Bugün Bulgaristan'da yaklaşık 800 bine yakın Türk yaşamaktadır. Yerel halk tarafından eski işgal güçlerinin (Osmanlı İmparatorluğu) temsilcileri olarak görüldüklerinden Bulgaristan Türkleri tarih boyunca birçok baskıya maruz kalmıştır. Oysa bugün bu azınlık Doğu Avrupa'nın en etkili azınlıklarından biri olarak değerlendirilmektedir. Nitekim Bulgaristan'da yaşanan en son siyasi krizde Türk azınlık önemli rol oynamıştır. Bulgaristan'ın Avrupa Birliğine girmesi halinde, buradaki Türk azınlık, Türkiye'nin AB içindeki lobi aracı olabilir. AIA, Türk ve Bulgar kamuya açık kaynaklar ile iki ülkenin devlet arşivlerinden derlediği Bulgaristan Türkleri dosyasını aşağıda sunmaktadır.
Bulgaristan'ın şu anki nüfusu (Temmuz 2005 sayımına göre) 7 milyon 450 bindir. Bu nüfusun yaklaşık %9.4'ü Türktür.
Bulgaristan Türklerinin yaşadığı başlıca şehirler: Sofya, Şumnu, Kırcaali, Filibe, Dobruca, Varna, Rusçuk, Silistre, Plevne ve Tinova'dır.Türklerin büyük kısmı Bulgaristan'ın başlıca iki bölgesine dağılmıştır. Bu bölgelerden birincisi ülkenin kuzeydoğusunda bulunan Silistre-Varna bölgesi, ikincisi ise güneydoğuda bulunan Haskovo-Kurdzhali'dir. Bu iki bölgede Türkler, bölge nüfusunun çoğunluğunu teşkil etmektedir. Türkleri, çoğunluktan ayıran özellik din farklılığıdır. Bulgarların çoğunluğu Doğu Ortodoks iken Türklerin ekseriyası Müslümandır. Bununla beraber Müslüman Bulgarlar da vardır. Türklerin ana dili, şu an okullarda farklı eğitim seviyelerinde öğretilen Türkçedir.
|
|
|
|
|
Zhivkov (right) and Brezhnev (Sofia) |
Bulgaristan, tarihinin büyük bölümünde, etnik kökenden ziyade dinin esas ayırıcı özellik kabul edildiği Osmanli İmparatorluğu hakimiyeti altında yaşamıştır. Osmanlı zamanında Türkler idari görevler üstlenmiş ayrıcalıklı bir azınlıktı. Bulgaristan'ın bağımsızlık kazanmasından sonra (XIX.yy sonları),Türklere karşı güçlü bir tepki doğmuştur. Bulgaristan'da Türklere uygulanan ayırımcılık ve kötü muamele, 1980'lerin ortasında komünist lider Todor Jivkov zamanında doruk noktasına ulaşmıştır. Jivkov'un başlattığı “Bulgarlaştırma” ve kültürel asimilasyon politikaları sonucunda çoğu Türk, Türkiye'ye sığınmak zorunda kalmıştır. Maryland Üniversitesi Center for International Development and Conflict Management (uluslararası gelişim ve çatışma yönetimi merkezi) bünyesinde faaliyet gösteren Minority at Risk Center'a (risk altındaki azınlıklar merkezi) göre, bu Türklerin çoğu, komünizmin çöküşünden sonra Bulgaristan'a geri dönmüşlerdir.
Bulgar rejimi son on yılda düzenli bir ilerleme göstermiş, demokrasinin güçlenmesi ve Türk azınlığın durumunun iyileştirilmesi adına birçok adım atmıştır. Türk azınlığın talepleri doğrultusunda birçok tedbir alınmaktadır. Bu değişimde en önemli etken, Bulgaristan'ın güney komşusu ve NATO müttefiki Türkiye'nin, Bulgar hükümetinin Türk azınlık politikalarına verdiği destektir. Balkan çatışmaları, Bulgaristan'a sıçramamıştır.
Türk azınlığa yönelik asimilasyon tedbirlerinin kısa tarihçesi
|
|
|
|
Ahmed Dogan, MRF leader since 1990 |
|
XV.yydan itibaren Osmanlı İmparatorluğu, Bulgaristan'a Anadolu'dan gelen Türkleri yerleştirmeye başladı.
1878. Önce Ayastefanos Antlaşması (geçersiz), daha sonra Berlin Antlaşması ile Bulgaristan, özerk devlet oldu.
1908. Osmanlı İmparatorluğunda Meşrutiyetin ilanı ile Bulgaristan tam bağımsızlık kazandı.
1940. Bulgaristan, Türklerin çoğunlukta olduğu Dobruca'yı tekrar ele geçirdi. Bu bölgede, Türkçe konuşan ayrıca iki Türk kökenli azınlık daha yaşamaktadır: Tatarlar ve Gagavuzlar (toplam 7000 kişi).
1984. Jivkov yönetimi altında Türk azınlığa yönelik ilk asimilasyon programına başladı. Bulgaristan Türkleri zorla “Bulgarlaştırılma”ya başlandı. Türk halka ve köylerine “has” Bulgar isimleri verildi. Türkçe isimler yasaklandı. Bulgar Devleti, Türkleri artık milli bir azınlık olarak tanımadığını ilan etti. Hükümetin iddiasına göre, Bulgaristan'daki Müslümanlar, Osmanlı tarafından zorla İslam dinine sokulmuş Bulgarlardan inmekteydi. Böylece Meriç'in her iki tarafında yaşayan Türkler tarafından kesinlikle onaylanmayan, resmi “Bulgar Türkü” tabiri doğmuş oldu.
Nisan 1986. Jivkov yönetimi aşağıdaki tedbirleri aldı:
1. Türkçe isimleri Slav isimlerine çevirmek,
2. Kamu alanlarında Türkçe konuşulmasını yasaklamak,
3. Türk-Müslüman azınlığı, yaşadığı “karma bölgeler”den alıp Bulgarların çoğunluk olduğu bölgelere yerleştirmek (bu, Türk cemaatinin bütünlüğünü bozmaya yönelik bir tedbirdi),
4. İslam ibadeti özgürlüğünü kısıtlamak,
5. Türk azınlığa karşı sosyal baskı uygulamak (işsizlik) ve böylece Türkleri Türkiye'ye göçe zorlamak.
Bu tedbirler yaklaşık 1.5 milyon insanı madur etti. Bu insanların büyük kısmı dayatılan bu tedbirleri kabul etti. Bazı Türk entellektüelleri yetkililerle işbirliği yaptı. Diğerleri yasadışı direniş örgütleri kurdu. İşte bu örgütler, komünizmin düşmesinden sonra, şimdiki siyasi parti Hak ve Özgürlükler Hareketine (HÖH) dönüşmüştür.
1989 yazı. İkinci asimilasyon programı, Türklerin kitleler halinde Türkiye'ye göç etmesine sebebiyet verdi. Yeni tedbirler Bulgaristan'daki muhalif hareketleri hızlandırdığı gibi dünya kamuoyunda yapılan eleştirileri de arttırdı. Bu yıl içerisinde en büyük Türk göçü dalgası yaşanmıştır: Toplam 310 bin Türk, Jivkov yönetiminin asimilasyon kampanyaları sonucundan Bulgaristan'ı terk etmek zorunda kalmıştır.
1989 sonrası Bulgaristan siyasi hayatından Türkler
1989 sonrası Bulgaristan'da yaklaşık 160 siyasi parti kurulmuştur. Bunlardan dört tanesi Türk kökenlidir: Hak ve Özgürlükler Hareketi, Demokratik Gelişim Hareketi, Demokratik Adalet Partisi ve Türk Demokrat Partisi.
1990. 10 ve 17 Hazirandaki iki turlu genel seçimlerde, HÖH, o tarihte 400 sandalyeli Bulgar Parlamentosuna 23 milletvekili sokmayı başardı.
1991. 13 Ekimde yapılan genel seçimlerde, HÖH, sandalye sayısını 24'e yükseltti. Daha sonra yapılan yerel seçimlerde ise 27 belediye ve 653 muhtarlık kazandı.
1994. 18 Aralıktaki genel seçimlere üç Türk partisi katıldı. Bu seçimlerde HÖH, 160 bine yakın oy kaybetti ve toplam oyların sadece %5.44'ünü elde edebildi. Böylece her üç parti birlikte toplam 320 bin oy almış oldu. Seçimleri ise Bulgar Sosyalist Partisi kazandı. Bu dönemde hükümet, Müslüman azınlık tarafından seçilmiş olan Baş Müftü Fikri Salih Efendi'yi görevinden aldı, yerine Diyanet İşleri Komitesi Başkanı sıfatıyla Nedim Gencev'i getirdi. Bu olay, Müslüman azınlık içinde büyük gürültü kopardı ve ülkede bir “müftü sorunu” baş gösterdi.
1997. 1990'ların ortasında Bulgaristan'da ağır siyasi ve ekonomik krizler baş gösterdi. 10 Ocak 1997'de Parlamento binası işgal edildi ve hatta ateşe verildi. 19 Nisandaki erken seçimleri Demokratik Kuvvetler Birliği kazandı. Bu seçimlerde HÖH, toplam Türk oylarının sadece %52'sini almayı başarabildi.
2001. Bulgaristan, 17 Haziranda genel seçimlere gitti. Seçimler, eski Kral II.Simeon'un ve yeni partisi II.Simeon Milli Hareketinin ezici zaferi ile sonuçlandı. Seçimlerden sadece üç ay önce kurulmuş olan II.Simeon Milli Hareketi, iktidardaki Demokratik Kuvvetler Birliği ile Sosyalist Partiyi kolayca mağlup etti. Bulgar Parlamentosu 24 Temmuzda II.Simeon Milli Hareketi ile 21 sandalyeli HÖH'ün koalisyonunu resmen onayladı.
2005. 25 Haziranda yapılan genel seçimler Bulgaristan'da, komünizmin çöküşünden beri görülmemiş derecede renkli bir koalisyonu ortaya çıkardı: Tek başına iktidar olmak için yeterli çoğunluğa ulaşamamış yedi parti. Sosyalist Parti toplam oyların %31'i ile 240 sandalyeli ve tek kamaralı Parlamentoda 82 sandalye kazandı. Seçimlerde iktidardaki II.Simeon Milli Hareketi oyların %20'sini alarak (53 sandalye) ile ikinci, HÖH ise %13 (34 sandalye) ile üçüncü oldu. Bu üç parti koalisyon hükümeti kurdu. Yeni hükümette HÖH üç bakanlık aldı: Başbakan Yardımcısı ve Doğal Afetler Bakanı Emel Ethem, Çevre Bakanı Cevdet Çakırov ve Tarım Bakanı Nihat Kabil.
Bulgaristan'da Türk medyası
Bugün Bulgaristan'da sekiz Türk gazetesi yayınlanmaktadır. Türkiye'de yayınlanan Zaman gazetesinin haftalık baskısı olan Zaman dışında, yayınlanan diğer yedi gazete şunlardır:
Hak ve Özgürlük
Filiz
Müslümanlar
İslam Kültürü
Güven
Cırcır
Balon
1993'ten sonra Bulgar Milli Radyosunda Türkçe yayınlara başlandı. Yapılan vaadlere rağmen Bulgar Milli Televizyonunu henüz Türkçe yayınlara başlamamıştır. Uydu aracılığı ile Türkiye'de yayın yapan kanallar Bulgaristan'da da seyredilebilmektedir. Şu an için herhangi bir yasak olmadığı halde Bulgaristan'da yaşayan Türklerin kendilerine ait radyo veya televizyon kanalı bulunmamaktadır.
Din
Bugün Bulgaristan'daki Türkler ne siyasi ne de dini birliğe sahiptir. 1990'lardan beri Türkler, birçok Hıristiyan misyonerin ilgi alanı içerisindedir. Bu bakımdan Pomak Türkleri ile Müslüman Çingeneler özel ilgi çekmektedir. Öte yandan Bulgar yönetimi Pomak Türklerini farklı dini organizasyonlar altında toplamaya çalışmaktadır. Bu ise Bulgaristan'daki Türk birliğine zarar vermektedir. Bunun dışında Türkler artık kendi dini liderleri olan Baş Müftüyü seçebilmektedir. Baş Müftü bugün Selim Mehmet'tir.
Kültür ve eğitim
Jivkov'un asimilasyon kampanyalarından önce Türkçe kullanımına yönelik politikalar çeşitlidir. 1958 öncesi, tüm eğitim seviyelerinde Türkçe öğretimine izin verilirken üniversite öğrencileri Türk okullarında Türkçe öğretmek üzere eğitim alıyorlardı. 1958 sonrasında ise, Türkçe öğretmenleri Bulgarca eğitilmeye başlandı ve Türk okulları Bulgar okulları ile birleştirildi. 1972'den itibaren tüm Türkçe dersleri, ilkokullar dahil, yasaklandı. Asimilasyondan kasıt, Türkçe öğretiminin ve hatta aile içinde dahi Türkçe konuşulmasının yasaklanması idi. Kamu alanlarında Türkçe konuşulmaması için para cezaları kondu.
1989'de Jivkov'un iktidardan düşmesi ile Parlamento, Türk azınlığa haklarını iade etmeye başladı. 1991'de yeni bir kanun ile daha önceki isim değiştirme kanunundan zarar görmüş olanlara ve isim değişikliğinden sonra doğmuş olsalar dahi çocuklarına asıl isimlerini geri alma imkanı tanınıyordu. Slav takıları -ov/-ova veya -ev/-eva soyadlardan kaldırıldı ve böylece 1950'deki soyadları Slavlaştırma kampanyası hükümsüz kılındı. Bu yeni kanun sadece Türkler için değil, aynı zamanda sırasıyla 1965 ve 1972'de soyadlarını değiştirmeye zorlanmış Çingeneler ve Pomaklar için de önemliydi. Ocak 1991'de, Türklerin yoğun olduğu bölgelerde, eski Kurdzhali ve Razgrad bölgeleri gibi, okullara haftada dört saat Türkçe dersleri kondu. Bulgaristan'da yaşayan Türklerin konuştuğu Türkçe, Türkiye'de konuşulan Türkçeye çok yakındır. Tek fark, Bulgaristan'da yaşayan Türk azınlığın Türkçe yazarken Kiril alfabesi kullanmasıdır.
|