerleşim yerlerinin eski Türkçe isimlerinin yeniden kullanılmasına izin verilmesi düşünülmeye değer bir konudur. Nitekim böyle bir adım için Avrupa’nın başka ülkelerinde örnekler bulunmaktadır. Örneklendirmek gerekirse İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Almanya’nın bir parçasını oluşturan ve Breslau (Wroclaw) şehrini de içine alan Şlezya (Schlesien) bölgesi, 1945’te Polonya’ya dahil olmuş ve buradaki Almanların büyük bir çoğunluğu Almanya’ya göç ettirilmişti. Polonya’da sosyalizmin çöküşü ile birlikte 1990’dan itibaren burada yaşayan Alman azınlığa kültürel ve siyasal hakları iade edildi. Bunun yanında Polonya’nın resmi kurumları Almanlar’ın yaşadığı yerleşim yerlerinin eski Almanca isimlerini de (ör. Breslau, Bielitz, Krakau, Thorn) Almanca yayınlarında kullanmaya başladı. Yerleşim yerlerinin eski Almanca isimlerinin yeniden resmi olarak kullanılması Alman azınlık tarafından talep edilmekte ve bu konu Alman komuoyunda da gündeme getirilmektedir. Buna göre Alman ve Polonya hükümetleri arasında yapılacak bir “İyi Komşuluk ve Dostluk Anlaşması”yla Leh dilindeki isimler yanında Almanca isimlerin de resmi kayıtlarda ve isim tabelalarında kullanılması talep edilmektedir. Buna benzer bir uygulama Avrupa’nın diğer bazı ülkelerinde, örneğin Finlandiya’da İsveçlilerin yaşadığı bölgelerde ve Belçika’da Almanlar’ın oturduğu yerleşim yerlerinde önceden beri var olmuştur.
Bulgaristan’da da Türk azınlığın yaşadığı bölgelerde böyle bir uygulamaya gidilmesi kanaatimce Türk azınlığın geçmişte yaşadığı acıların bir derece olsun unutulmasına, Türkler ve Bulgarlar arasında kalıcı bir dostluğun oluşmasına önemli bir katkı sağlayacaktır.
Türkiye’de yer isimlerinin değiştirilmesi siyasetinin Jön Türkler dönemine kadar geri gittiği iddia edilmektedir, bkz. Dündar, Fuat, İttihat ve Terakki’nin Müslümanları İskân Politikası (1913-1918), İstanbul, İletişim yay., 2001, s. 81-84. Fakat sistematik olarak isim değiştirme Ad Değiştirme İhtisas Komisyonları veya Yabancı Adları Değiştirme Komisyonu’nun çalışmaları ile 1950’lerde başlayarak 1970’lere kadar toplam yaklaşık 12 bin köyün ismi değiştirildi, Dancıoğlu, Esra, Geçmişin izleri, yanıbaşımızdaki tarih için bir klavuz, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2001, s. 33-34.
Örneğin 19. ortalarında Filibe kazasında yaklaşık toplam 297 köy tespit edilmiş olup bunlardan yaklaşık 214’ünün ismi Türkçeydi, bkz. Ersoy, Neriman, XIX. Yüzyılda Filibe, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2003, III. Bölüm.
Miçev, Nikolay – Koledarov, Petır, Reçnik na Seliştata i Seliştnite İmena v Bılgariya, 1878-1987, Sofya, Nauka i İzkustvo, 1989.
Osmanlı devletinde bilinçli bir asimilasyon (yani Türkleştirme) siyaseti sonucunda yer isimleri verilip değiştirilmediği, Osmanlıca-Türkçe isimlerin doğal bir tarihi süreç sonucunda (örneğin Türk boylarının veya Yörüklerin bu bölgede yerleştirilmesiyle) yaygınlaştığı Osmanlı araştırmalarında genel kabul gören bir fikirdir. Bu sebeple burada bu konuya değinmeyeceğim.
Miçev, Nikolay – Koledarov, Petır, age, s. 6-7, 9.
Krş. Ersoy, Neriman, aynı eser.
Partinin şefi olan Dimitır Petkov içişleri bakanı olarak kabinede görev almıştı. Kumanov, Milen, Politiçeski Partii, Organizatsii i Dvijeniya v Bılgariya i Tehnite Lideri, 1879-1949, Sofya 1991, s. 18-19.
Miçev, Nikolay – Koledarov, Petır, age, s. 8-9.
Hösch, Edgar, Geschichte der Balkanlaender, von der Frühzeit bis zur Gegenwart, 2. baskı, Münih 1993, s. 211.
Askeri darbeden sonra Türklerin siyasi faaliyetleri sınırlandırıldı, dernekleri yasaklandı, Türkçe yayınlar azaldı ve Turan, Gerin, Öz Dilek, Yarın, Rodop, Halk Sesi ve Dostluk isimli gazetelerin yayını 1934 ve 1935 yıllarında sonlandırıldı. Türk okullarının sayıları azaldı. Bir yandan Bulgar hükümetinin öte yandan milliyetçi grupların Türklerin göç ettirilmesi için baskısı bu dönemde iyice arttı. 1934-1938 arasında yaklaşık 73 000 Türk Türkiye’ye göç etti. Aralık 1934 ve Mayıs 1935’te Türk hükümetinin 10 yıllık bir süre içinde 600 000’den fazla Türkün göç etmesini talep ettiği belirtilmektedir. Bulgar hükümetinin bu sürenin ilk yarısında 263 000 Türk’ün göç ettirilmesini razı olduğunu belirtti. Fakat Türk hükümeti bu konudaki fikrini değiştirerek 16 Nisan 1937’de Bulgar hükümetine Türk konsolosluğundan giriş vizesi almayanlara çıkış vizesi vermemesini önerdi ve Bulgar hükümeti bu öneriyi kabul etti. Bu yüzden de 1935-1939 yılları arasında Türkiye’ye sadece 95 494 kişi göç edebildi. Ayrıntı için bkz. Stoyanov, Valeri, Turskoto Naselenie v Bılgariya Mejdu Polyusite na Etniçeskata Politika, Sofya, İzdadelstvo LİK, 1998, s. 87-91.
Miçev, Nikolay – Koledarov, Petır, age, s. 10.
Örneğin Filibe kazasında bulunan 158 Türkçe isimli köyün isminin tamamen değiştirildiği ve buna karşılık yalnızca 23 Türkçe köy isminin Bulgarca telaffuzuna uydurularak bu şekilde eski şeklini kısmen koruduğu tespit edilmiştir, bkz. Ersoy, Neriman, aynı eser.
Miçev, Nikolay – Koledarov, Petır, age, s. 12-13.
Miçev, Nikolay – Koledarov, Petır, age, s. 14.
Offener Brief einer Gruppe Bulgaren aus der Volksrepublik Bulgarien, die ihre bulgarischen Namen wieder angenommen haben, An den Ministerpraesidenten der Republik Türkei, Sofya 1985, s. 3-4.
Sobek, Adrian, „Die Zeit ist reif. Deutsche Ortsnamen in Oberschlesien: Wann ist mit zweisprachigen Ortsschildern zu rechnen?“, Junge Freiheit (Wochenzeitung, Berlin-Wilmersdorf), 14/01, 30 Mart 2001.
Sobek, Adrian, aynı makale.
|