BALKANLARDA TÜRK KÜLTÜRÜ
29-30 Aralık 1945 günleri Sofya'da yapılan Bul¬garistan Çiftçi Birliği Kongresi'nde de Bulgaristan Türk azınlığının eğitim-öğretim sorunlarıyla ilgili ola¬rak yukarıdakilere benzer kararlar alındı Şöyle ki: 1. Türk azınlık okullarının "özel okullar" olarak kalmaları, fakat bunların idaresinin hükümetçe üstlenilmesi, 2.Türk azınlık okullarında öğretimin, Bulgarca oku¬tulması zorunlu olan dersler dışında, Türkçe olarak yapılması, 3.Türk ilkokullarında başöğretmenleri ve ortaokullarda müdürlerin Türk olması, 4.Türk öğret¬menlerine Bulgar öğretmenleriyle eşit, sosyal haklar tanınması, 5.Faşist yönetim zamanında Türkler'in elinden alınmış olan okul tarlalarının ve okul binala¬rının geri verilmesi, 6.Gereken yerlerde yeni, sağlığa elverişli, modern Türk azınlık okulları yapılması, 7.Bİ-ri Razgrad'da, öteki Kırcaali'de iki Türk pedagoji okulu açılması, 8.Faşist rejimde el konulan Türk vakıf mallarının geri verilmesi veya tazmin edilmesi v.s.
26 Ocak 1946 günü Osmanpazarı (Omurtag)'da toplanan Bulgaristan Türk Öğretmenler Konferansında da yukarıdakilere benzeyen kararlar alındı: Özel okul statüsündeki Türk azınlık okullarının devletleştirileceği yolundaki söylentilere karşı şu istekler dile getirildi:
(i) Türk azınlık okullarının "özel okul" (çastni uçi-lişta) niteliklerinin korunması,
(ii) Türk azınlık okullarında öğrenimin Türkçe olarak yapılması, yalnız Bulgar dili, Bulgar coğrafyası ve Bulgar tarihi derslerinin Bulgarca olarak okutul¬ması,
(iii) Yeni öğretmenler yetiştirilinceye kadar eski Türk öğretmenlerinin görevleri başında kalmaları,
(iv) Türk azınlık öğretmenlerinin her bakımdan Bulgar öğretmenleriyle eşit tutulmaları,
(v) Rüştiye (ortaokul) müdürlerinin ve Türk ilkokulları başöğretmenlerinin Türk olmaları, yani Türk azınlık okullarının başına Bulgar müdürlerin, başöğretmenlerin atanmaması;
(vi) Türk azınlık okullarının Bulgar okullarıyla denk tutulması ve Türk okullarından çıkan çocukla¬rın Bulgar okullarına sınavsız girebilmeleri,
(vii) Din derslerinin Türk azınlık okulları prog¬ramlarında kalması,
(viii) El konulmuş olan Türk okullarına ait tarlaların geri verilmesi ve bu tarlaların açık artırma yo¬luyla işletmeye verilmesi,
(ix) Şumnu ve Kırcaali'de Türk öğretmenleri için pedagoji kursları açılması ve,
(x) Biri Kuzey Bulgaristan'da, diğeri Güney Bul¬garistan'da olmak üzere iki Türk öğretmen okulu açıl¬ması...
Osmanpazan (Omurtag) Türk azınlık öğretmenle¬ri toplantısında alınan kararlar da bunlardı.
Görüldüğü üzere, Bulgaristan Türk azınlığının istekleri genellikle hep okullarla ilgiliydi. Bulgaristan'ın değişik bölgelerinde, ayrı ayrı tarihlerde yapılan değişik toplantılarda hemen hemen aynı istekler dile getiriliyor, tekrarlanıyordu.
Bulgaristan Türk azınlığının, eğitim ve öğretimle ilgili olarak, 1944-1946 yıllarında dile getirmiş olduğu yukarıdaki isteklerin bazıları bugün de, yani 2002 yılında da geçerliliğini korumaktadır, çünkü gelmiş geçmiş Bulgar hükümetleri bu haklı istekleri hala yerine getirmemişledir. Aşağıda bu yaşamsal davaya tekrar dönülecektir.
Rejimin organı Işık gazetesi başyazarı, Bulgaris¬tan Türk azınlığının okullarla ilgili haklı isteklerinin yerine getirileceğini duyuruyor ve şöyle diyordu:
"Vatan Cephesi idaresi, faşist idaresinde olduğu gibi birine öz anne, diğerine üvey anne değildir, her¬kesin öz annesidir...
"Vatan Cephesi idaresinin Türk mektepleri hakkındaki siyaseti şudur: Bütün Türk mekteplerinin ma¬sarifleri hükümet tarafından yapılacak.
Bunu şimdilik yapamadığının sebebi, geçen faşist idaresinden kalan ağır miras(tır)... Bu sene belediye¬ler bütçelerine bir miktar para koyarak Türk mekteplerine yardım verilmesini tavsiye etti..." (Işık, 1.10.1945. No: 9).
Bu gazete, Türk okullarının masraflarını Vatan Cephesi Hükümeti üstlenecek diyordu. Ama birkaç ay sonra Türk okul kitapları için dahi Hükümetin yardım etmediğini dile getiriyordu.
"9 Eylül 1944'ten bugüne kadar Maarif Bakanlığı bizim Türk (azınlık) okullarına mektep kitapları bastıracak diye bekliyorduk, buna istinaden de 3 ga¬zetede boyuna, millete büyük vaadlerde bulunuyor¬duk... Anlaşılıyor ki, kitaplarımız meselesi yine bizimüzerimize kalıyor. Demek şimdiye kadar bütün ümit¬lerimiz suya düştü." {Işık, 5.2.1946, No. 18)
Gerçekten, o yıllarda Bulgaristan Türk azınlık okul¬ları hemen hemen kitapsızdı. 1930'larda Şumnu'da ve Filibe'de bastırılmış olan Türkçe ders kitaplarının yeni baskılan yapılamamıştı. 15 yıl elden ele dolaş¬mış ve pek yıpranmış olan bu kitaplar artık buluna¬maz olmuş, karaborsaya düşmüştü. Yeni ders kitabı basabilmek için Bulgar Milli Eğitim Bakanlığının onayı gerekiyordu. Onay almak için bu Bakanlığa gönderilen kitaplar için 15.000-18.000 leva kadar borç ödeniyordu. Onay kararlan çabuk çıkmıyordu. Çıkınca da kitaplan bastırabilmek için para bulunamıyor¬du. Cevat Semi adlı Nevrekop'lu bir öğretmen, Türk azınlık okulları için bir Alfabe ile üç adet Okuma (Kı¬raat) kitabı hazırlamış, Bulgar Milli Eğitim Bakanlı-ğı'ndan onay da almıştı. Bunları bastırmak için Ağus¬tos 1945'te Türkiye'nin Sofya Elçiliği'nden para yardımı istedi. Dört kitabın onarbin adet basılabilmesi için 280.000 leva gerekiyordu. (Bu o zaman 620 Türk lirası ediyordu.) Türk Hükümeti, bir defaya mahsus olmak üzere, bu parayı ödeyeceğini bildirdi, fakat kitaplar yine basılamamış ve 1945/46 ders yılına yetiş-tirilememiş idi.
O günlerde Bulgaristan Türklerinin eğitimi için çırpınan aydınlardan biri, M. Mollof, şöyle yazıyordu:
"Azlık (azınlık) milletler adeta bir yetim çocuğu gibidir. Hele mektepçilik hakkında Hükümetin yardı¬mından fazla kendi kuvvetimize güvenmemiz lazımdır... Bizi, cahil babalarımız bu kadar okutmuş, bu kadar biliyoruz... Biz gene bizden sonra gelecek nesle daha yüksek tahsil vereceğiz... insanda iki el vardır, lakin ilme dört elle sarılalım. Dünyada ilimden daha mukaddes bir şey yok. Kıymetini bilelim, takdir edelim..." (Işık, 20.12.1946, No.19)
26 Şubat 1946 günü Bulgar Parlamentosu (Sob-ranya) Türk azınlık okullanna yardım yapılması ko¬nusunu görüştü. Komünist milletvekili Dr. Dramali-ev, Milli Eğitim bütçesine azınlık okullan için 74 mil¬yon leva konulmasını, 2 milyonun Ermeni okullarına, 12 milyonun Yahudi okullarına ve geri kalan 60 milyon levanın da Türk azınlık okullanna aynlması-nı savundu. Bu ödeneklerin aynlmasıyla özel okul statüsünde olan azınlık okullannın devletleştirilmesinin de başlanacağını söyledi.
Ertesi gün Sobranya'da söz alan Türk Çiftçi Milletvekili Veli Süleyman, azınlık okullan için ayrılan 74 milyon levalık kredinin (ödeneğin) 177 milyon levaya yükseltilmesini istedi. Şöyle konuştu:
"Hepimizce malumdur ki, eski Bulgar rejimleri azınlıkların en büyüğünü teşkil eden Türklere gerek eğitim ve gerek kültür hususunda hiçbir ihtimam gös¬termiyor, onları kendi hallerine bırakıyordu. Okulla¬rımız, fakir olan Türk azınlığı tarafından idare ala¬mıyordu. Mali bakımdan sıkıntıya uğrayan okulları¬mız muntazam çalışamıyordu ve bazı yerlerde kapa¬tılıp bir daha açılamıyordu.
Biz, Bulgaristan Türkleri yalnız ebedi çitfçi önde¬ri Stambuliyski' nin çiftçi idaresi zamanında, yani 9 Haziran 1923'ten evvel bahtiyar idik. Çünkü o zaman¬lar okullarımıza öğretmen yetiştirmek için Şumnu'da bir pedagoji okulu açıldı. Okullarımızın idaresi için belediye ve devlet bütçelerinde kafi miktarda krediler (ödenekler) tahsis olundu ve birçok köy ve kasaba Türk çocukları için modern ve sıhhi okul binaları in¬şa olundu. Bu binalar bugün dahi köylerde birer abi¬de gibi yükselmekte ve Bulgar Çiftçi idaresini andır¬maktadır.
9 Eylül 1944'ten sonra ihdas olunan (kurulan) bu¬günkü rejim, bütün yurttaşlara haklarını iade etti... Türklerin istediği her köy ve kasabada Türk progim-nazyalarımn (ortaokul) açılmasına müsaade etti...
Sobranya Maarif Encümeni, yurttaki azınlık okullarının 1946 yılında idaresi için ceman 74 milyon le¬va tahsis etmiştir. Bunun 60 milyonu Türk okullarına ait olup bu hususta bugünkü idareye müteşekkiriz...
Bununla beraber tahsis olunan kredi (ödenek) kâ¬fi gelmemektedir. Bizim en az 177.600.000 levaya ih¬tiyacımız vardır. Bu kredinin Milli Eğitim Bakanlığı¬nın 1946 yılı bütçesine dercedilmesini... teklif etmek¬teyim."
Türk asıllı milletvekili Veli Süleyman Sobran¬ya'da bu konuşmayı yaptıktan sonra Işık gazetesine de bir demeç vermiş, Türk eğitimiyle ilgili istekleri şöyle sıralamıştır:
"Bizim isteklerimiz şunlardır:
1 .Memleketin her tarafındaki Türk okullarının masraflarını, hükümet daha bu 1946 senesinde bütçesine koyarak üzerine alsın.
2.Hükümetin bütçesi kabul olunana kadar, Türk mekteplerinin masrafları belediyeler tarafından yapılmalı.
3 .Bulgaristan da hükümet tarafından iki mektep açılmalı, bu mekteplerin vazifesi Türk mekteplerinde ders vermek için öğretmen yetiştirmek olmalı.
4 .Türk rüştiyelerini (ortaokul-progimnazya) biti ren Bulgar talebeleri gibi ve aynı şartlarda Bulgar
jimnazlarına (gimnazyalarma) kabul edilmeleri.
5.Tatil zamanları, şimdiki Türk okullarında bulunan öğretmenlerin bilgilerini tazelemek için en az bir ay hususi pedagoji kursları açılması. ("Mebus Veli Süleyman'in sorgumuza cevabı" Işık gazetesi, 5 Şu¬bat 1946, No.18)
(1945-1946 yıllarında Bulgaristan Türk azınlık eğitimi için didinen Sobranya Çiftçi milletvekili Veli Süleyman'ı minnet ve şükranla yadederken, aynı zamanda onun yukarıdaki konuşmalarını bugünkü Hak ve Özgürlükler milletekillerinin dikkatlerine sunmak isteriz. Umarız ki bugünkü HÖH milletvekilleri de Bulgaristan'daki soydaşlarına benzer hizmetlerde bulunurlar ve onların teşekkürlerini alırlar.)
Evet, yeni rejim ilk yıllarında Bulgaristan Türk azınlık okullarına anlayış gösterdi ve biraz destek verdi. 1946 bütçesine Türk azınlık okulları için 60 milyon leva ödenek kondu. (O günün parasıyla bu 130 bin Türk lirası ediyordu.)
1946 yılına Bulgaristan Türk azınlık okulları toptan devletleştirildi. O zamana kadar bu okullar "özel okul" (çastni uçilişta) statüsündeydi. Türk toplumu¬nun kendi malıydı. Bu defa Bulgar devletinin malı oldu. Devletleştirmeyle adeta bir tarih sayfası kapanmış oldu. Türk azınlık okullarının, ta Bulgar Prensliğinin kurulduğu günden beri titizlikle muhafaza ettikleri "özel okul" statüleri sona erdi. Türk azınlık okulları anlaşmalarla da özel okul olarak tanınmışlardı. Gelmiş geçmiş hiçbir Bulgar hükümeti, Türk azınlık okullarının özel okul statüsünü tartışma konusu yapmamıştı. Şimdi, 1946 yılında yeni Bulgar rejimi, tartışmaya bile gerek görmeden, Türk azınlık okullarının özel okul kimliklerini ortadan kaldınverdi.
Bulgar komünist idaresi, Türk okullarının azınlık statüsünü kaldırmakla bu okullara toptan el koymuş oldu. Okulları devletleştirmek Türk azınlığının yararına olacak, deniyordu. İddiaya göre: Türk cemaatinin üzerinden ağır bir yük kalkacak, Türk okullarının masraflarını devlet yüklenecekti; Türk öğretmenler daha geniş haklara ve hakça maaşa kavuşacaklardı; Türk okullarının Bulgar okullarına denkliği sağlanacak ve Türk azınlık okullarından çıkan bir öğrenci imtihansız Bulgar okuluna girebilecekti; Türk okulların¬da okutulan ders kitaplarını devlet bastıracaktı.
Yüzeysel bir bakışla bu gerekçeler yerinde gibi görünüyordu. Şöyle ki:
1.Kendi azınlık okullarını kendi yaşatan Türk toplumu pek yoksul düşürülmüştü. Bu yüzden okulları bakımsız kalıyordu. Okulları yaşatabilmek için Okul Encümenleri (Kurulları) halktan para toplamak ve toplanan paralan gitgide artırmak zorunda kalıyorlardı.
Türk okulları "özel okul" ve paralı okullardı. Çocuğunu bu okula veren insanlarımız, ekonomik güçle¬rine göre para ödüyorlardı. Bu yüzden Türk halkının üzerindeki yük ağırdı ve giderek daha da ağırlaşıyor-du. Türk halkından her yıl daha fazla para toplanmasına rağmen Türk azınlık okulları yine de Bulgar okullarının düzeyine erişemiyordu.
Bu duruma çare bulmak için Türk azınlık okullarını devletleştirmek gerekmezdi. Türk okulları, "özel okul" statülerini koruyarak da devletçe veya yerel yönetimlerce desteklenebilirdi. Esasen devlet ve belediye bütçelerinden para yardımı almak Türk azınlık okullarının hakkıydı. Türk okullarına Bulgar devlet bütçesinden yardım yapılacağı 1909 ve 1913 sözleş¬melerinde önörülmüştü. 1919-1923 yıllarında, Bulgar Çiftçi İktidarı döneminde Türk azınlık okullarına devlet ve belediye bütçelerinden yardım yapılmış, ayrıca hazine topraklarından fon tarlaları, koruları, çayırlan verilmişti. Yani devletleştirmeden de Türk okul-lanna yardım yapılabilirdi. Doğrusu da buydu. Hu¬kuka ve adalete uygun olanı buydu. Fakat yeni Bulgar rejimi bunu yapmıyor, tersine, Türk okullarına yardım edeceği bahanesiyle bu okullann asırlık statülerini ortadan kaldmyor, onlan devletleştiriyordu. Başka bir deyimle Bulgar Hükümeti, bütün Türk okul-lanna el koyuyordu.
2.Türk öğretmenlerin zor durumda olduklan, Bulgar öğretmenlerinden daha az maaş aldıklan da acı bir gerçekti. Doğruydu. Türk öğretmenleri Türk encümenleri bütçelerinden maaş alıyorlardı. Zaten pek cılız olan bu bütçeler öğretmenlere dolgun maaş ödemeye yetmiyordu. Her okul encümeni, okullan için öğretmeni kendisi buluyordu. Öğretmenle maaş konusunda pazarlık yapılıyordu. Çok zaman pazarlıklar çetin oluyordu. Ders yılı başında adeta kasımda veya hıdrellezde "köye sığırtmaç tutar gibi" öğretmen tutuluyordu. Karşılıklı pazarlıklar kimi zaman onur ki¬nci olabiliyor, öğretmenle encümen arasında sürtüşmeler yaratabiliyordu.
Türk öğretmenlerin sosyal güvenceleri de eksik ve yetersizdi, burada da apaçık bir eşitsizlik vardı. Türk öğretmenler sosyal sigorta ve emeklilik haklanndan mahrum bulunuyorlardı. Bulgar meslektaşları gibi düzgün ve dolgun maaş alabilmek, sosyal sigorta ve emeklilik hakkına kavuşabilmek Bulgaristan Türk öğretmenlerinin özlemleriydi. Türk okullan devletleşti-rilince (ve yalnız o zaman) Türk öğretmenlerinin bü¬tün bu özlemlerine kavuşacaklannı söylemek, akılla-n çelen çok etkili bir propagandaydı. Bulgar komü¬nistleri bu propagandayı ustaca kullandılar. Oysa Türk öğretmenini özlemlerine kavuşturmanın başka yolları da vardı, bunun için Türk azınlık okullarını devlet-leştirerek kurban etmek şart değildi.
3.Aynı şeyler ders kitapları konusunda da söylenebilir. Evet, Türk azınlık okullarında önden beri ders kitabı sıkıntısı çekildiği doğruydu. 194O'lı yıllarda bu sıkıntı had safhadaydı. Çünkü 1930'lu yıllardan beri Türkçe ders kitapları basılamamıştı. Bulgaristan'da yeni Türk harfleriyle Türkçe ders kitapları 1928-1934 yıllarında yapılmıştı. Sonra 1934'te iktidara gelen Tsankof hükümeti, soydaşlarımızın Türkiye ile kültür bağlarını koparmak amacıyla Bulgaristan Türk eği¬timini eski yazıya (Arap yazısına) çevirmiş ve bu defa 1935-1936 yıllarında Arap harfleriyle Türkçe ders kitapları basılmıştı. Ondan sonra da 1946 yılına kadar Bulgaristan'da hiç Türkçe kitap basılamamıştı. Yeni rejim yeni Türk harfleriyle öğretime izin vermişti ama 1934 yılından beri yeni harflerle ders kitabı basılamamıştı. Türkiye'den ders kitabı getirmek de söz konusu olmadığından, Türk çocukları ya büsbütün ki¬tapsız ya da 1930'larda basılmış pek yıpranmış, elden düşme kitaplarla ders yapmak zorundaydılar. Hükümetçe biraz yardım yapılsaydı, bu müzmin derse çare bulunabilirdi. Ama Bulgar Hükümeti, Türkçe ders kitapları basımı için de Türk azınlık okullarının dev¬letleştirilmesini adeta şart koşmuştu.
4.Türk azınlık okullarının denkliği (muadeleti) konusu da çok önemli bir sorundu. Özel okul statüsündeki Türk azınlık okulları Bulgar okullarıyla tam denk sayılmıyordu. Bu yüzden Türk okullarından Bulgar okullarına geçmek isteyen bir Türk öğrenci, bütün derslerden Bulgarca sınava girmek zorundaydı. Bütün derslerden başarılı olmadıkça, hiçbir Türk çocuğu Bulgar okullarına alınmıyordu. Bulgar okulları Türk çocuklarına hemen hemen kapalıydı. Türk okul¬larından çıktıktan sonra yüksek bir Bulgar okuluna girebilen Türk gençlerinin sayısı gerçekten parmak¬la gösterilecek kadar azdı. Bir örnek: Şumnu "Nüvap Okulu"ndan diploma alan 877 Türk gencinden sadece 15 tanesi Bulgar üniversitelerine girebilmişti. Bulgaristan Türklerinin lise düzeyinde tek okulu "Nüv-vap" idi. Oradan çıkanların ancak % 2.2 kadarı Bulgar üniversitesine girebilmişti. Türkiye'deki üniversitelere girmeye de izin verilmediğinden Bulgaristan Türk gençliğine yüksek öğrenim kapılan fiilen kapalı gibiydi. Perdeyi yırtabilen binde birdi!
Okulların denkliği sorunu, Yeni Bulgar rejiminde daha da geniş boyutlar kazandı. Bulgaristan'da eskiden beri bir uygulama vardı; herhangi bir zanaat sahibi olabilmek için ortaokulu (rüştiye=progimnazya) bitirmiş olmak gerekiyordu. Rüştiye diploması olmayan bir Türk genci, mesela bir berber kalfası veya berber ustası olamazdı. Kendi başına dükkân açamaz, mesleğini yapamazdı. Yeni Bulgar yönetimi 11 Mayıs 1945 tarihli, 107 sayılı Bulgar Resmi gazetesinde (Dırjaven Vestnik) bir kararname yayımladı. Bu yeni kararnameyle Türk rüştiyelerinden alınmış olan diplomaların geçerli sayılması için diploma sahiplerinin Bulgar ortaokullarında (progimnazya) okutulan bütün derslerden sınav vermeleri zorunluluğu getirildi. Bu karar, geriye doğru da işletiliyordu, eski deyimiyle makabline şamildi. Söz gelimi 15-20 yıl önce aldığı rüştiye diplomasıyla terzi ustası olmuş ve dükkan açmış bir Türk, şimdi yeni baştan Bulgarca smav vermek zorundaydı, yoksa mesleği, ekmeği elinden alınacaktı! Bu Türk azınlığına indirilen yeni bir darbeydi ve özel okul statüsündeki Bulgaristan Türk azınlık okullarını devletleştirmek için hazırlanan bir kılıftı. Sobranya'da yan cahil ve toy Silistre milletvekili Bilâl Durmaz, "Türk mektepleri resmiyete geçtiği (yani devletleştirildiği) tarihten itibaren o madde (denklik) meselesi kendiliğinden hallolacaktır" diyor ve Türk okullannın devletleştirilmesi için canla başla çalıştığını övüne övüne anlatıyordu. (Işık, 20.3.1946, No.21).
Rejimin dümen suyunda gidenler öyle bir hava estiriyorlardı ki, sanki okullar devletleştirilince, Türk azınlık eğitimin bütün dertleri bitecekti. Devletleştirmekten başka çare yoktu sanki.
Bulgaristan Türk halkı ise, okullannın devletleştirilmesine kesinlikle karşıydı. Türk halkı, bu okulla-n, dişinden tırnağından artırarak yapmıştı ve o günlere kadar yaşatmıştı. Devletleştirmek. Türk cemaatinin malı olan bu okullann Bulgarlara kaptmlması olacaktı. Türk halkının devletten istediği ve beklediği,-okullara para yardımıydı. Bulgar Hükümeti, Türk okul-lanna para yardımı yapmalı ve Türk cemaatinin yükünü azaltmalıydı. Para yardımı istemekte Türk halkı haklıydı. Öteki Bulgar yurttaşlan gibi Türk azınlığı da Bulgar devletinin yükünü çekiyordu. Bulgar Hükümeti, anlaşmalarla da Türk azınlık okullanna yardım etme görevleri üstlenmişti. Bu görevleri yerine getirmesi lazımdı. Türk temsilcileri, bu konudaki görüşlerini dile getirmeye, yetkililere duyurmaya da çalışıyordu. Milli Çitfçi Birliği Partisi'nin 29-30 Aralık 1945 tarihlerinde yapılan kongresinde Türk çiftçilerin aldıklan kararlardan biri de şuydu:
"Türk mektepleri, şimdiki hususi mektep vaziyetlerini (özel okul durumlarını) muhafaza etsinler, fakat mali idareleri hükümet tarafından deruhte edilsin" (Işık, 15.1.1946, No. 17)
Osmanpazan (Omurtag) yöresi Türk öğretmenleri de 26 Ocak 1946 günkü toplatılannda: "Türk çkul-lannın hususi mahiyetini (özel okul özelliğini) muhafaza etmesi, yalnız mali cihetinin Hükümete ait olma¬sı" kararlaştırılmıştı. (Işık, 1.4.1946, No.22).
Diğer taraftan Türk Hükümeti ile Bulgaristan Türk azınlığıyla ilgili gelişmeleri ve bu arada Türk azınlık okullarının devletleştirilmesi hazırlıklarını yakından ve kaygıyla izliyordu. Türk hükümetinin kanaatine göre, Türk azınlık okullarının devletleştirilmesi, bu okullara Bulgar hükümetince el konulması demekti ve Bulgaristan'ın imzalamış olduğu antlaşmalara, özel¬likle Neuilly antlaşmasının 54. maddesine ters düşüyordu. Yani Bulgar hükümeti, antlaşmaları çiğniyor¬du.
Bu arada Bulgar Parlamentosu (Sobraniye), 27 Ey¬lül 1946 tarihli oturumunda Türk azınlık okullarının devletleştirilmesiyle ilgili yasayı kabul etti. Bulgar Milli Eğitim Yasasına Ek Yasa adını taşıyan bu ya¬sa, Bulgar Resmi Gazetesinin (Dırjaven Vestnik) 12 Ekim 1946 tarihli 234. sayısında yayınlanarak yürür¬lüğe girdi. Bu yasanın Türk okullarıyla ilgili önemli maddeleri aşağıdadır:
Madde 154-Bulgaristan' daki azınlık halkının eğitim ihtiyaçlarını karşılamak ve kendi dilleriyle öğrenimlerini sağlamak hususunda devlet ve belediyeler, görülen ihtiyaca göre her derecede azınlık okulları açarlar. Bu okulların maddi giderleri ilgili belediyelerce öğretmen ve idare memurlarının ücretleri ise devlet tarafından sağlanır.
Madde 155,paragraf 2-Bulgaristan'da hangi azınlık halkının azınlık haklarından faydalanacağı ve kendi okullarında ana dilleriyle okutulacağı, Milli Eğitim Bakanının takdiri üzerine Bakanlar Kurulu tarafından tespit olunur.
Madde 164 f-İş bu yasa yürürlüğe girinceye kadar idame olunan hususi azınlık okullarının okul fonları ve emlâki, genel okul fonuna deyrolunur. Yapılar, demirbaş eşya ve okul alat ve edevatı (araç gereçleri) ise ilgili azınlık okullarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere karşılıksız olarak belediyelere teslim olunur.
(Bulgaristan Resmi Gazetesi Dırjaven Vestnik, 12.10.1946, No.234)
Yasanın uygulanması konusunda şu tespitler yapı¬labilir:
1.12 Ekim 1946 tarihinden itibaren, Bulgaristan Türk azınlık okullarının "özel okul" (hususi mektep) statüleri sona ermiş ve bu okullar resmi devlet okul ları olmuştur. Bulgaristan Türk azınlık eğitiminin yö¬netimi Türk cemaatinden tümüyle Bulgar hükümeti¬ne geçmiştir. Daha önce yönetim Türklerde, denetim Bulgar hükümetinde idi. Şimdi artık hem yönetim, hem denetim Bulgarlarda idi.
2.0 tarihe kadar Bulgaristan Türk cemaatinin hü¬küm şahsiyetine ait olan bu okullar, bütün varlıklarıy¬la birlikte, karşılıksız olarak, Bulgar resmi makamla¬rının mülkiyetine geçmiştir: a) Ta Osmanlı zamanın¬dan beri bu okulların yaşatılmasına tahsis edilmiş olan vakıf emlaki (şehir ve kasabalarda han, hamam, dük¬kan, v.s. köylerde tarla, mera, koru, çayır, bağ, bahçe v.s.) devlet okul fonlarına devredilmiştir, b) Krallık zamanında, özellikle 1920'li yıllarda, Bulgar hükü¬metinin ve Çar Üçüncü Boris'in kararnameleriyle Türk azınlık okullarına tahsis edilmiş olan tarla, koru, me¬ra vs. gibi okul fonları da aynı şekilde Bulgar genel okul fonlarına, yani devlete geçmiştir.
3.Türk cemaati tarafından yaptırılmış olan bütün Türk okul binaları karşılıksız olarak belediyelere tes¬lim edilmiştir.
4.Bu okulların masaları, iskemleleri, kara tahtala¬rı, öğrenci sıralan, dolapları, kütüphaneleri, kitapla¬rı, haritaları, diğer araç ve gereçleri, spor malzemele¬ri vs. vs. bütün demirbaşları da karşılıksız olarak be¬lediyelere teslim edilmiştir.
5.Devletleştirilmiş ve özel okul statülerini kaybet¬miş olmakla birlikte, Türk okulları yine resmen Türk azınlık okulları (Turski maltsistveni uçilişta) olarak kalmışlardır. Yani devletleştirmeyle birlikte bu okul¬lar azınlık okulu statülerini kaybetmemişlerdir.
6.Bu okullarda eğitim-öğretim dili yine Türkçe olarak kalmıştır. Yani devletleştirilmiş olan Türk azın¬lık okullarında Türkçe eğitim öğretime devam edil¬miş, dersler yine Türk öğretmenlerce verilmiştir. Yal¬nız Bulgar kültür dersleri (Bulgar dili, Bulgar coğraf¬yası, Bulgar tarihi (Vatan tarihi) dersleri Bulgarca oku-tulmuştur. Bazı okullarda fizik, kimya dersleri de Bul¬garca verilmiş fakat eğitim öğretim dili esas itibariy¬le ve ağırlıklı olarak Türkçe olarak kalmıştır. Örne¬ğin 1949/1950 ders yılında, Bulgaristan Türk ilkokul¬larında haftada 24 saat Türkçe dersi okutuluyordu. (İl¬kokul I. sınıfta 10, II. sınıfta 6, III. sınıfta 5 ve IV. sı¬nıfta 4 saat.) Ayrıca Hesap, Hendese, Eşya bilgisi, Ta¬rih (Türk tarihi), Şarkı, Jimnastik dersleri de Türkçe veriliyordu. Bulgarca haftada ikinci sınıfta okutulma¬ya başlanıyor, üç sınıfta haftalık 14 saat Bulgarca oku¬tuluyordu (Türk dili 24 saat idi). Ortaokulda Bulgar¬ca dersleri biraz daha artırılıyor, üç sınıfta haftalık 16 saat Bulgarca okutuluyordu. Türkçe olarak haftalık toplam 24 saat ders görülüyordu. (7 saat Türk dili, 9 saat Türkçe hesap (matematik), 3 saat hendese (ge¬ometri), 5 saat tabiat tarihi). Yani Türk azınlık okul¬larında eğitim-öğretim dili Türkçe idi. Bulgarca da ağırlıklı olarak okutuluyordu. Fakat, giderek Bulgar¬ca artırılmış, Türkçe ise azaltılmıştır.
7.Devletleştirildikten sonra Türk azınlık okulları¬nın sayısında artış olmuştur. Bulgar resmi istatistik¬lerine göre, 1922 yılında Bulgaristan Türklerinin top¬lam 1712 okulu vardı. (Bunların 39'u ortaokul=rüş-tiye idi). 1934-1944 yıllarında Bulgar faşist hüküme¬ti 1300 kadar Türk okulunu kapatmış veya Bulgarlaş-tırmıştı ve Türk okullarının sayısı 424'e düşürülmüş¬tü! 9 Eylül 1944'ten sonra bu okullar birer ikişer ye¬niden açılmaya ve bunlarda tekrar Türkçe eğitim öğ¬retim verilmeye başlandı. Türk azınlık okullarının sa¬yısı 1946 yılında 673 idi. 1948'de 978'e, 1950 yılın¬da da 1.199'a ulaştı. Artış devam ediyordu. Asıl artış ortaokullarda görüldü. Bulgar Krallık idaresi zama¬nında, "rüştiye" veya "progimnazya" da denen Türk azınlık ortaokullarının sayısı 40 kadardı, bu sayısı 1948'de 100'e, 1950'de 157'ye çıktı. Ortaokul sayı¬sı üçe katlanmıştı. Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti eğitim uzmanlarının da tavsiyesi üzerine Bulgaris¬tan'da Türk azınlık okullarına öğretmen yetiştirmek üzere, pedagoji okulları denen Türk öğretmen okul¬ları ve Türk liseleri (gimnazya) de açıldı...
8.Devletleştirmenin sonuçlan ilk yıllarda pek fe¬na görünmüyordu. Bulgar Hükümeti, fincancı deve¬lerini ürkütmemeye çalışarak nispeten yumuşak bir politika güdüyordu. Yıllardan beri boğulmaya çalışıl¬mış olan Bulgaristan Türk eğitimi şimdi serpiliyordu. Kapanan okullar tekrar açılıyor, eski okullara yeni okullar da ekleniyordu. Türk çocukları bu okullarda anadilleriyle eğitim, öğretim görüyorlardı. Eğitimin özü sosyalist, fakat dili Türkçe idi. Dıştan bakınca ge¬lişmeler olumsuz görünmüyordu.
9.Fakat Bulgaristan Türk halkı, güçlü sağduyusu ve sezgisiyle, bu gidişin sonunun pek hayırlı olmaya¬cağını kavramakta gecikmedi. Bulgar hükümeti, Türk okullarının tüm kontrolünü eline geçirdiğine göre, bundan sonra bu okulları Türk çocuklarını Bulgarlaş-tırmak için kullanabilirdi. Bu haklı kaygı Bulgaristan Türk halkı arasına çabucak yayıldı. Türk halkı, "ço¬cuklarımızı Anadolu'ya atabilsek" diye Türkiye'ye göç yollarını aramaya başladı. Sonunda büyük bir göç patlaması yaşandı. "Soğuk Savaş"ın ilk büyük Türk göçüydü bu. 1946 yılında Türk azınlık okullarının devletleştirilmesi, 1950-1951 yıllarında Bulgaris¬tan'dan boşanan büyük göç selinin en önemli nedeni oldu. Bu yıllarda 156.000 Türk, Bulgaristan'dan Tür¬kiye'ye göç etti. Göç edenler "Bulgarlaşma" tehdi¬dinden kurtuldular, geride kalan soydaşlarımız zorla Bulgarlaştuılma saldırılarına uğradılar.
Türk azınlık okulları Bulgar okullarıyla birleştirilerek ortadan kaldırıldı (1961)
Bulgaristan'da devletleştirilmiş Türk azınlık okullarının ömrü 15 yıl kadar sürdü (1946-1961). On beş yıl içinde bu okullarda Türkçe dersleri yıldan yıla erozyona uğratılıp azaltıldı. Bu dönem, Türk azınlık eğitiminin tamamen ortadan kaldırılmasına doğru bir "geçiş dönemi" oldu ve öyle tarihe geçti. Sonunda Türk azınlık okulları Bulgar okullarıyla birleştirilerek ortadan kaldırıldı. Türkçe eğitime tamamen son veril¬di. Bunun nasıl yapıldığı konusunu şimdilik bir yana bırakarak, bugünkü duruma nasıl çare bulunabileceği üzerine eğilelim.
Devrik Todor Jivkov'un Bulgaristan Türk azınlığına en büyük kötülüğü, Bulgaristan'daki Türk çocuklarını ana dilleriyle eğitim öğretim görme haklarını ellerinden alması olmuştur. Evet, Todor Jivkov, Bulgaristan Türk azınlığını anadilde eğitim-öğretim hakkından (geçici olarak) mahrum bırakmıştır. Evet, "geçici olarak"! Çünkü, Bulgar Hükümetinin bu olupbitti kararı yanlış bir karardır, kabul edilemez, sineye çekilemez, örtbas edilemez, unutturulamaz. Bu yanlış kararın mutlaka düzeltilmesi gerekir ve bu bir gün mutlaka düzeltilecektir inancındayız. Komşuda çok yanlış bir iş yapılmıştır. Yanlış hesap Bağdat'tan döner. Üzerinden kırk yıl da geçse yanlış hesap Bağdat'tan döner. Bulgar Hükümetinin yanlış karan önünde sonunda düzeltilecektir, düzeltilmesi gerekir. Mutlaka düzeltilmelidir. Evet Jivkov hükümeti, Türk azınlığını ana dilde eğitim-öğretimden mahrum bırakmıştır, ama "geçici olarak" mahrum bırakmıştır. İnanıyo¬ruz ki Jivkov'un bu karan gün gelecek mutlaka değiş¬tirilecektir. Anadilde eğitim-öğretim, Bulgaristan Türk¬lerinin, yüzlerce yıllık köklü bir hakkıdır, doğuştan hakkıdır, ahdi hakkıdır.
Anadilde eğitim-öğretim hakkı, kutsal bir haktır; vazgeçilmez ve başkasına devredilemez. Jivkov yönetimi, vaktiyle, Türk azınlığı içinden işbirlikçi uşaklar bulmuş olabilir, bunlann elinden "biz Türkçe eğitimden vazgeçmek istiyoruz" diye dilekçeler de almış olabilir. Bunlann hiçbir anlamı ve geçerliliği yok¬tur, çünkü bu hak vazgeçilmez bir haktır, hiçbir düz¬mece dilekçe bu hakkı Türk halkının elinden alamaz, almaya yetmez.
1 2 3 4