Tekirdağ
İlk Tümen Komutanı olduğum Tekirdağ'ı 14 yıl sonra ziyaret edebildim. Bundan çok memnunum ve duygulandım. Ama, beni daha çok memnun eden ve bana gönül rahatlığı veren nokta şudur: Tekirdağlı vatandaşlarım daha şimdiden yeni Türk harflerini yazıp okumayı öğrenmişlerdir, diyebilirim. Memurların tümünü sınavdan geçirdim. Sokaklarda ve dükkanlarda halkla görüşmelerimiz oldu. Arap harfleriyle hiç okuma, yazma bilmeyenlerin Türk harfleriyle hemen kaynaştıklarını gördüm. Henüz ortada yetkili makamların onayından geçmiş bir kılavuz yokken, henüz okul Öğretmenlerinin öncülüğü başlamamışken yüce Türk ulusunun, yararına inandığı bu yazı konusunda böylesine yüksek bilinç, kavrama gücü ve özellikle acelecilik göstermesini görmek benim için gerçekten büyük, çok büyük bir mutluluktur.
Bu olay yabancılar için elbette şaşırtıcıdır.
Kısa bir süre sonra yeni Türk harfleriyle göz kamaştırıcı Türk manevi gelişmesinin ulaşabileceği güç ve saygınlığın uluslararası düzeyini gözlerimi kapayarak şimdiden öylesine parlak görüyorum ki, bu görünüş beni kendimden geçiriyor.
Ben yalnız bugün Tekirdağlılarda sezdiğim ruhsal ve duygusal hale, yalnız buna dayanarak bile kesinlikle diyebilirim ki, tüm Türk ulusu bu konuda benim gördüğümü, benim duyduğumu aynen görmekte ve duymaktadır. Böylesine duyarlı ve bilinçli olan Türk ulusu kendi refahına ve yükselmesine binlerce yıldır engel olduğunu artık anladığı tüm maddi ve manevi nedenleri yıkacak, parça parça ederek ortadan kaldıracaktır. Bunda, kuşkuya hiç yer yoktur. Beynini ve vicdanını böylesine kararlı ve kesin olarak temizlemeye yönelmiş büyük ulusumun geleceğini tasarlamak hiç de güç değildir.
asd: c.III-s.81-82/25.8.1928/A.A.'ya demeç.
ATATÜRK VE TEKİRDAĞ
TEKİRDAĞA İLK GELİŞLERİ VE 19 FIRKANIN KURULUŞU
Mustafa Kemal, 28 Temmuz 1914te başlayan Birinci Dünya savaşında Sofyada Ateşemiliter olarak bulunuyordu. 2 Ağustosta Osmanlı Devleti ve Almanya arasında bir anlaşma imzalanmış ve 29 Ekim 1914te Osmanlı Devleti müttefikleri Almanya ve Avusturya ile aynı safta I.Dünya savaşına fiilen katılmıştı. I.Dünya Savaşına katılmasıyla birlikte Sofyada bulunan Yarbay Mustafa Kemale Harbiye Nazır vekilliğinden bir telgraf ulaştı. Yarbay Mustafa Kemale 19.fırka kumandanlığına tayin buyuruldunuz, hemen İstanbula hareket ediniz. Mustafa Kemal İstanbula gelerek Sarıkamış harekatından yeni dönen başkomutan vekili Enver Paşa ile görüşür. 19 fırkanın hangi kolordu ve ordunun emrinde olduğunu sorar. Aldığı cevap Genel Kurmay ile görüşünüz olur. Genel Kurmaya giden Mustafa Kemal böyle bir fırkanın mevcudiyetinden haberdar kimseyi bulamaz. Bundan sonra Liman Fon Sandersle görüşerek fırkanın Tekirdağda henüz kuruluş aşamasında olduğunu öğrenerek Tekirdağa hareket etti.
MUSTAFA KEMAL TEKİRDAĞDA
Yarbay Mustafa Kemal, beraberinde emir subayı ve emrine verilmiş olan Çerkeşli Hasan Çavuşun mangasını alarak 2 Şubat 1915 günü Tekirdağına geldi. Mustafa Kemal ve yaveri Tekirdağda ilk gecesini Ortacami Mahallesi Yunus Bey Caddesinde Bahriyeli Salih Beyin evinde geçirdi. Atatürk Tekirdağda kaldığı müddetçe Askerlik şubesi yolu üzerindeki Musava kahveleri başlıca uğrak yerlerindendi. 19.Fırkanın tamamlanması 25 Şubata kadar sürdü. Fırka bugün Göğüs Hastalıkları Hastanesinin bulunduğu yerde Sahil Kışlası nda kuruldu. Yarbay Mustafa Kemal 19.Fırkanın kuruluşunda çok sıkıntı çekti.
Çünkü bir yandan Çanakkale savaşı devam ediyor, bir yandan her gün yüzlerce şehit ve gazi Tekirdağa getiriliyordu. Buna rağmen memleketin içinde bulunduğu zor durum karşısında Tekirdağ, Malkara, Çorlu, Hayraboludan toplanan ve bir kısmı da depo alaylarından temin edilen 891 kişilik 57, 72, 77. alaylar kurulmuş oldu. Mustafa Kemal bu süre zarfında, kolordu Caddesi üzerinde o zamanlar Fitnat Hanım Konağı diye bilinen ve mülkiyeti Salih Zeki Beye ait olan ahşap evde (otelde ) kalmıştır.
Evin son sahipleri Münir ve Hüseyin Soyuerdir. Daha sonra yıktırılıp yerine yenisi inşa edilen bina Yahya Soyuer apartmanıdır. 25 Şubatta kurulması tamamlanan 19.Fırka, ardından gelen bir emirle Maydosa (Eceabat) geçti. Mustafa Kemal Eceabatta emrine verilen yeni birliklerle beraber, Ece limanı, Morto Koyu, Arıburnu, Anafartalar ve civarını içine alan bir sahanın komutanı oldu. Tekirdağda kurulan 19.Fırkanın ve Onun yüce, eşsiz komutanı Mustafa Kemal Atatürkün Çanakkale Savaşlarında göstermiş oldukları kahramanlıkları kim unutabilir? Yada 57.Alayın hepsinin şehitlik makamına ulaşmalarını? Mustafa Kemali dünyaya tanıtan, tarih sayfalarına geçiren, İstanbulun müttefiklerce işgalini önleyen 19.Fırkayı bir kez daha saygı ve rahmetle anıyoruz.
VE CUMHURİYET
Bundan sonra yıllar yılları kovalamış koca bir imparatorluğun yok oluşundan sonra Cumhuriyet ilan edilmiş, Cumhuriyetin ilanından sonra 18 Ağustos 1926 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Çankayada Tekirdağ Heyetini kabullerinde şöyle seslenir: Trakyanın sevimli ve güzel parçası olan Tekirdağın bende ayrı ve tatlı bir hatırası saklıdır. Umumi harp esnasında 19.Tümen Komutanlığını Tekirdağda üzerime almış ve tümeni orada oluşturmuştum. Bu tümeni teşkil etmekliğim Maydos (Eceabat), Arıburnu ve Anafartalardaki askeri çalışmalarımın esasını oluşturmuştur.
Yüksek heyetinizle görüşmek suretiyle bu hatırayı canlandırdığınızdan sizlere ayrıca teşekkür eder ve muhterem Tekirdağ halkına hürmet ve selamlarımın ulaştırılmasını rica ile en kısa zamanda ziyaretlerine geleceğimi bildiririm.
HARF İNKILABI
Mustafa Kemal, 1928 yılı Ağustos ayının sekizini dokuzuna bağlayan perşembe gecesi İstanbulda Sarayburnu (Gülhane ) parkında halkında katıldığı bir eğlencede gösterileri bir süre izledikten sonra ayağa kalktı ve Harf Devriminin başladığını müjdeleyen nutkunu söyledi. Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel, ahenkdar, zengin lisanımız, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Gazi Mustafa Kemal bu sözlerinden sonra duygu ve düşüncelerini yeni harflerle bir kağıda yazarak Fatih Rıfkı ATAYa okuttu. Çok lüzumlu bir iş daha vardır. Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik, milliyetperverlik vazifesi biliniz.
Bu arada Gazi, yeni Türk harflerini tanıtıp öğretmek ve halkın bu konudaki düşüncelerini görmek amacıyla yurt gezilerine çıkar.
VE İLK DURAK TEKİRDAĞ (23 Ağustos 1928-Perşembe Saat:11.45 )
Gazi Mustafa Kemal, beraberinde Dahiliye Vekili Şükrü Kaya ve milletvekillerinden Salih, Fatih Rıfkı, Ruşen Eşref, Recep Zühtü, Başyaver Rusuhi ve Denizyolları Genel Müdürü Sadullah Bey olduğu halde sabah saat beşbuçukta Ertuğrul Yatı ile Tekirdağa geldi. Saat 11.15te karaya çıkan Gazi, iskelede halkın candan tezahüratı ile karşılandı. İskeleden otomobile binen Gazi, yol boyunca kendisini beklemekte olan Tekirdağlıların alkışları, sevinç çığlıkları arasında 11.30da Hükümet Konağına gelen Mustafa Kemal bir süre Vali Arif Hikmet Beyin odasında dinlendi. Bu sırada salonlarda, koridorlarda memur ve halktan büyük bir kalabalık vardı. Gazi, vali odasına bitişik Meclis Umumi Salonuna geçti.
Salonda ortaya bir kara tahta konmuştu. Ata sevgili milletine Başöğretmenlik yapacaktır. Reisi cumhur hazretleri orada bulunanların yeni Türk yazısını bilip bilmediklerini sordu. Kalabalıktan, Öğrendik Öğreniyoruz. sesleri geldi. Gazi, bundan sonra tarihi öğretmenliğe başladı. İlk olarak tahtaya çağırdığı kişiye yeni yazı ile bir cümle yazmasını söyledi. Sıra Vali Arif Hikmet Beydedir. Gazi, imlâsı bakımından o günler için zor sayılan kelimelerden Jandarma ve Zerdali kelimelerini Valiye yazdırdı.
Memurlardan bir çoğunu tahta başına davet ederek yazdı, yazdırdı. Açıklama ve teşviklerde bulundu. Bu ara bir odacının yeni harfleri son derece süratle okuyup yazdığını görmek, Gaziyi çok sevindirdi. Barbaros kelimesini yazdırdığı ve okuttuğu odacı Hamdi Efendiye baktı, gülümsedi ve arkasını sıvazladı. Hükümet Konağından saat 13.30da ayrıldı.
TEKİRDAĞ BELEDİYESİNİ ZİYARET
Gazi Hazretlerinin ikinci ziyareti Belediye Reisliğine oldu. Burada kaldığı beş on dakikada yine yeni yazının öğrenilmesi hakkında fikirlerini söyledi. Bu arada Ekrem Pekelin yerine Belediye Reis Vekili olan Ziya (Şıra) Beye dairenin temizlik ve düzeninden dolayı teşekkür ederek tebrik etti.
TEKİRDAĞ ZABİTAN YURDUNDA (ORDUEVİ )
Belediyeden çıkılınca Tekirdağlıların alkış ve sevgi gösterileri arasında zabitan Yurduna gelindi. Gazi, liva Kumandanına yeni yazı ile şunları yazdırdı: Zabitan Yurdunda Liva Kumandanı Beyefendiye yazdırılmıştır. Bugün Tekirdağında bulunan zabit arkadaşlarımı ziyaretten çok memnun oldum. Bu memnuniyetimi burada hazır bulunmayanlara da lütfen söyleyiniz. Yeni Türk harflerini bütün muhitlerine serian öğretmenlerini kendilerinden hasseten rica ve talep ederim. Zabitan Yurdundan çıkınca halk arasında zorlukla açılan dar yoldan yürüdü, Ekrem Pekelin eczanesi önünde durdu, etrafına bakındı.
Zabitan Yurdu basamağında beyaz sarığı ile gözüne çarpan Eski Cami imamı ve Müftü Vekili Mevlâna Mustafa (Özeren) Efendiyi çağırarak birlikte içeri girdiler. Mevlana Mustafanın yanında bulunan oğlu İrfan (Özeren) bu anı şöyle anlatıyor: Gazi geldi. Kalabalık arasında babamı yanına çağırdı ve beraberce yol üzerindeki eczaneye girdiler. Eczanede benim babamla beraber Muhterem Bey ve Yeniceli Mehmet Efendi bulunuyordu. Hepimiz heyecanlandık. Gazi, ısrarla babamı bir iskemleye oturttu.
Kendisi de orada bulunan masanın yanına yaslanarak kağıt kalem istedi. Gazi ile babam arasında şöyle bir konuşma geçtiğini hatırlıyorum:
-Hoca Efendi, yeni yazı biliyor musun?
-Bilmiyorum.
-Eski yazıyı ne kadar zamanda öğrendiniz?
-Epey uzun zamanda.
-Yanlışsız eski harflerle yazmak kolay mı?
-Yanlışsız yazmak pek kolay değil.
Gazi, hocanın eline bir kalem ile iki yapraklı büyük bir eseri cedid kağıdı tutuşturdu ve Arap harfleri ile şu sureyi yazdırdı: Vettini, vezzeytuni ve turi sinine vehazel beledil emin lekat halaknel ınsanı fi ahseni takvim sümme Söylenen sureyi büyük bir dikkatle kağıda yazan Hoca Mevlana Mustafa, sonunda ne olacağını kestirmeye çalışırken Gazi:
-Hocam, ben bu yazdıklarını (Valtin, valtizon) diye de okuyabilirim, buna ne dersin? diye sordu.
Mevlâna Mustafa:
-Efendim, bunun üstünde üstünü var, esresi var, şeddesi var, meddi var; bunları koyduğumuz zaman aslı gibi okunur. cevabını verdi.
Bunun üzerine Gazi kalemi eline aldı ve Hocanın yazısının altına bir çizgi çekerek aynı sureyi yeni Türk harfleriyle yazdı ve yanındakilere okuttu. Arapça bilen bilmeyen herkes yazıyı aynı şekilde okudu.
Gazi:
-Görüyorsun ya Hocam, bu harflerin şeddesi meddesi yoktur. Hem bak, bu harflerle ne kadar kolaylıkla ve yanlışsız okunuyor. İşte biz bunu düşünerek ve Garp asarını da kolaylıkla öğrenmek, bütün cihana lisanımızı kolaylıkla öğretebilmek için Latin harflerini kabul ediyoruz. Buna ne dersiniz? dedi.Hoca:
-Çok güzel efendim, çok güzel, diyecek birşey yok. Allah muvaffak etsin. cevabını verdi. Gazi, kendi elyazısı bulunan kağıdı Mevlâna Mustafa (Özeren) Hocaya uzattı:
-Bu kağıt sende kalsın bir hatıram olsun. Yeni harfleri öğren ve herkesi öğrenmeye teşvik et, bir daha gelişimde seni böyle göreyim. dedi ve yanındakilerle dışarı çıktı.
TEKİRDAĞDAN AYRILIŞ
Büyük kurtarıcı, eczanenin az ilerisinde bekleyen bir otomobille yanına Dahiliye Vekili Şükrü Kayayı da alarak şehirde kısa bir gezinti yaptı ve saat 15.00te iskeleye geldi. Tekirdağlıların sevgi gösterileri arasında Ertuğrul Yatına geçti. Ertuğrul Yatı saat 15.25te İstanbula hareket etti.
GAZİNİN TEKİRDAĞ GEZİSİ HAKKINDA ANADOLU AJANSINA DEMECİ
Atatürkü getiren Ertuğrul Yatı, saat 20.00 dolayında İstanbul Limanına girdi. Büyükadaya geldi ve gece saat dört buçuğa kadar Yat Kulüpte kalarak daha sonra Boğaz içine bir gezinti yaptıktan sonra Dolmabahçe Sarayına döndü. Gazi Mustafa Kemal, Tekirdağdan döner dönmez aynı gün Anadolu Ajansına şu demeci verir:
İlk Fırka Kumandanı olduğum Tekirdağı 14 sene sonra ziyaret edebildim. Bundan çok memnun ve mütehassisim. Fakat, daha çok memnun ve münşerih olduğum nokta şudur: Tekirdağlı vatandaşlarım daha şimdiden Türk harfleri ile yazıp okumayı hemen öğrenmişlerdir diyebilirim. Memurların kaffesini bizzat imtihan ettim. Sokaklarda ve dükkanlarda halk ile temrinler yaptık. Arap harfleri ile hiç yazmak, okumak bilmeyenlerin Türk harfleri ile derhal ünsiyet etmiş olduklarını gördüm. Henüz ortada salahiyettar makamatın tasdikinden geçmiş bir rehber olmadan, henüz millet muallimleri delalet faaliyetine geçmeden koca Türk Milletinin hayırlı olduğuna kanaat getirdiği bu yazı meselesinde bu kadar yüksek şuur ve intikal ve bilhassa istical göstermekte olduğunu görmek benim için cidden büyük, ama çok büyük saadettir. Bu husus elbette ağyar için mucibi hayret olacaktır. Az zaman sonra, yeni Türk harfleri ile, gözler kamaştırıcı Türk manevi inkişafının vasıl olabileceği kudret ve itibarın, beynelmilel seviyesini, gözlerimi kapayarak şimdiden o kadar parlak görüyorum ki, bu manzara beni gaşyediyor. Ben yalnız bu gün Tekirdağlılarda sezdiğim ruh ve hissi halete, yalnız buna dahi istinaden kati olarak beyan edebilirim ki, bütün Türk Milleti bu mesele de benim gördüğümü, benim hissettiğimi aynen görmekte ve hissetmektedir. Bu kadar hassas veşuurlu olan Türk Milleti, kendinin refahına, itilâsına binlerce senelerden beri haylulet edegelmekte olduğunu artık temyiz eylediği bütün maddi ve manevi manileri muhakkaka parça parça ederek ortadan kaldıracaktır. Bunda artık şüpheye mahal yoktur. Dimağını, vicdanını bu kadar azim ve katiyetle temizlemeğe karar vermiş olan büyük milletimin istikbalini tasavvur etmek hiçde güç değildir. Atatürk, tekirdağa yaptığı bu geziden sonra birkaç kez il sınırları içinde bulunan ilçelere uğramıştır.
ATATÜRK MURATLIDA
Muratlı, 1936 yılında şirin bir nahiye merkezi olup idari bakımdan Çorlu ilçesine bağlıdır. Bu sıralarda Tekirdağ ve çevresine Romanyadan gelen göçmenlere örnek köyler yapılmakta, evler uzun vadeli borç karşılığı göçmenlere verilmektedir. Trakya ve Tekirdağda örnek devlet çiftlikleri ve araştırma istasyonları kurulmaktadır.
Atatürk bütün bu yapılanları görmek ve incelemek üzere 3 Haziran 1936da Trakya Genel Müfettişi Kazım Dirikle birlikte İstanbuldan Çorluya gelmiş, orada Kolordu Komutanı Salih Omurtak ve Tekirdağ Valisi Haşim İşcan ile görüşerek Muratlıya gelerek yeni göçmen köyü inşaatını gezdi. Atatürk, bazı evlere girip muhacirlerle konuşmalarda bulundu. Onları dinledi. Atatürk uğradığı evlerden birinde, kucağında bir çocuk bulunan kör bir ihtiyar ve birde bunun karısı bulunuyordu. Atatürkle köylü arasında şöyle bir konuşma oldu. Çocuk kimindir?
Kadın : -Oğlumun.
Atatürk : -Oğlun nerede?
Kadın : -Askerde efendim.
Atatürk : -Anası nerede?
Kadın : -Hastaydı, sıhhıye memuru geldi. Burada tedavi olunmazmış, aldı Tekirdağda hastaneye götürdü.
Atatürk, köylü ile görüşmelerinden memnundu. Köyün her işi yerinde ve tam modern bir halde idi. Atatürk, bu arada Muratlıda resmi daireleri gezdi, istasyon civarında ilk eve girdiler. Bu ev boyacı Mesut Ustanın kayın biraderi ve iki göçmen kız kardeş oturuyorlardı. Kayınbirader Necati Doruktu. Kızlardan Rejven isimlisi Atatürke kahve ikram etti. Ev o günün şartlarına göre iyi döşenmişti. Atatürk memnun oldu. Kızım yaz dedi:
Ey Bahtlı göçmen Unutma üç haziranı Konuk oldu evimize, Sevgi sundu hepimize. Atatürkün Muratlıda ziyarette bulunduğu ev bugün korumaya alınıp Kültür Bakanlığınca 2000 yılı içerisinde kamulaştırılmış bulunmaktadır. Atatürk aynı gün özel treniyle İstanbula dönmüştür.
ATATÜRK VE BÜYÜK TRAKYA MANEVRALARI
Atatürkün Tekirdağına en son gelişleri Büyük Trakya manevraları münasebetiyle olmuştur. Atatürk 16 Ağustos 1937 gecesini Çerkezköyde geçirdiler. 17 Ağustos 1937 sabah 5.00 de uyandılar, 6.30da trenden ayrılarak manevra sahasına hareket ettiler.
Kırmızı ve Mavi Kuvvetlerin harekatlarını yakından takip ettiler. 13.20de Çerkezköyden trenle Lüleburgaza hareket ettiler. Oradan Büyük karıştıran bucağına gittiler. Gerekli incelemelerden sonra aynı gün saat 18.00de Çorluda 3.Kolordu Karargahını ziyaret ettiler. 21.10da Çorludan Floryaya hareket ettiler. Bu gezi Trakya ve Tekirdağa son gezileri oldu.
ATATÜRK VE TEKİRDAĞ TÜRK OCAĞI
Vatan kurtarılmış, Tekirdağ geri alınmıştı. Coşkun milliyet duyguları içinde Tekirdağ Türk Ocağı açılmıştır. (1 Eylül 1923) Bu münasebetle Atatürke Tekirdağlıların derin minnet ve şükran duyguları iletilerek bir fotoğrafı istenmişti. Atatürk imzalı fotoğrafı ile aşağıdaki yazıyı göndermiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Risayeti Hususi ANKARA 6/1312 10.09.1339
Tekfurdağ Türk Ocağı Riyasetine,
Ocağınızın küşad edildiğine dair olan mektubunuzu memnuniyetle aldım. Hakkımda gösterilen asar-ı muhabbet ve samimiyete teşekkür ederim. Arzunuz vechile bir kıta fotoğraf irsal kılınmıştır. Millet ve Memleketin taalisine matuf mesainizde muvaffakiyetinizi dilerim efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan
Gazi Mustafa Kemal